facebooka tekrar dönüş yapmamla, hala devam ettiğini görüp yapanlara sövüp saydığım durum.
şimdi şöyle ki; bir şahsiyet albüm yapmış veya bir fotoğraf paylaşmış. işte ne bileyim çiğ köfte yapmışlar arkadaşlarıyla, veya bir yemeğe çıkmışlar... neyse artık bu anın fotoğrafını çekip facebooka koymuşlar. buraya kadar her şey normal.
sonra it herifin teki gelmiş; "ooo benden habersiz haaa...", "vay enişte afiyet olsun bize yok mu?", " olm göbek yapmışsın lan az ye biraz az:))" gibi samimiyetsiz, saçma yorumlar yapıyor.
denyo herif!
daha da samimiyetsizi şudur ki, fotoğraf sahibi bu yorumun altına "ehehe gel beraber olsun bacanak demez mi?
işte o anda hayattan soğuyorum. çok mu abartıyorum bilmem ama bu böyle arkadaş...
bitmiş cümlelerin sonuna iki tane yan yana nokta koymaktır.
(..) gibi.
sinir oluyorum arkadaş. cümle bitmiş iki nokta da ne oluyor? kendince daha etkili olduğunu düşünüyor ama yanılıyor. zira nokta sayısı fazla diye inandırıcılık, estetik artışı olmuyor cümlende. içi boşsa zaten dolduramazsın o fazladan noktayla. bilmeyenler için söyleyelim: üç nokta (...) eksiltili yani yüklemin olmadığı, kullanılmadığı cümlelerde kullanılır. ama iki nokta( ..) şeklinde bir işaret yok arkadaşım. kullanmayın artık şunu.
valla ben görünce basıyorum eksiyi.
not: ekşisözlükte bu hata daha çok yapılıyor.
4o yaşına girdiği halde evlenmemiş abazan erkektir.
bu er kişi aslında tanınıyordur ben kişisi tarafından. ancak uzun süreli bir sohbetimiz olmamıştır. sonra bir gün bir sebeple 4-5 kişiyle beraber aynı ortamda bulunulmuştur. ve adamın sürekli müstehcen konuşması baymıştır ben kişisini. her cümleye müstehcen bi kulp takmalar, yanındaki elemanlara şakacıktan cinsel şakalar yapmalar.
lan dedim madem bu kadar isteklisin, evlen amk.
daha da kötüsü aklıma kötü şeyler getirdi adamın bu halleri, karıştırmayalım oraları.
son zamanlarda yaşadığım durum. sözlük maceram ekşiyle başladı. çok okudum, yazmak aklıma bile gelmedi. daha sonra klonlarıa rastladım ekşinin. hatta klonumsularına.( itü, uludağ vs.) ve bir gün ben de yazmak, ben de konuşmak istedim. ekşide yazar olmak çok zor dediler. evet kolay değil. olamazdım da . oyüzden hiç uğraşmadım sadece okumaya devam ettim. ama diğer sözlüklerde alım daha kolay dediler( ki çok çok doğruymuş, her yazanı alıyolar amk, ne lan bu). bunu duyan ben aldım nickimi geldi uluya. yadım dikkatli yazdım, özenli güzel yazdım kendimce. ve bir gün baktım 7. nesil yazar diyordu. evet çaylak değil, yazar. ne akdar sevindim. ben de yazabilecek, söyleyecektim. hatta başlık da açacaktım.
neyse müdavimi oldum her geçen gün. artı oylandım, sevindim. eksi oylandım, üzüldüm belki flan filan.
ama sonra bir baktım ki burası b.k gibiymiş lan. çoluk çocuk muhabbetleri yapılıyor. ya da kulaktan duyma, kes kopyala yapıştırlı bilgilerle tartışan enteller(!).abazalar, sapıklar, fanatikler, ergen bile olamamış çocuklar.
ekşiye girince insan kendini dolu bi ortamda hissediyor ama burası tat vermiyor hacı.
he bi ara çaylak oldum ben. neden hala bilmiyorum. ama kısa sürede geri aldılar.keşke almasalardı. kopmam daha kolay olurdu.
sanırım bana yol gözüktü.
ben artık iyi bir ekşi okuyucusu olacağım. denemem bile yazarlığı. ama belki gelr arada yazarım burda hoşuma giden başlıklara.( sanki çok da ihtiyacınız var sanki demi)
hülasa ortam nahoş. genelleme yapmayın sözüm herkese değil.
7. nesil batırdı galiba burayı.
benim çaylak olma sebebim yarıyor mu yarmıyor mu bilmiyorum bile. ama tahminim bi inciciyle inci gibi burda atışmak oldu. bana yakışmadı ama çok da önemli bi konu değil aslında. yani çaylaklığı şutlanacak bi şey değil tabi oysa sebep. ama başka ne olabilir ki. tabi canım odur o.
imana bağlıdır. isterse ağzıyla kuş tutsun bırakın insanlığa islam alemine allah yoluna nice büyük hizmetlerde de ulunsa eğer küfür üzere yani allaha ve son peygambere iman üzere ölmediyse ebedi olarak cehennemde kalacaktır...
tabi edisonuncehenneme gideceğini filan söylemiyorum. kimbilir belki de bu hizmeti sebebiyle iman nasip oldu son anında ve bu hal üzere öldü.o zaman ne kadar günahkar da olsa girecektir cennete. biz bilemeyiz kimin gidip gidemeyeceğini.
bazıları tartışma çıkarma sevdam olduğunu düşünebilirler..yanılıyor olurlar.
kendimce bi tespit yaptım.
şöyle ki zaytung.comdaki espri mizah seviyesi düşüyor. ilk olarak gördüğümde her habere kahkahalarla gülüyorken şimdi espriyi anlayamıyorum bile.(eğer gerçekten komikse tabi)
yolladığım çoğu haber beğenilmiyor.eminim yayınlanan haberlerin çoğundan çok güzel.
zannımca kendilerine yakın üyelerin haberlerini ince eleyip sık dokumadan yayınlıyorlar..diğerlerine gelince iş değişiyor.
cuma hep böyle içime heyecan vermiştir. o gün iş olsa bile yarın hatta sonraki gün yoktur. üstelik erken de kalkmayacaksınızdır yarın. bugün yani cuma günü kaçta kalktığınızın önemi yoktur. yarın daha güzel olacaktır her şey.
şehirlerarası yolculukların olmazsa olmazıdır bunlar. siz daha otobüse biner binmez artist bir edayla karşılar. kıyafetiyle duyduğu kibirle karışık gurur yüzünden okunmaktadır.( lan bi papyon yelek ne bilim gömlek ne kadar değerli bi menem ola ki)
herkes yerleşince yaptığı anonstaki ses tonu djleri aratmaz.
hele cep telefonun yasağını anlatırken gerekçelere dayandırması onu kendince haklı kılar. sonra yaşlı teyze veya amca ya da işte genç bi hippi telefonla meşgul olsa ona basar fırçayı. tabi kaşları çatıktır bunu yaparken. "biz can ttaaşşşıyoruüüzz yeeaaa" gibi bi şeyler söyler.
ikramda çay kahve kola fantayı sıralarken olabildiğince hızlı konuşmaya çalışır. aykırı durumlarda hemen olaya müdahele eder.
geneli sivilceli olur. yeni traş oldukları için kırmızılık gün gibi ortaya çıkar. saç modelleri de birbirine çok benze. ya ense bırakıp yanları iyice kısaltırlar. ya da ortada toplayıp havaya dikerler. (bkz: beckham)
kutsal bir meslek icra eden öğretmenlerimizin çizdikleri portreler genel itibariyle branşına göre şekillenmektedir.
örnek olarak ben ingilizce öğretmenlerinden başlıyorum.
ingilizce öğretmenleri eğer bayansa ki genelde böyle gördüm çok güzel ve havalı olurlar.
dün okulda ders anlatırken aklıma gelmiştir.
şimdi ilk haftadan nasıl alıştırırsan öyle gider modunda ciddi ciddi ders işlemeye başlamışız. tabi tebeşir ve kara tahtayla idare edilen bir okul. dedim ya ilk hafta nasıl olursa öyle devam eder diye ufacık fısıldaşmalarına bile müdahelede bulunuyorum.
yine arkadan bir öğrenci konuşunca da aklıma elimdeki tebeşiri fırlatsam ne olur lan diye geldi. yani o kadar kızmadım, asla da fırlatmam zaten.
düşündüm bir an fırlatsam ne olur. çok fena bir sahne. o anda ne kadar alçalır bir öğretmen. öğrenci de öyle.
ve geçmişime döndüğümde her ne kadar beni hedef alan bir tebeşir hatırlamasam da bir sürü, rengarenk, irili ufaklı tebeşirler yağmıştı arkadaşlarımın üstüne.
an itibariyle görülen tiptir. haftasonu dolayısıyla şehir merkezine gezmeye gelen ben kişisinin can sıkıntısını giderme amaçlı geldiği internet cafede önündeki masada oturan anlaşılmaz insandır.
özele saygım avr ama bakmadan geçemedim.
sahi sahi çocuklar duymasın izliyor ve başka bir sitede filan takılmıyor.
en azından şimdilik arasıra tebessüm ederek bu dizimsiyi izliyor.
ben de birol güveni takdir ediyorum içimden.
iki medeni insan şarkısını dinlerken sürekli aklıma gelen jdslfkekfjf'dir.
ne kadar acı verici
"şu belimi bi saramadın yaé
bu cümlede öyle bir eda var ki, böyle neler kaçırdın bir bilsen, çok pişman olacan kzım var ya...vs vs...
şarkıların çoğunda realite esintileri vardır malum. muhtemelen bu şarkıda da vardır gerçeklik payı. acaba bu hanım kızımız ah ahh sarsaydım o beli diye geçirir mi ki içinden.
not: geçirirse ne menem bir pişmanlıktır ulan bu!!!
referandumda görev ve üst düzeyde sorumluluk alacak ve bunu ilk defa yapacak sözlük yazarlarına tecrübeli abilerinden/ablalarından altın değerindeki nasihatlerdir.
sabah sabah şoka uğramama sebebiyet veren mersinde yaşanmış talihsiz vakadır.
şöyle ki kapıcının kızı saçlarını bayram dolayısıyla kuaföre gidip küt kestirmiştir. bunu gören apartmanın zengin, şıllık kızı sen benim gibi nasıl saç kestirirsin diyerek zavallı yavrumuzu itmek suretiyle düşerek bacağından yaralanmasına yol açmıştır.
bu zalimliği yapan kız 12 yaşındadır. tabi yapmasını sağlayan da sosyo-ekonomik farkların beynine kazınması gibi gayet nahoş bir eylemi gerçekleştiren aşağılık zengin(!)ebeveynlerdir.
sosyal ve ekonomik boyutlarda belirli bir standardı yakalayan bireyin çevresinde tanışık olduğu adamlardan kızıyla evlenmesini istemeleri sonucu bunu çeşitli vesilelerle anlatma yoluna gitmesidir.
8 ayda bu vakaların sayısı artması müthiş özgüven patlamasına yol açmaktadır.
mutlaka çocukluk döneminden akılda kalmış eski, renksiz, belki hüzünlü, belki de komik bir anıdır. benim hatırladığım en eski şey de, gündüz olmasına karşın tuvalete gitmekten korkup balkondan yer çekimine bıraktığım çişimdir.
bazen izlenilesi kanallarda izlenecek bir şey kalmadığında ve canı sıkıntısının tavan yaptığı ve bunu gidermenin tek yolunun televizyon olduğu durumlarda yaptığınız bir şey vardır: kumandanın sürekli ileri tuşuna basmak.
siz bastıkça birbirine benzeyen kanallar gelir. standarttır yayınları. işte bir arabesk şarkıcısının hiç değişmeyen resmi eşliğinde damar şarkısı, erotikleşmek için yırtınan kızcağızlarımızın zavallı ahvali falan filan.
gelelim asıl konuya. bu uydu kanalları alt yazı veya yandan geçirilen yazılarla insanların tanışması koklaşması yiyişmesi belki evlenmesi (yuh lan amk) için uğraşırlar. (gerçek amaçları belli zaten) işte bu mesajlar birbirine çok benzer. bazen sırf gülmek için dakikalarca okuyorum lan ben bunları.( cidden sadece gülme amaçlı)
ben bunlarda bikaç klişe tespit ettim. başlayalım hacı.
1- erkekler numara verirken bayanlar bekliyorum numara bırakın derler.
2- herkes gecelik kaçamak peşindedir.işte bu gece ateşimi söndürecek bir beye ihtiyacım var gibi.
3- bazı erkekler kapalı bayanlarda ısrar ederler. namuslu, dürüst, ahlaklı olması konusunda şart koşarlar.
4- bol bol yazım yanlış vardır. en fazla yapılanı da dürüst (dürüs) ve yalnız (yanlız) kelimeleridir.
5- olgun ve dul bayanlar acayip revaçtadır.
6- eğer resimli mesajsa resimdeki 100de 95 ihtimalle kırodur. resmini kendisi çekmiştir.
motorsikletli, gözlüklü, deri montlu filanlardır. atletli olanların sayısı da azımsanamaz.( atlet bi insanı ne kadar seksi kılar ki amk)
7- eğer gönderilen numara turkcell veya aveaysa vodafone da var diye not bırakılır.
kamyon arkası yazıları herkesin malumudur. komiktir, klişedir, sosyal mesaj verir bazen.bazen platonik sevgiliye bir sitemdir. kimi zaman da yaradana sığınmalarıdır iri kıyım pala şoförlerin.
fakat dün öyle bir tane kamyon yazısı gördüm ki yolda felç geçirmeme sebebiyet veriyordu az kalsın. şöyle ki 4 kelimelik bu yazıdaki 3 kelimede yazım yanlış vardı.
miğras deyi anlımın teri.
hayır bir kamyoncudan türkçe hassasiyeti beklemek zaten yanlış olur da abi türkçemizi düzgün kullanma oranını en azından yüzde 50lere çekebilseydin be.
not: suçlu var mı burda, varsa kim, ne yapılmalı hiç ama hiç fikrim yok beyler.
not: yazım yanlışını ben yaptım sanıp atlamayın lan. okuyun bi içini.
muhtelif parçacıklarla üst yüzeyinden tıkanmış içi yuntu dolu lavabonun içinde tencereler, tabaklar, kaşıklar, tavalar bilumum mutfak gereçleri yüzmektedir. yemek yerken sırf onları yıkayacağınızı düşünmekten karnınızı bile güzelce doyuramazssınız.
tabi kaçınılmazdır bulaşıkların yıkanacağı gerçeği. çünkü iftarı hazırlayan ev arkadaşı/meslektaş kişi sahuru da hazırlama fedakarlığı göstermiştir. artık eşşek değilsin yıkarsın bulaşıkları, yağları da dize getirirsin dağları da (bkz: fairy)edasıyla bakmakatadır çayını yudumlarken.
ve yavaşça kalkılıp ısıtıcıda bir leğen su ısıtılır. itinayla birer birer elden geçirilir onca alamet. köpüğe boğulmuştur mutfak. müthiş bi hijyen alıp götürmüştür. artık ak iplikle kara iplik birbirinden ayrılmaya başladığından hızlandırılır temizlik aktiviteleri. sonra lavabo deliğindeki sebzecik ve gıdacıklar çöpe yollanır.
mutluluğunuz gitgide artmaktadır. elinize süngeri alıp tezgahı silerken aklınızdan insan isteyince yapıyor lan şeklinde cümleler geçer. son bir iş olarak ocak da silindikten sonra bir mübarek ramazan daha uğurlanır. eda edilen sabah namazından sonra yatağa uzandığınızda öyle huzurlusunuzdur ki...
malum her insanda var olan gülme, tebessüm etme, bir nevi deşarj olma sayılan mizah ihtiyacı farklı şekillerde giderilir.
işte bu önemli sayılabilecek ihtiyacı, haftada bir bölüm ve birçok tekrarıyla çocuklar duymasın adlı diziyi izleyip, havucun isteklerine, babasının sert eleştirilerine, hüseyinin maçoluklarına, bir bıcırık vardı hatırlayamadım adını ama neyse işte o küçüğün sevimli mi sevimli cümleleriyle yerlere yatan, izledikçe mutlu olan, gelecek bölümlerini merakla bekleyen tiptir.
muhtemelen aksiyon ihtiyacını arka sokaklardan, erotizm ihtiyacını da aşk-ı memnu vs. dizilerden karşılar.
