sevinilmesi gereken durumdur. kız kardeşiniz büyümüştür ve artık cinsel hazı, nefreti, aşkı, hayalkırıklığını ve daha nice duyguyu tadacak yaşa gelmiştir. görmemezlikten geliniz ve bilgisayardaki gizli sekmenizi kapatınız.
üvey annemdi benim, ben sarışındım
on altı yaşındaydım, sarışındım
bulanık çıkmış fotoğraflar gibiydim, görünümsüz
yalnızdım, karışıktım
beni tanıyan kimseler yoktu
hiç yoktu
içime kapanıktım
büyük ağaçların altında
havuzun kırık taşları arasında
bilmezdim mutluluk nedir
bilemezdim
alıp başımı gitmek isterdim
isterdim ama, kalırdım
sanki kar yağışlarının ardından
uzun süren kar yağışlarının ardından
sevimsiz bir lunaparkta
kimsesiz bir atlıkarıncaydım.
bir limonluğumuz vardı, öğle saatlerinde
bazen o limonlukta uyurdum
karışık düşler görürdüm
yalnızlık?
o bir başına kalırdı, ben bir başıma kalırdım
sanki hiç tüketilmeyen bir otobüs durağı
gibi kalırdım
bir gün
içeri girdi, uyanıktım
yarı uzanmıştım, uyanıktım
bir üşümüşlüğü tutuyordum yüzümde, uyanıktım
dudakları aralıktı, ben uyanıktım
öyle bir süre durdu, baktı
o baktı ben de baktım
yanıma usulca uzandı
uzandığını görmedim, ama uzandı
dağıldı, uçuştu, bir gülüş gibi uzandı
önce şaşırdım
önce hiç kımıldamadım
- yalnızlık biraz azaldı -
saçlarımı sevdi, hiç kımıldamadım
bir biçim değildim sanki, bir nesne, bir şey değildim
biraz utandım
sokuldu bana iyice, bana sarıldı
dudaklarımı aldı, dudaklarımı taşırdı
köpüren sütler gibi taşırdı
köpükler içinde kaldım
- mevsim her zamanki gibi yazdı -
birden beyaz bacaklarını gördüm
sonra her şeyi gördüm
o her şeyi ben ilk defa gördüm
ses çıkarmadım
ses çıkarmadım, köpüren sütler gibiydik
beni yeniden öptü, üstüne çekti beni
köpüren sütler gibiydik
limonlar beyazlandı
bir limondan başka bir limona geçtik
bir limondan başka bir limona geçtim
gözlerim süt gibiydi, sayısız gözlerim vardı
ilk defa vardı
upuzun sürdü, kısacık sürdü
beni bıraktı
ayağa kalktı, saçlarını düzeltti
süt dindi
ama ben kaldım
çoraklar, çöller, tuzlu denizler gibi kaldım
o gözlerini dikti bana
- ben suyun yanması gibi tuzda -
anlamsız, uzun
gizli, korunaklı
yüzüyle itermiş gibi ilk defa gördüğü bir yaratığı
yıllarca, ama yıllarca
baktı baktı baktı.
kimseye bir şey söylemedim
ama bir daha gelmedi
ne sevgi, ne nefret, ne önceleri bir şey duymadım
sadece gelsin istedim
uyanık bekledim
gelsin istedim
ama bir daha gelmedi.
anladım neden sonra
anladım kötülük olsun diye geldiğini limonluğa
o bembeyaz dişleriyle yoktu, ben vardım
üç gündüz daha geçti, ben vardım
on gün daha geçti, sonra ben günleri unuttum
- unutmak ben büyüdükçe o benim çocukluğum -
o yoktu
beni uyardı, beni yalnız bıraktı, anladım
çocukken vururdu, kanatırdı, ezerdi
bu kez de
anladım severekten
okşayaraktan yapmak istedi aynı şeyi.
üvey annemdi, ben sarışındım
o da sarışındı
beni uyardı, beni yalnız bıraktı
bir gece uykudaydı bütün konak
gizlice bahçeye çıktım
yaralı bir hayvan gibi sürünerekten
sokuldum limonluğa usul usul
döktüm bir şişe gazı ve limonluğu yaktım.
ankara'da yaşayan herkesin başına gelen şey. hatta geceleri değil, sabahları yokda gezerken de bir ceket olsa da giysem diyorsunuz.
(bkz: winter is coming.)
dünyanın sonu olmayan durumdur. gerçekten içini dökmek isteyen insan duvarları yumruklarken de bunu yapabilir, bir kağıda yazıp o kağıdı yakarken de. saçma sapan yalan dostluklara gerek yok. duvar iyidir duvar.
adamın dibidir. türkiye'de bulunan az sayıdaki vasıflı insanlardan biri olmasını geçtim, samimiyeti, karizması, insani yönü, sosyal ve siyasi görüşü değerli insandır. sevişilesi.
seviseli insandır. yaşamsal bozuklukları bir kenara bırakıp varoluşsal sıkıntılarını kendi açısından değerlendirmeye çalışandır. çoğu zaman bunun farkında olmaz ama durum tam olarak budur.
birlikte geçirdiğin vaktin nitelikliliğiyle mümkün olur. ne kadar nitelikli ve eğlenceli vakit geçirirseniz, o kadar mutlu olursunuz, o kadar görüşmek, o kadar birlikte olmak istersiniz. birbirinizle ne paylaştığınız çok önemli. her zaman paylaşacak bir şeyleriniz varsa, ya da bunu yaratabiliyorsanız iyi geçinirsiniz. eğer yoksa zaten kendiliğinden koca bir sorun ortaya çıkar ve anlaşmazlıklar çoğalır.
senelerdir içen biri olarak söylüyorum, sigaraya başlamak aptallıktır. ama sigarayı bırakmaya çalışmak daha da büyük aptallıktır. yapmayın, etmeyin, eylemeyin, başladığınız işi bitirin.
de gülüm! de ki: ela bir günde geleceğim
istanbul darmadağın olacak, saçlarım
darmadağın. hepsi, darmadağın!
üzülme gülüm! toparlanacağız, birlikte,
ayağa da kalkacağız, yürüyeceğiz de gülüm
hem de çelikten toprağını dele dele hayatin!
de gülüm! de ki: bitmiştir umut, bitmiştir
sevgi, bitmiştir güven!
güven bana gülüm!
sana bitmemişliği öğretecek, tattıracaktır
hasretten-hakikaten-ten değiştiren yüzüm!
göreceksin gülüm! bekle!
hırslarımız, acılarımız gitgide ihanetlere
hainlere, ezilmelere alışacak..
göreceksin-sevinçten ağlayacaksın gülüm-ki
iste o vakit bana-doğrudur! -
sair olmak, seni sevmek pek çok yakışacak!
bak! şiirler var, mektuplar var, çocuklar var,
sokaklar var, kediler!
inan bana gülüm, ölüm yok bir tek! ölüm yok bize!
ölüm inananlar için sessizce
kara kaplı kitaplardan çıkartılacak..
göreceksin gülüm! Bekle! Göreceksin!
artık hiçbir insan, hiçbir kavga ve hiçbirimiz
bu dünyada, yapayalnız, umarsız kalmayacak!
çilesi bir türlü bitmeyen hanım annemiz. bu kadının her sahnesi geldiğinde üzülsem mi, içimi umut mu kaplasa diye ikilemlere düşüyorum.
ezel sen güzel bir diziydin.
mutluluk.
gün geçtikçe ne kadar saçma bir şey uğruna diğer şeylerden vazgeçtiğinizi anlıyorsunuz, onları özlüyorsunuz, size zarar vereceğini düşündüğünüz şeyleri bile özlüyorsunuz. mutluluk denilen saçmalık için tırnağınızdaki kiri bile vermemeniz gerekitğini anlayınca da her şey çok geç oluyor.
ankara'yı sevin. çünkü eğer artık burada yaşıyorsanız, siz her ne kadar sevmemeye direnirseniz direnin sizi delmek zorunda. ya yok olursunuz ya da tutunursunuz, başka bir yolu yok.
ama bardağımın dibinde biram ılıksa, aynada koyu renkli lekeler varsa, fazlalıksam: en içten ve en katışıksız acım, ayıbalığı gibi, hem bir yığın et hem gepgeniş bir deriyle ve insanın içine dokunan ıslak, ama kötülük dolu gözlerle sürüklenip hantallaşıyorsa bu benim kabahatim mi?
arı maya bende büyük etkiler uyandırmıştı. trt'de yayımlanıyordu o zamanlar. annesi ölmüştü, üzülmüştü, ben de küçücük yüreğimle onun üzülmesine dayanamamıştım. kendime gelememiştim uzun bir süre. aynı şekilde dinleyince ağladığım şarkılar da vardı.
(bkz: arkadaşım eşek.)