Bir zamani yok ki bunun. Insan devamlı büyür. Büyütür onu yaşadıkları. 'Yeterince büyüdüm artık' diye dusunurken bile daha öğrenecek,ogrenip buyutecek çok sey vardir hayatta.
Salt gerçek kesinlikle bu. Yalnızlık yolun sonu gibi gorunse de aslinda var olan, doğduğumuz andan itibaren hem de tek gerçek şey. O kadar gerçek ki rol yapmaya calistigimiz bu hayat oyununda yalnizlikla karsliastigimiz zaman sasiriyoruz, bakakaliyoruz sanki hiç bilmezmis gibi.
Uff. Duyan da ilk kisisel fotograflarimizi paylastigimiz mecrayi instagram sanacak. Bu instagramla baslamis bir sey degil ki. Çok oncesinde facebookta da paylasiliyordu. Msn(?) falan iste bir seyler bir seyleeeeer.
Büyüdükçe gözüme çarpan, cehaletimizin farkında olmamamızın ardından gelen büyük bir sorundur kanımca. Bitmek bilmeyen trafik, sevmediğin bir işi yapmak, sürekli
'Daha sonrasini' dusunulerek gecirilen bir hayat... Mutsuz, sevgisiz ve renksiz bir yaşam... birbirimizi anlamaya dahi çalışmıyoruz. Çok ilginc dogrusu. Bence ki insani insan yapan beyni, ve bizlerin diğer canlilardan buyuk olcude ayıran sey hislerimiz ve mantığımız. Buna rağmen neden durup 1 saniye de olsa düsünüp hak vermiyoruz birbirimize?
Hatırladıkça yüreğimde hissettiğim büyük bir acı... sanki birisi yüreğime bir yük koymuşcasına nefes almanın bile zor olması. bu buhranın sebebi gidenin bıraktığı boşluk. Kalbinizde yeri büyük olan birinin artık yanınızda olmaması... işte insan o zaman yaşamak için bahaneler arıyor. Insan neden düşüncelerden kaçar diye şaşırırdım, insan zamanla anlıyor bazı şeyleri.
Öldüğümüzde "ne kadardır, hangi markadır bu ?" Diye sorulmadan yırtıp atılan kumaş parçaları... Bunlar ancak yüzeysel bir insanın hayata dair küskünlüklerini bir başkasından, onu küçümseyerek çıkarma isteğidir.
Hiçbir beklenti ummamana rağmen bir anda girdiği "ben böyleyim ben şöyleyim kızııımm" tribi.
-E ben bir şey de..
-şiiii kabul ediyorsan bööyle
-yo.. yok öyle demiy...
Böyle sürüp giden tartışma ve 1 kelime dahi anlatamamak (ya da onu da yanlış anlaması) .
Bu tipler genelde sonunda özür diler. Hadi özür diledim affet artık diye de bekler. Sen ise neden bir kelime dahi anlaşılamadım ki derken bulursun kendini.
Seni, artık olmadığını düsündükçe kalbimde büyük bir ağırlık ve yüreğimde sızı hissediyorum. Hatırladıkça tekrardan yeşeren bir yara... Korkuyorum babaannem sensizlik beni korkutuyor. Seni ne kadar çok seviyormuşum meğer. Hiçliğin derin sularında kayboldun. Şu anda toprağın altında olduğunu bilmek... Beni öylesine yaralıyor ki. Seni çok özledim.
Biliyorum, kolay değil yaşamak,
Gönül verip türkü söylemek yar üstüne;
Yıldız ışığında dolaşıp geceleri,
Gündüzleri gün ışığında ısınmak;
Şöyle bir fırsat bulup yarım gün,
Yan gelebilmek Çamlıca tepesine...
-Bin türlü mavi akar Boğaz'dan-
Her şeyi unutabilmek maviler içinde.
Biliyorum, kolay değil yaşamak;
Ama işte
Bir ölünün hala yatağı sıcak,
Birinin saati işliyor kolunda.
Yaşamak kolay değil ya kardeşler,
Ölmek de değil;
Ölümün o soğuk yüzüyle karşılaşmaktır. Hiçbir acı yaşanmadan bilinmez. Eskiden sana hiçbir şey ifade etmeyen yer artık o çok sevdiğin kişiyi ağırlamıştır. Sanırım morg bizim son misafirliğimiz.