öküzlük yapıp tıp yazmış sonra okuyamayacağını anlayıp tekrar össye girmiş,bir önceki sene yerleştiği için ösym tarafından 40 puanı kesilince puanı sadece özel üniversiteye yeten öğrencidir. ayrıca herkesin götüyle güldüğü öğrencidir.
Şişli'deki bir dürümcünün reklam brosüründen (ç)alıntıdır...
Diyet, perhiz, rejim gibi faaliyetler hedefte Türk delikanlilarinin ve genelde de Türk milletinin devamini engellemek için dis mihraklar tarafindan gündeme getirilmis suurlu bir düzmecedir. Gaye, eskiden bir koyunu, bir oturusta götüren dev gibi babayigit atalarimizi ve tarlada dogum yaptiktan sonra bebegini kundaklayip, elde orak tarlada çalismaya devam eden Türk kadinlarini; kalori hesaplayan, hapsirinca yataga giren, fitness ve aerobik yapan çitkirildim tiplere dönüstürmek ve büyük Türk irkini Çinliler, Japonlar gibi siska, zayif ve sagliksiz bir irk haline getirmektir.
Icabi halinde 240 kiloluk top mermisini tek basina namluya süren bir babayigidin, kalori hesaplayan, yogurtlu kebabi reddeden bir züppe haline getirilmesinden daha büyük bir soykirim olabilir mi?
Iç yaginin, kuyruk yaglarinin, anamizin Vita yaginin kolestrol yaptigi palavradir.
Kolestrol, kebaplari yedikten sonra iki sise soda içerek ayarlanabilecek bir gaz durumudur.
Sakin bu oyuna düsmeyin.
Feminizm, kadin haklari, çevre suuru ve esitlik adi altinda Türk kizlarinin akillari çelinerek, yemek yapmayi bilmeyen, bizim istikbalimiz olan yavrularini, abuk subuk yiyeceklerle yetistirecek, damak zevki gelismemis, sunta kilikli diyet bisküvilerini yiyecek sanan bir hale getirmislerdir.
Ayrica son yillarda moda gibi gösterilmeye çalisilan Çin mutfagi diye birsey yoktur. Bu sözde mutfak, acaip zerzevat ile acaip mahlukatin, wog adi verilen bir tencerede yari pismis yari çig olarak hazirlanip insanlara eziyet olsun diye sopalarla yenmesinden ibaret bir hokkabazliktir. Sakin kanmayin, sakin yemeyin. Helal degildir!
son bir kaç aydır zall a hiç bir şekilde ulaşamayan ben, en sonunda grup deli ye ismail abim nerde diye sordum.
bana uzaya gittiğini söylediler.
önce amerikaya sonra uzaya gitti dediler. *
zall bizi uzaydan gözetliyor.
bizlere garip gelebilir ama vasiyettir uyulması gerekir.
"ölücem ölücem dedim inanmadınız, bakın şimdi ne oldu." yazsınlar benim mezar taşıma.
tek vasiyetim bu!
bir yığın bön bakışlı, herşeyi şak şak şak şak... alkışlayan robotumsu öğrencilerle yapılan, izlerken televizyon ekranına kafa atma isteği uyandıran program.
dikkat ettiniz mi hepsi bön bön bakıyor ve sadece alkışlıyor.
"dördüncü nesillerden nefret ediyorum, birinci nesiller kendini
beğenmiş, biz böyle iyiyiz yeni yazarlara yeni nesillere ne gerek
varki, beşinci nesiller daha gelmeden onlardan iğreniyorum, yaşasın
birinci nesil, kahrolsun diğer nesiller..." nidalarıyla artan ayar yağmurlarını bir nevi ırkçılık olarakda adlandırabiliriz.
bunun dil, din, ırk ayrımı yapmaktan bir farkı yoktur.
nesiller arasındaki kardeşliğin pekiştirilmesi şarttır.
türkiye de de başka ülkelerde de karşımıza çıkan en bunaltıcı tartışma "tezler savaşı" şeklinde yürüyen tartışma şekli.
türk tezi mi? ermeni tezi mi? tehcir mi, soykırım mı? yalnızca üç yüzbin kişi mi öldü? yoksa birbuçuk milyon mu?
utanç verici bir rakamlar savaşıdır almış başını gidiyor.buda benim midemi bulandırıyor.
gerçek insanların yaşadıkları gerçek acılar geri pilanda kalıyor.
sanki üçyüzbin sayısı (ölenlerin sayısı bu bile olsa) korkunç bi sayı değil, sanki o üçyüzbin kişi korkunç bi şekilde öldürülmemiş gibi. "yalnızca üç yüz bin" deniliyor.
tezler savaşında "millet" fetişleştirilirken "kahramanlık" "düşman" "hain" gibi kavramlar özel bi ağırlık kazanıyor.
çirkin bu yarışlar...