can sıkıntısından pencere kenarında oturan adamın yapacağı aktivitedir. sıkıntının dozu yükseldikçe bulutlar daha bir anlam kazanır, hatta adama mesajlar vermeye başlar. (bkz: sıyırmak)
1 hafta yurttaki odasında yalnız uyuduktan sonra dışarı ilk çıkışında 4 yol ağzında kırmızı ışıkta duran arabaların önünde, yağmur altında, striptizimsi birşeyler yapmak da eklenebilir.
bipolar rahatsızlığı olan insanın nafile çabasıdır. mani atakların sıklaştığı döneminde; çevresindeki herşey, tüm dünya, ağırçekim gelecektir. şarkılar sıkıcıdır, işi sıkıcıdır, arkadaşları sıkıcıdır. o herkesin analizini kafasında anında yapar bitirir. ortamlarda da boy gösterir ama gel gelelim yalnızdır işte. en basit sorulara felsefik cevaplar verme eğilimindedir ve soru cevaplar kafasında hızla birbirini ezer, tabi sorulan soru cevapsız kalabilir. yani adamımız çok hızlı düşündüğünden ve sürekli çeliştiğinden sorulara cevap veremez hale gelebilir. bipolar bozukluk toplumda çok sık rastlanılmadığından ve bilinmediğinden toplum kişiyi algılayamaz. kendine güven tavan yaptığından arkadaşımız kimseleri beğenemez hale gelir, karşı cinsle arasında bir zeka duvarı örülmüştür. duvarı aşıp geçebilen çıkmazsa yalnızlık senelerce sürebilir. (bkz: ben) içindeki tükenmez enerjinin kökünü kazımak için madde bağımlılığı ile, işkoliklik ile veya sporda kendine yüklenerek yorgun düşmeyi umut eder, ama nafile. bunların hiçbiri çözüm değildir.
tek çözüm psikatriste gidip etraflıca durumu anlatmaktır. verilen ilaçların yan etkilerine 1-2 hafta katlanıp, yavaş dönen dünyayı hızlandıramayacağımızdan, kendisini yavaşlatması gerektiğini kabul etmesidir.
dersler japoncaysa kaçınılmaz sondur. kimseye çaktırmadan dersten fıymalar, yerini 'abi ben daha gencim ki nolcak yani'lere bırakır. devamsızlığın problem olduğu çomü'de japon dili eğitimi 5 değil bu kişi için en aşağı 6 senedir. bununla barışmak gelecekte zorunlu alkol bağımlılığı ve zorunlu tedavisi ve mutlak son- antidepresan bağımlılığı şeklindeki gereksizlikleri ortadan kaldırmanın biricik yoludur. (bkz: japonca öğreniyorum)
yağmur sesinin olan var olmayan var itirazlarımıza rağmen sevişmeyi çağrıştırdığı bir gerçektir. okullu adamın ilk senesinde yurda giderken 'evimiz yok ki abi, ev olsa' iç çekişleri daha sonra 'manita yok ki manita olsa' ya dönecektir.
şahsen, manitam olduğunda yağmur yağdığına şahit olamadım. tuhaftır. bu lanet bozulmalıdır.
zebaninin içimizden birini gözüne kestirip işaret parmağıyla gösterirken bir yandan da kalça hareketleriyle ritmi tutturacağı, işaret edilmişinse bilinmeyen birşeyleri tutacağı anda zebani şahsın ağzından çıkacak sihirli melodidir. aslında ağzından çıkması da şart değildir, yaratıcı olunmalıdır.seni kendime sakladım olabilir fikrimce.
cranberries şarkısıdır. tüm hissizliğimi sonlandıran çok keskin bir acı duymamı sağlamıştır.
when i think about the things i said to you lastnight, well, i was wrong.
i didnt know what i was saying.
anything that wants you, you used to hold me so tight
but now it's gone and you were drastically--??
don't you love me anymore
anymore
don't you see me like you used to
like you used to
You used to see me like nobody else could,
And now it's gone, the way you're falling forever, ever.
And when they told me then that you were no more
Should I leave? Or should I take it all behind me?
don't you love me anymore.. anymore..
don't you see me like you used to.. like you used to
i'm falling down..
karşılıklı olarak yeterli miktarda antidepresan alındığında düzgün giden bir ilişkinin kaçınılmaz sonudur. zira antidepresanların çoğu libidoyu yerle yeksan yapar. bu durumda iki arkadaşın yatağını birleştirmek alkolün işiyken iki sevgilinin yatağını ayırmak antidepresan işidir..mümkündür yani, mümkündür..
ilkokula kaydı yaptırdığın andır. kişisel ayarlar 'dönemsel-toplumsal beklentileri karşılama ayarları'na döner. geri dönüşü olmayan yoldur. hepimiz o yolun yolcusuyuzdur.
Okumak için gittiğim Bakü'den 2 sene sonra kesin dönüş yaparken, THY uçağına binerken hosteslerin uçağın girişinde Milliyet, Hürriyet, Cumhuriyet, Posta gazeterini göstererek 'Gazete almaz mıydınız?' diye sorması üzerine,2 sene boyunca kendimi kasıp kimseye söyleyemediğim 'artık beni memleketime götürün nolur' cümlesinin gözyaşlarıyla içimden fışkırmasıdır.