organizasyonun sıfırın altında olduğu festivaldir. öyleki aylin aslım'ı bile çileden çıkarmaya yetmiştir. özellikle ilk gün neredeyse bir buçuk saat rötarla çıkılması nedeniyle kurbanı normalde olacağından daha az dinlemek zorunda kaldık. ikinci gün biraz daha iyiydi ilk güne nazaran ama yine de çok vasattı. ayrıca şu festivallerde yaş sınırı koyun bu nedir arkadaşım. milyonlarca liselinin istilasına uğramış haydi şimdi küfretmeliyiz diyen bir gurup kızla beraber aynı ortamda bulunmak zorunda kaldık.
amy winehouse'un ingilteredeki en başarılı solo tribute'ü denilen hatun kişi. sahne duruşu, dövmeler, saç.. amy winehouse'un tipik tüm özellikleri mevcut gibi gözüküyor. 8 adet konser için türkiye ve kktc'ye gelecekmiş. yarın da bursa hayal kahvesinde sahne alacak çakma amy'miz. biz de merak ettik, gideceğiz.
şu var:
yaprak dökümünde son derece paradoksal biçimde kullanılmaktaydı. adam battı işsiz kaldı evden atıldı yok efendim yine de ellerindeki son 20 lirayı taksiye vermekten geri kalmadılar..
anneanne umarım mutlusundur orada. genç yaşta kaybettiğin ilk göz ağrının ardından öldüğün güne kadar her rüyanda görüşünde göz yaşı döktün. ben evlat acısı neymiş senin gösyaşlarında ve ilk günkü gibi çektiğin acında anladım. umarım hasret gideriyorsunuzdur. umarım mutlusundur. çünkü biz seni burada da mutlu edemiyoruz, biliyorum..
bir anlamda godot'u beklemektir.
aslında beklediğinin ne olduğunu da bilmezsin hatta gelmeyeceğini de bilirsin ama önemli olan beklemektir.
(bkz: godot u beklemek)
son zamanlarda sürekli nikini gördüğüm yazar. ya pink floydu sevdiğimden algıda seçicilik yapıyorum ya da entryleri yazarına bakmama sebep oluyor. dur bakalım, dikkat edeceğim bundan sonra.
şaşırtan, sonra şaşırtmayıp can yakan, üzen, üzen, üzen sanatçı.
daha çok dinlemeliydik. bu ölüm sebebinden, bu kadar genç yaşta ölmenden, bir daha türkiyeye gelememe ihtimalinden korktuk be hep amy.
sanatçı kimliğin diğerleri gibi zamanın dışındaydı. hep var olacaksın bu yüzden. diğerleri gibi.
azbakandan sonrasını izlemediğim ve dün son anda bi arkadaşla gitmeye karar verdiğim film. film başlamasına 15 dk kala evden cıktık. allahtan avm yakın. yol bayınca arada neleri kaçırmışım dinledim, öğrendim. film baya keyifliydi özellikle 2. bölüm epey heyecanlı geçti. ama aşk-ı memnu'da yaşadığım hayal kırıklığının aynısını filmin sonunda yaşadım.
(bkz: behlülün mezar başındaki sakal sorunsalı)
abicim, o kadar yüksek bütçeli film yapıyorsunuz, aradan 19 yıl geçirtmişsiniz bu mudur yahu!? adam evli, çocuğu var baksan sözde 35 yaşında falan ama 17 lik ergen görünümünde. yalçın çakır daha iyi yaşlandırırdı yemin ederim.
efendim sözlüklerde arz-ı endam eden trakyalı hatun başlıklarına inat edirneye gitmemle trakyalı erkeklerden neden hiç bahsedilmediğine şaşmış bulunmamla üzerinde birkaç cümle söyleme hissiyatı doğan erkeklerdir.
çok eğlenceli ve komik insanlardır zaten şu trakyalılar. ki bir de ben yöresel ağızla konuşan insanlara bayılırım. bana herhangi sıradan bir şey anlatsınlar otururum ağzımı açıp dinlerim öyledir. bir de bunlarda bir heyecan bir doğallık *
neyse gittik efendim edirneye pek misafirperver pek tatlı insanlarmış aynı zamanda gözlemlemiş oldum.
esas muhabbete gelecek olursak, geziyoruz çarşıda falan, gözüme bir bir boylu poslu maşallahı olsun gençler takılıp duruyor. hadi birinci gün bir şey demedim. ama ikinci gün mado'da oturmuş etrafa bakarken ben de bi ışık yandı. yanımda da iki edirneli arkadaş var.
+ buldum!
- neyi buldun?
+ abi sizin bu dedeler yağlı güreşçi ya!?
- eee?
+ abi bu adamların fizikleri ondan bu kadar iyi ya. hey maşallah.
iki arkadaş da bi an iptal durumu yaşadıktan sonra. biri yorum yapıyor:
- valla biz hep gördüğümüzden fark edememişiz ya. gözümüz alışmış heralde.
batının gelişmiş olarak kendini nitelendirip kendisi gibi olmayan öteki halklara ''medeniyeti'' götürme çalışmalarıdır. nitekim en açık örneği ıraktır. barışı götürüyoruz diye gidip allahına kadar sömürmüşlerdir.
kendisi yeni değil.
kafa yapısının dedeleri antik yunanda ticaret yapıldığı için kendilerinden farklı insanlarla karşılaştılar. onların dillerini dil olarak görmediler. incelemeye değer bulmadılar. onlara göre en iyi adlandırılmaların yapıldığı dil yunancaydı.
kendilerinki aklın dili.
başkaları barbar. insan bile değildi.
kendisinin bana attığı kibar (!) mesajda copy paste ile yolladığı wikipedia linkini bir kez kendisi okursa yukarda bahsettiğim şeydeki ırkçılığı görebileceğine inanıyorum.
ayrıca türkçe'nin ilkel bir dil oluşu şeklindeki bir başlıkta seve seve eleştiri yapacağımı falan iddia etmiş. ulan falan diyor. çok garip.