özet isteyenler için ön söz; bu yazı bir veda havasıdır ve manifesto kokar.
burayı bırakıyorum. çünkü avutmuyor şaşırtmıyor ve eğlendirmiyor. benim için bir amaca hizmet etmiyor. bazen arada giriyorum okuyacak veya yazılacak bi konu bulmak için hani bir umut sol frameye bakıyorum. yok bulamıyorum. bu platforma gereğinden fazla değer vermişiz zamanında bunu anladım. ne yapıyordum diye düşünüyorum burada. işte bazı şeyler yazmışız çizmişiz. bunlar kalsın bir nevi bellek olsun. fakat işte bize kalan çiğ zamanlar. bir çoğunu hatırlamıyorum bile. zaman herkes gibi bana da bir şeyler öğretti. insanlar sosyal hayvanlardır ve toplumu etkilemek isterler. sonra anlaşılmak, fark edilmek, söylemek, kavga etmek... bunun için türlü oyunlar çevirirler. kelime oyunları, ideloji oyunları, din oyunları... fakat çoğu insanın söyleyeceği bir şey yoktur. çün bir dertleri yok. taklitten öteye bildikleri yol yok. bilginin acısını diye bir şey var ve ben onu yaşıyorum. artık sanalda ve yaşamımda- ki bu ayrımda uzun zaman önce kalkmıştı- insanları tanımak istemiyorum. çünkü tanıdığım tüm insanlar beni biraz daha yalnızlaştırıyor kısırlaştırıyor. ve ben bir yolculuğa çıkmak istiyorum. gerçeklik ve derinlik arayışına. siyaset üstü mevzulara gizlere kutlara kurtuluşlara ve devrime doğru. velhasıl buralarda alacağım yahut vereceğim bir şey kalmadı. takdir edilir ki buralarda durdukça nisyana ve anlamsız isyanlara düşülür. bu modern zamanlarda derinlik buralarda bu hızın ilahlaştığı yerlerde bulunmaz. geride bıraktığım sığlıktır. ve bilinsin gerçeğe ulaşmak istemek bir eski zaman kaygısı değildir. son söz olarak dan kendime ve başkalarına sarkıntılık ettiğim dönemlerden umarım utanmam. benim suçum değildi. şartlar çok .oktandı kendime gelmem uzun sürdü. rahatsız ettiysek affola.
karlı bir ocak ayında idamından önce yazdığıdır, nasihatıdır..
" Ben ömrümün son saatlerini yaşıyorum. Allah aşkına artık birbirinize düşmanlık etmeyin, sırt sırta verin, zorba düşmana ve zalimlere karşı durun. Kendinizi düşmana bedava satmayın.
Kürt halkının düşmanları çoktur, zorba ve acımasızdırlar. Her halkın, ulusun başarı sembolü, birliktir, işbirliği ve dayanışmadır. Birliğini sağlamayan, uyumu olmayan her halk, her zaman düşmanın baskısına maruz kalır, ezilir. Kürtlerin, yeryüzünde yaşayan öteki halklardan eksik bir yanı yoktur. Hatta siz yiğitliğinizle, fedakârlığınızla, baskıdan kurtulan halklardan daha ileridesiniz. Düşman, işinin gerektiği kadarıyla sizi ister ve işi bittikten sonra size hiç acımaz, sizi hiç affetmez. Düşmanlarının baskısından kurtulan halklar da sizin gibiydiler, ama onlar kurtuluş için birliklerini sağlamışlardı. Yeryüzündeki tüm halklar gibi artık siz de ezilmeyin. Birlik olursanız, birbirinizi kıskanmazsanız, kendinizi düşmana satmazsanız, siz de kurtulursunuz.
Kardeşlerim,
Artık düşmanlarınıza aldanmayın, Kürtlerin düşmanları hangi ulustan ve guruptan olurlarsa olsunlar, düşmanlarımızdırlar, merhametsizdirler, vicdansızdırlar, size acımazlar. Sizi birbirinize kırdırırlar, yalan dolanlarla, para-pulla sizi karşı karşıya getirirler. Kürt halkının düşmanları içinde en zalimi, en melunu, en Tanrı tanımazı, en acımasızı Acem (iran)'dır. (iran) Kürtlere yönelik her türlü suçu işlemekten geri kalmaz, tüm tarihi boyunca Kürtlere düşman olmuş, kin gütmüştür, gütmektedir. ismail Ağa'yı (Simko), kardeşi Cevher Ağa'yı, Mengur'lu Hamza Ağa'yı ve daha nicelerini, Kuran'a yemin ederek kandırdılar, kalleşçe öldürdüler. Onlar, Acemlerin kendilerine iyi davranılacağına dair Kuran üzerine ettiği yemine safça inandılar. Bugüne kadar olan tarih boyunca hiç kimse, Acemlerin sözlerine sadık kaldıklarını, Kürtlere verdikleri sözü tutup vaatlerini yerine getirdiklerini görmemiştir. Küçük bir kardeşiniz olarak size diyorum ki, Allah aşkına, birbirinizi tutun, birbirinize destek olun. Emin olun ki, eğer Acem size bal veriyorsa mutlaka içine zehir katmıştır. Acemlerin yalan vaatlerine, sözlerine kanmayın, eğer Kurana bin kez el basıp söz verse de amacı sizi kandırmaktır, hile yapmaktır.
Ben ömrümün son saatlerini yaşıyorum. Diyorum ki size doğru yolu göstermek için elimden gelen her şeyi yaptım, canla başla mücadele ettim, bu uğurda gevşek davranmadım. Şimdi de size diyorum ki artık Acemlere inanmayın, onların Kuran'a el basarak verdikleri söze inanmayın. Size nasihat ediyorum ki yüce Allah aşkına vaatlere artık kanmayın. Çünkü onlar ne Allah'ı tanıyorlar, ne peygambere, ne kıyamet gününe, ne Allah huzurunda hesap vermeye inanıyorlar. Onların nezdinde, Müslüman da olsanız, Kürt olduğunuz için suçlusunuz, onların düşmanısınız, malınız onlara helaldir.
Benim verdiğim söz "Sizi kötü kalpli düşmanın eline bırakıp gitme" değildi. Ben geçmişimizi ve Acemlerin söz vererek, hileyle kandırıp yakaladığı, öldürdüğü büyüklerimizi çok düşündüm. Onlar her zaman aklımdaydılar ve ben hiç bir zaman Acemlere güvenmedim. Ama onlar buraya (Mahabad) dönmeden önce, yolladıkları mektuplarla, elçi olarak gönderdiği ünlü Kürt ve Farslarla, Acem devletinin, Şah'ın kendisinin kötü amaçları olmadığına, Kürdistan'da bir tek damla kan akıtmayacaklarına dair söz verdiler. Onların verdikleri sözün neticesini şimdi siz kendi gözlerinizle görüyorsunuz. Eğer aşiret reislerinin ihaneti olmasaydı, onlar kendilerini Acem hükümetine satmasaydılar, bunlar da bizim ve Cumhuriyetimizin başına gelmezdi.
Sizlere nasihatim, vasiyetim odur ki; çocuklarınızı okutun. Eğitim dışında, bizim diğer halklardan hiç bir eksiğimiz yoktur. Halklar kervanından kopmamak için okuyun, okumak düşmana karşı en etkili silahtır.
Emin olun, bilin ki, eğer uyumunuz, birliğiniz, eğitiminiz iyiyse, düşmana karşı zafer kazanırsınız. Benim, kardeşimin ve amcaoğullarımın öldürülmesi, gözünüzü korkutmasın. Amaçlarımıza ulaşana kadar daha bizim gibi birçok kişi, bu yolda öleceklerdir.
Eminim ki bizden sonra da başka kişiler riyakârca aldatılarak ortadan kaldırılacaktır.
Eminim ki bizden sonra birçok kişi, bizden yetenekli ve bilinçli de olsalar, Acemlerin kurduğu tuzağa düşecekler. Ama umut ederim ki bizim ölmemiz, bağrı yanık Kürtlere, ibret olur, ders alırlar.
Size bir diğer vasiyetim de şudur: Halkın mutluluğunu, iyiliğini isteyin. Halk sizin yardımcınız olursa, eminim ki siz de Allah'ın yardımıyla başarıya ulaşırsınız. "Sen niye başarıya ulaşamadın" diyebilirsiniz. Cevap olarak diyorum ki, "Vallahi ben başarılı oldum. Ben halkın ve vatanın uğruna malımı, canımı veriyorum. Bundan daha büyük bir başarı, nimet olur mu?" inanın ki ben her zaman Allah'ın, onun resulü, halkım ve vatanın huzuruna yüz akıyla çıkacak bir ölümü istedim. Bu, benim için bir zaferdir.
Sevdiklerim,
Kürdistan tüm Kürtlerin evidir. Her evde, ev sakinlerine bildikleri iş verilir. Artık ötekilerin kıskanma hakkı yoktur. Kürdistan da böylesi bir evdir. Eğer siz birisinin bu evde çalışabileceğini biliyorsanız, bırakın çalışsın.
Onun işine taş koymak olmaz artık. Sizden birisinin omuzlarında büyük sorumluluklar olmasından, yerine getireceği, sorumluluk duyacağı bilinenlerin payına büyük işler düşmesinden ve onun da bu işleri yapmasından üzüntü duymak olmaz. Emin ol ki Kürt kardeşin kindar düşmandan daha iyidir. Eğer omuzlarımda büyük sorumluluk olmasaydı, ben bugün darağacı altında olmayacaktım. Birbirinize karşı tamahkar olmayın. Bizim emirlerimizi yerine getirmeyenler, sadece emirleri yerine getirmemekle kalmıyorlardı, bize tam bir düşman gibi davranıyorlardı. Şimdi onlar çocukları arasında ve derin uykudalar. Biz kendimizi halkın hizmetçisi olarak gördüğümüz için, halka hizmet ettiğimiz için darağacının altındayız ve ben son saatlerimi vasiyetimi yazarak geçiriyorum. Eğer omuzlarımda büyük bir sorumluluk olmasaydı, ben de çocuklarımın arasında, derin uykuda olurdum. Oysa ben şu anda ölümünden sonra yapmanız gerekenler konusunda nasihatlerimi yazıyorum. Ve eminim ki eğer sizden biri benim sorumluluğumu almış olsaydı, şimdi o darağacı altında olacaktı. Allah'ın rızasını almak için, halkının hizmetkârı olan bir Kürt olarak, omuzlarımdaki sorumluluk gereği aşağıdaki nasihatleri ediyorum. Umud ederim ki, şu andan itibaren dersler çıkarır, nasihatlerime uyarsınız, Allah'ın yardımıyla düşmana karşı zafer kazanırsınız.
1- Allah'a, peygambere (Allah'ın selamı üstüne olsun) ve Allah'ın yanında olan her şeye inanın, iman edin, dini vecibeleri yerine getirmede güçlü olun.
2- Aranızdaki birlik ve uyumu koruyun, birbirinize kötülük yapmayın, özellikle sorumluluk ve hizmet alanında tamahkâr olmayın.
3- Düşmanın sizi aldatmaması için, eğitim seviyenizi yükseltin.
4- Düşmana özellikle Aceme inanmayın. Çünkü Acem birkaç açıdan sizin düşmanınızdır. Dininizin, ülkenizin, halkınızın düşmanıdır. Tarih ispat etmiştir ki Kürtler aleyhine sürekli bahane aramıştır. En küçük suçlarda dahi Kürtleri öldürüyorlar, Kürtlere karşı her türlü suçu işlemekten geri kalmıyorlar.
5- Bu dünyada, birkaç günlük ve önemsiz bir bir yaşam uğruna kendinizi düşmana satmayın, çünkü düşman düşmandır, düşmana güvenilmez.
6- Birbirinize, siyasi, maddi, manevi ve namus alanlarında ihanet etmeyin. Çünkü hain, Allah'ın, insanların huzurunda suçludur, ihanet döner haini vurur.
7- Eğer sizden birisi, ihanet etmeden işini yapıyorsa, kendisine yardımcı olun, kıskançlık ve tamah için kendisine karşı durmayın, ya da Allah göstermesin onun hakkında yabancıların ajanı olmayın.
8- Bu vasiyetimde cami, hastane ve okullar hakkında yazdıklarımın yerine getirilmesini talep edin, bunlardan yararlanın.
9- Diğer halklar gibi baskı ve zulümden kurtulmak için mücadele etmekten geri durmayın. Dünya malı önemli değildir. Eğer vatanınız varsa, özgür ve serbestseniz, o zaman her şeyiniz var demektir, malınız, mülkünüz, devletiniz, ülkeniz, saygınlığınız da olacaktır.
10- Allah'a olan can borcu dışında, kimseye borcum olduğunu zannetmiyorum. Ama eğer az ya da çok, borçlu olduğum birisi çıkarsa, ben geriye çok mal-mülk bıraktım, gidip varislerimden borcunu istesin.
Birbirinizi tutmadığınız müddetçe başarılı olamazsınız. Birbirinize zulüm etmeyin. Çünkü Allah zalimleri çok erken yok eder. Zulüm ortadan kalkacak, bu Allah'ın sözüdür, Allah zalimden intikam alır. Bu sözleri kulağınıza küpe edeceğinizi umud ediyorum. Allah sizi düşmanlarınız karşısında zafere ulaştırsın. Sadi'nin buyurduğu gibi:
Amacımız nasihatti, yaptık.
Sizi Allah'a havale ettik, gidiyoruz.
Halkının ve vatanının hizmetçisi Qazî MIHEMED"
biz ki dayanamayıp kelama başvurduk, susanlara bin selam olsun.. diye selam yollamış kişi. tabi ki de bu susanlar çekilen acıları duyanlardır. cehennemin dibindekileredir.
"Aşk!.. Aşk her şeydir. Aşk bir kızın, değeri elmaslarla ölçülemeyecek servetidir. Böyle bir aşk için her şeyini verecek, bile bile ölüme gidecek erkekler vardır. Ya seninkinin değeri nedir?"
şiiri bırakmadan evvel sıkı şairdi. sıkı serseriydi. meksika sınırını uzun zaman önce geçti. şerifin adamlarını cumaya gidiyorum diye kandırmıştı. peşinden kimse gitmedi. yada biliyorlardı sınırı geçeceğini sadece onu buralarda istemiyorlardı.
"Bir şehrin urgan satılan çarşıları kenevir
kandil geceleri bir şehrin buhur kokmuyorsa
yağmurdan sonra sokaklar ortadan kalkmıyorsa
o şehirden öcalmanın vakti gelmiş demektir
Duygular paketlenmiş, tecime elverişli
gövdede gökyüzünü kışkırtan şiir sahtedir
gazeteler tutuklamış dünya kelimesini
o dünyadan, o şiirden öcalmalı demektir
Ölüm gelir, ölüm duygusuna karşı saygısız
ve zekâ babacan tavrıyla tiksinti verir
söz yavan, kardeşlik şarkıları gayetle tıkız
öcalınmazsa çocuklar bile birden büyüyebilir
Yargı kesin: Acı duymak ruhun fiyakasıdır
kin, susturur insanı; adına çıdam denir
susulunca tutulan çetele simsiyahtır
o siyah öcalmakcasına gür ve bereketlidir
Vandal yürek! Görün ki alkışlanasın
ez bütün çiçekleri kendine canavar dedir
haksızlık et, haksız olduğun anlaşılsın
yaşamak bir sanrı değilse öcalınmak gerektir."
" bana öyle geliyor ki biz çocuk kalmış bir milletiz ve daha olayları ve dünyayı, mucizelere bağlı "myth"lere bağlı bir şekilde yorumluyoruz en ciddi biçimde. aklı başında bir batılının gülerek karşılayacağı ve bize ölesiye ciddi gelen bir şekilde. (...) öyle bir yarım yamalaklığımız var ki, bizim dramımız, trajedimiz, akıl almaz bir biçimde gelişiyor. ayrıca, bir trajedinin içinde olduğumuzun farkında bile değiliz. çok güzel yaşayıp gittiğimizi sanıyoruz. iktidardaki adamlar da, bu sanıyı bütün millet adına dile getiriyorlar. birkaç aydın dışında bunu anlayan yok gibi. o aydınlar da, sosyal bir takım sözler ediyorlar. psikolojik yönü boş kalıyor bu meselenin. insanlarımız, bu kötü yaşantıyı dile getirmenin, "muhalefet yapmak" olduğunu sanıyor bir bakıma. aslında bir yanlış anlama olduğu halde, anlaşıp gidiyorlar. bir "mış gibi yapmak" tutturmuşlar; arabalar yürüyor ya, ekmek yapılıyor ya, iyi kötü suyumuz geliyor ya.. mesele yok. bir taklit yapıyoruz ve batı'ya bile kabul ettirdiğimiz anlar oluyor. (bir futbol maçında yeniveriyoruz onları) ya çocuksu gururumuz! beğenilmezsek hemen alınıyoruz. batılılara iftiralar ederek kendimizi temize çıkarmak için didiniyoruz. iyi aile çocukları arasında, onlara çamur atan mahalle çocuğu gibiyiz..." böyle buyurmuştur üstad, yedi kasım bin dokuz yüz yetmişte. ahval bugünde budur.
bu dünyada kapitalden ve dahi sisteminden ne kadar çok uzaklaşmak istesem de o kadar çok içine giriyorum. canım çok sıkkın. modern ve yerleşik yaşam hiç bana göre değil. gideceğim. fakat sevecen ve vefadar yanıma lanet olsun ki bazı sevdiklerim var. onların bu dünyayı terk etmelerini bekliyorum. ardından çığlıklarla çılgınlıklarla gideğim.
ölümdür. Yani modern olmayan insanından en büyük problemi ölümdür ama modern çağda yaşayan bireyler modern teknolojiler sayesinde ölümle bu kadar iç içe geçmişken bir kaç tık daha uzağında veya yakınındadır ölüm. yaptıkları eylem çektikleri sıkıntı verdikleri acı uyudukları uyku işte bunlar hep ölümü unutmak içindir diye bildiriyorum.
Gesi bağlarında dolanıyor
Ve yitirdiklerimi, yitirmediklerimi,
Aranıyorum...
Çünkü insanlar arasında engel,
Yalnız dağlar değildir;
Bazı anılar, bazı ölülerle sağlar,
Göz önündekileri bile
Ayırabilir bizden.
Gesi Bağları, bazan Taksim
Bazan Limmat kıyıları,
Bazan Berlin veyâ başka şehir,
Olabilir...
Ben bugün beynimin Gesi bağlarında,
Bir tek selâmına göneniyorum;
Selâm geliyor arasıra Ölümden,
Senden bir ses geldiği yok
hüsrev hatemi...
Zamanı öldürecek meşkaleler buldum ardından hayatı eğlenceli kılacak oyunlar.Acılar çektim. Haziranda eylülde aralıkta. Ve dahi milenyumda. şiirler okudum. Şiir oldum. Şiir yazdım. Yaşım şimdi yirminin sonları. Gidecek yerim yok. Gidecek kimsem yok. Kendime sarkıntılık ediyorum. Bazı oyunlar oyunlar oynuyor bazı kimselerle konuşuyorum. Bu oyunların birisinde, Öleceğim. Bir kış günü. Bir yazdan kalma kış günü. Bir sevgilim var ve ona Diyorum ki ardımdan kitaplarımı ve müsvedde defterlerimi- ki kara olanı en mühimi- fatihe verirsin. Ağlıyor. Arkamdan böyle ağlayıp zırlama diyorum. Sonra neler diyorum. Karanlığa okunan ezanım diye iltifat ediyor, inananalım artık soğuk mevsimin başlangıcına diye teskin ediyorum. Ve tasvir ediyorum. Kar olmayacak. Hayır efendim bu şarkı tam ortasından bitecek. içimde kalacak yaşayamadığım ama bildiğin yaşamlar. Hazırlıksız yakalanacağım. Yağmurla düşler karışık yağdığından yada kanlar yeryüzüne sıçradığından, ölüler güzel kimseler özlenenler dirildiğinde ve ben öldüğümde ölülerle birlik olup geri geldiğimde. örgütleyeceğim ulan öte tarafı. dünyadaki bütün paltoları çalacağız. herkes inanaca soğuk mevsime. Akakiy Akakiyeviç ile çok büyük işler yapacağız. donduracağız dünya insanlarını..
öldükten sonra anlaşılan yazarlardan. kemikleri yok olmuştur. kendisi kitap olmuştur. şimdi açıp okuyoruzanlıyoruzhakveriyoruz.
ne diyelim bat dünya bat.
güzel insan. ve fakat güzellikler içinde yaşayamadı. öldürülmüştür. cinayeti örtülecektir. oradaki cinayet anını çeken onlarca kamera ve şahide karşılık örtülecektir. polisin üstüne doğru elinde silahıyla koşan onlarca mervi isabet etmesi gereken kişin koşuş hızıyla örtülecektir.
devlet suçludur. bu çoğrafyada devlet tüm cinayetleri dengeler adına örten bi sistemdir. kirli bir örgütlenme olan devletin halka karşı hesap vericiliği, halkın devlete karşı hesabı şeklinde getirildiğinden arada böyle hesap soran yürekli kişiler bu kanlı sistem tarafından yok edilmektedir.
söyleyin; roboski de suruç da soma da diyarbakır da ankara da yapılan katliamların sorumlusu bulundu mu? bunlar hakkında cezai işlem uygulanıyor mu.. hayır. klasik avutucu cümleler. bir iki kişiyi yakalamalar falanlar filanlar.
çünkü ya yalan söyleyen bir devlet var ya da beceriksiz. bence ikisi de. devlet bu ölümlerden katliamlardan besleniyor ve dahası bunlara sebep oluyor . açık. düşünme kabiliyeti biraz olan birisinin bunu görmeme gibi bi durumu olamaz. bunları kaç defa söylemek gerekiyor. kaç katliamın yapılması gerekiyor.
yazık oluyor bu ülkeye. göz göre göre uçuruma sürükleniliyor.
neyse tahir elçiye rahmet dileyelim. güzelliklerle karşılanır umarım.