ben bundy nin kirik kalbiyim
81 (hoş sohbet)
on birinci nesil silik 78 takipçi 974.05 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    halayın dans olmaması

    1.
  1. Ciddi bir tespittir.

    Herkesten tango ya da vals yapmasini bekleyemeyiz ya da gece kluplerinde muhtesem performanslar da bekleyemeyiz fakat bir gercek var ki halay denen sey kabile danslarimdan bile ilkeldir.

    Bu ne abi ya. Kurtler bana mesaj atmasin.

    https://m.youtube.com/watch?v=9IRDIJhmj60
    6 ...
  2. kalp krizi geçiren kız hastaneye yetiştiren şöför

    1.
  3. Delikanli adamdir. Az once haberlerde izledim. Adam disini turnagina takmis resmen. Helal olsun adama.
    2 ...
  4. 4 s kanunun sandığa yanması

    1.
  5. 1 kasım seçimlerinde tarihe altın harflerle not düşülen durumdur.

    Amacım ak trollük değil de iyi koydular haklarını yemeyelim.
    1 ...
  6. nefesim kesilene kadar

    1.
  7. Emine emel balcı nın yazıp yönettiği filmdir.
    1 ...
  8. hepgül 2

    1.
  9. Reha erdem'in şarkı söyleyen kadınlar adlı filminde ada seferi yapan vapurun adıdır.
    0 ...
  10. az bilinen ünlü güzeller

    4.
  11. Ünlü, güzel ve az bilinenlerdir.

    Allah aşkına biri de çıkıp desin ki hem az bilinen hem ünlü nasıl olur ya. Lütfen abi. Biri bana laf soksun diye bu başlığî açtım. Herkesin gözü karıda kızda. Lütfen laf sokun.
    4 ...
  12. bazen kadınlarla taşak geçmek

    1.
  13. https://galeri.uludagsozluk.com/r/870123/+
    Çok eğlenceli olandır. Böyle iki yüz verip pat diye ortadan kaybolmak ciddi anlamda hobim.

    Özellikle çirkinlerden haz etmiyorum. :)
    4 ...
  14. aşık olunan kızın türk olmaması

    1.
  15. Normaldir.

    Türkiye'de türk olmayan bir sürü etnik köken var. Misal memleketim novi pazar. Ben de babam da turkiyede dogup buyudu. Özel bir arkadasim var arnavut. Bir dunya kürt var ermeni var suryani var sanki sadece turkler yasiyor.
    0 ...
  16. yeşilçam ın gelişememe nedenleri

    1.
  17. Turkiye nin gelisememe nedenleriyle paraleledir.

    Mimar siman mezunlarina alaylı değil diye iş vermeyen sinemacilar yuzunden yesilcam bitti. Kendini yenileyemedi.

    Elektirik direğinden hat alırken kimse gormesin diye başına naylon poşet geciren ışık şefleri yuzunden bitti. Nasıl bir usta asistanin ogrencisimin ondan bir seyler ogrenmesinden yerine gecmesinden korkar ki? Bu kafayla sinema mi yapilir? Yapilirsa da biter tabii.

    Işıkçıların kaşelerini watt a gore aldimlari donemlerden bahsediyorum. çok kazanayim diye goruntu yonetmenlerini kafalamaya calistigi donemlerde bitti yesilcam. Hele bu adamlarin yonetmen kafaladigi donemlerde öldü gitti yeşilçam.

    Sonra cumhuriyet filmini tüm dünyayla alay edercesine gelip Colin Mounier çekti.

    Sektor kendini gelistirmeye musaitken adamlar gidip dersaadet'de rakı çiçek bar'da bira içerlerse set bitince direk batağa, karı kıza giderlerse hatta sette bile ilk sevisecekleri hatunu gozune kestirirlerse ee yesilçam tabii biter.

    Bence en guzel film yesilcam in bitisine cekilir. Seti kıyıda köşede sevişme yeri paydosu da yatak sevişebilirsin vakti olarak goren sinemacilarin işsiz ve aç kalışı. Ya ne olacaktı? Hala siz mi kazanacaktiniz?
    0 ...
  18. caretta caretta yaı gögüsünden vuran insan

    1.
  19. vardiya zabiti olmak için girilecek üniversite

    1.
  20. Guverte veya deniz ulastirma vs gibi bolumlerden diploman olmali. Iki yillik da olur. Bir sene hazirlik istenebilir. Muafiyet de verilebilir. GMDSS Tahditli Telsiz Operatörü belgen olmalı. Bu şartlar sağlandiğinda 3000 GT den buyuk gemileri surebilir, uzun yol vardiya zabiti olabilirsin.
    1 ...
  21. bunla ne güzel mangal yellenir denilecek şeyler

    1.
  22. hawaii vs miami

    1.
  23. Açlığın üstüne dört lahmacun gòmdükten sonra yalan olan versustur.

    Ne hawaii'si ne miami'si götümüz anadolunun güneşinde kavruluyor. Lahmacun yiyoruz.
    0 ...
  24. sabahları da güzel olur musun

    1.
  25. Çok yakindan tanimadiginiz bir kizla meaajlasirken sabah sabah sorulacak en guzel sorulardan biridir.
    2 ...
  26. varoluşçu boyacı

    1.
  27. Cezmi ersöz ün kalemindedir.

    Cezmi Ersöz
    Son Yüzler / Varoluşçu Boyacı

    Ahmet Oktay’la, rahmetli Edip Cansever’in şiir tiplerini konuşuyorduk. Oktay’a göre, Edip Cansever’in yarattığı şiir tiplerini gerçek hayatta bulmamız pek olanaklı değildi. Çünkü bu tipler öncelikle duyarlı, yetkin bir gözlem gücüne sahip, kendilerinin ruhsal analizini titizlikle gerçekleştiren, dahası, bilgili ve kültürlü kişilerdi. Böylesine gelişkin bir oltacı, garson, otelci, gül satıcısı, genelev kadını vb. görmek, hiç kuşkusuz mümkün değildi. Biz de katıldık bu görüşe, sonuçta, bu tiplerin Edip Cansever’in kendi düşüncesini açıklamak için kullandığı motif tipler olduğuna karar verdik. Bu kişiler, Edip Cansever’in düşünce katlarından başka bir şey değildi; dahası, konuşan, Edip Cansever’in kendisiydi...

    Her şey buraya kadar iyi hoş da, siz, ayakkabılarınızı boyattığınız boyacının kültürlü bir varoluşçu olduğunu öğrenirseniz ne yaparsınız? Tabii ben da şaşırdım. Ve aklıma Edip Cansever’in yarattığı şiir tiplerinin gerçek olabileceği geldi. Demek böyle insanlarla karşılaşmak hiç de olanaksız değildi.

    Genellikle ayakkabı boyacılarıyla sıradan şeyler konuşulur. Ben de Taksim’deki bir boyacıya, 'Nerelisin? Nerede oturuyorsun? Nasıl geçiniyorsun? ' gibi sıradan şeyler sordum. Adının Hayri Tonozlu (58) olduğunu öğrendiğim ayakkabı boyacısı sorularıma, 'Hususi hayatım sizi niye ilgilendiriyor? Öyle olmuş, böyle olmuş, ne fark eder? ' diye cevap verdi. Onun ciddi bir boyacı olduğunu düşünerek, farklı şeyler sormaya başladım. 'Eskiden istanbul’da ne kadar seçkin yerler varmış, şimdi hiçbiri kalmadı. Her şey yozlaştı, ' dedim. Hayri Bey, bunun üzerine 'Evet, Markiz, Baylan, High-life vardı. Ben eskiden hep High-life’e giderdim, ' demez mi, şaşırıp kalmıştım. Ama Hayri Bey, hem ayakkabımı boyuyor, hem de istanbul’un sanatçı mekânlarını anlatıyordu. Bir ara 'Siz hangi felsefi ekole yakınlık duyarsınız? ' dedi. Onun hafife alma isteği, şaşkınlığımı bastırdı, 'eksistansiyalistim, ' dedim. Hayri Bey’in gözlerinin içi güldü: 'Ne güzel, ben de varoluşçuyum, ' dedi. Elimde olmayarak ayağımı boya sandığının üzerinden çektim. Şaşkınlığım henüz geçmemişti; ama o devam ediyordu: 'Bakın, varoluşçuluk deyince akla hemen Sartre gelir; oysa Sartre, parlak cümleler, gösterişli buluşlardan başka bir şey değildir. Gerçekte varoluşçuluğu sistemleştiren Heidegger'dir. Sartre, Heidegger’in yanında garnitürden başka bir şey değildir.'

    Bir şok yaşıyorum âdeta. Zaman kazanıp Hayri Bey’in üstüne başına bakmaya çalıştım. Üstünde siyah bir kaban vardı. Pantolonu yazlıktı ve çok eskimişti. Başında limon küfü renginde yazlık, keten bir şapka vardı; yüzü çökmüştü. Eğer çok dikkatli bakılırsa gözlerinde olgunluk ve zekâ belirtisi bir ışık fark edilebiliyordu.

    Hayri Bey’le tartışamayacak kadar donatımsızdım. Heidegger’in hiçbir kitabını okumamıştım. Çünkü Hayri Bey gibi Almanca bilmiyordum. Bu arada Hayri Bey, canlı el kol hareketleriyle varoluşçuluğu tanımlamaya çalışıyordu bana. Her şey bir yana, beni tanıdığına sevinmişti. Hiç değilse bazı ortak bilgilere sahiptik. Bir ara 'Başlangıcından bugüne kadar felsefe bir arpa boyu yol katetmiştir, ' dedi. Artık her şey kabulümdü. 'Ya öyle mi? ' demekle yetindim. Ayakkabı boyacılarını hafife almanın cezasını çekmeye hazırdım. Beriki devam ediyordu: 'Kant ne yaptı, insan beynini 12 kategoriye ayırmaktan başka? Spinoza yok güzellikmiş, yok ahlâkmış, bir yığın metafizik şey attı ortaya. Dogmatikler keza öyle...'

    Bir ara Hayri Bey’e Marksist felsefeyi soracak oldum. Önce kısa bir açıklama yaptı. Daha sonra Marksist felsefenin ferdi yanının olmadığını iddia etti. Daha sonra söz Troçki ile Lenin’e geldi. 'Bunların ikisi de aynıdır. Aralarında hizipleşme vardır o kadar. Bu kişiler, şartlar neyi gerektirirse onu yaparlar. Yaratıcı değildirler.'

    Varoluşçu Boyacı: 'Kendi kendimizi yaratmanın imkânı bizim elimizdedir'
    'Unutmadan söyleyeyim, ben Kapital’i de okudum, Kapital çok sıkıcıdır. Rakamlar, misaller falan filan.'

    Cezamın hiç de hafif olduğunu sanmıyordum. Bu işkence ne zaman bitecek, diye düşünüyordum. Başlangıcından bugüne kadar felsefede bir arpa boyu yol alınmadığını söyleyen Hayri Bey, Nietzsche ve Kafka’nın, bilmeden varoluşçu felsefeye katkıda bulunduklarını iddia ettikten sonra bana, 'Peki siz varoluşunuzu gerçekleştirdiniz mi? ' diye sordu. Afalladığımı görünce konuşmasına devam etti: 'Kendi kendimizi yaratmanın imkânı bizim elimizdedir, ' dedi. Bir ara üstün insan teorisiyle, varoluşçu düşünce arasında yakınmaya başlamıştı. Her şeyi oluruna bırakmıştım.

    Hayri Bey’in felsefe bilgisinin altında daha fazla ezilmemek için sık sık konuyu değiştiriyordum. Sözü dönüp dolaştırıp güncel bir konuya getirdim. Türkiye’de son günlerde sık sık konuşulan irticayı nasıl değerlendirdiğini sordum ona. 'Bakın bu politik sahaya girer. Din, yöneticilerin işine geliyor. Böylelikle halkı daha kolay isteklerine boyun eğdiriyorlar. Aslında din bir imajdır ve insan, kendisi yaratır bu imajı; insan yine düşünmelidir ve yoğunlaşmalıdır, ama düşüncesinin içinde Allah, peygamber gibi imajları çıkarmalıdır. En eski din olan Budizm 5000 yıllıktır. Musevilik 3000, Hıristiyanlık 2000, islamiyet ise 1400 yıllıktır; ama insanlığın tarihi 50 000 yıllıktır. Peki 45 000 yıldır ne oldu, onu soran yok. Ne yazık ki milyonlarca insan dine inanıyor ve onlara kimse ışık tutmuyor. işin doğrusu din zararlı bir şeydir. Ama insan bir şeye inanmak zorunda. inançsız olmak da benim hayatımı hafifletiyor.'

    Hayri Bey’in dünya görüşüne hiçbir idealist ve metafizik düşünce sızmamış. Kader, şans gibi toplumsal yaşantımızı yönlendiren kavramlarla hiçbir alışverişi yok, öyle ki bir ara bu durumu 'ideolojinin ölümü' diye nitelendirdim.

    Hayri Bey felsefe bilgisinin yanı sıra, geniş edebiyat bilgisine sahip, en çok O’Henry’yi sevdiğini söylüyor. O’Henry’nin, Quartet’ini, Viyana’da sinemaya uyarlanmış haliyle seyretmiş ve hayran kalmış. Dostoyevski, Hayri Bey’in başucu yazarıymış. Tolstoy, Bernard Shaw, Jean Jacques Rousseau ve Voltaire’i ilgiyle okuyormuş.

    Hayri Bey, özel hayatların öyle rastgele anlatılmasına karşı; ama bu kadar uzun konuştuktan sonra, beni kırmayarak hayatının bazı dönemlerini bana kısaca anlattı. Hayri Bey, genç yaşında Avrupa’ya gitmiş. Almanya’da yaklaşık 14 yıl kalmış, bu süre içinde devlet dairelerine, hastanelere cam çerçeve monte etmiş. Daha sonra Avusturya ve isviçre’de kalan Hayri Bey, buralarda uzun süre Dolçe Vita bir hayat sürmüş. 'Avrupa’da hayat o kadar güzel ki, kopmak imkânsızdı. insanı hep içine çekerdi. Bu yüzden az kalsın sağlığımı kaybediyordum, ' diyor.1975 yılında istanbul’a dönmüş Hayri Bey. Kendisi kabul etmese de, şimdiki hayatı tam bir sefalet. Ayda yaklaşık 50 bin lira kazanıyor, kaldığı otele günde 1200 lira veriyor, otel parası olmadığı günler parklarda yatıyormuş. Almanya’dan getirdiği bir miktar parayı harcadığı için bu durumu kaçınılmaz buluyor. 'Her şey olması gerektiği gibi, ' diyor. 'Dolçe Vita yaşamaktan, evlenmeye zaman bulamadım, ' derken bile, kimsesizliğinin nedenini başkasında aramaya çalışmıyordu.

    Hayri Bey, beni bilgisiyle olduğu kadar, kişiliğiyle de etkilemişti. Ayakkabılarımın boyanması bitmişti. Parayı uzattım. Teşekkür etti. Yeniden görüşmek üzere vedalaşırken, bir daha hiçbir ayakkabı boyacısını hafife almamaya söz veriyordum.
    0 ...
  28. kamil bilici

    1.
  29. Çok içen şair.

    Hiç layık olmadığım hayatına yüzsüzce girdim demiş bir adamdır.
    0 ...
  30. mirza ibrahim han akkasbaşi

    1.
  31. Iran'a sinemayi getiren ilk kişi olarak bilinir. Doğrusu ise kamerayı getiren ilk kişidir. Bugun saygın bir arşive sahip iran sinemasinin miras olarak kabul edilen kisiligi.
    0 ...
  32. sinema terspektif

    16777212.
  33. "Hakkımızda

    BEYAZ PERDENiN YENi VE BAĞIMSIZ DERGiSi
    ‘‘SiNEMA TERSPEKTiF’’

    Aylık bağımsız sinema dergisi Sinema Terspektif, düz bakışa ve kalıplaşmaya alternatif olarak yayın hayatına merhaba dedi.

    Sinemanın yükselen habercisi olmak için kollarını sıvayan dergi, düşünceleri estetik kılmak için harekete geçti. Detaylara yatkın ve farklı eleştiriler sunan Sinema Terspektif; sıradan, popüler ve yüzeysel düşüncelerin hâkimiyetini reddediyor. Dünya deneyimini, kendini ve başkalarını kaydetme olan sinemayı, yaşayarak ve yazarak içselleştiriyor.

    Sinema Terspektif iç dünyanızın şifrelerini çözüyor

    Hayatın yansımalarını ve iç dünyanın dışavurumunu bağımsızca ortaya koyan Sinema Terspektif beyaz perdeyi deşifre ediyor. Var olan klasik düşünce kalıplarının dışında fikir üreterek sorumluluk üstleniyor, son sözü söyleme parolası ile yola çıkıyor.

    Erk anlayışının tabulaştığı günümüzde dengeleri değiştirecek bir özgüven ile beyazperdeye ışık tutan Sinema Terspektif değişimi hissettiriyor. Bilinci besleyen ve çağımızda terapi yöntemleri arasına giren sinema, ‘kim’ olduğumuzu değilse bile en azından ‘varlığımızı’ bilme yetisi ve bir başkasının sesiyle yüzleşme halini anlamlı kılıyor.

    Kadının detaylara önem veren yaklaşımı Sinema Terspektif’te buluşuyor

    Editoryal kadrosu kadınlardan oluşan Sinema Terspektif; kalemi, eleştiri yazmak için değil, sinemayı okumak için kullanıyor ve kendini sadece izleyen, okuyan, dinleyen değil, bunlar üzerinde düşünen ve fikir üreten olarak tanımlıyor.

    Film dünyasının spesifik içeriğe sahip dergisi Sinema Terspektif’i seçkin kitabevlerinden edinebilir, http://www.sinematerspektif.com ‘dan takip edebilirsiniz."
    1 ...
  34. seni seviyorum cümlesi güzel bir yalandır

    1.
  35. Kırgın, buruk bir önermedir.

    Sorsam evet seni seviyorum der. Peki beni sevdigin için ne yaptin Ya da senin icin ne yapmama izin verdin ki? Bir beklentim oldugu icin demiyorum da insanlarin oturma organlariyla bol keseden beni sevdigini söylemesine ifrit oluyorum.

    Kelimelere fazla anlam yüklüyor şakacıktan sevenler. Mesela bagirsan cagirsan kufurler etsen sana sirtini doner. Sen tum bu kotu sozleri soylerken onun için yaşasan bile elinin tersiyle iter. Oysa kendisi en iyi sevenidir şakacıktan sevenlerin. Çünkü o hep hakkinda iyi seyler soyler. Hep guzel sozler duyarsin. Tamam da bana ne ki ne soylediginden? Beni ne kadar unursadin? Ne kadar saygi duydun? Sorsak bir şakaciktan sevene hislerime guveniyor musun diye? Guvenmez de. En basta kendi hislerine guvenemedigindendir. Cunku onun denizinden kalkan tum gemiler başka limsnlara aciliyor. Sen sadece yol üstündeydin. Ben sadece yolunun üstündeydim. Sen gidecektin de hiç gelmedin ki? Galiba senin icin ben sabahin erken saatlerinde seni uyandiran o çalar saat kadar sıkıcı, sabah aç karnina çekilmeyen ve en çok da istenneyenim. Yok yok olmadi bu. Senin icin ben böyle de degilim senin icin ben caninin sıkıntısında kafasini kasidigin köpek ve varligi ile yoklugu arasinda bir fark goremedigin kisiyim. Boşuna yani seviyorum ayaklari. Neyse bunun da önemi yok. Tahir i Zühre sevmeseydi artik, Yahut hiç sevmeseydi Tahir ne kaybederdi Tahirliginden demiş şair.

    Beni sevdigini soyleme. Asıl ben seviyorum seni. Hem sen ne anlarsin ki böyle birini sahiden sevebilmekten vs. Seni seviyor olabilirim ama sana verecek yüzüm yok. Ha sana karşı yüzüm de yok o başka mesele. Tabii yüz vermek de yok.

    Şimdi bana açiklamadigin kararlarina senden daha çok saygi duyacagim. Biliyorum ki istemiyorsun. Ben daha çok istsmeyeceğim.

    Asla agzindan cikan yalanlara inanmayacagim. Öyle işte.
    2 ...
  36. sevdiği kadın ağlayan erkek

    1.
  37. Dünyanın en şansız en bahtsız adamıdır. Bazen hüngür hüngür ağlar öyle havadan sudan konuşup kafasını dağıtmak ister bazen o erkek üzer o kadını telefonda bir hıçkırık sesi gelir ağladığını belli etmemeye çalışır işte erkek o an iliklerine kadar kahrolur.
    1 ...
  38. ben ölüyorum öbür dünyadan bir şey isteyen var mı

    1.
  39. Bir soru cümlesidir.

    Yetmiş iki huri var. içki akan irmaklar var. Siparişleri mesaj olarak atın.
    3 ...
  40. geniş aile filmi

    1.
  41. Sevilen dizinin film versiyonudur. Çekimleri tamamlanmis vizyona girmeyi beklemektedir.

    Edit: ana castta bir eksik var. Ilker ayrik yer almayacak. Fakat eksikligi hissedilmeyecek bile.
    1 ...
  42. muhammed in kitabının çok satıp az okunması

    1.
  43. Muhammed in ummetinin kutuphaneciligidir.

    Peygamber eşleriyle ilgili ayet bile indirilmis sözde. Koca evrenin tanrisi evet peygamberin karilari icin muhammed in evlatliginin karisi icin ayet indirdi degil mi?

    Bu kitabi arapca okumayin. Bir kere turkce okuyun. Sonra edebi mucize diye anlatilan kitabin siddet dolu bilimle celisen konu ve uslup birligi olmayan ortaokul duzeyinde bir kitap oldugunu goreceksiniz sonra size allah cc. Dediklerinde ben ondan daha buyuk bir tanriyim diyebilirsiniz.

    Edit: ne oldu isa diyince şukuya abaniyoedunuz muhammed diyince bilincaltiniz sizi korkuttu mu? Bir yetiskin oldugunuzda masallara inanmayi birakacaksiniz.
    2 ...
  44. kendini kurtaramayan isa nın dünyayı kurtarması

    1.
  45. Kutsal bir hikaye kitabindaki ana karakterlerden biri tanri ve tanri oglu isa'nin dunya'yi kurtarma komedisidir.

    Kurtarici bekleyen insanlardan olmayin. Kurtaran insanlardan olun.
    4 ...
  46. bir slava ciddi ciddi sen türksün demek

    1.
  47. Faşizmdir. Faşizm olan ben turkum demek degil. Herkese ben türküm dedirtmektir.

    Türk degilim. Turklesmeyecegim. Ve ırkımın şerefli tarihine sahip cikacagim.

    Türkler bu ulkenin diger halklarini da kabul etmeli.
    1 ...
  48. efrain rodriguez

    1.
  49. Dunya nin sonu geliyor diye insanlari kandiran bir tiptir. Ve tabii ki bir din adamidir.
    0 ...
  50. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük