sanatın ticari olmaya başladığının göstergesidir. zira bir bilet fiyatının 17 tl olması, sinemanın elitistleştiğini ( çünkü bu parayı ancak zengin verir.)
bize söylüyor. Ben kız arkadaşımla 35 tl yi versem ertesi güne sigara param kalmaz. Ancak hakkını yemeyelim ve şunun da altını çizelim, kaliteli filmler gösteriyorlar ve bağımsız sinemaya destek veriyorlar. ancak 17 tl fazla arkadaşlar.
john hollaway in otonom yayıncılıktan çıkan kitabının ismidir. iktidar olmadan dünyayı değiştirmek isimli kitabındaki düşüncesini, bu kitabında açımlar.
kitap, sistemle sorunu olan olmayan her insanın daha iyi bir dünyayı yaratabilecek güce sahip olduğunu söylemekle başlıyor. zira sistemde yaratılan çatlakların bazen bir kitabın işe gitmek yerine parkta kitap okumasını, bazen de fabrikada çalışan bir işçinin evindeki bahçesinde çiçek yetiştirmesi olduğunu düşünür. bu bağlamda hayallerimizde para yer vermemek ve farklı bir dünya hayalini kurmak bile bir çatlak yaratmadır.
sevgililer, anneler, öğretmenler, babalar günü. Böyle yazıldığında hiçbir değerinin olmadığı çok belli değil mi?
Aslında var. Bu değerler, insanların tüketmek için her sabah, yeniden yarattığı değerlerdir. Tıpkı din, devlet ve ekonomik sistemler gibi. Bu bağlamda yılbaşının da günümüzdeki ekonomik sisteminin ortaya koyduğu tüketim çılgınlığıyla, metalaştırmaya çalıştırdığı bir şeydir.
Ben size yılbaşında sevdiklerinizle geçirmeyin demiyorum, sadece geçirmek için yılbaşını beklemeyin diyerum.
Mutlu noeller.
aristoteles in düşünce sisteminde merkezde duran kavramdır. Insan, toplumsal hayatta ölçülülük ilkesine bağlı kalmak zorundadır; mutlu bir hayata ulaşabilmek için.
Insan, ne korkak olmalı ne de cengaver olmalı; insan, orta yol olan cesur olmalıdır.insan her konuda ölçülü davranmak durumdadır.
ilya yayınevi nin yeni adı. battıktan sonra, yeni ir isimle insanları dolandırmayı kendisine misyon edinmiş yayınevi. üniversiteye yeni başlayan öğrencileri uyarmak istedim. dikkatli olunuz.
dil, insan olmaktır. anadilse, insanın kültürü, gelenekleri, örfü, adeti, tarihi, kimliğidir. tüm bu kavramlar insan için hayati öneme sahiptir. insanların en temel haklarıdır: anadilini özgürce konuşma ve anadilde özgürce eğitim alma. türkiye de maalesef ki çocuklar, okulun ilk yıllarından itibaren, resmi dille eğitimleri almak zorundalar. bu, bir dilin, kimliğin yok olması demektir.
türkiye nin bu yanlıştan dönmesi için demokratikleşme paketine anadil maddesini kesinlikle eklemesi gerektiğini düşünüyorum.
gezi direnişi boyunca polis devleti olmaya doğru gittiğimizi çığıran sözcü gazetesi, akabinde "doğu da, pkk, nasıl oluyor da elini kolunu sallaya sallaya ülke dışına çıkıyor? polisimiz nerede?" diye manşet atıyor. sözcü gazetesi, ya polisi birey olarak görüyor, ya da büyük bir karmaşa içinde.
edit: birileri, gezi de uyguladığı şiddetin bilmem kaçını doğuya uygulasa diye sıçırtmış. asit kuyularını, köy basmalarını hatırlatırım.
gezi olayları, suriye, pkk vb. mevcut konjonktüre bağlı, toplumsal dinamikleri içinde barındıran, her türlü siyasi tıkanıklıkta, bir dış mihrak bulma çabası içerisinde olan bir erdoğandır. bunun sebeplerinden birisi, çok fazla konu hakkında fikir beyan etmesidir. iç ve dış ilişkilerde bağzı zamanlar kasımpaşa da kahvehane de konuşur edasıyla konuşmaktadır.
bu kadar çok fikir beyanı, haliyle bir zaman sonra ilk söylediğini unutmayı getirecektir ve topu israile veya faiz lobisine atacaktır. velhasıl kelam, dersane öğretmenlerinin bir önerisiyle bitirmek isterim, soruları tek tek çözün.
geçen yılda okullarda gerçekleştirilen saldırılar, bir kültür mü, yoksa bir güvenlik ihtiyacı mı, sorularını sorduran cümle. hatta obama okul baskınlarının üzerine öğretmenleri bile silahlandırmsyı düşündü. bakın, silah hiçbir zaman hiçbir yerde güvenliği sağlamamıştır. bireysel silahlanma veya askeri silahlanma, farketmez.
günümüzde ulus-devletlerin savunmaya harcadıkları paralar bunun en önemli kanıtı.
yolda yürürken çevrenize baktığınız vakit gördüğünüz yapılardan ibarettir. herhangi bir avrupa ülkesine gitmemiş olduğu açıktır.
diktikleri her yapı, avm, residence, otel, toki konutları, her biri birer iğrenç yapılar zinciri.
hükümetin misyonu, abd deki o iğrenç kuleler falan filan herhalde. mordernizm i yanlış anlamış.
hergün televizyonda maruz bırakıldığımız reklamların, tüketme kültürünü oluşturarak, bunu genel itibariyle ataerkil bir söylemle oluşturarak, her zaman tüketmenin, üretmekten ve paylaşmaktan daha kolay olduğunu gözümüzün içine sokan, sokmaya çalışan reklamlardır. yaratıcılık hususunda zaten sınıfta kalmaya mahkumdur; çünkü yaratıcı olmak isteyen bir insanın amacı para olmamalıdır.
2013 senesinin ramazan ayında ortaya çıkan ve sadece bir takım uç odakların maruz kaldığı durumdur. Keza biber gazı oruç bozmuyormuş ama oruç açılıyormuyu bilmiyoruz. Bunun için diyanet işleri bir uzman ekip toplamalı diye düşünüyorum;zira bilirsiniz bu tip sorular farklıdır. Diş fırçalamanın veya tükürüğünü yutmanın orucu bozup bozmayacağını soran insanlarımız vardır.
iktidarın ve vali mutlu nun sürekli olarak yapmaya çalıştığıdır. ama orada marjinal gruplar kamu malına zarar veriyorlar, polisimize molotof atıyorlar. her devletin politikaları, buna göre şekilleniyordur. bizim güvenliğimiz en önemlisidir, güvenliğimize kast eden her kim olursa olsun durdurmak zorundayızdır. minvalinde argümanları hep aynıyı işaret eder: devletin şiddeti gereklidir, yararlıdır, yasaldır.
