Başlığı hala açılmamış olduğuna şaşırdığım,pilli bebek grubunun yeni şarkısı.
Eski tadı vermiyor olsa da bu müzik çöplüğünde dinlenilebilecek bir parça.Enstrümantal olarak çok hoşuma gitti,elektro gitariste saygılarımı iletiyorum.
Kış vakti,gece 12 sabah 6 arasında, otobüs yolculuğunda döngüye alıp sabaha kadar dinlemelik bir albümdür.otobüs terminalinde hafiften bir göt donması ve titreme ile sigara eşliğinde 'haciz' ve 'yol' parçalarının dinlenmesi önerilir.
Felsefi bir soru.
Varoluşçu filozoflara göre(Sartre, Heidegger vs) önce varlık gelir.Fakat bu durum yalnızca insan için geçerlidir.Yani örneğin bir kağıt kesici yapabilmek için önce onun özünü bulmalı,kafamızda planlamalıyız,ancak bu şekilde var edebiliriz.Nesneler için öz önce gelmektedir.Tanrıtanımaz varoluşçulara göre; insan bu dünyaya atılmış, bırakılmıştır.insanda önce varlık gelir,özünü ise yaşadıkları ve kendi yaptığı seçimler belirler.insan kendisini yaparak özünü oluşturur.
Saian'ın son albümü olan Berhava'nın bana göre en sağlam parçasıdır.
Eski şarkılarındaki zevki aldım bu parçada.Makber gibi,Mübeccel gibi,kırık kanto ve kangren gibi.
"Bana sesimi verin geri deniz tuzlu saçlarımı
ilk ölümün sarsıntısını çatılmamış kaşlarımı
Babam sandığım uçurtmamı gece saklambaçlarını
Minderlerden çattığım o evimi geri verin
Ağlamak yok artık koltuk arkalarında
Annenin ağlatıcı güzelliği de albümlerde kaldı
Karşı balkonlarda açan ilk sevdalar
Yaşamak soluk alıp verdikçe etine battı
Ölümlerle bile sarsamaz artık seni bu kent
Hüznün bile hüzün değil kaldı ki elindeki buket
Taranmaz artık akdeniz saçların bilinsin
Sen artık o kira dairesindeki çocuk değilsin."
Bir kitapta;
'insanın ölümünü görmek için koştura koştura gideriz, şatafatlı törenler,ayinler düzenleriz.Fakat bir insan var etmek için kuytu köşelere kaçarız,kimse görmesin isteriz.' şeklinde bir paragraf vardı.Kimin kitabı olduğunu veya kitabın adını bulamadım bir türlü.Bilgisi olan yazabilir mi ?Kafama takıldı gece gece.
Genelde 1. Ve 2. Dünya savaşları sonrası olan dönemlerdir.Bir de iletişimin bu kadar çabuk ulaşılabilir olmadığı, yalnızlığın daha fazla olduğu dönemler sanırım.
Güzel kitapların;insan ruhunu buhrana iten,karmaşık ve ironik hale getiren bu derece büyük yıkımlar veya büyük yalnızlıklar sonrası ortaya çıkması tesadüf değil.
Bir kitabın,kişinin çok hoşuna giden giriş cümleleridir.
Bana göre Albert Camus'un yabancı kitabının girişi bunlardan biridir.
"Bugün annem öldü. Belki de dün, bilmiyorum. Bakımevi'nden bir telgraf aldım: Anneniz öldü. Cenazesi yarın kaldırılacak. Saygılar.Bundan pek bir şey anlaşılmıyor. Belki dün ölmüştür."
Tanrı'yı ve O'nun gücünü hafife almış olmaz mıyız? Sonuçta Kur'an-ı Kerim'i koruyabilen tanrı incil,Zebur ve Tevratı koruyamaz mıydı ?
Ayrıca Kur'an'da önceden indirilmiş kitaplara da iman etmemiz gerektiğini söyleyen ayetler var.Gercekten değiştirilmiş olsa böyle ayetler olur muydu? Kim neye dayanarak uydurmuş bu incil değiştirildi kalıbını merak ediyorum.
Bahsettiğim ben sana geçenlerde iyilik yaptım şimdi sıra sende olayı değil.bir yardım bile yaparken kendimizi düşünerek yapıyoruz.kimimiz vicdanını rahatlatmak,kimimiz dini,kimimizse merhameti yüzünden yapıyor.
Üzücü fakat doğru.