finaller bitmiştir. yaz okulu başlamadan 10 günlük tatil yapılır. okulun duyurularının an ve an takip edildiği bu dönem burnunuzdan gelir. yaz okulu başlar. yaz okulunun ilk haftaları önemsenmez. hatta derslere bile girilmez. zaten hava da cehennem gibidir. vizelere günler kala sabahlanır. aynı gün 3 sınavınız vardır. vizeler biter, ama siz de bitmişsinizdir.. ki durun ! bahar dönemi bütleri başlar. 1 hafta boşluk bayramın ertesi günü ise yaz okulu finalleri başlayacaktır. tabi ki yine aynı gün. ve tabi ki ertesi gün güz bütleri.
kurtulamazsınız. çünkü arada bulduğunuz o bi kaç günde kurs bakmışsınızdır. hiç olmadı stajınız vardır. zaten eylül de gelmiştir.
iyi bi fenerbahçeli olabilir, hele ki 3 temmuz sürecinden beri takımı ayakta tutmuştur,canı sağolsundur ama teknik direktör olmak bambaşka bir şey ! adamda hırs yok. golden sonra hooop çekiliyoruz. ha zaten orta saha hak getire. yahu, sen finansör değilsin, teknik direktörsün, yönetime isim vereceksin. alın diyeceksin. gerisine karışmayacaksın. * bu şartlarda şampiyonluk hayal gibi.
ha ama fatihle kupayı kaldırmaktansa, aykutla küme düşmeyi yine de yeğlerim.
" Narkissosun, kendi güzelliğini her gün bir gölün sularında seyretmeye giden bu yakışıklı delikanlının efsanesini biliyordu Simyacı. Bu delikanlı kendi görüntüsüne öylesine vurgunmuş ki, günün birinde göle düşüp boğulmuş. Onun göle düşüp boğulduğu yerde de bir çiçek açmış, bu çiçeğe nergis adı verilmiş.
Ama kendi yazdığı öyküyü böyle bitirmiyordu Oscar Wilde.
Tatlı su gölünün kıyısına gelen orman tanrıçaları Oreasların, gölü bir acı gözyaşı kavanozuna dönüşmüş olarak bulduklarını yazıyordu Oscar Wilde.
-Neden ağlıyorsun? diye sormuş Oreaslar.
-Narkissos için ağlıyorum, diye yanıtlamış göl.
-Ne var bunda şaşılacak, demiş bunun üzerine orman tanrıçaları. Bizler ormanlarda boşu boşuna onun peşinde dolaşır dururduk, ama onun güzelliğini yalnızca sen görebilirdin yakından.
-Narkissos yakışıklı bir genç miydi? diye sormuş göl.
-Bunu senden daha iyi kim bilebilir ki? diye karşılık vermiş iyice şaşıran Oreaslar. Her gün senin kıyılarına gelip sularına bakıyordu!
Göl bir süre sessiz kalmış.Sonra şöyle konuşmuş:
-Narkissos için ağlıyorum, ama onun yakışıklı olduğunu hiç farketmemiştim ben.
Narkissos için ağlıyorum, çünkü sularıma eğildiği zaman, gözlerinin derinliklerinde kendi güzelliğimin yansımasını görebiliyordum.."
giderken arkamdan bunu çalın dediğim parçadır. uyku da bi nevi ayrılık değil mi ? birlikte uyumalar yalan.
bob dylan - one more cup of coffee http://fizy.com/#s/1a0mi0
insanların sevgilisi oluyor, onu eskitiyor. bir de şehirler arası yolculuklara çıkıp, denkleşiyorlar.
paralel evren diye bişi var. yoksa benim bi açıklamam olamaz. *
"Gitsin bekler mi kalpsiz
Başkalarını sevsin o
Gülsün zamansız yersiz
Ben olmasam da gezsin o, tozsun o, gamsız o
Dersini almaz arsız o, yüzsüz o, mutlu o !"
bu parçayı her dinlediğimde aklıma gelen şahıstır. sağolsun, çok güldürüyor beni.
hoş, bazen doğru tespitleri de olmuyor değil. ama ne demişler bozuk saat bile.. her neyse,
"yatağını özler dayanamaz döner o
aşk gözünü bürür sonra yürür o
belki bir rüzgar götürebilir onu olsun düşer o"
hangi yatak, hangi aşk, hangi rüzgar olduğu anlaşılmıştır sanırım. *
o rüzgar bi gün tersten eser. elbet eser.
' biçimsiz ve bozulmuş bir bedenin bekçisi olan bir insan için, yani benim için, saygınlık nedir? ben, hayatı, özgürlüğü seven çoğu insan gibi, yaşamanın bir hak olduğuna, ama bir mecburiyet olmadığına inanıyorum.' ramon sampedro
bişiler yanlış olmalı, ciddiyim.
sevgilim değil, sevdiğimsin bi kere.
hem biz muhakkak ki tanıştık seninle.
ben muhakkak ki seviyordum seni.
sen de hastaydın bana.
hastalanınca naz yapmaya da bayılırdın.
gökyüzü, mazoşist yağmur çorbası tarifi veriyordu hatırla.
açtık, açıktaydık, ıslaktık. biz seninle mutsuz ama bahtiyardık.
edit: ayarlasam bu kadar olmaz. sadece 5 dakikamı aldı bunu yazmak ama 5yüz yıldır aynı fikirdeyim.
500. entryle gelen tatlı hüzünlü tesadüf.
einstein'e selam çakalım; god doesn't play dice begonunoktasi.