kongo'ya ağıt kitabıyla devam eden serinin ilk kitabı.
beyefendinin bütün kitaplarını okuduktan sonra kaiken'i tahmin etmek çok kolay olmuştu. bir yerden sonra sarmamıştı fakat lontano karakter detayları, ustaca işlenmiş bağlantılar ve olayın sıradışılığı sayesinde akıp gitti. sonlara doğru hızlı geçişlerin etkisiyle her zamanki gibi iz bıraktı. hayranıyız.
deli gibi uykum var Nermin
gözlerimi yumsam
mayınlar patlayacak çobanlarımda
kuzular geceye
kırık bir kaval gibi dizilecekler
elimden hiçbir şey gelmiyor inan
dünyasız kaldıkça böyle
aklıma seni düşürüyorum
karnıma bir tank giriyor
gibi seni düşünüyorum
alnımda harp
kaşlarıma basa basa yürürken
çehreme çalınmış hilal
kalbimden küllerle fışkıracak neredeyse
dönüp baksan ölümün elimden olacak
bir terazi bozacak eski bir teraziyi
morga mor çalacak pıhtılaşan kan
terlemeyen bir at patlayacak koşarken
dönüp baksan Şeddad’ı indirecek kıyamet!
tül
rüzgarla değil artık
güneş
bile battı
savrulan balyoz
içinden geçiyor buharın
tutan el
yarıyor suyu
kan zerk aleminde seninle dolanırken kuyumu
kıyıldı nikah
ölsem de durur nişanı
ben bir tek damarımı bilirim onun da adı Şah!
deli gibi uykum var Nermin
şuramda sen
gecenin üçünde çevirmeme girmişsin
o dakka telsizime
ela gözlü türküler çalmışlar
ve devletin dinlenmeden dinleyen dinlileri
dillerimi işkenceye sağmışlar
anlatamıyorum Nermin
bu dudak öpemez deyince bana inanmıyorlar
kimin içine değebilmiş bir dudak?
mühür verilmiş ateşe
ve erimemişse mühür
bülbül ne için ölsün ki güle?
o çekiç gözlü, bahçıvan mı sanıyormuş kendini?
bizi elindeki çivilerle mi döndürecekmiş çöle?
deli gibi uykum var Nermin
elimden hiçbir şey gelmiyor inan
ben her gün bir emevi asıyorum içimde
azalmıyorlar Nermin
omzumda bir gülünç ağrısı
nereye gitsem
varır varmaz arıyorum seni kendime
yapacak bir şeyim yok
çok sağanak yağdın zarlarıma
beni içime kadar ıslattın Nermin
zührevi bir felçsin arlarıma
şuramda sen
şuramda…
son sürat kan kaybediyorken
devrilen bir ambülansın içinde kadar şuramda…
açıp gösteremiyorum Nermin
yasal tedbir koymuşlar gözyaşlarıma
deli gibi uykum var Nermin
bir mengene
ile şakaklarımı
yeniden sipariş ettim kendime
urlarımı cellâdıma bahşiş bıraktım
zaten nereye uzansam ölüm
içime bir gardiyan kaçmış gibi ben
koğuşlarımdan sana daraltılmışım
ipin koptuğu yerden boşanan bir çığlığınsın
iki el sıksan havaya
iki kuş düşer verir kalbini
ama beni bir bahane bulup da…
kurbağaları tartmaktan dönen bir yılgınlığınsın
deli gibi uykum var Nermin
gözlerimi tankerler boşaltıyor
gözlerini gözlerimden al
beraber bir şeylere bakalım
elimden hiçbir şey gelmiyor inan
elimi çabuk tutman lazım
ben ki
böbreklerimle hayata bağışlanmışım
anlamak istemediğim bir şey var gülüşünde
istimlak edilmiş gövden
ne kadar da kanlı duruyor sermayenin dişinde
böyle ru be ru
böyle eli belinde müteyakkız
sittin sene geçse anlaşamayız
beraber bir şeylere bakalım Nermin
bakmayalım hiç birbirimize
deli gibi uykum var Nermin
gövdemi söküyor şafak
ipliğim çözüldükçe
içimde ağırlaşan bir ittifak
cebimde Marx
boynumda dükkan kapatan esnaf
dünya elindeki aynayla
açı kuruyor omuzlarımın ortasına
uyumuyorum Nermin
kustuğum kükürt soluduğum azotla akraba
birbirini bulan iki açık pencere
gibi cereyan yapıyoruz seninle hayata
artık kabullendim:
beni karşılamıyorsun burada!
ben senin uyuduğun yerlerde geziyorum
sen benim sürülerimi sürüyorsun bozkırlarına
deli gibi uykum var Nermin
elimden hiçbir şey gelmiyor inan
ben nasıl uyurum sen uyanmazsan
Allah biliyor hiçbir şeyim yok
sevilecek şeyler ağaçların arasından geçip gidiyor
seni sevmek de öyle orman!
yanınca bitiyor her şey yanınca bitiyor
kalanlarla avunmuyorum Nermin
sen yoksun her nasıl olmayacaksan
bu imtihan bu debi
o terli atın külündense bu kalp
çok sevinirim ya Rabbi
beni her yerimden kapatırsan
her vedanın sonrasında, insanlar birilerinin yanına giderken odanda tek başına durduğun anlar. bu her ayrılıkta da böyle oluyor. evet insan bazen tek kalmaya da ihtiyaç duyuyor, ama sadece bazen.
the carbonfools grubunun insanı içine çeken şarkılarından biri.
biraz teselli edici biraz da motive edici bir havası vardır.
Just stay alive keep breathing
Born in love and filth
In the fires burning down the houses that your fathers built
Just stay alive keep breathing
Save your mother's silk
Take it farther from the flames, soak it in her milk
Cause I,
I know, baby we're not safe, we're not fine again
But now, just lay low, maybe, baby,
We can wash away the guilt
Never tried what it's like to hide
Often been the one to put the pain aside
`No one knows the real you
They just push to the point of breaking you`
Your skin looks rough, unbreakable
and your faith and intellect unshakeable
Knowing things that are hard to show
The unrest makes you feel like you're about to blow
But enough you payed with hurt and woe
The legacy of pain's written on the door
With tiny hands mind made to glow
By the kid who once was too young to grow
So you'll never gonna break,
Never gonna cry
The stamp of a man whom you can't decry
And your faith in yourself will never hang on a wire
Singin' hopeless by the fire
Singin' hopeless by the fire,
That's why we built this pyre,
Now all the children are standing here
Singin' hopeless by the fire.
Aklıma biri gelecekse, elim hep sana gidiyor
Bindiğimiz vapurlar, seferlerine devam ediyor
On geçeler, on kalalar
Sevmedin mi beni hoşçakal kadar
Hangi eczanede kahvaltı
Bir sabah seni unutturacak
Manzaralı mezara döndük
Senle ben fotoğraflara çıkıyorduk
Herkesle tanışamam artık
Günler gece gücüme gidiyor
Ettiğimiz danslar, sessiz kavgalar
Nerede, nerede, onlar da kaybolamaz
Yattığımız yataklar
battığımız bataklar
Onlar da ikimizindi
Hoşçakal kadar
Aklımda görkemli bir anahtarlık
Açılan hiçbir kapı yok
Üstümde yorganlar ve uçuşan halılar
Arkamda devrik bir krallık
Geride kaldı rujların tadı
Günaydın Serap nerede uyandın
Sen uykumuzu alıp götüreli beri
Çöllerin ortasında güneşlere boyandım
Aklımda görkemli bir anahtarlık
Açılan hiçbir kapı yok
Üstümde yorganlar ve uçuşan halılar
Arkamda devrik bir krallık
Geride kaldı rujların tadı
Günaydın Serap nerede uyandın
Sen uykumuzu alıp...
Yüzlere bakıyorum, dinliyorum
Bir gece ben yokmuşum da korkmuşun
Eve dönünce boynuma sarılışın
Güvendiğim tek şey sensin ve kapının kilidi
Sevmedin mi beni
Hoşçakal kadar
Sevmedin mi beni
Hoşçakal kadar
hastalığın tek burun kanalında tutunmaya çalışmasıdır. yukarıda yazılanlardan tuzlu su kaynatmayı deneyeceğim yarın ama gitmemekte ısrarcı.
en son aldım karşıma konuştum, kardeşim sen gurursuz bir şeysin ya, ergen sevgili gibi alla, çık git artık dedim. o da işe yaramadı. hatta tam ağzını açıp konuşacaktı, dedim ne alaka bilader sus git içeri. burnumu beğendi herhalde hastalık.
"sen nasılsın ruh adam demeden günaydın demem."
"don't let me die from the same disease."
ağaçkakanın eski şarkılarından birisi. her defasında youtube rastgele karşıma atıyor bu şarkıyı. aynı sokaklarda aynı nefesi soluyorum falan kulağımda çalarken. yeniden eskişehir e gitme isteği uyandırır ayrıca.
bir de tabii "ya kaybedersem diye oyuncağım yoktu benim."
kasveti sevmenin aksine, kapalı havalarda içini boğucu bir kasvet duygusu basmayan insandır. aksine havadaki yoğun nemin azalmasıyla muhteşem bir enerji geliyor insana. bir de tabii terleten, yakan, gözlerini alan güneş olmayınca her şey mükemmel.
jhonny cash in sesiyle efsane evet fakat nine inch nails ten dinleyince şarkıdaki çukurun derinliğini görüyoruz. bu şarkıyla batağa sürüklenmemek elde değil. unutamamak değil de hatırlama isteğinden vazgeçmek için yapılan şeyler geliyor aklıma. my sweetest friend kısmı uyuşturucu göndermesi gibi geliyor ama emin değilim.