şaşırdım kaldım işte şiirinin sahibi şair ve yazar. bu şiiri ve şairi tanımama vesile olan kişiyle kadıköy'de gördük bir ay önce kendisini. otobüse yetişmeye çalışıyordu konuşmaya fırsat bulamadık. âh.
bugün başladığımdır. pek kolay olduğu söylenemez. fakat Almancası fazla iyi birinin benimle ilgilenip pratik yapacak olması tahminimce fayda sağlayacaktır.
(#24535081) şu entryi yazdığım zamanı hatırlıyorum. ve her şey bu kadar kısa bir zamanda nasıl ters dönebilir bugün bizzat bunu yaşıyorum. şu an mutluluktan ölebilirim. her şey duaya ve çok fazla istemeye bakıyor bunu bir kez daha gördüm ve yaşadım. binlerce çok şükür.
istersen okumaya başlama sevgili okur çünkü birazdan biraz saçmalayacağım.
okumaya devam mı ediyorsun? peki öyleyse sonra bu ne demiş deme olur mu? baştan uyardım.
galiba büyük bir ah aldım. ya da büyük bir günah işledim. bilmiyorum. şu sıra bildiğim ve hissettiğim tek şey mideme bir şey oturdu ve kalkmıyor. canım çok yanıyor. duvarlarımdan kurtulamıyorum. ve en kötüsü de ne biliyor musun? elimden hiç bir şey gelmiyor. ömrümde hiç bu kadar canım yanmış mıydı hatırlamıyorum. aynaya bakmak istemiyorum şişen gözlerimi görmek istemiyorum. sonra diyorum hepsi senin hatan! ama hayır kendime bu kadar yüklenemem. istediğim sadece biraz dayanabilme gücü yoksa bir şekilde kafayı yemekten korkuyorum. zamanla geçecek biliyorum ama bunu asla unutmayacağımı ve her aklıma geldiğinde şimdi olduğu kadar olmasa bile yine canımın yanacağını da çok iyi biliyorum.
fakat bunları neden yazdığımı bilmiyorum aslında. belki de kimseye anlatmak istemediğimden. emeklerimin ve dualarımın karşılığını görmek isteyişimin had safhada olmasından belki. gerçi bunları kim istemiyor değil mi? son olarak sabır zor bir şey. yani öyleymiş...
evet ben bu yazıyı sana yazıyorum sevgili her fotoğrafın her durumun altına yorum yapmasa dünyanın en eksik insanıymış gibi hisseden kız. az önce gördüm ki yeni evli bir kızın eşine yapıp fotoğrafını çektiği kahvenin altına "oo bensiz kahve hı tamam bunu unutmam güzelim" yazmışsın. yahu! kız eşine yaptığı kahvenin hesabını sana niye versin. biliyorum kim ne yapıyorsa sosyal ağlarda paylaşıyor. alınmak yok ama sen de umutsuz vaka gibi hepsinin altına bensiz onu yapmışsın bensiz şunu yapmışsın gibi yorumlar yapıyorsun. son bir şey. senin yalnızlığının sebebi bu insanlar değil. sen de arkadaş edinebilirsin ve hatta fotoğraflarına yorum yapılan kız bile olabilirsin!
bir arkadaşımın yaptığı eylem. ben de bu fotoğrafı facebook a yüklemesiyle haberdar oldum. bir de altına "vatana millete hayırlı olsun" açıklaması yapmış. sanırsın politikacı.
genel olarak yapmadığım bir şeyi yapmıştım. gece geç yattığım ve sabah da dilediğimce uyumak istediğimden telefonumu sessize almıştım. sabah çok da geç olmayan bir saatte uyanmama sebep telefonun titreşimiydi. üstelik 20 cevapsız çağrı vardı. şehir dışında çok da sık konuşmadığım kuzenimin sabahın bu erken saatinde neden aradığına dair en ufak bir fikrim bile yoktu, üstelik hiç endişe duymamıştım. aradım. sesi berbat geliyordu. "dayıma ulaşamıyoruz lütfen ona ulaş lütfen" diyordu kuzenim. sebebini sorduğumda cevabının bu kadar içimi titreteceğini hiç düşünmemiştim. beyninde büyük bir tümör olan 14 yaşındaki kuzenimizin tümörü patlamış ve anında felç geçirmişti. nasıl bir duygu tarif edemem. ellerim titremeye başladı. hemen babamı aradım fakat dağ evinde olduğu için ona ulaşamıyordum. babamın yapabileceği hiç bir şey yoktu üstelik. psikolojim berbat bir halde yurda gittim. ve bu bekleyiş sadece bir buçuk gün sürdü. babam aradı. babamı ağlarken hiç görmemiştim fakat ilk defa ağlarken duyuyordum. hıçkırıyordu. "furkan öldü" dediği an ellerim hissizleşti. babamla dakikalar boyunca tek kelime etmeden telefonda ağladık. bulunduğum şehir dar gelmişti, benim de orada olmam gerektiğini tekrar edip duruyordum kendi kendime. son görüşmemizde bilseydim ki eğer bir daha onu hiç göremeyeceğim, bir şeyler farklı olur muydu diye düşündüm. hiç bekler miydi o gece ölümü?
ölüm kimseye yakışmaz, bunun bir gerçeklik olduğunu kabullenmek istemeyen biziz. ölüme hazırlanmak nasıl olur bilmiyorum, fakat hiç bir güvence ve garantimiz olmadığını çok iyi biliyorum. artık...
"Ben bilmek istiyorum; gerçekten de yaşamak dediğimiz şey şu bir avuç yerde yaşlanıncaya kadar dolaşıp durmaktan mı ibaret; yoksa dünyada başka şekilde yaşamak da mümkün mü?"
- Küçük kara balık
iki satıra bir çok şeyi sığdırmış azeri asıllı iranlı yazar.
"acaba" ile başlayan cümleler. bu sıkıntılardan sıkıntı beğenme durumu bir nevi. bazı şeylerin sonucunu bilememek ya da bunun imkansız olması bizi duaya iten başlıca sebeplerden. iyi ki de böyle. zira bu olmasaydı umut denen, belki de beklenti denen şey olmazdı. bunlar olmasaydı da beklenen şeyin veya şeylerin bir gram değeri kalmamış olacaktı. bu yani umut dediğimiz bizi bir sonraki güne başlayabilme, bir şekilde bazı şeylerden fedakarlık edebilme durumunu getiriyorsa fazlası olmamak kaydıyla, sanırım iyi bir şey.
twitter'da takip edilmeyen bir kişinin profilinde dolaşırken yanlışlıkla takip etmekle eşdeğer durum. ya da takip ettiğin kişinin hiç olmayacak saçma bir tweetini favorilere ekleme ile eşdeğer olan durum. telefona direkt olarak bildirim gittiği için kişi için sorun oluşturabilitesi olan durum. benim başıma geldiğinden değil, bi arkadaşın. *
bir sene sabırsızlıkla beklenen, fragman sayesinde beklenti zirve yapan, izlendiğinde ise büyük hayal kırıklığı yaşatan film. kitabı ile mukayese bile edilemez zaten fakat bu kadar özensiz olmasa dedirtir. ha alaycı kuş çekilirse gidecek miyim? tabii ki evet. çünkü bu seriyi çok sevmek bunu gerektirir.
eğer gerçekten bazı şeyleri istiyorsanız ve kendinize bir hedef belirlediyseniz o kadar da zor olmayan eylem.
insan sıkılıyor bazen tabii. galiba bunun tek çözümü sık sık ara vermek ve aklı meşgul edecek düşüncelerden uzak durmak. bu mümkün olabilir mi? orası sizin ne kadar sıkıntı çekmek istemeyip hedeflerinize bağlı olduğunuzu gösterir.