ortak bir dil, insanlar ancak birbirlerinin hayatlarinda yeterince yer kaplayabiliyorlarsa ortaya cikar...
evet, ortak bir dil yasanmislik ister. bugün siz bu yasanmisligi 7/24 bilgisayar basinda oturup gevezelik ederek de olusturabilirsiniz; hergün ayni seylerde yenile(ne)rek de.
tercih tabii ki sizin. tercihlerinize burnumu sokmuyorum. ben, sevdigim adamin hayatinda hergün "yoluna cikarak" var olmayi istiyorum. imkanlar bunun önüne geciyor. is yeri yolumuzun kesistigi bir gün hayal ediyorum onunla...yahut da pencereden bakarak onu ugurladigim. hicbiri gercekligin yanindan bile gecmiyor.
o yüzden olacak ki, hayallerimize daldigimiz zamanlarda her seyi bir kenari koyarak ve unutarak seviyoruz birbirimizi. mesafeleri sicacik bir ses ile asiyoruz. isik hizi erisemiyor bize.
yalniz, birgün gercekle yüzlesmek gerekir. mesela telefon faturasi bir gercektir. ya da buzlu yolda kayip düsmek. dis fircalamamak basli basina gercektir ve ":)" yazarken gülmemek...
kapiya dayanan gercek, insani düsündürür. "nasil yapmali da birlikte olabilmeli" sorusunun cevabi bulunamadigi vakit, tüm hayallerin sesi kesilir. vivaldi susar mesela. dört mevsim'de kis bile yasanmaz. her yer ayaz olur. susulur.
sususlarin bile ayrildigi vakitler vardir bilir misiniz?
herkes kendi kösesinde susar. kendi icinde konusur ve digerini dinlemez. digeri anlatmaz da ondan. sorunun cözümü iki kisilikken düsünceler neden tek kisilik dimaglara hapsedilir...bilinmez.
iste böyle tek basina coklu sususlarin ardindan konusulmaya baslandiginda dudaklardan dökülenler ile akildan gecenler bazen birbirini tutmaz.
aklIn fonunda bir klip döner durur...
-nasilsin?
+iyiyim ya sen?
-iyiyim ya ne olsun...
+bugün nostalji yaptik annemle biraz. yüzük(...) babam(...)
-hmm, öyle mi? (gülümsemeler)
+neyse, pek umursamadin sen bunu
-yok canim, sirtim agriyor sadece. kalkip bir dolanayim. hava alayim
bir tarantino senaryosuna evriliyor her sey. olanla bitenden bagimsiz görüntüler tavanda. atlar kosuyor odada ve duvarlar yikiliyor.
gürülsütüz oluyor her sey. karsi taraf sesini duyamiyor icteki enkazin. günlük bir konusmada bir kopusun haritasi ciziliyor. "biz" cumhuriyetindeki halklar kendi kaderlerini tayin hakki mücadelesini baslatiyorlar. "sen" ve "ben" olarak ayrilmanin planlari yapiliyor. "sen"in icindeki "ben" ve "ben"in icindeki "sen" deki birtakim mihraklar "ama birlikte kalsak belki de daha güzel bir dünya yaratabilirdik" diyorlar, en demokratik haklariyla...
bu seferlik onlarin sesini dinliyoruz. duvar ustasi cagirmiyoruz ama...yikilan duvarlari rüzgâr ve soguk gecirmesi icin öylece birakiyoruz. deliklerden iceriye giren hava isliklar caliyor basucumuzda. duvarin arkasinda issiz bir kasaba görünüyor. oraya mi varmak niyetimiz ki, yalnizliga karsi birlikte ördügümüz bu duvari yikmayi o kadar istiyoruz?
ve ben, simdi...sabahlari kokan agzindan seni tiksinmeden öpmek istiyorum...ortalikta biri bir yerde, öteki öbür yerde dolanan coraplarin yüzünden sana catmak, beni kapida bekletisine sinirlenmek, senin elimi tutusunla isinmak dilegim.
koparken ve benim icimdeki melodinin sesi kisilmisken...bu olmaz.
elini ver, saglam tuglalari bulalim. cok soguk giriyor iceriye, üsüyorum.
cemal süreya'nin biliyorum sana gidensiirinde adi gecen "son". ayrica oteller hanlar hamamlar icin sürekli siirde de adini zikretmistir.
ammavelakin üstadin ne kadar cok "nihayet" e ermeye calistigi ve ne denli cetrefilli gönül maceralari oldugu acik. kendisi neticede, iki hanimina daha "bayan nihayet" demistir...olsebepten, rivayet odur ki, en önce birsen sagnak hanim icin söylenegelmese de, sirf onun icin yazilagelmis bir tamlama bu "bayan nihayet".
aslinda dogal bir sürecin sonucudur, ve fakat adamin canini kesme esnasindan öte, sonrasinda cok acitir ipne!
farzedelim salata yapiyoruz. televizyonda reklamlari dönen nicerdicer gibi bir meret bulundurmadigimizdan üc saniye icinde süpersonik salata yapmamiza imkan yok. bu durumda, aliyoruz elimize uzun ince bursa mali kücük usta bicagimizi ve de hart diye daliyoruz marula...
bir hart sesi geliyor derinlerden yesillikle baglantisi olmayan ve bakiyoruz ki bas parmaktan fileto keser gibi biraz kaldirmisiz, tirnagi bile kesmeye kalkmisiz..
tabi, kaniydi iriniydi derken...yapistirdik da banti, yirttik...
el sag olsun sol olsun, bu bas parmak kesildi mi isler zor bilader. megerse evrimlesirken sadece iki bogum sahibi olan bu bas parmak ne isler yapiyormus yaleppim!
bir seyi tutmaya calisiyormussun, orda bitiyormus. kesilince de basina bela oluyormus. resmen, ele ayaga dolaniyor bu meret.
burnunu silmeye calisiyorsun, burnunu tutamiyorsun. te alla'm, e nasil olacak?
pantolonunun dügmelerini cözmeye calisiyorsun, yine ayni teranne...
allah muhafaza bir de isaret parmagini kessen?
hadi gel taharet al alabiliyorsan...
zor isler bunlar anam babam...cidden cok zor. dikkatli olmak lazim mütemadiyen. bir bas parmak ya da isaret parmagi kolay iyilesmiyii...ehu!