başka bir boka yaramayan kalemini sahte gözyaşları için gözüne sokup yaşartarak medet umann duygu sömürücüsü. üst düzey tanıdıklarım var ve arkadaş yakinimdir kartvizitinin sahibi ibne. "benim de admin coder tanıdığım var"sa feci göt olur. olacaktır, kaçınılmaz. daha güçlü bir tanıdığım yoksa da...ne o, heyecanlandın birden, yoksa sen o musun?
bu coğrafyanın insanının kanı delidir. dünyada başka hiçbir millette var olmayan düzensiz bir kan deveranı olduğu kesin. öyle olmasa kendilerinden sayıca üstün topluluklara savaşçı genleri nedeniyle karşı koyamaz, galip gelemezlerdi. bu tespiti şuraya bağlamak(altta), ilişkilendirip tarihin bir sayfasına ışık tutmak amacıyla yapmış bulunmaktayım, bilgilerinize.
imdi, bu çorum bir anadolu ili. ahmet hakan köşe yalayıcısının da dediği gibi kırsal dinine türbanına batıdan daha bağlı. bu yüksek sadakat sonucu ve yukarıda bahsi geçen delikan nedeniyle üç beş çorumlu oteli basıp, güsel bilal'i saçlarından tutup sürükleyerek çorum meydanında recm etse ikinci madımak vakası yaşanmış olacaktı. demek ki akıllı insan strateji geliştirip siyaset ve diplomasi de yapabilen kişidir. yok, o bahsi geçenlerle benim işim olmaz. sadece onların hayat stili/görüşü üzerinden akıllılık ölçütlerinden olduğundan konu ettim diplomasiyi vs.
bu durumda türban akıllı işi değil diyen biri zamane kavramları olan olguları da akıllı biri olarak bilmek zorunda. sonucu can yakacak bir duruma dönüşmeye meyyal olduğunda önlemini peşinen almalı. doğru konuşup nabız yükseltmeden fikirlerini paylaşmalı. sonuç olarak akıllılık bunları da gerektirdiğinden(en azından can güvenliği açısından) bu önlemi almayan kişi gerizekalıdır.
demek ki şuymuş; herhangi bir maddeyi/olguyu eleştirirken gösterilen tutumda sonuç hesabını yapmak, mevzuyu olası bir neticeye bağlayarak önlem almak akıllı insanlara has bir davranış olduğundan bunun gerçekleştirilmeyişi düpedüz aptallık.
kimmiş akıllı olmayan?
hanimiş hamiş:
bu söylem "cesur olup doğruyu söylemek" merkezine kaydırılmaya çalışılmasın. orada da aptallığın ispatı vuku bulur çünkü; akıllı kişi cesaretini önem açısından daha üst düzey mevkilerde kullanır. (yani öyle bir çatacaksın ki ağaya beye, öyle bir dokunduracaksınki zulfi yare, helal olsun diyeceğiz hep bir ağızdan)
üniformalar, siyaset elbiseleri çıkar da yazarlar boş durur mu; eğer zall abd destekli bir coder değilse ben de yazar elbisemi çıkarıyorum ade bakem. tanım olmadı tabi bu. dur, olur şimdi: gündemi takip eden sanal yazarın herhangi bir iddiayı ispat durumunda elinde olan yegane değeri ortaya koyması.
edit:
mastar(mek-mak)manyakları için özel: yazar elbisesini çıkarmak. çıkartmak karşı taraf için kullanılır der şimdi de biri, ona da el cevap: tamam, necla'nın yazarlık ve diğer elbisesidir kastettiğim.(e oha)
"islam'ın da çok umurundaydı" diyeceğim ama, tanım olmaz. bu yüzden; "islam'da kölelik var, çağdışı", "kadın hakları yok kadın meta, mal", "deterministik saplantı", "dogmatik bütün", "kur'an çağımıza uygun değil", "bilime ters", "kur'an'daki çelişkiler" vs.vs. şekillerde ortaya çıkan kronik kusmuki(kusmuksal desem daha mı hoş durudu ne. hehe)kriz. denilerek tanımlanabilir.
şunlar da yapılabilir; tevrat, incil internet üzerinden okunur ve kur'an ile mukayeseye gidilir. ampül çakar kafada ve dikkat budalası kişi evrekalar eşliğinde koşarak gelir; "kur'an kendisinden önce gelmiş olan diğerlerini nesh eden bir kitap olduğuna göre, oku dediğine göre demek ki tevrat'ta şöyle deyip incil'de böyle dediğine göre o zaman buradaki çelişki. a ha! yakaladım valla" der. der de, bilmez ki bahsettiği kitaplar muharreftir. kişinin kazancına, statükonun emrine amade kılınmak üzre tahrif edilmiş, kralın biri ikinci hatunu alabilsin diye mezhep olgusu üzerinden bireysel çıkara dahi dönüştürülmüştür.
bu nefretten gaye kutlu bir amaçtır aslında. islam dinine mensup milyonlarca kişiye içinde bulundukları büyük yanılgıyı gösterip dünyayı kurtarmak.(ne o? beğenmedin mi?) öyle öyle. aramızda bunu yaşam amacı edinmiş romantik toplum mühendisleri var. islam yeryüzünden silinip gittiğinde ya inandıkları izme ana ve tali yollar açılacak roma'da buluşulacak, ya da yüzyıllardır kimsenin kabul ettiremediğini tuş edip heykel diktirelecek. islamn dinine beslediği nefretle kur'an'da çelişkiler arayan, islam'ın çağa uyumsuzluğunu! ispata soyunan kişi en azından sarf, nahiv, usül bilmek zorundadır. mealden tefsirden arakla olmaz o işler. muhkem, müteşabih ayetleri ve nüzul sebeplerini bilmek, kadınların seçme hakkına örnek teşkil eden biattan haberdar olmak zorundadır. gayrısı felsefe olur. felsefenin de ne olduğu belli. bendeki kayıp benni bulmaya çalışır. onun hiçbir kolu da determinist değildir. bir nicke izafe edilmişliği dahi çözemez de sataşma nesnesi olarak kullanıp kepaze olur(deruni felsefi birikimi olan bir vip şahidimdir)
islam dininden nefret eden kişi öncelikle içinde bulunduğu çağın dejenere, boktan, kokuşmuş yapısına çözüm bulmak zorundadır ki diğerine el atabilsin. islam dininin ilk ortaya çıktığı yıllarda(ayetlerin bir bir vahyedildiği zamanlar)mevcut toplum yapısının çok daha rezili bugün yaşanmakta. islam'dan hemen önce kureyş ahalisinden bir kadının kocası öldüğü vakit üzerine cübbesini ilk atan erkeğe ait olurdu o kadın. şimdi daha kolay; cübbe ceket atmana da gerek yok. çöpçatan kuruluşlar var, anında pazarlıyor, yapıştırıyorlar bir yerlere. kadının özgürlüğü ise meta olması koşulu ile mümkün. ekonomik özgürlüğünü ve karakterini para kazanarak elde edebilirsin denilen kadın her alanda meta. ne kadınlar var para kazanıp şahsiyet sahibi olmak için her tutumu mübah sayan(saydırılan). erkek egemen toplum o günden çok daha bariz ortada. kadının karakterini belirleyen, ona özgür yaşam alanı dediği fenomeni sunan yine erkek. onu karakterize eden ve sömüren, paçavraya çeviren halen erkek ve kadına bunun modernizm olduğu güdüsü yerleştirilmekte. tıpkı islam öncesi kureyş erkeklerinin şerefsizliği gibi.
kölelik sadece şeklen değişti. üç ayda bir ikramiye var şimdi işçiye(suni denge teorisi'nin örneklerindendir. mahir çayan'ı bilen marksist arkadaşlar izah eder dileyene. birsürü var buralarda)islam öncesinde de bugünün işçisine ikame edilebilecek köleler vardı; isyana kalışmasın, daha çok çalışsın diye ödül olarak evlendirilen, küçük bir hane verilen ve çok iyi niyetli bir efendisi varsa özgürlüğü bir belge ile verilip yine mecburen açlıktan ölmesin iyi niyeti ile köleliğe devam ettirlen. nasıl da benziyor değil mi emekli ikramiyesi ve emekliliğe? islam'dan sonra hakları olan kölenin bugünkü adı işçi. (dünyada kaçyüz milyon ölmek üzere olan insan var köleliğe(işçi)razı olacak bir bilsen.) kureyş'in efendilerinin devamı daha zalim kişiler sayıca semirerek gün geçtikçe artıyor. onlara göre para her şey ve paraya giden her olgu, kişi, kurum, oluşum çıkar için kullanılabilir, mübahtır. işte bunlara bu diyarda, bu zamanda lider/önder deniyor. sınırları onlar çiziyor. medya başta olmak üzere her türlü melanetle istedikleri kıvama getiriyorlar toplumu. tezgahlarını bozmak isteyen asileri afişe etmek, hedef göstermek ve sindirmek için de kullandıkları kelimelerin başında şunlar yer alıyor: "yobaz, gerici, mürteci, örümcek kafalı, dinci, devlet düşmanı, anarşist, terörist"
"savaşlar biter islam ve diğer dinler yerküreden silinirse. buram buram barış kokar her yer" yarramı biter, taşşamı kokar! afedersiniz. genlerinde var senin savaş kimi yiyorsun ebleh. yakıp yıkmak talan etmek hoşuna gidiyor. sloganla başlayıp kaldırımları söken, ne alakası varsa esnaf kepenklerine molotof kokteyli sallayan, kamplar kurup milletin sülalesini nüfustan silen, tehcir ve soykırım yapan, gökyüzünü ateşe veren dedemdi o da öldü(yani yakalayıp asamayız onlarca gençle birlikte). diğerlerini bilmem ama, en azından islam bunu ölçülendiriyor. miktarınca kelle al, abartma diyor. gel müslüman ol izzet ve şeref kazan cizye de verme diyor. cizye dedim bak yine aklıma abd'nin kestiği savaş tazminatları geldi. berlin'in ikiye bölünüp hitler piçinin artıklarından yeni teknolojiler elde etmek de savaşa giren rusya ve diğerlerine bonus. berlin deyince de kendisini balkondan atan alman genç kızları geliyor aklıma. niye öyle armut gibi patır patır attılarsa kendilerini balkonlardan, çatılardan...(?) oysa hitler gibi bir tehlike bertaraf edilmiş, özgürlük gelmiş çatmış, festival düzenleyeceklerine terk i alem eyliyorlar.
bugünlerde komunizm tarafında yaşam sürmüş eski tüfek almanlar çok rahatsız. "gençlerimiz başta olmak üzere tüm toplumun ahlakı bozuldu. hayata dair büyük endişelerimiz var. çocuklarımız sözümüzü dinlemiyor, bize saygı göstermiyor. bir başı boşluk almış gidiyor. onları(diğerleri)anlayamıyoruz. dünya çok kötü bir yere doğru sürükleniyor" diyorlar. yahu bakıyorum da "aklı başında üç beş müslümanın şikayetleri ile bunlar ne de çok benzeşiyor" diyor, şaşıyorum.
"islam bilime ters ve karşı" buna gerçekten inanıyorsan eğer, senin ben aklını peynir ekmekle yediğine 3 delil 8 şahit gösteririm. islam'ın küllerinden doğmuş bir medeniyet var ortada. bunu adil olan, düşman düşüncelerden uzak her bilim adamı ve aklı başında az çok okumuş herkes kabul etmek zorunda. edenler de var, inadına etmeyenler de. sözlüklerden ve duvara su serpip "aha lan bu kendine kendine şekilleniyor. demek ki dünya da böyle var olmuş" diyerek islam'a göre mürtedliğe geçiş yapmış, belli bir kesimin alimi hocası olmuş/olacak kişilerden etkilenerek; "yahu islam dünyaya en ufak bir katma değer sunmamış savaş, yıkım, gözyaşı dışında" dersen, ben seni dinlemem. yazdıklarını da biraz okur "oeeeh yine mi aymazlık be" der başka sayfaları çeviririm. bu yobazlığımdan değil, aksine mükerrer kez karşılaştığım diğerinin bağnazlığından vuku bulur. islam'ın bilime katkısını kısa bir araştırma ile herkes kolayca öğrenebilir.
islam asla bilimi ve bilim adamlarını tanrısallaştırmamış, kişiye kazanımlarından ve kazandırdıklarından dolayı ulvi ve kutsi bir derece atfetmemiştir. (önemli not: faydalı eser, buluş patenti islam'da yoktur) bu yüzden olsa gerek; bilim adamı kisvesindeki tanrımsı insancıklar islam'ın kendilerine gereken değeri vermediğini, sadece "allah razı olsun" la yetinmesini salık veren bir din olduğunu, görkemli bir şöhret sunmadığını görüp düşündüklerinden kendilerini idol ilah belleyecek izmlere, dinlere, dinsizliğe yakın olmuş ve kendi zümrelerini oluşturmuşlardır. buradan sonuçla; bu tip bir bilim adamı için ateizm demek ki baskın ego oportunistliğinden başka bir şey değil.
islam'ın da, diğer dinlerin ve izmlerin de gidip geldiği yerler, yaptıkları, eserleri, hülasa tarihe bıraktığı hatıralar açıkca ortada. evet ya, şu islam'a duyulan nefret kolektif bir kıyama dönüşse; islam yok edilse, artık olmasa var ya, dünya çok daha yaşanacak bir yer haline gelecek be(!)(izanına 20.000 volt)
bölgesel milliyetçiliğin "memleket nere?" ile birlikte gizliden cevap aradığı sual. sadece tanım olsun, konsept sarsılmasın diye yazdım bunu, oysa derdim başka.
bülent ersoy vs ebru gündeş karşılaşmasının derin analizini yapmama geçit verecek dar girizgahı genişletmek çabasından sonra, sormak istediğim bir sualim var benim de: "hakkari'de yaşayabilir misin ebru?" ve diğer ebru'lar...?
hangi vatan senin ebru? elini attığında ulaştığın her şey sadece senin hizmetine sunulmuş şekli ile memnuniyetini sağlayan kent yaşamının kapsadığı alanlar değil mi? bunu hazmedemiyorum. vatan millet sakarya hamasetini gördük geçirdik anladık da, bu nasıl bir aymazlıktır, nasıl bir kandırmacadır çözemiyorum.
"doğu illerinde konserler verdim ben" der misin? peki okur, sen bunu yer misin? mehmetçik şehit! oluyor. bir daha hayatı boyunca belki kendisinin de adım atmayacağı yerler için. hattı müdafaa de, sathı müdafaa de; ne dersen de, olağandır. tehdit kabul edilmiş, terör vuku bulmuş sindiriliyor tamam.
tamam da, sana ne oluyor be yiğidim aslanım? haritada yerini gösteremeyeceğin yerlerde insanlar ölüyor. bir şeyler uğruna, o uğura vatan müdafası deniyor, savunmada ölene de şehit(bu kavram kargaşaların en büyüğünü yaşar-yaşatır hep)
sen de, biraz komplo teorisi biraz gerçek sayılabilecek bir söyleme karşı umrunda dahi olmadığına emin olduğum ve iddiaya girsek en önemli organımı bahse yatıracağım, ne toprağından ne insanından haberinin olmadığı o coğrafya ile ilgili "oğlum olsun askere gönderirim" refleksini gösteriyor, bülent'in eline veriyorsun?
..."ben yaşayamam eksi bilmem kaç derecede. musluğu açtım mı su akacak, gelemem öyle su taşımalara, hamallığa. toz toprak sevmem asfalttır benim vatanımın yolları. atım yok ki bozkıra süreyim. çöl için üretilmiş cipimle caddelerde lümpen bir havanın esaretindeyim ama, mutluyum. dağ bayır yürümek ne, merdiven dahi çıkamam. kapıcım amadedir o çıkar merdivenleri, zaten anadolu'nun bir yerinden gelmiş alışıktır. dışarı olduğum gibi çıkamam, benim vatanımın şehirlerinde insanlar birbirlerini şahsiyeti ile değil elbisesi ile ağırlar, değer verir, ya da yerer. kablolu tv'den ulaşırım tüm dünyaya, kırık dökük 60 model radyolala hapsolamam, vatanımın enformasyonu geniştir benim. iyi beslenirim, duman nedir solumadım hiç, kombi arıza yapar en fazla benim vatanımda; onun da çaresi telefonun tuşlarında. benim vatanım merhametlidir ama, bilmediğim vatanımın diğer yerlerine yardım götürür; çocuklara muz, şeker dağıtır; ağlarız hep birlikte bu manzarayla birlikte şehit! düşenlere de."...desenize ibneler! itiraf etsenize!
"orada bir köy var uzakta, gitmesek de görmesek de bizim köyümüzdür"
ilgili şahsın seviyesine inip ona kendi yüzünü göstermek gibi faydalı ve eğlenceli bir eylemi de içinde barındıran, birkaç kısma ayrılmışların etkisiyle gerçekleşen med cezir. biraz yorucu fakat elzemdir. zorunlu olması; sataşılanların artık yok olduğundan, yaşamadığından, var olmadığından dolayı kendilerini savunamayacak durumda olmaları nedeniyle onları savunarak gerçek fazilet ve adalete hakkını teslim etmek, hezeyana bulanmış zihni açıp göstermek suretiyle insanlığa ancak nefretiyle yaşayabilenlerin de var olduğunu beyan etmek borcundandır.
bu bir nevi; bilgi dahilinde yapılan alışverişlerin dışında höykürmelere taş atarak cevap vermektir. bilen bilir; hayatta başka amacı olmamış ezik, herhangi bir fikir kırıntısı olmayan, hayata dair bir çıkarımı vuku bulmamış birileri tarafından sürekli küfürle anılanlardan biri olanın dedesi de fitne fücür için kendisine bulaşan kovulmuşa taş atmıştır. öyleyse inananlar açısından örneğin sağlamlığından yola çıkarak muhatabın seviye ve seciyesine göre tepki vermekte bir beis yoktur.
muhatap siz taşı gediğine koyduğunuzda...tashih: taşı yediğinde ciyaklayacaktır. acı seansı sona erdiğinde tekrar tekrar havlayarak talebini yineleyecektir. susup adam olana, havlamayı kesip varsa bir düşüncesi dile gelip havlamak yerine insanca belirtene/ya da belirtmeye çalışana kadar taşlamak efdaldir.
28. yüzyıl önermelerinden biri. bir uludağ sözluk yazar itirafı. acayip bir iddia.
buradan yola çıkarak;
hindistan'a gidip inek tekmeleyesim, marksizme ve dahi birçok ideolojiye küfürler edesim, birine ana avrat dümdüz gidesim geldi be. (evet, anana avradına da saygı duymuyorum, niye duyayım ki?)
malcolcm x(el hacc malik el şahbaz)tarafından yazılan bildiri.
bir taş at.
bir taş daha at.
bir şiir ateşle.
bir yumruk yükselt.
sesini yükselt.
bir çocuk yetiştir.
bir maske tak.
duvara bir slogan yaz.
şehitleri an.
bir hayal kur.
bir barikat kur.
tarihine sahip çık.
sokaklara sahip çık.
bir slogan at.
bir kurşun at.
bir tohum ek.
bir ateş yak.
bir cam kır.
terle.
sahte belge düzenle.
bir bildiri bastır.
bir kanun kaçağını barındır.
bir yara sar.
bir dosta sevgi göster.
silahini temizle.
hakikati söyle.
bir miting düzenle.
arkanı kolla.
gökyüzüne bak.
iz birakma.
işçilerden öğren.
bir yoldaşa öğret.
bir hücreyi ziyaret et.
bir savaş esirini kurtar.
fbi'ın gizli dosyalarını çal.
kendi kalbini çal.
parolayı aklında tut.
bir aynasızı silahlandır.
bir füzeyi çalışmaz hale getir.
bir fıkra anlat.
bir plan yap.
bir ümit ışığı gör.
ismini değiştir.
bir teoriyi test et.
bir dogmaya meydan oku.
korkunu kullan.
bir damla gözyaşı akıt.
haritayi incele.
hainlerle hesaplaş.
ağırlığını hakkıyla taşı.
biraz daha ağırlık kazan.
sevmek için mücadele et.
sevdiğini bir daha söyle.
sınırı aş.
y.notu:
el hacc, Chuck Palahniuk tarafından yazılan fight club'ı okumuş derdim halen yaşıyor olsa. ama, sanırım kitap 96-97'de filmin senaryosu da 98 yılında kaleme alınmış.
tamamı: geçmişte elde edilememiş yazara sahte nickle ulaşmaya çalışmak olan iş oluş buluş. geçmiş bir zamanda herhangi bir sebepten iletişim sorunu sonucu ayrılık yaşanılmış hastası olunmuş sanal kişiye oynanan basit bir oyundur bu. ilk önce oyunun etken karakteri düzenbaz, biraz neşe biraz da "vay vay!" ünlemleri ile aslında şarjı fullese ve kafası bassa büyük ölçüde keyif alabileceği bu eğlenceyi çabucak yer bitirir.
sıra edilgen konumdakine geldiğinde zeki biriyse önce düşünür "lan der, bu kevaşe geçmişte benim kıçına 43 numara köselenin izini yapıştırdığım biri olmasın?" ve detaylardan ilişkilendirme başlar. işte bu noktada önce edilgen daha sonra etken olan masum yazar haz almak konusundaki tecrübesinden de istifade ile diğerinden daha da çok eğlenir. fake nick ile geçmişte reddedilmeye maruz kalmış kişinin gerçek diğer nicki; imla, hitabet, kelime seçimi, yaklaşım, sabitlenmiş bakış açısı, espri tarzı gibi nüansların yardımıyla deşifre edilir ve fake nick bir ruha kavuşur.
bu deşifrenin ardından aptalın hala tanınmadığını varsayarak yaptığı ataklar gülümsemeler eşliğinde incelenir ve bu tecrübe de bir kenara not edilir ki; ileride bir başka zaman izlenen yol unutulmasın, başarılı tespitlerde süreklilik sağlansın. burada, bu noktada bu durumla ilgili gerçek hayata dair önemli bir anekdot da sunayım, faydalı olayım, huzur bulayım: insanlar ıstırap dolu başarısızlıklarının nedenlerini beyinlerine çıkmamacasına kazırlar; bir daha aynı hataları yapmamak için. hayatlarının başarılı oldukları herhangi bir döneminde ise bu başarının sultanlık makamı sarhoşluğundan fetret dönemi hiç gelmeyecek sanarak dibine kadar istifade ederler. oysa, başarının nedenleri de en az başarısızlık nedenleri gibi silinmez şekilde prospektüs haline getirilse hiçbir sorun kalmayacak.
entryden bağımsız, o kişiye özel not: bırak peşimi! yeminnen dağa kaldırırım bak!**
insanoğlunun kurallar silsilesine ihtiyacı olduğunu sanmasından dolayı ortaya çıkmış olan gerçek.
episode 1:
mağaradan çıktığından bu yana değişmeyen tek doğrunun başlangıç serüveni: önceleri kendi başına elleri ile avlanıp yaşamını sürdüren bu arkaik varlık daha sonra güçsüzlüğünü tolere edecek basit buluşlara yönelmiş daha tehlikesiz ve kesin çözüm sunacak materyalleri keşfettikten sonra da bunun topluca gerçekleştirilmesi halinde daha etkin bir gücün-sinerji çok eski bir mağara kültürüdür-ortaya çıkacağını fark ederek gruplar halinde avlanmaya ve diğer yardımlaşma unsurlarını hayata geçirmeye başlamıştır. topluluk halinde hayatına devam eden insan avlanıp mideyi doldurup çiftleşmek konusundaki yeteneğini; paylaşım, sosyal yardımlaşma, adalet, eşitlik, hak, hukuk konularında gösterememiş ve güçlü olan her zaman avın en lezzetli kısmını silip süpürmüş, ortamdaki en güzel hatunu sürükleyerek götürmüştür. başta bahsi geçen açlığı gidermek için güçlü olana karşı birlik oluşturma güdüsü burada da devreye girmiş ve zulmeden konumundakine karşı gruplaşmalar gerçekleşirken, güçlü zalimin yanında kalıp nemalanmak derdinde olanlar da diğer kliki oluşturmuştur.
episode 2:
küçük çatışmaların, savaşların başladığı dönemde liderlik ön plana çıkmış, yönetim becerileri üst düzeyde kabulü otomatik gerçekleşmiş kişiler önder olarak kabul edilmiş ya da zorla kabul ettirilmiştir.-bu noktada aramızda "işte faşizmin başlangıç noktası" diye düşünen bir arkadaş varsa haklı olabilir- üstünlük sağlamak, galip gelmek ve galibiyetle elde edilenlerle daha müreffeh bir yaşam sürmek isteği ile lider öncülüğünde güç artırımı ilave destek katma değer çizgisinde silahlanma gerçekleşmiştir. silahlanma neticesinde topluca bir sistematiğe uygun hareket etme zorunluluğu, disiplin, görev bilinci oluşmuş ve farkında olmadan ya da olarak sınıflar arası ayrım gerçekleşmiştir. görevin doğru olarak yerine getirilmesi ve yetkilendirme bu minvalde statü sağlayan normlar haline gelmiş, statünün varlığı yönetileni ve yönetimi kaidelere oturtmak zorunluluğunu da mecburen ortaya koymuştur.
episode 3:
statü bir varlık ve idamesinin zorunluluğu idrakine kavuşmuş olduğundan kurallar doğmaya başlamıştır. bu gidişatta kuralların da korunması gündeme gelmiş ve korunabilmesi için kuralların zamanında zorla kabul ettirildiği zümrelere "bu sizin iyiliğiniz için" diyerek onayları alınmış-burada da bir yazar kişisi işte bu da oy sandığı derse o da haklıdır-ve birlikte yaşayanların bunun kendi seçimleri olduğu kasıtlı yönlendirmesi ile kabul gerçekleştirilmiştir. aykırı sesler ve itirazla yeni düzen isteğini eyleme dönüştürmek için yola çıkanlara da kuralların kolluk güçleri cezalarını vermiştir. düzenin ana hatları oluşmuş, sınıfların ayrımı tamamlanmış, yetkiyi alan yetkilendirildiği yalanını uzun yıllar yaşatacak zemini üretmiştir.
episode 4:
hayat bulup ölümsüzlüğünü deklara eden bu düzene karşı koymayı yasaklayan kurallar toplamının da o alanın sahipleri olduğu söylenenlere onaylatılması en eski zorbalık ve en menfaatperest tutumdur. bu olgunun karşıt alternatiflerini de yine mağara döneminden kalanın kentsoylu olmuş artık konutta ikamet edip teknolojiden istifade eden torunları sunacaktır. ne olarak mı? lidercilik, antilidercilik, izmler, mezhepler, fraksiyonlar, ölü doğmuş fikirler olarak.(yığınla var, hatırla)
finito:
bugün değişen ne var?
başta olduğu gibi, en primitif zamanlarda yaşandığı gibi hala parası olan güçlü olan eziyor, sömürüyor, hatunların en güzelini karikatürize edilmiş olan sürüklemek şeklinde olmasa da 5 yıldızlı otel odalarında götürüyor. değişim rüzgarları adı altında kendi erkini sana onaylatıyor, menfur kudretini yasallaştırıyor, kendi arzularını beslemek için savaş açıyor seni ve sevdiklerini savaştırıyor. bir kutlu/değerli/insancıl ideali yok, hesapsız şerefsiz bir firavuni düzene askerlikten başka bir şey istemiyor. ve bunun suçlusu sensin. tek başına iptidai şekilde bulduğunla yetinip daha fazlasını ve daha iyisini avlamak için çaba sarf etmeden elinde olanla idare etsen, avladığını yerken hırsın da seni yemese, açgözlülük göstermeyip kendi kendini idare edebilsen, kendine yetebilsen; tüm bunlar yaşanmayacaktı.
sözkonusu kişinin birikimi, yaşam stili ve bunları sunumu nedenli kategorizasyona geçit vermemesinden doğan muamma. insanlar okuduklarından, duyduklarından, gördüklerinden edindikleri ile insanları belli sınıflara ayırır yaftalar, paketler.
sonra sıyrığın biri çıkar hiçbir kaideye oturmaz. insan sınıflandırırken içinde bulunduğu yaşam alanı örneklerinden istifade edeceğinden standartlar da peşinen bellidir; solcudur, sağcıdır, apolitikdir, ateistdir, yobazdır, akp'lidir, chp'lidir, kemalist ya da dincidir.
ama, hepsinden biraz varsa eğer; kategorize meraklısı karşı taraf direkt: http://www.yarrayering.com (karar aldık, artık küfür etmiyoruz)
çağdaş: bir kaynak olarak göt başlığına lütfen.
gerici: götünden nasıl anlayayım lan. senin götünden yani? portatif mi bu senin göt. çıkıyor başka yere monte edilebiliyor yani? e o zaman ver klana, aç kamuya istifade etsin millet.
tek eşliliği savunan, muhkem/müteşabih nedir bilmeden bir inancı eleştiren/hicveden fakat, eşi evde pirinç ayıklarken kendisi defalarca mercimeği fırına veren kişiler. kadın erkek fark etmez. iki cinste de var böyle yavşaklar.
sadece eş için değil, sevgili için de geçerli olan bir benzetmedir. eş ya da sevgili; sonuçta birine bazı vaatlerde bulunmaktır birliktelik kavramı. sadakat yemini edilmemiş olsa da söylenmemiş bir kabülün varlığı katidir. bu durumda bizim modern sefil bir taraftan geçmişe uzanan inanç mefhumunu çağcıl! tarzda bir çiğlikte sorgulayıp göndermelerde bulunurken, diğer tarafta tek gecelik ilişkileri üst üste dizmektedir.
işyerindeki sarışın, cafedeki buğulu bakışlı esmer, uzun boylu geniş omuzlu apollon, yad ellerden gelen eski sevgili ve daha yığınla kişi "aşk" ın kural/gelenek/zaman/mekan tanımazlığına oturtutulup masumlaştırılır bir de üstüne üstlük. e ben senin eleştirel modern söylemlerinin, aşka dair nazariyelerinin ta amına koyayım o zaman, çünkü bu iğrençlik lan. iyi mi? nasıl kötü....? seni anlamıyorum.
dünya görüşüne tamamen ters düşmesine rağmen malum duvarın diğer tarafında muz bekleyen heyecanlı maymun refleksi. refleks çünkü; kendisine göre bekleyeni olduğunu söylediği yolu bir türlü hayat bulamamış, kendisi de bu uğurda bir çaba sarf etmemiş(var olana gizli kabul-onay)ve yanı başında izlediğinin/gördüğünün şatafatından başı dönmüştür. yalan dolanın ayağa dolanıp bunu fark etmeye sebep olan kısmı ise bu esrik ruh halinin geçici olmaması, bilinçli bir reddiye sunulmamasıdır. zihnine ve oradan da diline doladığı izm'inin diriliş söylemleri artık kendisi için, aynı görüşten-fikirden oluşan dost meclislerinde dile getirilen ütopyadan başka bir şey ol(a)mayacaktır.(pavlov'un zili)
kayıp kimlik sahibinin beğenileri, zevkleri, yaşam stili, hayalleri emperyalist üretimin kudretine ram olmuş, bu manipülasyondan doğan memnuniyet de durmadan üretilen hayallerin kolluk kuvveti/koruyucusu haline gelmiştir. riyakarın "içinde bulunduğumun empoze ettikleri birkaç seansta beynimi yıkamış; kaçamam, reddedemem." vb. diğer sözleri en bariz savunma silahıdır. bu da en düşük algılamayla dahi saptamada saçma hanesine yerleştirilir. bir empoze sistematiğinin içerisinde bulunduğunun farkında olan ve bunu dile getiren kişi bu eyleme karşı güçlü bir savunma geliştirmelidir. bunun gerçekleştirilmeyişi aslında farklı bir iç isteğin ve kabul ettiğine sevdasının yalan olduğunun emaresidir; -emaresi(üstünü çiz)apaçık delilidir.
beklenenin-ideolojinin-bir türlü hayat bulmamasının, vücuda gelmemesinin sebebi; o yolun yanlısı, savaşcısı olduğunu belirtenin kendi benliğinde paçavraya dönmüş bayrağını adi bir sahtekarlıkla oraya buraya dikip egosunu okşayıp kendi fraksiyonuna hoş görünmekten başka hiçbir haltla meşgul olmamasıdır. gökyüzü yakıldığından, fetihler bittiğinden, darağaçları meydanlarda kül edildiğinden bu yana yavşaklaşmış fikri! düzen böyle.
bu: kimliği yitik korkak/kaypak yalancı ideologlara, sahtekar matemcilere, ölüden nemalananlara kalın bir serzeniştir.
emperyalist objelerle zihni tecavüze uğramış herkes halinden memnundur belki de. e o zaman devam: one two three foro!
kalp kadar temiz sayfalarda bütünleştirilen kelimelerden müteşekkil cümleler sahibinin diğer duyu organları ile de tanınması/tadılması neticesinde ortaya çıkan averaj tespit. bu, idealize etmekten mülhem şekillendirme seanslarının son bulması, tepetaklak düşmek, farkedişle karşıdakine esfeli safilini boylatmaktır. aşağının aşağısı boylamasının ardından ceza da dilenir "cehennemin dibine kadar yolun var"
- çok güzel yazıyorsun. hisli, kasvetli, buğulu sözlerin adamısın. hayranım. geçenlerde değindiğin konuda müthiş tespitlerin, anlamlandıramasam da beni benden alan o sözlerin...ahh ah ne güzel de yazmıştın "insan, hesaplaşmalarının neticesinde ortaya çıkanı sahiplendiği ölçüde insandır. gerisi, arta kalmışlarda yaşanan siluettir. hep bir diğerinin gölgesi olmak da budur." gibi bir şeydi galiba...?
+ he, eski manitaya yazdıydım onu. yelloz kaltağın beni terk edişini hatırlama saatime mi denk gelmiş ne işte. ulan ne güzel memeleri vardı be harbiden.
- aa! sen de bir tuhaflık var. yok yok hatta sen de bir vahaplık var. hani şu karikatür karakteri vahap. bilir misin?
+ bilmem mi gadannallaaaah! diye haykırır mına kordu ortalığın. iyi de kafa çakardı piç.
- yahu sen ne sığmışsın meğer. nietzsche'nin dediklerinden; bulandırıp derin hissi uyandıranlardan.
+ hıhı. harğk! lan kızma tamam senin de götün güzel.
sürecinin sona ulaşması bilinmez uzu(x5)nlukta olan bazı teoriler ideolojiler ve dinler içerisinde yaşatılan, sırasını bekleyen diriliş.
(bkz: mehdi-kıyamet)kur'an-hadis.(bazı kesimlerce tartışılır. müteşabih ayet ve ravisi kesin olmayan hadis denir)
(bkz: proletarya)marksizm.
(bkz: medeniyetler çatışması)samuel huntington.
(bkz: tarihin sonu tezi)francis fukuyama.
(bkz: armageddon)incil.(mesih isa soyundan)
(bkz: armageddon)tevrat.(mesih davut soyundan)
(bkz: şia)okyanustaki yer altı şehrinden çıkıp gelecek (bkz: mehdi).(humeyni mehdi'nin vekiliyim dedi, iran-ırak savaşı yaşandı)
(bkz: reenkarnasyon)hinduizm ve spiritualizm yanlısı bakkal cevat amca.(veresiye defterini karıştırırken "derin biri bu adam hissi" uyandırmak dışında bir numarası yoktur)
önüne "resmi" niteleme sıfatı monte edilmiş mevcut statükonun artık tehlike olmaktan çıkmış olanlara gösterdiği tepki.
oysa, temel dayananaklarını kökünden sarsacağına inandığı tehlikelerin başında gelen türbanın kullanıcısı olarak hedef gösterilmekle ötekilenmiş olan zümre; ne böyle bir tehlikeyi üretecek fikri altyapıya, ne de fikri zemini edinse dahi bunu eyleme dönüştürecek cesarete sahiptir.
cesaret göstermek fiilinden önce değerlendirilmesi gereken "fikirsizlik" olgusunun tespit noktası; türban kullanıcılarının en az resmi ideoloji yanlıları kadar dejenere olmuş idrakleri nedenlidir. mevcut düzeni değiştirme ehliyetini doymuş ve taşmakta olan bir zihin dışında hiçbir irade hak edemez. tehlike olarak addedilenlerin ve tehlikenin bertarafına namzet olmuşların lerzan mutlu izleyicisi vd. benzer ritüel edilmişler-bilinçli dejenerasyon- ortak paydasında birleşip uzlaşacaklarına, en fazla resmi ideolojinin tali yollarının stabilizasyonunda şekil-metod ayrılıklarına düşeceklerine ve fakat bunun da karşılıklı menfaatlar doğrultusunda aşılıp oportunizm masasında tatlıya bağlanacağına son günlerde izlenen filmin fragmanı delildir.
kolektif paranoyaya hiçbir lüzum olmadığı aşikar olmakla birlikte bunun açılımı; tehlike-li- tarafının fikir adamlarının da en baştan gösterdikleri pragmatist tutumlarının yanısıra karşı tarafın fikir adamlarının ve avenesinin mevcut işleyişten memnun olduklarının açıkca gözlenebiliyor olması bağlamında bir yörüngeye oturtulabilir.
insan, alışkanlıklarından şiddet ya da şiddetli farkediş dışında kopamaz. 80küsür yılda sunulmuş ve hazmettirilmiş olana bağlılık sarsılmaz bir halete bürünmüştür. bu sadece; "islamcı", "şeriat yanlısı" kişiler için değil, resmi ideolojinin sunduklarından nemalananmak neticesinde hoşnutluğa ulaşmış mevcut sistemin değişmesine/yıkılmasına iştiyak beslediğini söyleyen tüm aykırı kılınmışlar için geçerli olan, devrim beklentisinde/isteğinde salınan her türlü ideoloji için geçerlidir.
korkmayınız,
devrim kelimesi artık bu ülkede çok eski bir masalın adıdır.