bettyblue
223 (ilaç gibi)
ikinci nesil yazar 2 takipçi 8.90 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    kedi tanrıçası bastet

    ?.
  1. kedi tanrıçam..gündüz saatlerinde bir odadan bir odaya geçerken bile yolda mola verip tatlı uykulara dalan, geceyarısından sonra patlayan önlenemez bir enerjiyle evin bir ucundan bir ucuna koşan, bununlada yetinmeyip dolapların üzerine çıkıp ne var ne yoksa suratıma manida manidar bakarak pati darbeleriyle teker teker atan, yeni uykuya dalmışken hoplaya zıplaya gelip suratımın ortasına konuçlanıp akabinde derin uykulara dalıp arada bonus olarak gaz çıkaran, haddim olmayarak eve geç gelmişsem eğer bi yandan bacaklarıma dolanırken bir yandan da kendi dilinde homurdanaraktan dakikalarca sayıp söverek beni cezalandıran şirinlik muskam.kedi bebeğim.teşekkürler.beni o rengarenk kısacık öyküne dahil ettiğin için..
    1 ...
  2. tulsuyu sevmek

    2.
  3. --konusmadınız mı?dedim.--
    nasıl konuşabilirdimki onun dilini bilmiyordum. birkez de küçük bir kuzey ülkesinin başkentindeki uluslar arası bir
    toplantıda gördüm tülsü'yü.... aynı masada çok kısa bir süre karşı karşıya oturduk. yanındaki zencide kocası
    olmalıydı.
    --kocasi zencimiydi?
    --evet tülsü de zenciydi, olağanüstü güzel bir zenci.
    --yine konuşmadınız mı?
    --sizde 3 sayili bültenden fazla varmı diye sordu bende benimkini verdim.
    teşekkür etti....
    yıllar geçiyor ben hep tülsü'yü arıyorum
    --ama buluyorsunuz onu.
    --bulmak ama nasıl?... bir anlık, bir şimşek parlaması görür gibi ancak, birden parlayıp sönüveren, bulur bulmaz yitiyor yine kavusmak
    değilki bu. o na kavuşmak için yer yuvarlağını kaç kez dolaştım. bir balkan ülkesinin başkentindekibir sarayda gördüm tülsü'yü...

    daha 30 da bile değildi, bense 66 mi geçmistim. iki erkeğin arasında mermerden
    parmaklığın küpeştesine yanlamasına oturmuştu. elinde geniş kenarlı bardak, kırmızı bir içki vardı. ayakta duran iki
    erkeğin anlattıklarına güldükçe kırmızı içki çalkalanıyordu. saçları kızıl, gözleri koyu siyahtı. 5 yıl önce hiç ummadığım
    bir yerde; hep ummadığım yerlerde ve zamanlarda görüyorum tülsü'yü... birilçedeki bir bankaya girmiştim
    birde baktım ki az ötedeki bir banka memuruydu konusuyordu. gözleri yeşildi saçlarını topuz yapmıştı.
    hemen çıktı bankadan kapıdaki arabaya binip gitti. son olarak geçen yıl gördüm. bir aakdeniz kentinin motelinde
    20 yaşında var yoktu,incecik bir fidan. ben odamın önündeki çardağın gölgesinde kitap okuyordum. afedersiniz
    saat kaç sesine başımı kaldırdım ki, karşımda tülsü.... yanında bir delikanlı denizden daha yeni çıkmışlar
    su damlaları üstünde tomur tomur saati söyledim teşekkür etti. yüreğim duracak sandim. gittiler bir dahada
    görmedim o motelde...
    şarabımız yine bitmişti.
    --bir şişe daha içermiyiz?... diye sordum,
    --içelim dedi.
    akdeniz esmeri kadın bir şişe daha getirdi.
    --kime tülsü'ye tutkunluğumu anlatsam benimle alay ediyor. tülsü orada burada diye beni oradan oraya
    göndermeye kalkıyorlar.beni deli yerine koyup aşağılıyorlar. tülsüye tutkunluğumu dinleyipte
    benimle dalga geçmeyen bir tek sizsiniz.
    --büyük bir acımayla ;
    --tülsü'yü bunca sevmenizin nedeni nedir?... diye sordum.
    --nedeni pek çok onu arayıp da bulamadıkça bulduğum zamanda kavuşmayınca tülsü'ye tutkum daha da artıyor,
    öyle bir tutku ki gittikçe harlanıp yalazlanıp beni yakıyor. içim köz köz oluyor ona hiç kavuşmadan
    kendi yangınımdan, kül olup tükeneceğimi biliyorum. tülsü öyle iyi öyle iyiki...
    --neden iyi dedin.
    --yanlışlıkla kendilerini tülsü sanarak, birlikte olduğum diğer kadınlar gibi benimle kavga etmedi, kavga
    fırsatları yaratmadı, benimle ilişkilerinde çıkarcılık gütmedi, ne versem daha da oburlaşan bir gözü doymaz değildi.
    seni seviyorum diye ne beni ne de kendini kandırdı, hiç ikiyüzlülük etmedi hiç bir gizli hesabı olmadı,
    çünkü bütün bunların olabimesi için paylaşacağımız zamanımız olmadı ki!...
    tülsü benim için üçüncü boyutsuz anlık yaşam olarak kalıyor bir şimşek parıltısı süresince yaşayabiliyorum
    onu, bu yüzden onu seviyorum, hep seveceğim,tülsü'yü sevmekten başka işim yok olmayacak da....
    --bağışlayın dedim. geçiminizi nasıl sağlıyorsunuz. bir akarınız, geliriniz varmi?
    --hiçbirşeyim yok
    --nasıl yaşıyorsunuz öyleyse.
    --tülsü yü düşünmeme ,sevmeme, aramama bir an bile engel olmayan işler yaparak, engel olmanın tersine
    tülsü'yü sevmem önemli ama, yeterli değil tülsü'yü sevdiğimi bütün dünyaya duyurmalıyım. herkes bilmelidir ki,
    ben tülsü'yü seviyorum. bunu anlatmazsam yaşamamızın bir anlamı kalmaz. her insan bu dünyada var olduğunu
    kendine göre bir yol bulup başkalarına kanıtlamak zorundadır. yoksa anlamı kalmayan yaşam bir saçmalık olur.
    anlayamamıştım açıklamasını, --nasıl yani?... dedim.
    --bir insanın yaşamakta olduğunu, salt kendisinin bilmesi yetmez, insan tek başına değildir ki... bir insanın
    bu dünyada var oldugunu, yaşadığını başka insanlarında bilmesi gerekir. ve bu bunu nice çok insan bilirse,
    o insan o denli daha çok vardır... herkesin varolma nedeni başka başka... benimki tülsü'yü sevmek.
    ben tülsü'yü severek sevdiğimi de herkese duyurarak var olabiliyorum.
    --nasıl yapıyorsunuz bunu...
    --herkese anlatarak işte örneğin bu gece size anlattım. şimdi siz de biliyorsunuz ki, ben tülsü'yü seviyorum.
    bu yüzden de ben sizin için artık varım, benim yaşamakta olduğumu biliyorsunuz. herkesede bunu anlatmaya
    çalışıyorum.eskiden dağlara, boş kırlara çıkıp ormanlara gidip sesim çıkabildiğince bağırırdım
    "tülsü seniseviyorum"sesimin yankısını dinlerdim. hep aynı biçimde bağırmak güzel olmadığından
    hem sözcüklerin yerini değiştirerek hem de inceltip kalınlaştırarak sesimi değiştire değiştire bağırmaya
    başladım. ormanda haykırdığı gibi ama masadakilerin duymayacağı şekilde incebir sesle bağırdı.
    --tülsü seni seviyorum.
    --seni seviyorum tülsü.
    --seviyorum seni tülsü.
    --seni tülsü seviyorum.
    --sesimi tüm dünyaya duyurarak tülsü'yü sevdiğimi herkesin öğrenmesini bunu herkes öğrenince de yaşadığımı
    var olduğumu bütün insanların bilmelerini istiyorum. bunun içinde yollarda, alanlarda kalabalıklarda başladım
    şarkı söylemeye." tülsü seni seviyorum "
    --pekala sesiniz güzelmi bari?...
    yaşlı gözlerle bakarak anlatmaya devam etti.
    --dünyayı dolaşıyorum. her gitiğim yerin postanesinden" seni seviyorum tülsü " diye, tülsü'ye telgraf çekiyorum.
    --öyleyse tülsü'nün adresini biliyorsunuz.
    --hayır nerden bileyim, rastgele bir adres yazıp gönderiyorum.
    --bulamayınca telgraf size geri geliyordur.
    --sanırım ama bana değil zira benim adresimde uydurma. çokça kaldığım kent postanelerinde artık beni tanıyıp
    alay ettikleri için değişik postanelerden çekiyorum telgrafları. alay etsinler ama öğrendiler artık ben tülsü'yü
    seviyorum. tülsü'yü sevdiğim ne denli bilinirse ben de o denli varım. o içkili yerdeki masalar boşalmaya
    başlamıştı. bizde gece yarısından sonra yalpalayarak yürüyebiliyorduk ama ne ne konuştuğumuzu bilemeyecek
    nede konuşulanları anlamayacak kadar sarhoş değildik.
    --dört gündür öğleden sonraları 1-2 saat kültür sarayı alanındayım yarın oraya gelin dedi.
    --ne yapıyorsunuz orada diye sordum.
    --orda tülsü seni seviyorum diye haykırıyorum sesim kısılana dek. hani sen ne iş yaptığımı sormuştun ya işte
    bu benim işim. bu işe nasıl başladım anlatayım:son telgrafımı çekmiştim o gün tülsü'ye hiç param kalmamıştı.
    o yana bu yana dolanıp dururken kendimi kültür sarayının önünde buldum. gördünüz mü bilmem çok eğlenceli
    bir yer orda herkes kendi hünerini sanatını marifetini gösteriyor. kimisi köpek cambazlığı yapıyor kimi tek başına
    3 -4 çalgı çalıp konser veriyor, biri çalgı çalıp biri de şarkı söyleyen ikililerde var. kimi isteyenin karikatürünü çiziyor.
    bir adam kılıç tutuyor diğeri ağzından ateş çıkarıyor daha neler neler. bunların başına kalabalık toplanıyor
    seyrediyorlar. en çok ilgi gören daha kalabalık oluyor numara ve gösteri bitince isteyenler para atıyor onlara.
    olağan üstü bir yer orası. bende böyle bir köşede başladım haykırmaya tülsü'yü sevdiğimi anlatmaya!!!....
    hiç ummamıştım doğrusu benim başıma da toplanacaklarını ama çok kişi toplandı kimi alay ediyor kimi dinliyordu.
    yorulana dek anlattım sustum, paralar atmaya başladılar. öyle çok para ki hemen koşup
    postaneye tülsü'ye telgraf çektim. o günden beri öğleden sonraları o alana gidiyorum, isterseniz gelin.
    bir taksiye beraber bindiğimizi otelin adını söylediğimizi anımsıyorum, sonrasını hiç bilmiyorum.
    demek sandığımdan daha sarhoşmuşum. ertesi gün sabah uyandığımda dün geceyi bir düş gibi anımsadım.
    o gün öğleden sonra alana gittim. gerçekten de dün gece adamın anlattığı gibi eğlenceli bir yerdi.
    aralarından geçip dolaştım,sonunda onu buldum seni seviyorum tülsü haykırışını duymasam onu bulmam
    kolay olmayacaktı. bende kalabalığın arasına daldım, beni gördüğünü hiç sanmam çünkü benim geldiğimde
    seni seviyorum tülsü diye haykırıyordu gözleri kapalıydı. aslında oradakiler utanmasalar tüm gücüyle
    seni seviyorum tülsü diye haykıracaklar. oradan sessizce ayrıldım ve hemen bir postanaye giderek
    seni seviyorum tülsü diye sana telgraf çektim. kimbilir ne kadar şaşırmışsındır telgrafı alınca?....
    3 ...
  4. kırmızı yağmur serseri uçurtma

    1.
  5. yeşilin
    akşamın gözkapaklarına bir ton sarı
    bir ton mavi attığı renkkörü zamanlardan birinde tanıdım seni
    bu da bizim ilk hayalkırıklığımız olsun
    sever sevmez gördüm
    bakar bakmaz
    gittin
    sen
    gidince ardından
    avazı çıktığı kadar bağırdı sokak kedileri
    çünkü
    sen siyah beyaz filmlerde
    kırmızı çıkmayı ilke edindin hep
    ben
    sadece yürüdüm
    seni kötü bir cümlede kullanmamak için
    her yere her şeye
    yürüdüm
    şiiirlere romanlara filmlere
    tutunup yürüdüm
    görkemli bir bitiş tasarlayan karanlığı vazife edinmiş
    budala
    varlığımı
    içime çeke çeke yürüdüm
    artık dördüncü cemreydi aşkımız
    artık hikayemiz sonlanmış
    cehennemimiz başlamamış henüz
    bak ikimizde dökmüşüz gözlerimizi
    ağlıyoruz
    meselemiz malum
    aşk
    rüyalarımıza giren çocuk prensler
    senin mahşer atlısı dudaklarında
    yatıya kaldı
    ikmale kaldı hayattan
    bugün doğan tüm bebekler
    ve biliyorsun hiç
    ağlamayacaklar
    içimizdeki sessizliği içebilmek adına
    gönderilmiş peygamberler
    bilmem kaçıncı gece vardiyalarından birinde
    rahledeki kutsal kitabın arasına sıkıştı kaldı
    tanrı buna çok bozulacak
    tanrıdan bu aldığımız kaçıncı ihtar
    sence
    bizi affeder mi
    tekrar
    bak!
    bak!
    yağmaktan
    çoktan yorulmuş yağmurlar
    artık bu mevsim kar sadece
    bana yağar
    bu gidişle
    ne dersin
    bu siluete bir kılıf hazırlamak lazım
    aşkımızı
    bir tekerleme
    olarak kabullenmek lazım
    çünkü
    senaryosu kaleme alınmamış bir film çektik
    biz oynamadık
    bizi onlar oynattı
    anlıyor musun
    tek kelime alamayız artık yeryüzünün ağzından

    sende
    gidersin
    bu da benim sana son öfkelenişim olsun
    beni
    yangında en son kurtarılacaklar arasına kaldırıp
    bırak
    dünyanın tüm yağmurları yağsın üstüme
    ben başıboş serseri bir elektriğim
    alelade bir serzenişim bu alemde
    nasıl olsa
    hem
    kaç kere daha ölebilirim ki
    bize bu aşktan tavşan çıkmaz
    sonumuz belli
    cenazemde mein herz brennt
    çalınmasında ısrarlıyım hala
    dizginlerinden kopan atlar gibi coşkulu
    herkes bi anda koşmaya başlayacak ama , unutma
    bunu bütün örgütler biliyor
    telaşlanma!
    bu da benim sana
    başarılı bir yalnızlıkla yenilettiğin ömrüne
    kendi boş sinema salonunda
    izlettiğim
    son masalım olsun..
    3 ...
  6. herkese hayatim diye hitap eden insanlar

    1.
  7. son zamanlarda büyük bir hızla kitleler halinde bölünerek çoğalan, üzerlerine kusup çığlık çığlığa kaçılası, boyunlarına taş bağlayıp denize atılası kişilerdir. zira böyle bol keseden aşırı ve yapmacık şevkat israfına gerek yoktur çünkü samimiyetsizce kullanıldığında oldukça mide bulandırıcı bir hitap şeklidir.

    cümle içinde kullanalım;

    _ hayatım, şöyle oldu, böyle oldu, tiri viri vs.

    _ haya sensin. atım da sana ..... !
    2 ...
  8. bir yasal uyusturucu turu olarak muzik

    1.
  9. bu dünyadan kopup gitmenin en güzel yolu, sanatın iyileştirici gücü. beyninizde kopan fırtınaları, acınacak halinizi, gözyaşlarınızı, hayallerinizin avucunuzun içinden kayıp düşüşünü kucaklar.zamanla çok şey değişir, sizin gibi sevdiğiniz şarkılar da , sevdiğiniz her şey gibi, değişir. bazıları da değişimin o değişmez gücüne aldırmaksızın değişmez inatla.
    müzik.. acıyı notayla dindirme sanatı..

    bir kaç küçük reçete vermek gerekirse;

    anathema - alternative 4 albümü
    opeth - to bid you farewell
    face of melinda
    dream theater - space dye vest
    pink floyd - atom heart mother
    whitesnake - is this love
    guns n roses - don't cry
    dark tranquillity - lethe

    dikkat:*
    0 ...
  10. sadu

    1.
  11. Sadu'lar gerçek yaşamdan kopup yani maddeyi terk edip içsel yolculuğa çıkmış gerçek Hint fakirleridir.
    bu fakirlik bildiğimiz fakirlik anlamında değildir, Sadu'lar arasında önceden zengin iş adamları, doktor,
    avukat yani üst seviyede ki insanlardan olanlarda vardır ve Hint halkı arasında saygı görmektedirler.
    Ateşin külleri ölümü, çıplak bedenleri insanın gerçek hali olan doğum anındaki halini simgeliyor. Külleri bedenlerine sürmelerinin sebebi ise aydınlanmaya giden yolda ölümü aştıklarını göstermek. Hinduizme göre, ruh ölmez ve bedenden bedene geçer. Bu ruh göçü bitmek bilmeyen acıların ifadesidir. Acı çeken ruh, bedenden bedene geçerek acıyı da sürdürmüş olur. işte bu acıyı sona erdirmenin tek yolu aydınlanmadır. Ancak aydınlanan ruh Nirvana'ya geçebilir, acı çekmekten kurtulur ve rahata kavuşur. Sadular, Hindular'a göre aydınlanmaya giden yolda olan dervişler. Bu nedenle tüm dünya nimetlerinden ellerini çekmiş olan Sadular'a devamlı bağışlarda bulunuyor. Sadular, aydınlanma yolunda esrar içerek ilerliyorlardı. Üstelik, yaptıkları hiçbir davranışın suç sayılmadığı bu dervişlere karşı da oldukça dikkatli davranılmalıdır. Her ne kadar bu dokunulmazlık, hırsızlar ya da suç işleyenler tarafından kötüye kullanılıyorsa da, Sadular'ın sahip olduğu yüksek saygınlığa hiçbir gölge düşmüyordu. Aydınlığa kavuşmak yolunda çile çekmeyi de seçen Sadular var.Günümüzde bile çok sert kuralları olan Hindu kast sisteminde, özgün yaşam biçimleriyle en ayrıcalıklı konuma sahip olan Sadular'ın sayıları on binleri buluyor. Sokaklarda anadan doğma gezen, her türlü uyuşturucuyu kullanan bu insanlar suç işleseler bile cezai sorumlulukları yok. Buda'nın Prens Sidarta olduğu dönemde yaşamlarına imrendiği Sadular, bugün sahip oldukları konumu kullanmıyor da değiller. Örneğin cinayet işleyen bir adam, aniden Sadu olmaya karar veriyor ve böylece her türlü sorumluluktan da kurtulmuş oluyor.
    2 ...
  12. bir elinde cimbiz bir elinde das kapital

    1.
  13. bütün solcu kızlar çirkindir genellemesine alternatif bir serbest çağrışım örneğidir.solcu kızların genelde kavruk zayıf ve çirkin olması büyük ihtimalle çirkinler eyleme güzeller hareme diyen, solcuda olsa, neticede erkek mantalitesinin bir getirisi gibi gözükmektedir. ve bir de tabiiki güzel kızların her türlü ortamda kolayca kabul görmeleri fakat çirkin kızların bunun için fazladan birşeyler yapmaya gereksinim duymasıyla ilgili de olabilir.ayrıca hakikaten çirkin kadın yoktur bakımsız kadın vardır demeden edememekteyim.sonuç olarak bir elinde cımbız bir elinde das kapital gayet mantıklı ve yerinde bir önermedir, neden olmasındır..
    4 ...
  14. yiğit özgür terminolojisi

    1.
  15. pek tabi nevi şahsına münhasır dır

    şöyleki;

    fotoşort

    tepsi müdafaa

    hafifletici sepetler

    konseptik çukuru

    abandı damat

    hırsız penis
    2 ...
  16. bride of frankenstein

    ?.
  17. 1935 yapımı frankestein'ın devam filmi olan fakat ilkinden çok daha izlenesi olma özelliğiyle oldukça şaşırtan kült korku filmidir.korkuturken güldüren ağlatırken süründüren bu film ölmeden önce mutlaka izlenesiler arasındadır.
    0 ...
  18. hayatimızı değiştiren film kahramanları

    1.
  19. her filmden her kitaptan bir rol seçen hayalperest bünyelere hizmet eden renkli şahsiyetler..

    (bkz: tyler durden)
    (bkz: marla singer)
    (bkz: betty blue)
    (bkz: the big lebowski)-(dude)
    (bkz: old boy)
    (bkz: donnie darko)
    (bkz: frankenstein)
    5 ...
  20. © 2025 uludağ sözlük