bir zamanlar üniversitelerde ders olarak gösterilen, ilerleyen yıllarda önlisans programı olarak hayatımıza giren gereksiz bir bilim dalı. tabii bilimden sayarsak...
uludağ sözlük'teki entrylerini laptop vasıtasıyla giren kişiler. bunlar laptopu sadece entry girmek oyun oynamak için değil, aynı zamanda üşüdükleri zaman ısınmak için de kullanırlar. o derece yaratıcılar anlayacağın. *
sebinkarahisar meydanında bulunan, dort tas sutunun tasıdıgı üstünden ahsaptan bir catısı bulunan cesmedir. catının ice bakan tarafında geleneksel süslemeler mevcuttur. cesme etrafındaki banklarda yirmi dort saat her model insan bulabilirsiniz. boyacılar, eski belediye basknları, hacılar, siyasiler, simitciler, turistler vesayire, samimiyet hat safhadadır burada ki sohbetlerde. cocukken musluklarının altın olduguna inandıgım icin her gece sokme planları yapardım. daha sonra olmadıgını anlayınca buyuk hayal kırıklıgına ugramıs benligimi ytirmistim. *
sebinkarahisar'ın dogusunda yer alan kayadibi koyunde bulunmaktadır. eserin ortacagdan kaldıgı bilinmektedir. manastır yekpare bir kayanın icerini oyularak oturtulmustur. dort kattan olusmaktadır ve dorduncu kat kilisedir. ilk uc katta cesitli islere yarayacak otuz iki oda bulunmaktadır. duvarları resimlerle süslüdür. 1939 depreminden sonra yıkıldıgı soylenmektedir. fakat koy halkının soylentilerine gore hazine aramaya gelen kişiler tarafından yıkılmıstır. her yıl agustos ayının son haftası buraya gelen rumlar uc gun boyunca ibadet yapmaktadır.
bugun sadece iskeleti yerinde bulunan tas mescit eretnaogulları doneminde bin ücyüzlü yıllarda yaptırılmıstır. sebinkarahisar taş mahallesinde kalenin batı eteginde bulunmaktadır. bir takım soylentilere gore mescitin iyice yıkılıp sadece iskeleti kaldıktan sonra sehirli kadınlar oradaki tas kolonları bahcelerine getirip yün, halı ve camasır yıkamak icin kullanıyorlarmıs.
1865 yılında pertevniyal sultan tarafından yaptırılmıstır. üç tanedir. bunlardan biri suboyu diger ikisi karakoy yolu uzerindedir. karakoy yolu uzerindeki cesmelerin kitabeleri yok edilmiş suboyu cesmesi uzerindeki kitabe ise halen mevcuttur. kitabe uzerinde soyle yazmaktadır.
pertevniyal cesmesi kitabesi
sebinkarahisar'ın da bige kariyesinin halkı
susuzluktan yanıp bu arzuhal etmisler efgan
sogütlü-belden abin celbedip yaptırdı üç cesme
bu koyun merhametle medersahı kerimüssan
oluklu'da kurukopru'de hem bu cayın dilcuda
akitti sular ahali oldular zeban
o kani devlete bahseyleyip ikbali devlete
seh-i mülkü aziz su gibi hasredek rahman
için bir su oku tarihin ey cesme dedi saffet
bu rana cesmesari yaptı ali valide sultan
on yedinci yuzyılda tarafından yaptırılmıstır. sehir merkezinden kaleye cıkan yokusun sol tarafında bulunmaktadır. kimi soylentilere gore 1939 yılında yıkılmıs kimilerine gore ise 1955 buyuk sebinkarahisar yangınında yerle bir olmustur. taşhanlar ikişer katlı olup ortasında bir avlu mecvuttur. kentin sahip oldugu diger tarihi eserler gibi tashanlar da kendi kaderine mahkum edilmiştir. cocuklugumda top oynamak icin giderdik. gittigimizde de prezevfatif, bira kutusu, tiner bidonu, sünger gibi bilimum nesneler bulurduk. kaymakamlıgın sagip cıkacagı soyleniyordu ama bir sonuc alınamadı.
mengücek hükümdarı muzafferüddin mehmet tarafından babası fahrettin behramsah adına on ikinci yüzyılda (roma rakamıynan xıı.) yapılmıstır. sebinkarahisar'ın avutmus mahallesinde bulunmaktadır. içerisinde halen ibadet yapılabilmektedir.
şebinkarahisar'ın güneyinde yer alır. bazalt bir kaya üzerinde müthiş derece de ihtişamlı bir görüntüsü vardır. hatta ülkenin en yüksek ikinci kalesi oldugu söylenmektedir. ben ölçmedim ölçenlerin yalancısıyım. kalenin ne zaman ve kim tarafından yapıldıgı bilinmemetedir. fakat 29 agustos 1473 yılında kale fatih sultan mehmet han'a teslim edilmiştir. evliya celebi seyahatnamesinde de bahsetmetedir. fakat sebinkarahisar'ın sık sık heyelana magruz kalmasından ve gecirdigi depremler ve yangınlardan dolayı kale buyuk bir harebeye donusmustur. sadece kulesi ve dogu tafdında yer alan kız kulesi ile kırk badal ve su kuyusu gunumuze ulasmıstır. ayrıca kaleye cıkıs ve iniş yolları olmadıgından gidenlerin eski pantolonlarıyla gitmeleri tavsiye edilir.
ayrıca kale bir cok türkümüze de konu olmustur. bunların en güzeli ise karahisar horonunda gecenidir.
pazartesi itibariyle baslayan cumhuriyet üniversitesi bahar senliklerinde ki konserlerde coca cola içip, levis giyip emperyalizme hayır diyen gençleri eleştirmek için örgütlenen bir grup beyin takımı gencin amaçlarına ulasabilmek için attıkları slogan. cok tuttu, facebookta gruplar kurulmaya baslandı. * farklı versiyonları için (bkz: keneye hayır) (bkz: ibne keneler hepinizi yakarız)
kucuk yaslarda yasadıkları kotu hadıseler ve psikolojik rahatsızlıklar sonucu bellı bır olgunluga erdıkten sonra bunun acısını masum insanları öldürerek almaya calısan ve bunu defalarca yapan dişi kişilerdir. içlerinden bazıları meselaAileen Wuornos dünyaca meshurdur. bu kadının ilişkiye girdiği 7 kişiyi öldürdüğü iddia edilen Wuornos'un öldürdüğü belirlenenlerden ikisinin cesedi bulunamadı. idama mahkum edilen Wuornos'ın, öldürdüğü kişilerin cesetleri ormanlık araziye sakladığı biliniyor. bir de Elizabeth Bathory diye bir hatun varmış ki zamanın da ki o zaman 1560-1614 yılları arası, bu kadının 600'den fazla genç kızı öldürerek kanını içtiği söyleniyor.
(kaynak sabah gazetesi.)
mahallede, köyde, kentte kendisine bir güzellik yapılan yaşlıların söylediği sözcüklerdir. tanımı halldettikten sonra konuya gireyim. efendim yaşlılar özellikle de tanımadıgınız ama elinde gördüğünüz bir poseti tasıdıgınız, ne bileyim karsıdan karsıya gecirdiğiniz o güzel insanlar, yaptıgınız iyilikler karsısında sizlere o kadar mukaddes kelimeler ederler ki o esnada dumura ugrar, üstünüzden fil geçmişe dönersiniz. mesela balkondan entarisi düşen teyze sizden entarisini eve cıkarmanızı ister. hadi diyelim sizde cıkardınız vereceği cevap mükemmeldir. "oyy bohlarığı tohaçlıym yavrumm. sağolasın." hele karısıdan karsıya gecmesine yardım ettiğiniz amcanın ki, daha da beterdir. "vay ömrüğe bereket yiğenim. d.şşaklarığı gezdiren yesin." buradan gezdiren ben oldugum için yiyen de ben oluyor ve yaptıgım iyliğin anasına küfür ediyorum. neyse örnekler cogaltılabilir. ama o hayattan pek de bir beklentileri kalmayan insaların içinden gelerek samimi biçimde soyledikleri sozler insanda hem bir afallama hem de gülümseme bırakmatadır.
lise birinci sınıfa gelene kadar ki dönemde ebeveynleri tarafından zorla yatağa tıkılan bebelerin yaşadıkları en büyük sorundur. tanımı bu şekilde verdim anlamayanlar için daha sonra düzeltme yapabilririm.
nereden aklıma geldi gecenin bu saatinde bilmeme ama içimde nasıl derin yaralar, büyük acılar, ne bitmek bilmez çileler bıraktıysa bu zıkkım aha bu yaşa geldim, koca zırıl oldum ( ah nebahat teyze ölmeseydin de keşke gene deseydin bunu bana. duygulandım lan.) içimden söküp atamadım, ben kaçtım o kkovaladı vesselam.
az mı izledim anahtar deliğinden hababam sınıfı, salakoyu, süper babayı. annem anlamasın izlediğimi diye içimde patlatırdım ossurugumu, hapsurugumu, hıçkırıgımı. belki de o günlerin eseridir bünyemdeki acaip hırıltılar. hele bir de sabah okulda muhabbeti geçince katılamazsan ortamın akışına alay konusu olur, pezuk tursusu kıvamı alırdı suratım. anaa derlerdi bu salağı gene erken yatırmıslar. suratıma vururlardı hep süt, muhallebi, çikolata, kazandibi, keşkül ve bilimum tatlı çeşitleri diyerekten ezikliğimi. izledim derdim hep bakın burada sunu demişti saban güdüğe fragmandan hatırladıgım kadarıyla. yalan söyleme ihtiyacı duyardım bunun altında kalmamak için. ulan baba soktun beni gunahın içine hepsi sizin yüzünüzden. haneme yazılırsa adelet yok demektir vurgulamadan geçmiym.
bütün bunlar yetmiyormus gibi gözlükte az bela olmadı zaten basıma. arkadasların anneleri bile dort goz derlemiş evde benmi için. "hani o erken yatan dort goz varya oğlum, ona soylede ders calıstırsın sana." bah hele muhabbete, muameleye bah. ulan anan mı dogurduda oğlanın karsınında itin bir yerine soktun cıkardın şimdi beni? karnende bir tane bile dort olmasa da, bilgi kültür yarısmasında birinci olsan da, bando takımına katılsan da, mahallede en iyi misket oynayan sen olsan da, unutturmuyor du bunun yarasını kimseye. sen yine sınıfın gözlüklü erken yatan süt cocuguydun.
yakıstımı be anne, baba? seri katil yarattınız bir bebekten. ben bunun acısını kan alaraktan cıkarmam mı şimdi mehmet'in anasından, barıs'ın babasından, selcugun teyzesinden, kadir hocadan? bakkal bile leblebi tozu satmazdı bana beceremem bogazıma kacırır ölürüm diye. neyse geçti gitti demi? çok klaydı demi o gunlerde bunları yapmak? haydi şimdi gelin de yatırın bakalım. o yılların hediye kaldı bana bu sabahlamalar. aha bak saat kac oldu hala entry giriyom. girmeye de devam edecem. eskiler ne mi olacak? onların hesabını da sorarım elbet.
not: entry yazarken gelişen hadise
+bengbeng ne oturuyon daha eşşoğlusu. yatsana kaç oldu saat.
-tamam babacığım. *
açılış sayfamın en başında her dafasında beni bekleyen hiç bir özelliği olmadığı halde, insanda belli bir zaman sonra çözmek zorunda olma hissi uyandıran testlerdir. birde nedendir bilinmez herkeste aynı sonuçlar çıkmaktadır. (ya da benim baktıklarım tesadüften ibaret olabilir.) çok merak ettim az önce bir tanesini çözeyim dedim. testin sonucunda nasıl öleceğimi gösteriyormuş.
herneyse baktım millette hep kalp krizi yazıyor. ulan dedim doktorlar demekki doğru söylüyorlar tüh tüh yazık bu millete. hemen akabinde alakasız cevaplarla doldurdum kutucukları fakat o da nesi. bende de aynısı çıkmaz mı? küfür ettim, hayırdır, pavkırdım ama ne çare. salak gibi düşmüştüm tongaya. dedim bu facebook beni kalpten değilde bu saçmalıktan sonra veremden öldürecek. ben en iyisi uyuyayım...
başlık benim ilk entry de benim olmalı diye düşündüm ve yazmak istedim. bunlar arada sırada maklube yaparlar ama diğer yemeklerin içinde en geleneksel olanı, bulgur pilavı, salçalı bulgur pilavı, soğanlı bulgur pilavı, kurufasulyeli bulgur pilavı, bazen de domatesli bulgur pilavı vardır. kalmıştır muhtemelen bulgur ramazanda dağıtılan erzakların içinde ondan sonra yedirirler bir sene boyunca elemanlara bulguru ha babam, sonra da kıçları büyümesin diye halısaha maçına. ondan sonra niye çarpık bacaklı oluyor fetocu gençler? bir de manafi midir, iaşe midir nedir o isimlerle toplanan paralar nerde hep merak etmişimdir.
matematik dersi için geldiği sınıfta günaydın dedikten hemen sonra ossuran bir de bunu koklayan kişidir. bu tanımdı gerisini anlatayım orta sondan beri içimde uktedir.
bir kere bu hadisenin akabinde öğretmen masasının hemen önünde ki sırada oturmanın harbiden de boktan bir hadisede olduğunu öğrendim, ders çıkardım, yanımdaki de çıkardı. herif matematik derslerine geliyor ve müdür. varın siz anlayın nasıl boktan bir hadise olduğunu. zaten sene boyunca kuruduğu otorite ve yaptığı iğrençlikler sayesinde yeteri kadar kendisinden nefret etmiş olsam da ki hemen örneği de pazantez içinde vereyim, ("çocuklar yazın tarif. hatta t'yi atın baştaki t'yi sonuna da arif yazın. hah. ne oldu arif susam. hahaha") bu hareketi beni benden almış bir cemil ipekçi, bir fatih ürek yapmıştır. artık karısı öğlen yemeğinde kapuskamı yapmış, dibla mı onu bilemem fakat herif yoklama bile almadan bir koyuverdi o anda kaybetmişim kendimi öperek uyandırdılar. öpen yanımdaki idi, iğrençti, lan o ne biçim dudak? neyse her şey bu kadar. yakın buldum paylaştım. ***
edit: bu kadar cabuk eksi oy verilmez ki kardeşim. bari beş dakika bekle bir oku bir anla. demi ya?
birilerini hakkında haddinden fazla küfürlü entry girildiği zaman aldığınız ceza. her ne kadar daha 3 gün sürem kalmış olsa da sayfaya giriş yapıp sağ üst köşede o caylaksınız yazısını görünce içim bir hos oluyor, ne entry giresim geliyor ne de okuyasım. ama yapacak bir şey yok. sabır herşeyin ilacıdır deyip bir yandan "neler oluyor bize?" nidaları mırıldanıp ağzımın içinden bir yandan prince of persia mı oynasam diye düşünmekten kendimi alamamama neden olan hasidedir.
42 dakika önce itibari ile sözlüğe girip büyükler tarafından on gün süre ile çaylaklığa mahkum edilmiş bir yazarın ince bir sitemi ve arabasının arkasına yazdıracağı söz öbeğidir.
bir zamanlar yazardı hemde ne yazar dı
çaylak olduktan sonra utandı yüzü kızardı
... *
rahatlamanın dozunu fazla kaçırıp her ıkıntıdan sonra derince bir ohhhhhhh çekip daha sonra bu ohların dozunu artıran, ossuruk, sifon, gibi seslerin arasında hiç de azımsanmayacak derece ıkınmalarla karışık zevk sesleri çıkaran adam. bugün şahit oldum merkezi kafeteryanın tuvaletinde. korktum, elim ayağım titredi ne yapacağımı şaşırdım. *
genelde küçük çarşılarda yaşayan esnaflık veya sanatkarlık yapan, kuşaklar öncesinden beri beri birbirini tanıyan insanlardır bunlar. öğle araları yada sabah namazı sonrası dükkanlar açılmadan önce çay ocaklarında veya dükkan önlerinde toplanıp çevredekilere hikaye anlatan, hazırcevap, zeki çevik ve ahlaklı, günümüzde bu işten milyonları götürenlerin ellerine su bile dökemeyecekleri kişilerdir.
