bellum omnium contra omnes
72 (misyonunun farkında)
on birinci nesil yazar 7 takipçi 33.33 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    rengarenk yamaçlı bir bohçadır ruhumuz

    1.
  1. Her geçen gün yeni renkler kattığımız, durup durup yeniden düzenlediğimiz, özenle cilalayıp parlattığımız, her yaşanmışlıktan arda kalanlarla süslediğimiz, başkalarına sergilediğimiz nice hallerimiz...
    Her sevdadan, her ayrılıktan, her hayalden ve çoğu hayal kırıklıklarından geriye kalan rengarenk kumaşlarla örtülüdür ruhumuz...Üst üste gelmiş, zamanla yumak olmuş sancıları, acıları, sevinçleri, mutlu anları biriktiririz "ömür" denen camdan bir kavanozda. Damla damla biriktiriyoruz yaşanmışlıklarımızı, anılarımızı, vitrinlerinde "aşk"ı sergileyen insanları.

    "Sevgili"... Sevgili, bir bilmece...Çözmeyi bir türlü beceremediğimiz, çok bilinmeyenli bir denklem gibi...Korkuyoruz bu bilinmezlikten, sevgilinin sır perdesinden.Halbuki içinde sevgi olana bu korkumuz neden diye düşünmüyoruz bile... Fethettiğimiz bir kale, karış karış gezip gördüğümüz bir diyar, avucumuzun içi gibi bildiğimiz bir şehrin en tanıdık sokakları sanıyoruz sevgiliyi... Bir türlü kabul edemiyoruz; henüz parçalarını bulamadığımız, kendimizle bir bütün haline getiremediğimiz bir yap-boz olduğunu. Demiyoruz ki; o, deniz kenarında kuma yazılmış bir yazı...Her dalgada sil baştan yazılmayı bekleyen sabırla.Sadece silindiğini görüyoruz ve pes ediyoruz belki de, yeniden yazmaktan...
    0 ...
  2. iyileştiren sevgilere ihtiyacı var insanın

    1.
  3. iyileştiren sevgilere ihtiyacı var insanın,
    Özellikle de şimdi, bu yaşlarda.

    Seni tüm zaaflarınla, hatalarınla kabul eden,
    Tüm korkularınla bilen,
    Hesapsızca ve sorgusuz,
    Şartsız ve koşulsuz,
    Bencilce olmayan?
    Benim’den önce senin olan,
    Onaylamasa da kabul eden bir yumuşaklıkta,
    Kalbinin içi kadar bir uzaklıkta,
    Sonuçta değil süreçte iyi gelen,
    iyileştiren sevgilere ihtiyacı var insanın.

    Düşüncesi bile gülümseten,
    Omuzlarındaki tüm yüklerinden seni azad eden,
    Keder değil yaşama sevinci veren,
    Tüm yaralarını kendi bile fark etmeden saran,
    iyileştiren, iyi gelen sevgilere ihtiyacı var insanın.

    Beklentileriyle yormayan,
    fazla soru sormayan,
    Yanında sen gibi sen olduğun,
    Tüm yanlış bildiklerini unuttuğun,
    Hiçbir hesap yapmadığın, yapamadığın,
    iyi gelen, iyileştiren sevgilere ihtiyacı var insanın.
    Seni kalıplar içine sıkıştırmayan,
    Tüm kayıp taraflarını bakışlarıyla bulduran,
    En beceriksiz taraflarını,
    Sevimli bir çocuğun yaramazlığı gibi görüp,
    Seni sevmeye daha da sarılan,
    iyileştiren, iyi gelen sevgilere ihtiyacı var insanın..
    2 ...
  4. parayla ilişkimiz gerçekten duygusal

    1.
  5. Uzun bir makaleden önemli satırlar....
    izninizle paylaşmak istiyorum...

    "insanın temel gereksinmelerini karşılayamaması sefalet demek.. Adam gibi yaşamak için herkesin makul miktarda bir paraya gereksinimi var. Ama diğer taraftan da insanın daha iyi bir hayat yaşaması daha çok para sahibi olmaktan ziyade parayla nasıl bir ilişki kurduğuna bağlı....
    Paranın bir araç olduğunu unutmadan, hayatımızın kalitesi, bu aracı hangi amaca ulaşmak için, nasıl daha anlamlı kullandığımıza bağlı.

    Kaldı ki insanın parayla satın alabileceği şeylerin sayısı da sınırlı... Parası olan insan çok pahalı bir ev satın alabilir ama evin içindeki insani ilişkileri, o evi yuva yapacak sevgiyi, bir evi güzelleştirecek zevki satın alamaz. insan çok lüks bir tatil satın alabilir ama hiç unutamayacağı güzellikte anılar satın alamaz.

    Aristo’ nun dediği gibi inşaat malzemeleri güzel bir evin nasıl yapılacağını söyleyemeyeceği gibi, para da insanın nasıl daha iyi bir hayat yaşayacağını söyleyemez. Daha rahat bir hayat için para elbette önemli ama “güzel bir bakış açısı” ve sahip olduklarımızın kıymetini bilmek para kadar hatta paradan daha değerli.."
    0 ...
  6. charlie chaplin ve albert einstein

    1.
  7. Biri anlaşıldığı diğeri anlaşılmadığı için hayranlık duyulan iki deha...

    Charlie Chaplin ve Albert Einstein'in bir kokteylde bir araya geldiklerinde Einstein; "Siz büyük bir adamsınız, sizi herkes anlıyor, size herkes hayran." diye bir iltifatta bulunur...
    Chaplin'e Chaplin ise; "Siz daha büyüksünüz, sizi kimse anlamıyor ama yine de hayranlar." diyerek yanıtlıyor...
    2 ...
  8. kargalar manasını yemeden güne başlayan insan

    1.
  9. Benim için, 3 ya da 4 saatten fazla uyumuş isem uyanmak kadar berbat bir durum yoktur. Kendimi bildiğim için birkaç tane alarm kurarım mutlaka;çünkü alarmı çalmaya başlarken kapatıp uykuya devam eden biriyimdir.

    Eğer birkaç saat denecek kadar uyumuşsam da çok dinç bir şekilde uyanırım. Mutlu başlarım adeta. Bir de sabah yürüyüşü için erken uyanmışsam değmeyin keyfime... Derse yetişmek içinse o kadar hevesli olmam ama yol boyunca müzik eşlik ediyorsa o bile bir anlam yükler güne.

    Tabii benim şu birkaç saat uyuyup dinç bir şekilde uyanmama bütün arkadaşlarım fazlasıyla şaşırır. Ama ne yapayım, uzun süre uyuyunca uyku uykuyu getirir mantığı işliyor bende. Sonrasındaysa bütün gün uyuyorum adeta ve saat kaç olursa olsun sersemlemiş bir şekilde git gel yaşıyorum.
    0 ...
  10. temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp konuşmak

    1.
  11. Nefret ettiğim bir şeydir. Hayatımda öyle birisi var ki hem ondan kurtulmanın hem de bu davranışından vazgeçmesinin yolu yok! Hayır yani söylesen bile anlamıyor! Türün ne senin ya, neyin kafasını yaşıyorsun sen?!
    1 ...
  12. yıllanmış arkadaşlık

    1.
  13. Bu akşam liseden arkadaşlarla buluştuk sözlük. ilk başta hem yüzlerde sıcak bir tebessüm hem de hafif çekingenlik sezdim.
    O kadar zaman geçti, kimileriyle görüşmeyi bırak uzun zamandır konuşmuyorduk bile. Bu nedenle yadırgamadım ilk baştaki durumu. Fakat daha oturur oturmaz herkesin dili çözüldü. Konu konuyu, zaman zamanı aştı bir aradayken. O kadar keyifli muhabbetler kurduk ki...

    Çoğuyla o yıllarda böylesine gülüp konuşmamıştık. Yıllar geçmesine rağmen böyle güzel bir şekilde muhabbet etmek her birimize o kadar iyi geldi ki anlatamam. Herkesin yüzünden anlaşılıyordu, iyi ki görüşmüş olduğumuz.

    O zamanları andık hep birlikte. Geriye dönüşü yoktu hiçbir şeyin, sadece güzel hatırlayıp gülmek yetiyordu birçoğumuz için.

    Onlar otururken, sessiz sessiz bir yandan da her birini izledim. Herkesin anlatacak o kadar şeyi birikmişti ki... Hiç durgunluk, sessizlik olmaması bana çok iyi gelmişti. işte o an, deli gibi özlem duydum eski zamanlarımıza. Neler neler yaşamamıştık ki... Nelerimize şahit olmamıştık ki birbirimizin... Her şeye rağmen acısıyla tatlısıyla geçirmiştik o yılları.

    Artık veda etme zamanı geldiğindeyse, mümkün olduğu kadar bu günü yakın bir zamanda tekrarlamak için sözleştik.
    Ayrılmak hüznü duyurdu bende. Bir zamanlar yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmeyen, ailelerimizden daha çok sınıfta birbirimizi gören bizler, şimdi kim bilir ne zaman yollarımızı tekrardan birleştirecektik...

    Esas önemli olansa, her birimiz yavaş yavaş ayaklarımızın üzerinde durmaya ve kocaman insanlar olmaya doğru adımlar atmasıydı.

    Ne kadar zaman geçerse geçsin böylesine güzel arkadaşlıklar hiç unutulmasın istiyorum.

    Yıllar sonra tekrar buluşmak ve keyifli sohbetler etmek üzere canlar...
    3 ...
  14. otobüs şoförlerinin hanzo olduğu gerçeği

    1.
  15. Nerede nasıl davranacağını bilemeyen, insan görünümlü yaratıklar!
    Geçen hafta, acelem olduğu için hiç beklemeden gelen ilk otobüse dolu da olsa binmek zorunda kaldım. Hay binmez olaydım da o adamın egosunu tatmin etmesini sağlamasaydım. Neymiş efendim aynayı net olarak göremiyormuş elimi ön taraftaki tutunma yerine koymayacakmışım. Başta sesimi çıkarmadım. içimden güzelce dileklerde bulundum sadece şahsa. Sonra ani bir fren yaptı ve otomatik olarak elim oraya gitti. Daha elimi uzatırken başladı bağırmaya. Allah' ın dangoz adamı, o an tabi ki koyacağım elimi oraya. Tutunmayıp yere mi kapaklansaydım. Hayır yani madem başka yer yok alma kardeşim. Zorla mı bindik. Azar işitmek için de binmedik ayrıca. Hayır yani kimden buluyorsun bu cesareti! Bir de öyle yüksek sesle bağırıyor ki haklı gibi, herkesin dikkatini oraya bakmaya yöneltti. Sesimi çıkarmadan başka bir yer için müsaade istedim diğer yolculardan. ineceğim yere gelene kadar adam, bir sürü yolcuya çekişip bağırmaya devam etti. Madem adam gibi efendi efendi o direksiyonun hakkını veremiyorsun çık git o işten de sana denk gelen yolculara illallah getirme!
    5 ...
  16. kendini kaf dağında sanan insan

    1.
  17. Aşırı mükemmeliyetçidir. Herkesi eleştirir. Her şeyi en iyi kendisinin bildiğini sanır, mükemmeli oynadığını zanneder. Oysa tam tersidir, sadece bir hiçtir. Davranışları sayesinde kendini değersizleştirir. Toplumdan soyutlanmış olan insandır.
    0 ...
  18. fosile çevrilmiş kitap

    1.
  19. Kitap okumaktan uzaklaştırılması gereken kişidir.

    Geçtiğimiz yıllarda -ki henüz bilmeden önce- bir arkadaşım okuduğum kitabı bitirdiğimi görür görmez ben de okuyabilir miyim? demişti. Vermek istemeye istemeye, sırf yüzüm tutmadığı için tabi ki diyerek ona vermiştim. Nereden bilebilirim ki benim açmaya korktuğum kitabı bu denli korumadan pervasızca okuyacağını...

    Benim kitaplarım çok değerlidir. Raflara yerleştirirken bile özen göstererek yerleştiririm. Kitabın zarar görmemesi için 180 derece değil de 90 derece açıp okuduğum birçok kitabım vardır.
    0 ...
  20. © 2025 uludağ sözlük