demokratik rejimi anayasa mahkemesinin bu kararı ile fesh edilmiş bir ülkenin medyası, her zaman oldugu gibi, bu kararı tartışmak yerine, michael rubinlerin harp akademilerinde ne bok yedigini, yeni darbe senaryolarını tartuışmak yerine, utanmadan sıkılmadan karşısına aldıgı iki genç kızdan, koca anayasa mahkemesinin aldıgı karara haklılık pay çıkaratacak iki kelime almaya çalışıyor, ama bunlar atatürk ü sevmiyor. unutmayın beyler, atatürk ü koruma kanunu siz çıkarmadınız, o genc kızın dedesinin oyu ile gelmiş olan menderes, sizin asıl atanız olan inönü den atatürk ü korumak için çıkarttı o kanunu, o inönü o hareketinin bedelinin canı ile ödetti o menderes e, sizin burdan çemkirmeleriniz ama sevmiyorum dedi, ama humeyniyi seviyorum dedi gibi küçümsemeleriniz yetmez artık mızraklarınız kanatmaya başladı sizi.
ulusalcıyım, atatürk ü seviyorum ama, harp akademilerinde michael rubin i onur pardon sizin anlayacagınız lisan da, honour konugu yapıyor, patriot lugu genc subaylara rubin e anlattırıyorum, üstelik bu adamın patronu 12 eylül darbesini planlayan kimse.
not: bu manzara acıdır, ülkenin kurucusu kişiyi, bir genc kıza sevdiremeyen sistem, onu şagılayan, okulundan tekme tokat atan, polisine başörtüsünü açtıran sisteme degilde o kıza laf söyleyen, kıçı basenli şişme, kokana, tercüme hayat yasayana tipler, sizin haliniz daha acı.
tıpkı hikmet sami türk ün dün trt 1 de düştügü hal gibi acıklı haliniz, ben senden mi ögrencem,
insan haklarından sorumlu bakanlık yaptım ben diye bagırabilen ama zavallı bir şekilde demokrasisi anayasa mahkemesi tarafından lagvedilmiş bir kararı savunmak zorunda, bu kişi, insan haklarından sorumlu bakanlık yapmış, tam bir zavallı.
asıl olan şey, başı örten bez degil, örtülen başın içinde ki imandır, kıçına altı ok birden kaçmış bir yaratık, en hassas yeri orası ise orayı örtsün ne gam, iyi eder, belki bir faydası olur, azcık haya gelir, izan gelir, haysiyet gelir de belki, milletinin degerleri ile alay etmekten vaz gecer, zira alay da etse, alay ettigi deger bir şey kaybetmez, alay edenin degersizligini ortaya koyar sadece, altı oktan da deger beklemek safdillik olurdu açıkcası. kur anı topraga gömdürenler, mitinginde halkı kandırmak için bile allah diyemeyenler gitti, kur an yine burda, dim dik ayakta, bir de gidene sormak mümkün olsa.
vatansever amerikan menşeili bir kelimedir ve biz türkler asla vatansever degiliz, bizler milliyetciyiz. ergenekoncu yapılanmanın yerli olmadıgını kullandıgı jargondan da belli, vatanseverler.
milliyetcilik te türk milliyetciligidir, içinde türkmen i kürd ü, laz ı çerkez i abazay ı gürcü yü arab ı barındırır. bayraktardır türk milleti, milliyetcilikte sınır tanımaz, cihan a hükmetmiştir, kuzey güney savasında osmanlının destekledigi taraf kazanmıstır, ıra yı osmanlı kurdurmustur, pasteur kuduz aşısını ilk buldugunda abdulhamit han ona degerli hediyeler göndermiş, ona maaş baglamıştır ve pasteur de bu iltifata, aşının literatüre gecen ismine ahdulşhamit han ın ismini eklemiştir, endonezya nın bande aceh eyaleti osmanlı topragıdır ve bayragımız orda hala gönderdedir, kara afrika da hala abdulhamit ismine hutbe okunur.filistin de bosna da akan kan bizim kanımızdır, kardeş kanıdır. bir türk asla vatansever olamaz, sınırlı bir vatandan bahsedemez. amerikan terminolojisi, ancak amerika gibi avrupanın hırsızı, kaçagı katilinin kurdugu derleme bir halkı gaza getirir, türk milleti, vatansevmesini michael rubinden ögrenecek degildir, harp akademileri onur konugu olması utanc vericidir.
12 eylül darbesini yaptıran americalı pisligin yetiştirdigi, yeni yetme darbe organizatörümüz, bi nevi dümbük, şarkıcı ayarlayan dümbügümüz. o sürekli harp akademilerimizde genç subaylarımızı örgütlemeye, onlara millişuur vermeye devam etsin, biz de kapatılacak parti ile genç subaylara hareket alanı açalım. michael rubin de başabakan olsun.
ibrahim karagül ün muhteşem yazısın da degindigi gibi.
sözlük, entry leri ile daha bi deger kazanıyor. nazik, güzel ve seçkinci olmayan uslubu ile yerel degerleri benimsemiş, yazılarını okumaktan memnun oldugum yazar.
misyoner bakış açısıdır. güzel gösterme çabasıdır, gerçek hiçte öyle degildir.
kilisenin kullandıgı mimari dillerin tamamı, insanı hiçleştiren, kiliseyi bir kurum olarak allahın yeryüzündeki temsilcisi, insan ise karşısında bir hiç bile degil, insanı ezen, korkutan, yüksek tarzda ama insani boyutlara hiç bir ölçek vermeyen, insan olma duygusunu aşagılayan sert hatlı, ruhu örseleyen korku filmi içinde hissi olusturan, insanın elinden dini alıp, kutsallık atfedilen allah ile aracı tayin edilmiş papazlara iradenin teslim edildigi, gerek mimari tavrı, gerek müzigi ile kalbi kanatan bir tarzdır. kullanılan figurler ile, yasanılan dünyadan kopartılmış, başka bir boyutun dini haline getirilmiştir hristiyanlık.
camiiler ise, ne kadar büyük olursa olsun, insanı ezmeyen, insani boyutlara ölçekler verilen, içini huzur dolduran, insan ile allah arasına hiç bir şey sokmayan, insanı dogrudan günahsız kabul eden, çiçeklerle bezenmiş, süslemeleri ile cennet bahcelerini tazvir eden, gerek minaresi ile gerek minaresinde okunan ezanı ile muhteşem bir huzur ve güven ortamı kulaklara fisildayan, girdiginiz şehirde cami gördügünüz de, içinize o şehirle ilgili bir sıcaklıgın yayıldıgı, içine rahatlıkla ayakkabınızı çıkarıp girebildiginiz sanki sizin eviniz izlenimi veren, huzurlu bir yapı.
her iki yapğı da yapılış itibari ile aynı yükseklikte yapılmalarına ragmen, kiliseler çok daha yüksek imajındadır, sebebi insani ölçeklerin verilmemesidir, ortaya koydugu tavır,farklıdır çünkü camiden, bu tavır estetigine de yansımaktadır.
demokratik cumhuriyet rejimi, kendi anayasa mahkemesi tarafından, fiili olarak işlemez hale getirilmiş, üstelik her 10 yılda bir darbe görmüş 85 yıllık cumhuriyet hayatında açık kapalı 5 in üstünde darbe yasamış, anayasası defalarca ilga edilmiş yeniden yazılmış bir ülkenin evlatları olarak, kur an a bakınca muhteşemligi görmeyen ve 1400 yıldır kelimesi degişmeden bugüne nasıl ulaştıgını düşünmeden, kendince iftiralar atan zevat ın kıçından uydurdugu misyoner hezeyan.
nikah defterinde, nikahsız birlikte olursa, erkekligini kaybeder, orospu olur. erkek olmak namuslu olmaktır. hayvani duygulara gem vurabilmektir, vuramıyorsa orospudur.
son yıllar da yapılan haksızlıkların ve ittihatcı/ chp li bürokrasinin kanırtma girişimlerinin karşısında,insanın içine çöken acıyı hafifleten muhteşem bir cümle. ey ülkem, orda dururken, sahiplerin aşagılanırken bana ne oluyor diyorum, bana ne oluyor, senin ızdırabın yanında.
asıl başlık, abd de, türkiye darbelerini planlama masası şefi maykıl rubin ve tsk nın sıcak diyalogu, olacaktı ama maalesef 50 karakter, başlıgı karaktersiz yaptı.aslın da başlıgın karaktersiz olması içinde gecen isimden dolayıdır neyse önemli konu o degil.
hatırlanacagı üzere gecen yıl cumhurbaşkanlıgı krizi hazırlanırken, ortaya dökülen ve abdullah gül ün cumhurbaşkanı olmasını bu planları ortaya çıktıgı için engelleyemeyen derin abd ve derin türkiye nin buluşması olan, Hudson Institute da, türkiye yi karıştırma eylem planlarını görüşen ve gürüşmeyi planlayanların sahibi maykıl rubin den bahsediyorum. hatırlarsınız, ülke kaos ortamına tasınması için eski anayasa mahkemesi başkanı kadının öldürülmesi, istanbul ankara basta olmak üzere büyük şehirlerde toplu katliama yol acacak bombalamaların yapılması görüşülmüş ve bu görüşmeye, tsk nın görüşmemek üzere yemin ettigi taşlabaninin oglu ile birlikte, zeyno baran, abd den isimler maykıl rubin be iki üst düzey türk komutan da türkiye den yani genelkurmay dan yetkili olarak katılmıştı.
işte o maykıl rubin sürekli ve üst üste, medyadan kaçırılırak, ve geldigi haberi medyada verilmeyerek yani gizlenerek sürekli harp akademileri onur konugu olarak genç subaylarla buluşturulmakta.
nedersiniz genç subaylar yine rahatsız olmaya başlar sanırım yakında. genç siviller ne tepki verir bu sefer.
not: anayasa mahkemesi karara yerindelik denetimi ya pa maz. bu kadar, yasalara uyacaksan böyle, uymayacaksan sonucuna yine yasal olarak katlanacaklar.
ilk anayasası hariç, yapılan tüm anayasaları darbe ürünü olan, güzel ve yalnız ve mahzun ülkem türkiyem, ugruna ölünecekse ben varım. beni tanırsın çekinmem, çanakkale de şehidinin torunuyum. ittihatcı da degilim.
* bi kere yargıçların emeklilik yasını ölünceye kadar orda otururlar,diye düzeltmeleri lazım, zira her kalkan yargıcın yerine, yerli bir insan oturmakta, bu da darbe sürecini olumsuz etkilemekte.
( bak 367 sabih genç yasta emekli oldu, içinde kaldı bi darbe yapamadı, agız dolusu.)
+ iktidar partisini degil, tüm meclisi kapatmalı, genel seçimleri de yasaklamalı, zira bu halk yine gider adam gibi birine oy vermez kapatılan partinin devamına oy verir, chp gibi laikçi, devletci, halkı umursamayacak ideal bir partiyi getirmeye çalışmaz, halk bencildir. ( 367 sabih, meclis yeni anayasa yapamaz diyerek, guguk tarihine geçmiştir, haklı, türkiye de yargıçlık yapmışsanız, demokrat bir ülkede nasıl oluyor bu işler bilemessiniz haliyle, tüm anayasalar darbe anayasasıdır ya yalnız ve güzel ülkem türkiye de)
* anayasa mahkemesine kararname yapma yetkisi vermelidir, öyle ya, her konuya yorum yapa yapa sıkılır insan bir müddet sonra yorası gelmez.
* anayasayı da iptal etmek lazım, ilk üç madde hariç dicem ama, darbecilere sınır yok..
(ahmet kekeç in yazısının içeriginin hatırlattıkları.)
*şemsiye açılıyomuş hakikaten, ( hafif mırıldanarak, merak duygusuna dokunulur )
- ne şemsiyesi nediyorsun anlamadım, ( kız cevap vererek, topu havaya diker)
*ne şemsiyesi, göte giren şemsiye açılıyomuş, onun diyorum.
- ... ( kız ciddi kızarmıştır, bi müddettligine susar ve içinde patlar.)