öyle bir potansiyel ki her adım da kendisini kanıtlıyoruz. Şimdi bu özlükte test edemedik henüz lakin daha önce gittik zamane sözlü orumunda test ettik. Kimin fotoğrafı varsa baktık her aşamada iddiamızı doğruladık ama yetmezdi gidilip sözlüklerin kralı ek$şi'de de test etmeliydik...
sourberry'sine daldık, ek$ibişınına daldık yetmedi sourberisinde seslerini dinledik,limonunda yeniden fotoğraflarına baktık baktık ve kesin olarak bu kanıya vardık.
sözlük kızlarında inanılması güç (!) ama (sen inanma mahmut) böyle bir potansiyle var, bunu tespit ettim de ne oldu bir bok olmadı elbette (sen her şeyi sonunda bir şey olsun diye mi yapıyorsun mahmut?)
gerçektir efenim bu adam, hala yaşıyor ve bizle aynı oksijeni solumaktadır. Şimdi sen "kadının sesini bile haramdır", "nikahınız olmayan dişi kişi ile aynı odada durmanız size haramdır" gibi emirleri olan bir dine inanacaksın sonra da eşinin her santimetrekaresini hangi kumaşla örteceğine karar vermek için tesettür defilesine gideceksin (ulan bari onu eşin yapsaydı, hangi renk kumaşla her tarafının kapatılacağına bari o karar verseydi mahmut !) sonra da yatsı namazı vakti gelince gidip arka tarafta mankenlerin kumaşları tanıtırken yatsı namazı kılackasın, üstüne müzik de çalmaya devam ederken.
bugün itibariyle tezimi kanıtlayacak yeteri derecede denek ile yaptığım araştırma sonucu yaptığım tespit. 50 adet kıza soruk bunlardan 20'si ortalamanın üzerindeki güzellikteydi, diğerleri ise hayatlarına sadece tarkan konserlerinde coşabilecek (karanlıkta) güzellikte insalardı.
josh holloway'e verir misiniz sorusunu bile sormadan daha bu 50 kızın 42si veririm dedi, geriye kalanı ise bugünlerde regl'im bitsin söz vericem dedi.
araştırma sonucunda görüyoruz ki türk kızının vermeme gibi bir sorunu hele ki bakirelikle tek sorunu yok. bundan sonra bakirelik sorunu var türkiyede diyen kişinin bakireliğini alıp bu sorunu çözmek görevimizdir.
josh holloway için söylenenlerin onda birini, türk erkeği adriana lima için yazsaydı iflah olmaz bir abaza olarak itham edileceği için yüzde yüz gerçek olan saptama.
ben kendime şunu sorarım. bu türk kızları sevgilisine tek bir güzel söz söylemezken nsıl olur da şov dünyasındaki insanlar için bu kadar methiyeyi ifade edecek potansiyeli bulabiliyor.
sen sevgiline tek bir güzel söz söyleme, sevişmemek için yıllarca diren sonra da türk erkeği şöyledir böyledir de.
Ulan tabi öyle olacağız, nedir lan sizden çektiğimiz.
buradan josh abimize sesleniyorum, bütün türk kızlarını bir düzüver abi, ses edersem namussuzum...
edit : başlığı moderasyon değişti, bence tamamı abazandır, bazısı falan yok. bu moderasyonu da anlamıyorum, sana ne kardeşim bence tamamı abazaysa illa ki bazısı diye düzeltme hakkını nerden buluyorsun. sen de mi türk kızısın, sende mi abazasın. hayret bişi ya hu !
ülkemizde ezilen tikky kardeşlerimizle beraber en çok ezilen ikinci bir alt kültürün ürünleri olan diğer kardeşlerimize sahip çıkarken miting alanında atacağımız ilk slogan.
Fethullah gülen'in yeğeni. Danıştay saldırısını gerçekleştiren alparslan arslan saldırıyı kendisiyle fizibilite ettiğini ve kendisinin saldırı için yardıma hazır olduğunu ifade ettiğini, itiraf etmişti.
bu sıralar ergenekon oprasyonu kapsamında yeniden gündemde alparslan arslan fakat ne bu ifadeyi verdiğinde ne de şu günler kimse kemaletttin gülen'in ifadesine neden başvurulmuyor neden fethullah gülen'in ifadesine başvurulmuyor demiyor !
genel olarak sömürge ülkelerin siyasetçilerinin yaptıkları eylemdir. hemen her seçim öncesi siyasetçiler abd'ye giderler ve oradaki düşünce kuruluşlarıyla, siyasilerle görüşürler. icazeti alan kişi için ilgili sömürge ülkesindeki tüm medya gücü elhte yayın yapmaya başlar. iktidara giden yolda her türlü kolaylık hem maddi hem manevi mana da gösterilir.
dönemin cemaatçi yapısını düşünürsek, çoğunluğun hoca'yı göt edebilece kapasiteye sahip olmasına rağmen susmasından kaynaklanan bir kabiliyettir.
Dikkat edilirse hoca lafı soktuğu anda ıkra ya da hikaye orada biter. Gerçek hayatta ya da mesela günümüzde böyle şey olmaz. Adam saygıdeğer biri falan demez sokar lafını, sonra hoca da sokar lafını, sonra karşısındaki sokar bu böyle devam eder.
Lafı sokanın karşısındakinin susması ancak sözlükte olur. bir de fıkrada.
başbakan'In şeyhlerin önünde eğildiği bir ülkede milli eğitim müdürü el öpmek için sıraya girmiş, önünde eğilmiş çok mu? ne demiştir diye düşündüm de " aferin, aynen devam edin evladım" demiştir hehalde.
Mevcut iktidarın acilen çıkarması gereken çelik zırh. yakında ülkemizin tamamından da oy alacaklar gibi gözüküyor, (alamaz demeyin iran ya da saddam dönemi ırak seçimlerine bakıverin) bu durumda toplumun tamamının oyunu almış partiyi yargılamak, anayasa'ya uymayan uygumalarından dolayı hesap sormak, rejim değiştirme teklifini sorgulamak kimin haddine.
bu yasa hemen çıksın ve toplumun tamamının oyunu alan iktidar partisi ne yaparsa yapsın yargılanamasın da demokrasi kurtulsun(!)
Avusturya'nın son derece demokratik olarak yaptığı seçimlede % 27 almış olan avusturya faşist partisine karşı ab tarafından alınan sert tavırdır. Ab gerekirse avusturya'nın ab'y olan üyeliğinin bile askıya alınabileceğini ifade etmiştir o dönem.
Görüldüğü üzere demokrasi'yi kullanarak halkın büyük çoğunluğunun oyunu almış bir parti dünyadan ve ab'den çok büyük tepki almış ve demokrasi zedelenmiştir avrupa'da.
Halkın bu faşist partiye verdiği oylar sonucu iktidar olan bir parti meşruiyet kazanamamıştır.
Bunu böyle yorumlayabiliriz, bir de şöyle bakalım...
Eğer ki bu faşist parti iktidar'a gelse ve uygulamalarına başlasaydı yara aldığı ifade edilen demokrasi muhtemelen ortadan tamamen kaldırılacak ve yara alacak bir demokrasi bile kalmayacaktı.
Demokrasilerde demokrasi kendini korumalıdır, korumadığı takdir de korunacak ya da yara alacak bir demokrasi ortada uzun vadede olmaz.
iktidarların antidemokratik ve anayasa'ya aykırı, insanları din referanslı tanımlayarak bölen ve cemaatlere ayıran uzun vadede şeriat'a götürecek ve demokrasiyi tamamen kaldıracka uygulamaları karşısında demokrasiyi korumak yargının görevidir.
Bazı insanlar ve kurumlar vardır ki yaptıkları hukuk dışı, çok zaman anayasal suç olan eylemlerden yargılanması ihtimaline karşı demokrasi'ye sığınırlar.
isterler ki tüm bu hukuksuzluklara " amaan bu seferde böyle oluversin, herşey iyi gidiyor" deyiversin hukuk insanları ya da toplum.işte bu insanları yanlış sanrısıdır bu.
Dünyanın hiçbir ülkesi yoktur ki yargılanan kişi ya da kurum "benim yargılanmam demokrasi'ye kurşundur" diyebilsin. Yargılanmanın sonucunu alana kadar her kurum ya da kişi masumdur lakin bir e yargılama sonucunda suçlu olacağını bilenler vardır işler bunlar yargıya saldırır da saldırır ki ne koparabilirsem diyerek.
yapılan bir çok ankette daha önce defalarca ortaya çıkan gerçek. halkımızın çoğunluğunun en fazla geçmişteki 5 senelik zorunlu eğitimi nedeniyle eğitim seviyesinin beş yılla sınırlı olmasının etkisi elbette çok büyük.
SOnuç olarak eğitimsiz kişiyi e kömürle, halk ağzıyla konuşarak aldatmak çok kolay.
Bunlar bir de türbanla uğraşırken ülkenin ekonomik, terör gibi sorunlarını görmezden gelir kendilerine dokunacak bir sorun oraya çıkınca da ülkenin bu kadar sorunu var der.
Bu tespiti de akp'nin en büyük destekçilerinden mehmet barlas'a ait haberx sitesinden kaynaklandıralım.
palazya'da mütemadiyen yapılan bir uygulamadır. palazta başbakanı iktidarı boyunca hemen her yerde kadrolaşmıştır ki ülkenin temel anayasal kurumlarını bile ele geçirme yönünde epey yol katetmiştir.
Bunların başında palazya cumhurbaşkanlığı, palazya yüksek öğretim kurumu, palazya eğitim bakanlığı, palazya sağlık bakanlığı,sendikalar gelir.
Buralara öyle insanlar yerleştirilmiştir ki yasalara aykırı olarak çalışan memurları bile bu yöneticiler görmezden gelirler.
Henüz tam olarak kadrolaşmanın gerçekleşmediği tek kurum kalmıştır, o da yargı'dır. Yargı'nın sık sık yasal olmayan uygulamalarına karşı aldığı kararlar palazya başbakanını ve kurucusu olduğu palazya hukuksuzluk ve kadrolaşma partisinin yargıyı hedef almasını kendilerini yıpratmaya çalışmak, demokrasi ayıbı söylemlerine yöneltmiştir.
kadrolaşamadığımız yer bize ve demokrasiye düşmandır mantığıyla yürüdükleri bu yolun sonu uçurumdur.
türkiye cumhuriyeti anayasasında yer alan 'egemenlik' ile ilgili bölümün dokuzuncu maddesinde başka kelimelerle vücud bulmuş ifade.
Anayasamıza göre egemenlik türk milletine aittir ve bu yetkiyi yasama, yürütme, yargı eliyle kullanır.
yasama yetkisi türkiye büyük millet meclisine aittir, bu yetki devredilemez.
yürütme yetkisi Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından, Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir.
yargı yetkisisi ise Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır.
Son günler özellikle iktidar partisi olan akp'nin "biz gücümüzü halktan alıyoruz" söylemleri ki doğrudur iktidar gücünü halktan alır anayasamıza göre diğer kuvvetlerin yani yürütme ve yargı'nın gücünü halktan almadığı izlenimi veriyor ki işte bu kocaman bir yanlış.
Millet iktidarını seçer ve yasama yetkisi verir, bu yasaların yürütmesini yine millet adına cumhurbaşkanı ve bakanlar kurulu yapar ve millet yapılan bu yasaların ve yürütülmesinin hukuka uygun olup olmadığını bağımsız mahkemelerle tespit eder.
Sadece yasama yetkisinin gücünü halktan aldığını sanmak ya da iddia etmek, insanları böyle düşünmeye sevk etmek de ayrıca anayasal suçtur.
Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır.
Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.
VII. Yasama yetkisi
MADDE 7. Yasama yetkisi Türk Milleti adına Türkiye Büyük Millet Meclisinindir. Bu yetki devredilemez.
VIII. Yürütme yetkisi ve görevi
MADDE 8. Yürütme yetkisi ve görevi, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından, Anayasaya ve kanunlara uygun olarak kullanılır ve yerine getirilir.
IX. Yargı yetkisi
MADDE 9. Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır.
Anayasanın ikinci maddesinde de ifade bulduğu üzere Türkiye Cumhuriyeti demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir. Hukuk devleti demek o ülkede hukukun vereceği kararların herkesi bağlamasıdır ve hukukun karar vermesini "aman efendim istikrar elden gidiyor", "aman efenim bu sefer de böyle oluversin", "aman efenim anayasayı bir kere delmekle birşey olmaz" söylemleriyle muhalefetmiş gibi algılamak da önemli bir anayasa suçudur.
MADDE 2. Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.
Türkiyede istikrarın bozulmasını ya da ülkenin krize girmemesini isteyenler hukukun görevini yapmamasını istemek yerine zamanında çıkardıkları yasalar ve uygulamalarıyla hukuka uygun davransalardı olası kötü sonuçlar zaten ortaya çıkmayacaktı.
Dolayısıyla hukukun vereceği karardan dolayı ülkenin durumu kötüleşecekse bunun da sorumlusu sorumluluklarını tam bilmeyen anayasaya bağlı hareket etmeyen kişilerdir.