Bugün sizlere yıllardır oynadığım bir oyundan bahsetmek istiyorum.
Oyun RPG altyapılı bir oyundur görsel olarak sizi tatmin etmeyecektir ama oyun sistematiği çok güzel oturtulmuştur.
Popmundo ile ilgili söylemem gereken en önemli şey ise homofobiden uzak bir oyun olması olacaktır. Cinsiyetçilik oyunda bulunmamaktadır. Eğlenceli ve sosyalleşebileceğiniz bir ortam sağlayan bu sanal bir platformu eminim sizde keşfetmek istersiniz.
Popmundo başta sadece bir müzik grubu oluşturup sanatçını turnelerle geliştirmek üzerine ilerliyordu ancak şuan geldiği durumda siyasetçi, öğretmen yada ticaretle uğraşan bir esnaf veya büyük bir holding sahibi olabilirsiniz. Size hayallerinizi sunabilecek bu RPG ortamda ben çok eğleniyorum eminim sizlerde çok keyif alacaksınız.
Gelelim bu oyunun artılarına, eksilerine öncelikle vip olmanız bu oyun için çok önemli çünkü sosyal bir oyuncu olmak istiyorsanız oyunun size sunduğu tek alternatif sosyal kulüpler ve bunlara katılmanın temel şartı vip olmak. Ayrıca kredi seçeneği mevcut isterseniz kredinizle kredili ürün alabilirsiniz, isterseniz yine oyunun formunda kredinizi oyun parasına dönüştürebilirsiniz. Oyun günde 3-4 kere bakarak idare edilebilecek bir sistemde ilerliyor böylece günlük yaşantınızın yanında idare edebilirsiniz 24 saat ekran başında kalmanız gerekmeyecek.
Ben sanatçı geliştirme yolunu seçtim bu nedenle aylık bir plan hazırlayıp karakterime bu planı aktarıyorum böylece karakterim ben oyunda olmasam bile gelişmeye devam edebiliyor.
Kısacası arkadaşlar bu oyun bir harika! Cinsel tabularınızı yıkıp farklı ülkelerden, şehirlerden dostlar edinmek istiyorsanız hemen bir üyelik açmanızda yarar olacağını düşünüyorum.
Bu yazıyı görüp gelen arkadaşlarım için oyun içi karakterimin ismi Richard Wagner sormak istediğiniz her şey için oyuna başladıktan sonra bana ulaşabilirsiniz.
Kadın hamile.Bebek erkekmiş.Herkes mutlu.
Bebek doğdu,pipisi amcalara gösterildi.Amcalarda bayram sevinci.
Dünyanın en gerekli organını gördüler çünkü.
Bebek terledi,çırılçıplak soydular.Öyle gezdi evde.
Pipisi vardı ve bu hakka sahipti.
Bebek büyüdü sünnet olacak.Davullar,zurnalar,hediyeler...
Çocuk düşündü ''Sanırım bu çok önemli bir organ''
Üç beş kız vardı mahallede''Hangisini alayım sana''dediler.
Çocuk düşündü ''Sanırım karşı tarafa sormadan seçebiliyorum''
Çocuk acıktı.Sofrayı kız kardeşleri ve annesi hazırladı,topladı.
Çocuk düşündü ''Sanırım kadınlar bana hizmet etmekle yükümlü''
Kalabalık bir akşam yemeği,herkes masaya sığmayacak.
Erkekler ve çocuk masaya,kadınlar yere oturdu.
Çocuk düşündü ''Sanırım önemli olan erkeklerin konforu''
Servis yapıldı önce erkeklere yemek verildi.
Çocuk düşündü ''Sanırım öncelikli olan erkeklerin karnının doyması''
Çocuğun kız arkadaşı oldu,bütün sülale duydu,herkes mutlu...
Densiz bir amca ''Neler yapıcan bahiim gızlara''dedi.
Anne ve baba ''Oğlumdan iyisini mi bulacak''dediler.
Çocuk düşündü ''Sanırım en iyisi benim ve kızlara onların rızası olmadan istediğimi yapabilirim''
Çocuk büyüdü,arkadaşları ile gezmeye gitti,eve geç geldi.
Kız kardeşleri geç geldiğinde azarlanıp dövülürken O paşalar gibi karşılandı.
Çocuk düşündü ''Sanırım ben eve istediğim saatte girip çıkabilirim''
Kavga etti.Ağzı burnu kan içinde geldi.
Anne ve babası ''Helal olsun oğluma,koçum benim''dediler.
Çocuk düşündü ''Sanırım güçlüyüm ve sorunlarımı şiddetle halletmeliyim''
Çocuk bu düşündüklerinin tamamını aklının en karanlık köşesine kazıdı.
Çocuk büyüdü,evlendi,iş-güç-para sahibi oldu...
Ama bir türlü insan olamadı. Neden acaba ?
Devletime zeval gelmesin 15 yılda ülkemizden çıkan komedyen sayısı %100 arttı.
Bitti mi ? Bitmedi!
Avrupa amerika ve diğer tüm kıtalar da adımızı duymayan kalmadı.
Ülkecek portakal sıkan kekolar olarak tüm kanallara çıktık. Reklamın iyisi kötüsü olmaz hem zaten bizim portakal sıkmamızı kıskanıyorlar çok yaşa reis!
(H)oca (E)fendiden (R)azı (O)lsun anlamına gelen HERO tsortleri mi toplanacak sadece yoksa tüm HERO tsortlerini 15 Temmuz anısına yakıp video çekip Youtube'a atalım mı kararsız kaldık reis?!
'bastım tekmeyi reisimle, girdim komutanın odasına' minvalinde kahramanlık hikayeleri anlatıp sana 'çomar' diyen kitleye böbürlenmek istiyorsun ama gel iki dakika bir konuşalım seninle.
mevcut darbe girişimi esnasında, hayatını kaybeden polis, asker ve siviller üzerinden kimse 'sahtedir. ketçap sosu döküp, köprüde ölü numarası yapıyorlardır' demiyor.
ancak karşımızdaki kişi 'üç beş adam gönderir, suriye'ye füze attırırım' diyecek kapasitede bir insan. sadece padişahlık ve halifelik hayali için askerlerini, polislerini ve akabinde halkını pisi pisine suriye bataklığına çekip ölüme gönderecek tiynette bir zihniyet.
ayrıca bugün burada 'ölen masum halk' edebiyatı yapan akp'lilerin ikiyüzlülükleri karşısında hakikaten midem bulanıyor. daha düne kadar 'o emri ben verdim' deyip kendi resmi ordusu olan polis teşkilatı ile gezi'de gençleri öldüren, gayriresmi ordusu olan ışid ile sivilleri havaya uçuran bir adamı savunan ve devamında maçlarda 'ölen masum halkı' yuhalayıp, yas ilan edilmişken köprü açılışında göbek atan sen değilsin sanki.
anlıyorum, tanka tekme atarak ya da tependen geçen f-16'lara korna çalarak darbeyi bitirdiğine inanmak senin zekana göre gayet olası. amma velakin kuzey ırak'ta nokta atışları yaparak hedefleri ıskasız vuran tsk eğer gerçekten meclisi ya da aksaray'ı havaya uçurmak istese, yapamaz mıydı sence? ama meclisin kapısını ya da aksaray'ın çiçek tarhını bombalıyor nedense.
aynı şekilde eğer 'ya hep ya hiç' kafasında darbe yapan bir tsk olsaydı bugün, çünkü işin sonunda vatana ihanet suçu var, şu an atatürk havalimanı'nda miting düzenleyen recep tayyip erdoğan'ı bir f-16 ile ortadan kaldıramaz mıydı sence?
dünyanın en güçlü ordularından birisi olan tsk gerek hava kuvvetleri gerek de kara kuvvetleri ile bu işi ciddi bir biçimde organize etmiş olsaydı, sokağa dökülen senin gibi göbekli, koşturmayı beceremeyen, düzensiz, silahsız bir kitle karşısında topu, tüfeği, tankı ve savaş uçağı ile sana ciddi ciddi teslim olup boyun eğeceğini falan mı sanıyorsun? gerçek misin sen?
ortada yanlış olan bir şeyler var. ağır dezenformasyon ve sonu iç savaşa kadar gidecek tek taraflı provakason var. resmen cihat çağrısı yapan, sürekli sela okuyan camilerden bahsetmiyorum bile. birileri tarafından bilinçli olarak vatan sevgisi kullanılan, sonra yarı yolda bırakılan ve son nefesini senin gibi insanlığını yitirmiş, ışid sempatizanları tarafından kafası kesilerek veren askerler var.
keşke tüm bunları bir oturup sorgulayabilsen. keşke. ama o zaman akp ile ne işin olur.
Bakire kadınlar istiyorsunuz çünkü cinsel performansınızda ki başarısızlığın kıyaslanmasını istemiyorsunuz.
Edilgen ve tecrübesiz kadınlardan eş istiyorsunuz, çünkü hizmetinizi yaparken sözünüz geçsin istiyorsunuz.
Her kadın bedenine hakkınız var gibi bakıyorsunuz, sahip olduğunuz kadınlara da başka erkekler aynı şekilde bakacak diye kadınlara hayatı zehir ediyorsunuz.
Ben sana güveniyorum da çevreye güvenmiyorum diyenleriniz az değildir.
Aşağılık kompleksinin adı oluverir kıskançlık, kıskançlığı sevgi yapan geri zekalılık.
Özgür düşünen, güçlü, kişilikli kadınlardan korkuyorsunuz, çünkü ne kadar aciz olduğunuzla yüzleşmekten kaçıyorsunuz.
Bir erkek her haltı yediğinde görmezden geliyorsunuz, ama bir kadın ''bedenim benimdir sana ne dese'' adını çıkartmaktan hiç gocunmuyorsunuz.
Ahlakı kişilikte kaybettiniz, kadının apış arasında arıyorsunuz.
Namusunuzu kadın kazandırır, nasıl bir erkek olduğunuz kadına göre ölçülür.
Utanmanız ancak karınız "namussuzluk" yaparsa olur.
Ödünüz kopar o yüzden tam bir tahakkümcüdür ruhunuz.
Faşizm sizden başlıyor, zihniyetsizliğinizden farkedin.
Sahi yaa siz erkek kalanlar, hala insan olamayanlar, cinsel organından yukarı çıkamayan kafalar, siz bu dünyada niye varsınız?
Cahillikle övünen tek canlı olmak, nasıl bir hakarettir kendinize farkında mısınız?
19/07/2000 Liseli iki kız öğrenciye gözaltında cop ile tecavüz ettiği iddiasıyla yargılanan polis memuru Gürkan ilhan'a Hatay Emniyeti tarafından "üstün başarılı" çalışmaları nedeniyle teşekkür belgesi verildi.
Tanrı bir gün gökyüzünde otururken yarattığı kainatı izlemeye başlar. Sırayla gezerken samanyolu'na denk gelir mars, uranüs, neptün derken dünya'ya gözü çarpar dünya'da dolaşırken yine ne tesadüftür ki küçücük izmir'de ona inanların isviçre'den çok ama konya'dan az olduğunu fark eder der ki ben bu izmirlilere bir deprem göndereyim ve gönderir.
Depremin olayının bu olduğunu düşünenler var mantıksal açıdan mümkün olmayan bir şeye inanmak aptallık değilde nedir?
Sinekli Bakkal, Halide Edib Adıvar'ın ünlü romanıdır. ilk olarak ingilizce The Clown and His Daughter (Soytarı ile Kızı) adıyla 1935 yılında Londra'da yayımlanmıştır.
Türkçe olarak ilk defa 1935 yılında Haber gazetesinde tefrika edildi.
Daha sonra 1936 yılında kitap olarak basılmıştır. 2006 itibariyle 37. basımı yapılmıştır.
II. Abdülhamit devrinde Aksaray’da Sinekli Bakkal Mahallesinde imamın küçük kızı Emine, aynı mahalleden orta oyuncu Tevfik ile babasının karşı çıkmasına rağmen evlenir. Tevfik, zenne rolüne çıktığı için “Kız Tevfik” diye anılmaktadır. Bir süre sonra bu yüzden ayrılırlar . Ayrıldıktan sonra Rabia isminde bir çocukları dünyaya gelir. Tevfik ünlü bir sanatçı iken istanbul’dan sürgüne gönderilir. Bu sırada Rabia sesi ile herkesi büyülemektedir. Kuran okumakta üstüne kimse yoktur. Tevfik sürgünden döner, kızını yanına alır. Ancak bu sefer de Genç Türkler adlı bir gruba yardım ettiği için Şam’a sürülür.
Bizleri Rabia,Emine ve Tevfik in hüzün dolu yolculuğuna çıkaran kitaptır.
Başkanlık sistemi, devlet yönetiminde tek bir kişinin başkanlığında hükûmet etme ve devleti yönetme esasına bağlı siyasi sistemdir.
Yasama, yürütme ve yargı organları arasında kesin bir ayrıma ve dengeye dayanan, yasama ve yargı organlarının demokratik denetimi içinde, yürütmenin iktidar olanaklarını genişleten bir hükûmet sistemidir.
Başkanlık sisteminin başına devlet başkanı denir.
Başkanlık sistemi uygulandığı kimi ülkelerde yolsuzluk, otoriterlik, nepotizm (tanıdık kayırma), diktatörlüğe araç olma ve çoğulculuk karşıtı uygulamalar gündeme geldiğinde eleştirilerin ana odağı olmaktadır. Başkanlık sisteminin bulunduğu kimi ülkelerin yolsuzluk, nepotizm ve otoriterliğin aşılabilmesi amacıyla başkanlık sisteminden parlamenter sisteme geçtiği örnekler bulunmaktadır.
Başkanlık sisteminde, üst düzey atamalar, anlaşmalar, bütçe, veto, yüce divan yargılaması gibi yasama ile başkan arasında fren ve denge araçları bulunmaktadır.(Türkiye'ye gelecek sistemde fren araçları tamamı ile çıkartılmış durumda.)
Başkanlık sistemininin en tanımlayıcı özelliği yürütmenin nasıl ve ne şekilde seçildiğidir. Başkanlık sistemini parlamenter sistemden ayıran temel özellik, yürütme organının biçimi ve rolü ile ilintilidir ve parlamenter sistemden farklı olarak, başkanlık sisteminde yürütme organı ile yasama organı iç içe geçmemiş durumdadır.
Başkanlık sistemi aşağıdaki özellikleri taşır:
Sabit bir başkanlık süresi vardır.
Seçimler kurgulanmış tarihlerde yapılır.
Güvensizlik oyu ile hükûmet düşürülüp erken seçimler düzenlenemez.
Bazı ülkelerde devlet başkanının yasaları çiğnediği durumlarda ingilizce olarak "Impeachment" denilen meclis soruşturmasıyla erken seçimlere gidilmesi biçiminde kural dışılıklar vardır.
Yürütme erki tektir.
Kabine üyeleri devlet başkanıyla birlikte çalışır ve yürütme ile yasama organlarının ilkelerini uygulamak zorundadırlar.
**Başkanlık sisteminde devlet başkanının bakanlar kurulu için önerdiği adaylar ve hakimler yasama organı tarafından onaylanmalıdır.**(Türkiye için istenen sistemde başkan hiç bir şart bulunmadan istediği bakanı atayabilir.)
Devlet başkanı; kabine üyeleri, ordu veya yürütme erkinin herhangi bir çalışanını doğrudan yönetme hakkına sahiptir.
**Fakat hakimleri fesh etme veya emir verme gibi bir yetkisi yoktur.**(Türkiye için istenen sistemde hakimleri kendi seçip yerleştirecek.)
Yasama ve yürütmenin ayrıldığı yönetimlerde suçtan hüküm giymiş mahkûm ve suçluları affetme veya cezalarını hafifletme genelde devlet başkanının elindedir.
"Başkan" terimi yalnızca başkanlık sistemiyle yönetilen ülkelere has bir ifade değildir. Örneğin popüler olsun veya olmasın, yasal yollarla seçilmiş olsun veya olmasın bir diktatör de başkan olarak isimlendirilir. Aynı şekilde bunun tersi olarak pek çok parlamenter ve demokratik sistemlerde de devlet başkanı konumuna büyük ve görkemli törenlerle geçer.
Normal bir başkanlık sisteminde.
-Devlet başkanı doğrudan halk tarafından seçilir.
-Yürütme organı tek kişiden meydana gelir.
**-Yürütme yasamanın güvenine dayanmaz.**
**-Yürütme yasamayı feshedemez.**
**-Yürütme organında görev alan bir kişi aynı anda yasamada da görev alamaz.**
**-Başkan, yasama organının çalışmasına katılamaz.**
Not: Türkiye için istenen bu sistemde Yürütme + yasama + yargı tek kişi tekelinde toplanacağı için normal bir başkanlık sisteminden farklıdır.
Başkanlık sistemini savunanlar başkanlık sisteminin sorunlara parlamenter sistemden daha hızlı yanıt verip çözüm ürettiğini iddia ederler. Bir başbakan karar alacağı zaman yasama meclisinin desteğine ihtiyaç duyar, fakat başkanlık sistemindeki devlet başkanı daha az bağlıdır.
Başkanlık sistemini savunan farklı bir kesim ise karar verme mekanizmasının başkanlık sistemiyle yavaşladığını ve bunun son kertede sistemin faydasına olduğunu belirtirler.
Başkanlık sistemine getirilen eleştiriler dört ana noktada yoğunlaşır:
Otoriter rejime olan eğilim — bazı siyaset bilimciler başkanlık sisteminin anayasal olarak stabil olmadığını söyler. Fred Riggs gibi bazı siyaset bilimcilere göre başkanlık sistemine geçmeye çalışan hemen hemen her ülkede bu sistem otoriter rejime dönüşmüştür. Dana D. Nelson 2008 yılında yayınlanan Bad for Democracy kitabında ABD'deki başkanlık sisteminin aslında demokratik olmadığını iddia eder.
Kuvvetler ayrılığı — başkanlık sisteminde devlet başkanı ve yasama meclisi iki paralel yapı şeklinde çalışır. Eleştirmenler bu durumun istenmeyen siyasi çıkmazlara neden olacağını ve devlet başkanı ve yasama meclisinin birbirlerini suçlamalarına sebep olacağını söylerler.
Liderlik değişiminde engeller — devlet başkanı görev süresi dolmadan görevinden alınamaz. Eleştirmenler bunu çok büyük bir sorun olarak görürler.
Ülkelerin siyasi geleneklerine göre farklılıklar — bazı siyaset bilimcilere göre başkanlık sisteminin tamamen kendisine özgü şartları olan ABD dışında, istikrarlı bir demokrasi yarattığı görülmemektedir.
Lütfen arkadaşlar bu yazıyı dikkatlice okuyup bize dayatılmaya çalışılan sistemle ABD sisteminin farklarını ve Türkiyeyi nasıl bir çıkmaza sokacağını iyi anlayın.
Diktatöryal bir sisteme oy vermeye çok yaklaştığımız şu günlerde bir oy bir oydur.
Dünya Tüberküloz'la Mücadele Gününüz kutlu olsun aziz dostlarım.
Verem veya tüberküloz (kısaca TB), bakteriyel ve bulaşıcı bir hastalık. Halk arasında ince hastalık olarak da bilinir. Mycobacterium tuberculosis mikrobunun neden olduğu uzun seyirli ve granülomatöz karakterde bakteriyel ve bulaşıcı bir enfeksiyon hastalığıdır.
Albert Calmette ve Camille Guérin adlı iki araştırmacı, 1920'lerin sonunda vereme karşı bir aşı geliştirmişlerdir. Bu iki araştırmacının soyadına atfen bu aşıya BCG (Bacillus Calmette-Guérin) adı verilmiştir.
Bilinen en eski hastalıklardan biri olmasına, sebebinin kesin olarak bilinmesine, 50 yıldır tedavisinin mümkün olmasına ve üstelik korunabilir bir hastalık olmasına karşın, hâlâ dünyada en yaygın ve ölümcül bulaşıcı hastalıklardan biri olmaya devam etmekte ve yılda üç milyonu aşkın kişi verem nedeniyle kaybedilmektedir. Yerküre üzerinde yaşayan her üç kişiden birisi tüberküloz ile karşılaşmış ve onunla tanışmış durumdadır.
Verem olan, verem atlatmış, verem olan bir yakına sahip tüm dostlarıma geçmiş olsun dileklerimi iletirim.
24 Mart 1933
Almanya'da Şansölye Hitler, 27 Şubat'ta gerçekleşen Reichstag Yangını'nı sebep göstererek ülkede düzeni sağlamak adına kendisine olağanüstü yetkiler tanıyan kararnamenin 24 Mart'taki kabulü ile diktatöryal güce ulaştı.
Önünü alamazsak Türkiye'nin aynı duruma geleceği bu güç ile Hitler 1,5 milyonu çocuk olan altı milyon Yahudi öldürülmüştü peki RTE ne yapacak dersiniz?
Ahlak ve Ahlaksızlık üzerine
-------------------------------------
ahlaklı ve ahlaksız kime göre neye göre?
ahlak kavramı topluma ve insana göre değişebilecek kavramdır.
bana göre ahlaksız olan size göre ahlaklı bir davranış olabilir.
bir kitap üzerinden size bunu örnekle anlatmam daha doğru olacak eminim sefiller'i herkes okumuştur. okumadıysa bile ana temasını en azından biliyordur. yiğenleri aç olan bir adamın ekmek çalması ile başlayan hüzünlü bir serüven.
o dönemin fransa'sı için bu adamın yaptığı bu davranış ahlaksız ve suç.
neden yaptığı önemli değil hırsızlık yapmış olması ahlaksızlık.
ancak kitabı okurken hepimizin aklına ne yapsaydı ? açlıktan ölmelerine izin verseydi ahlaklı bir davranış mı olacaktı sorusu geliyor. işte ahlak dediğimiz kavram böyle ince bir çizgi birimizin ahlak anlayışı hepimize uymak zorunda değil.
benim için bir kadının bir erkeğin sevişmesi seks yapması ahlaksız değil iken çoğunuz için bu ahlaksızlık olarak görülebilir oysa bana göre doğaldır. doğanın kendisidir.
ve ya bir tecavüzcüyü pedofili suçlusunu oracıkta öldürmek bana göre ahlaksızlık değildir.
ancak sonuç itibariyle bir insan öldürmektir ve bir kısmı bu davranışı ahlaka aykırı bulabilir.
kısacası aziz dostlarım. ahlak anlayışınız sizindir sizinle kalmalıdır üçüncü şahıslara aynı ahlaki yargıları dayatamazsınız dayatmamalısınız . bu üçüncü şahıs kendi çocuğunuz dahi olsa kendi ahlaki değerlerini kendi oluşturmalı.
ve ernest hemingway'in dediği gibi;
bir şeyi yaptıktan sonra kendini iyi hissediyorsan o ahlakidir; eğer kendini kötü hissediyorsan o gayri ahlakidir.
Türk müzik tarihçisi, eğitimci ve yönetici olarak cumhuriyet döneminin önde gelen aydınlarından olan Cevad Memduh Altar.
UNESCO Türkiye Ulusal Komisyonu kurucu üyesi ve Sanat Eleştirmenleri Derneği (AICA) üyesi olan araştırmacı,
Fransa'nın Officier d'Académie Nişanını,
Federal Almanya'nın Schiller Madalyasını ve
Türkiye'de Sevda-Cenap AND Müzik Vakfı'nın Onur Ödülü Altın Madalyasını almıştır.
1988 yılında Mimar Sinan Üniversitesi Senatosu tarafından kendisine "Fahri Profesörlük" unvanı verilmiştir.
Aramızdan ebediyen ayrılışının 22. Yılında kendisini özlemle anıyorum.
(2017 Anayasa Referandumu Sonucundan Bağımsız Olarak)
2019 Cumhurbaşkanlığı Seçimi Adaylarım;
1-)Polat Alemdar.
2-)Eşkiya Dünyaya Hükümdar Olmaz'ın derin devlet bağlantılı Rizeli silah taciri.
Kişinin kendini beğenmesi ile doğru orantılıdır zanneder ki her ona yazan erkek ona aşıktır.
Bu kadınlar genelde cidden babasının premsesleri oluyorlar.
Lütfen büyüyün biraz yok öyle bir şey sadece sohbet ediyoruz arkadaş!
italyan Barok bestecisi ve öğretmeni Francesco Gasparini'i ölümünün 290. sene-i devriyesinde rahmetle ve üzüntü ile anımsıyorum bu günün şerefine L'amor generoso operasını tüm sözlük yazarlarına armağan ediyorum.
Brüksel'de havalimanında gerçekleşen 2 patlamanın ardından, metro duraklarında da ikiz patlama meydana geldi. Saldırılarda en az 34 kişi hayatını kaybetti ve 136 kişi de ağır şekilde yaralandı.Patlamayı IŞiD üstlendi.
Bu üzücü olayın Sene-i devriyesinde ölenleri rahmetle anımsıyorum.
Seslendirme: D.B.A.
Ah muhsin ünlü.
Hatırlat da haziran sonlarında çocukluğumu yakalım.
Sen beni öpersen belki de ben Fransız olurum
Şehre inerim bir sinema yağmura çalar
Otomobil icad olunur, Zarifoğlu ölür
Dünyadaki tüm zenciler kırk yaşından büyüktür.
-Senegalliler dahil değil
Sen beni öpersen belki de bulvarlar iltihablanır
Çağdaş coğrafyalarda üretir cesetlerini siyaset bilimi
O vakit bir sufiyi darplarla gebertebilirsin
Hayat bir yanıyla güzeldir canım, sen de güzelsin
-Yoksa seni rahatsız mı ettim?
Sen beni öpersen belki de aşkımız pratik karşılık bulur
Ne ikna edici bir intihar girişimidir şimdi göz göze gelmek
Elbette ata binmek gibidir seni sevmek sevgilim
Elbette gayet rasyoneldir attan atlamak
Sizin alınız al inandım
Sizin morunuz mor inandım
Tanrınız büyük amenna
Şiiriniz adamakıllı şiir
Dumanı da caba
Bütün ağaçlarla uyuşmuşum
Kalabalık ha olmuş ha olmamış
Sokaklarda yitirmiş cebimde bulmuşum
Ama sokaklar şöyleymiş
Ağaçlar böyleymiş
Ama sizin adınız ne
Benim dengemi bozmayınız
Turgut Uyar-Denge
Tel Cambazının Tel Üstündeki Durumunu Anlatır.
Her tanıştığım kişiye aşırı değer verme sendromu diye bir olgu varsa o sendroma yakalanmış kişi kesinlikle benim ve tedavi olmam şart.
Çünkü benim için arkadaşlık önemlidir.
Tanışıp uzun süre konuştuğum ve sevdiğim kişilerin her halukarda yanında olmak isterim.
Bir insanla sadece makara yapmak için konuşmam onu ailemden biri var sayarım. Nedendir bilmem kimsecikler bunu anlamıyor belki sorun bendedir yatılı okuduğum içindir yatılı okurken arkadaşlarınız aileniz olur yatılı lise okuyanlar varsa bilirler bunu.
Ya işte öyle arkadaşlar bir hata cümbüşüdür kaptırdım gidiyorum kendimi.
Ne demiş Nazım;
"Ey, benim iyimser hâllerim,
Çabuk aldanışlarım,
Hep inanışlarım,
Alttan alışlarım,
Hatayı hep kendimde buluşlarım,
Değmeyecekleri kafama takışlarım,
Yoktan yere, akıp giden gözyaşlarım,
Herkesi, insan yerine koyuşlarım,
Hepinize elveda…
Artık ben kimsenin,
Hiçkimsesi olmayacağım!"
Eskiden çok yakın bir arkadaşım vardı. Ama nasıl yakınız sürekli dip dibe dolanıyoruz.
Bir gün bu çıktı bana çok boş insansın senle konuşmak istemiyorum dedi.
Tamam dedim gittim tabi gururluyum ya yediremedim de kendime delirdim.
Üstünden zaman geçti baya sonra içkinin verdiği etkiyle özlediğimi kendisine belirttim cevap gelmedi gelmeyince bende anladım duyguların karşılıklı olmadığını.
Vazgeçtim.
Bugün sabah saatlerinde bir mesaj ile uyandım.
''Seninle paylaştığım kendimi, hayatımı ve sırlarımı başka birisi ile paylaşıp paylaşmadığını düşünüyorum şu aralar. Uzak kalınca anladım ki gerek yoktu seninle paylaşmama her şeyi zira sonrasında düşünüyorsam böyle güvenmemişim demektir. Sevgiler ''
Önce durdum sigara yaktım yataktan kalkıp oturdum karşımda ki camı açtım nefes almaya ihtiyacım var gibi geldi oysa odada zaten alıyordum nefes ama öyle nefese değil soğuk havanın yüzüme vurmasına ihtiyacım vardı. Çünkü anlam veremedim bu güven değil bu ego idi bu mesajı egosu atmıştı bana. Benim ondan başka konuşabileceğim hiçbir konunun olmadığını varsaymış anlaşılan oysa adını dahi zikretmiyordum çünkü zikredince içimde burukluk oluyordu.
Kalktım çay koydum kendime bunları düşünürken bir yandan da kızıyorum söyleniyorum ne sanıyorsun sen kendini dünya hep senin çevrende dönüyor ve tüm insanlar senin sırlarını konuşuyor falan mı diye giydirip duruyorum.
Tabi saat biraz ilerleyince daha makul kararlar alıp daha düzgün düşünmeye başladım sinirim de geçti ama gerçekten ben neden böyle biriyle arkadaş olmuşum ne gerek varmış aklımda dönüp durmuyor değil hala .
Dünyanın en saçma cümlesidir.
Kesinlikle öyledir. Biri sizinle konuşmak istiyorsa size asılmıyordur sizinle aynı yatağa girmek istemiyordur sevgili olmak peşinde hiç değildir en azından çoğu kişi için bu böyledir bir kadın olarak çoklu tacizlere maruz kaldınız biliyorum anlıyorum da sizi ancak yapmayın bunu yapmayın.
iki sohbet edip bir birimizi tanıyacağız tanışacağız yani eğlenecek gülecek ve olaysız dağılacağız lütfen gereksiz yere sevgilim var betimlemelerini girmeyin. Sevgilinizin varlığı benim yada sizinle sohbet etmek isteyen kişilerin inanın umurunda değil.