o nasıl bi sikiş ki sana onu siktin diye kırk bin lira verdi? hayır ne yapmış, nasıl sikmiş olabilirsin aq? en kral eskort bile o ücretlere ulaşamıyor. e senin de tipini biliyoruz. iyisin hoşsun da kırk bin lira hayır. belki dört lira. sadece lira.
"haklısın" "hiç öyle düşünmemiştim" gibi ölçülü cümleleri daha çok kullanır oldum. benden küçük olanlara karşı garip bir şefkatim oluştu. iki binlileri sevimli buluyorum örneğin. gerçekten ne hissettiğimle daha çok ilgilenir oldum. eskiden fikri kutsardım şimdi fikri ancak eylemle birleştiğinde önemsiyorum. daha disiplinli oldum. cehaletimi, hatalarımı, zaaflarımı, aptallıklarımı, kusurlarımı tıpkı iyi taraflarımı kabullendiğim gibi kabullenebiliyorum. daha kaygısız oldum. biraz daha içe dönük birine dönüştüm sanırım. savaştığım meseleler vardı insanlığa zarar verdiğini düşünürdüm; o meselelerle barıştım hatta üzerlerine düşünülmeye değer olduklarını anladım. eskiden yük, angarya gibi gelen işler şimdi zevkli bile olabiliyor. biçok takıntım geçti. asla uçlarda sevmiyor, uçlarda nefret etmiyor, uçlarda inanmıyor, uçlarda yaşamıyorum. tamamen ortalarda dolaşıyorum.
büyümek gerçekten müthiş. ha oram buram kırışırsa yine depresyonlara girerim gibi geliyor ama henüz vakit var.
çok geçmiş olsun. ama uludağ'dan bilgi alacağını düşünecek kadar da masumsun. senin canını çok yakarlar. bence burada arama bilgiyi. uzmanları var bu işin.
aşkım hiç gidecek gibi değiller. iş kuranlar falan var aralarında ki onlar en azından uyum sürecindeler. diğerleri ne yapıyor ediyor haberimiz yok. faşist değilim fakat bu kadar üremeleri, bu kadar küstahça hareket edebilmeleri beni tedirgin ediyor açıkçası.
1: gelinliğinle kafeye giriş yap.
2: hiçbir sebep yokken erik dalı'nı söyleyerek oynamaya başla.
3: seni kafeden döve döve çıkartmaya çalışan garsonlara çığlık çığlığa diren. bir süre sonra garsonlar da erik dalı oynamaya başlayacaklar. bütün kafeye yayılan dans o çocuğa da muhakkak bulaşacak ve o da kalkacak ve oynamaya başlayacak.
4: çocuk erik dalı oynamak için kalktığında gelin çantandan çıkardığın damatlığı ona gizlice giydir.
5: damada elini uzat ve; "merhaba" de. muhtemelen asla bütün bu olup biteni sorgulamayacak ve evlenip mutlu olacaksınız.
6: sonra kafenin güvenlik kameralarına bak; başını sola doğru hafifçe eğip gülümse. başardın.
üç kasım iki bin yirmi bir. senden ses seda yok. seni anan baban böyle bir hasretle beklemiyordur. ama hayır... karşında sabrın, yüksek iradenin ve profesyonelliğin heykeli var. asla sen yazmadan yazmayacağım sana. oraya gelmeyecek, öfkeden kudurmuş gibi kendimi yerlere atıp ağlamayacağım. hayır.
bu, şimdiye kadar gördüğüm en kötü kıyafet seçimi. "en kötülerinden biri" değil, en kötüsü. eğer kostümlerle dolu bir odaya bir körü soksak ve o körden kostümler arasından rastgele en kötü parçaları seçmesini istesek, inanın bu seçimleri yapmazdı. neyse ki ayakkabıları çok göremiyoruz. tanrım gözlerimi koru.
sadece bir kere yaşadım. normalde ağlayan biri karşısında hissettiğim tek şey öfkedir neden bilmiyorum; asla hazzetmem gözyaşından. hele sevdiğim biriyse ağlayan çok ama çok kızarım. hiçbir sorun çözümsüz değildir ve neden ağlar ki bi insan? fakat bi keresinde temastan zerre haz etmeyen biri olmama rağmen ona ağlarken sarılmıştım. çok garipti. işin garibi ilişkimiz bambaşka bir evreye geçmişti o andan sonra. resmen o anı bekliyormuş gibiydik. annemle birbirimize garip bir bağımız var. bigün hiçbir sebep yokken, sıradan bir günken, bir cümle nedeniyle yükseldik birbirimize. bir şey sordu ve kişisel sınırlarımla ilgili bir şeydi. zaten biliyor olduğunu düşündüğüm için o şeyi cevaplamayı saçma bi şekilde yük olarak kabul ettim. ben sesini çok yükseltmeyen, neredeyse hiç yükseltmeyen, gerçekten ama gerçekten çok zor öfkelenen bir tipimdir. yemin ediyorum her şeyi affederim. kin tutmam, intikam almam. yılda bi iki kez evet en fazla bi iki kez yükselirim. takriben bir iki gün sürer. ama o gün evi darmadağın ettim. ne varsa, her şeyi parçaladım. her şeyi. öfkem asla geçmedi. cam kırıkları şöleni yaşattım kendime. inanılmazdı. annem beni o an durdurmadı ve yanıma gelmedi. gelmiyor diye daha çok kızdım ben gittim yanına öfkeyle. şovumu orada da yapmak niyetiyle gitmiştim ama ağladığını görünce çocuk gibi ben de ağlamaya başladım. sarıldım. klişe bi film gibiydi ama çok gerçekti. yemin ediyorum o günden sonra iyi olan ilişkimiz daha da iyileşti. sanki küçük bir engel aşıldı. evi beraber topladık.
ortalamanın üzerindeyse yazarak kendini ifade etmek gibi bir şeyi keşfetmemiştir zaten aq. sözlükler, kabul edin ya da etmeyin, biraz uyumsuz tiplerin doluştuğu platformlar. melisa'nın biraz şişman, problemli ve onun kadar güzel olamayan arkadaşıdır sözlük kızı. öfkelidir, dramatiktir, romantiktir, umutsuzdur vs vs vs.
vermek-vermemek meselesi özelinde değil de, üç koca yıl boyunca sevişmediğiniz, hakikaten onun bedeni üzerinden seksüel bir tatmin yaşayamadığınız kişi zaman kaybı olabilir. ilişkide seks o kadar önemli ki. bu sadece bir penisin bir deliğe giriş çıkışı değil. dev bir iletişim halidir bilakis. büyük bir eksiklik bence. "hadi mutfakta da sikişeq" demiyorum ama, hatta cinsel olarak bir kontrollü oruçtayım fakat aşıksam ve sevgilimse onu dokunmadan yapamam sanırım. kendimi tutamam asla. eğer arada güven problemi, sevgi eksikliği falan yoksa dinsel bir yasak nedeniyle sevişilemiyorsa bunu da anlarım. fakat üç yıl büyük yatırım. belki sevişeceksiniz ve beğenmeyeceksiniz birbirinizi. teni, kokusu, rica ederim ayıplamayın beni ama vücudu, memeleri, vajinası ve götü o kadar da hoşunuza gitmeyecek. sadece yüzünü görüyoruz partnerlerimizin. yüz önemli ama duygusal açıdan önemli. kostümler her şeyi örtüyor. kadın için de geçerli bu. birbirimizi çıplak görmenin ayıp bir tarafı yok. arzulamanın, iştahın, onu istiyor olmanın utanılması gereken bir şeymiş gibi algılanması korkunç. bazen insanı partnerinin kokusu bile tahrik ediyor. hakikaten tek bir cümleyle, bir bakışla uyarılan erkekler var. tarafların arasındaki çekim çok kuvvetli. cinsel gerilim var vs. ama sürekli böyle yok yasak, yok olmaz, yok günah diyen biri gerçekten bence yanlış yatırım. seks ilişkiyi kesinlikle besler. kurtarmaz ama besler. bi kere kimseye göstermediği taraflarını görüyor olmak büyüleyici. bir erkeğin yataktaki hali bütün dayatmalardan çok uzak, çok ilkel, çok gerçek olduğu nadir hallerdendir. bunu kaçırmak dev bir hata.
eğer taraflar içe dönük karakterlerini geliştirmişlerse gayet iyi olabilir bu ilişki; birbirlerini dinlendirebilirler, zorlamazlar, belli sınırlar dahilinde yaşayıp giderler. zıt kutuplarının birbirini çektiği bence dev bir yalan. kökte aynı olmak, benzemek çok önemli. hakikaten önemli. evde yaşamayı seven, kaygısız, kendi kendine kalmaktan çok mutlu, sessiz sakin biriyle risk almayı seven, hayatı bitse de gitsek kafasıyla değil de büyük bir heyecanla yaşayan, hırslı ve neşeli biri çatışır. biri bir diğerini kendine benzetir. günün sonunda iki taraf da mutlu olamayabilir. benzer enerjiler, benzer idealler, benzer pratikler daha uyumlu hareket edebiliyor.
o kadar düz bir götü var ki yordu beni. girintisiz çıkıntısız vücut pişmanlıktır ve geyler, sevgili kardeşlerim lütfen lady gaga olmaktan vazgeçin artık.
takriben on koca yıldır sevgili olan bir çift düşünün, erkek ayrılıyor ve üç dört aydır ama beş değil, üç dört aydır tanıdığı başka bir kızla evleniyor. ulan hayat ne garip aq. çok şaşırdım buna. gerçekten. on koca yol ziyan mı olmuş oldu yoksa aşk mı kazandı bilmiyorum. sadece o kızın ruh halini merak ediyorum.
kardeşlerim eşcinsellik o kadar yaygın, o kadar yaygın ki duyduklarınıza şaşırmaya hala devam ediyorsanız çok tatlı, çok izole bir hayatınız vardır. gündüzleri atıp tutan, diklenen biçok ağır abi geceleri tırım tırım erkek arıyor. heteroseksüeller farkında değil fakat gece gündüz tecrübe ettiğimiz dünyadan başka bir dünyaya dönüşür bu mavi yeşil gezegen. evli, çocuklu adamların sıradan gibi görünen hayatlarını biraz eşeleyin altından neler çıkar inanamazsınız.
sadece ben, son derece sınırlandırılmış bir çevre, rutinlerle dolu bir hayatın sahibi, mal gibi seçip inceleyerek insan seçen, gece hayatı olmayan biri olarak bile nelere şahit oldum. neler duydum neler gördüm. "omerta" deniyor ya, suskunluk yasası, eşcinseller ve meraklılar arasında bu yasa vardır. adam sana aşıktır, karısıyla yanından geçer ve göz göze bile gelmezsiniz. iki yabancı gibisinizdir ama adam senin yatağından kalkıp evine gitmiştir. bilenler bile bunu konuşmaya korkar. çünkü adamın çizdiği imaj onun toplumsal rolünü çok destekliyordur. eşcinselleri yönetim kurullarında, pahalı takım elbiseler içinde, spor salonlarında, güce direkt erişebildiğiniz pratiklerin merkezlerinde daha sık görürsünüz. askerler, polisler, politikacılar, sporcular arasında çok yaygındır bu gibi işler. resmiyeti maalesef eşcinseller çok iyi kullanır. sen sokakta kırıta kırıta yürüyen fazla feminen o oğlanı görür ve eşcinselliğin böyle nadiren görülen bir durum olduğunu düşünürsün ama küfürlü konuşan, fazla kaba saba patronun geceleri o oğlanı alıyordur koynuna. inanın nadir değil ama görünmez. çünkü eşcinseller sisteme eklemlendiler ve merkezde olmayı değil de çeperlerde kalmayı seçtiler. merkezde olmayı seçenler de onları koruyacak rütbeler seçtiler.
eşcinsellik sonradan oluşmaz evet ama merak sonradan oluşur ve zevk aldığımız şeyi tekrar etme eğilimi gösteririz. bu gibi meraklarınız varsa denemeyin. her şeyi denemek zorunda değilsiniz.
eşcinselliğin ne kadar yaygın ve akışkan olduğunu merak ediyorsanız çeşitli uygulamalar var, eliniz yüzünüz düzgünse açın bi profil, bi bakın bakalım gelen mesajlara cevap yetiştirebiliyor musunuz? dün ığdır'da köyünde bulgur kaşıklayan, ilkokul mezunu o oğlan istanbul'da milyonluk evlere, arabalara nasıl sahip oluyor arkadaşlar?
inanın böyle. eşcinseller arasında ifşaya neredeyse hiç rastlanmaz çünkü ifşa eden bi daha piyasada var olamayacağını bilir. dev bir gizlilik, dev bir suskunluk yasası. hiç bulaşmayın. mutlu mutlu yaşayın. her şeyi bilmek, her şeyi tecrübe etmek zorunda değilsiniz. bir kere yapan, artık hep yapar. hiç bulaşmayın.
telaş. başlangıçta; "nasıl yapacağım, nasıl altından kalkılır ki bütün bunların" gibi güncele çok baskın gelen ve hayatı kesintiye uğratan meselelerin yorgunluğu, ağırlığı, endişesi bitiyor. her şeyin biteceğini iyice sindirdikten sonra hayatın doğal zorlukları muhakkak değerini kaybediyor. planlı programlı hareketin karşısında zaten hiçbir şey duramıyor.
eğer lagerfeld, dior, laurent gibi iyi bir kostüm tasarımcısı olamaz, bir stil belirleyemez, kendi estetik algımı dayatamaz, onu işler kılamaz ve çizgimi on yıl içerisinde seçkin'in gözünde bir alternatif olarak atayamazsam stilist olabilirim, modelist olabilirim, koreograf olabilirim, terzi olabilirim baya böyle mahalle arası terzisi, sadece gelinlik falan diken, iki dil okur yazarıyım, turist rehberi olabilirim, ortadoğulu gerici mallara; "şurası da işte çeşme falan" derim. moda tasarım öğrencilerine danışmanlık yapabilirim. bu konuda eserler ürettim onlarla ilgili başka işler yapabilirim. çizim dersleri verebilirim. biraz katıyımdır ama yapabilirim. çok fazla seçenek var gerçekten. aç kalmam yani. esnek de biriyimdir. olur. ha hiçbiri olmadı, haritam iflas etti diyelim, travesti olurum.
iyi de siyasi görüş güncel hayat pratiklerimizi, söylemlerimizi ve algılama biçimimizi çok belirliyor; belli karakter gruplarının bazı politik oluşumların altında konuşlandıklarını görmek zor değil. düşünsene bi adamı seviyosun ve sikiş sırasında; "kıskandıralım mı alman'ı? fransız'ı imrendirelim mi? rus çatlasın mı?" falan diyor. nerden bakarsan bak bu düpedüz depresyon sebebidir.
arkadaşlar ben kesmeye çalıştığı karpuzla; "şimdi yavaşça tam ortadan ikiye bölünmelisin" diyerek uzlaşmaya çalışan, olmayınca karpuza küfürler yağdıran, annesine sanki o çok biliyormuş gibi; "bu yağ alev aldı kaçayım mı?" diye soran, pirinçten kömür üretmiş bir insanım. bana rica ederim böyle mutfak beceriksizliğimi ölçen sorular sormayın. un yanar. inanın fırında unutursanız hayalleriniz bile yanar.
of kardeşim çocukken bi keresinde neredeyse kendini yere atacaktı. inanılmaz zor canı yanan çocuk gerçekten ağlamaktan konuşamıyordu. bu ağrı hakikaten çok acı verici. ben onu hiç bu kadar canı yanarken görmemiştim. ağrının nerede olduğunu bile tam olarak tespit edemiyordu. çok geçmiş olsun valla içim sızlıyor.
çözümler anlık işe yarar muhtemelen. koştur koştur doktora gidin.