kitaplar arasında gezerken hepsine eliniz gidiyor mu? tabi ki gitmiyor. elinizin gittiği kitaplar sizi çağırdığı için onlara uzanıyorsunuz. sizi seçeni de alıyorsunuz.
bazı insanlar neden kitap okumaz. çünkü nasıl bir çöp olduklarını kitaplar bizden iyi bildikleri için onları çağırmaz.
Sabahattin ali' nin Kuyucaklı yusuf isimli romanından çok beğendiğim kısa bir bölüm (m.e.b 'in yüz temel eseri içinde yer alır)
Kapalı büyüyen ve bu şekilde bütün tabii arzu ve ihtiyaçlarını içinde hapsetmeye mecbur olan genç kız, gayet tabii olarak, sinirli ve manen bozuk bir mahluktu. Anası onu gezmeye götürürken bir saat saçlarını düzeltmeye uğraştığı halde, ne anasının, ne babasının aklına bu kafanın içi ile de bir parça meşgul olmak düşüncesi gelmemişti. Onlar işportaya konan bir elma gibi onu süsleyip temizlemişler, parlatmışlar, sonra yağlı bir müşteriye okutmuşlardı. Kız yetiştirmekten de gaye bu değil miydi?
Hakikaten, gece saat on ikiye kadar tavla ve çene attıktan sonra ciddi bir tavır alarak eve gelen ve yatakta beyaz, tombul bir vücut arayan birçok kocalar için bu çeşit karılar birebirdi. Fakat Salahattin Bey gibi aklınca «bir aile yuvası kurmak!» isteyenler, işlerin bu şekli alıverdiğini, çok gafillik ettiklerini görünce büyük bir hayal kırıklığına uğruyorlardı.
Salahattin Bey neler yapmamıştı! Eline geçirebil diği ve Şahindenin anlayacağını tahmin ettiği kitapları getirir, onun fikrini yükseltmek isterdi. Fakat bunun ilk tezahürleri, karısının manasız ve lüzumsuz yerlerde lügat kullanması olurdu, Salahattin bunları düzeltmek istedi mi, karısının «gururu» yaralanır ve derhal kızılca kıyamet kopardı.
fenerbahçe ye 15.108 akhisarspor' a 7.422 bilet verilmiştir. kupa finalinde her iki takıma da eşit sayıda bilet verilmesi gerekir. bu dünyanın her yerinde böyledir. fenerbahçe' nin akhisarspor' dan daha çok taraftarı olması bunu değiştirmemeli. çünkü hak ve adalet bunu gerektirir. https://galeri.uludagsozluk.com/r/1676405/+
biz çocukken garibanlıktan giyerdik ve utanırdık. şimdi moda diye giyiyorlar. hele ki dar kesim pantolonun içinde nasıl rahat ediyorlar aklım almıyor. hepsini geçtim babet çorap ne arkadaş. cinsiyetçiliğe karşıyım ama kadına ve erkeğe yakışan ve yakışmayan şeyler vardır. yapmayın beyler inanın ki komik görünüyorsunuz.
Scott Lynch' in centilmen piç serisi üçüncü kitabı.
Hırsızların en yeteneklisi, dolandırıcıların en eli çabuğu Locke ve yol arkadaşı Jean, hayatlarının en büyük soygununu yapacakları liman şehri Tal Verrar'dan canlarını zor kurtarmıştır. Artık akıllarında tek bir şeyle yola çıkarlar: Locke'un vücudunda gezinen ölümcül zehre çare bulmak. Umutlarının tükenmeye başladığı sırada pek de haz etmedikleri Bağlıbüyücülerden bir teklif gelir.
Büyücüler şehri Karthain'de yapılacak seçimlere hile karıştırmaları istenen Centilmen Piçler'in karşısında ise aynı amacı güden, Lamora'yla düzenbazlık ve üçkâğıtçılıkta baş edebilecek yegâne kişi vardır; Locke'un yıllar önce ilk görüşte kalbini kaptırdığı, aklından bir an olsun çıkaramadığı Sabetha…
iki sahtekâr sayesinde hiç olmadığı kadar dürüstlükten uzaklaşacak olan seçimler… Bağlıbüyücülerin yaptığı planlar içindeki planlar… Sabetha'ya karşı koyamayacak kadar ona tutkun bir Locke
gülten akın' ın '' ilk yaz '' isimli şiirinden bir parça. şiirin kendisi de güzeldir. ama bu kısmı çok şey anlatır insanlara. yani anlayabilenlere.
ilk yaz
Ah, kimselerin vakti yok
Durup ince şeyleri anlamaya
Kalın fırçalarını kullanarak geçiyorlar
Evler çocuklar mezarlar çizerek dünyaya
Yitenler olduğu görülüyor bir türküyü açtılar mı
Bakıp kapatıyorlar
Geceye giriyor türküler ve ince şeyler
"Memelerinde biraz irin, biraz balık ve biraz gözyaşı
Bir dev oluyorsun deniz deniz deniz
sisin dere ağızlarından sokulup akşamları
Fındıklarımızı basıyor
Neyleriz kararan tomurcukları
Çocuklarımıza yalvarıyoruz: Aç durun biraz
Tecimenlere yalvarıyoruz:
Bir "Hotel" bir gizli evlenme az çiziniz
Bir banka az çiziniz bir yalvarma
Bizden size ve sizden dışardakilere
Ah, kimselerin vakti yok
Durup ince şeyleri anlamaya
Baba evleri, ilk kez girilen ırmağa dönüş
Toprağa tutku, kendinden dolayı
Kulaklarımızı tıkıyoruz: Para para para
Kulaklarımızı açıyoruz: Kavga kavga kavga
Sorar belki biri: Kavga ama neden kavga
Komşumuza sonsuz balta, karımıza yumruklar içinde
-Bilmiyoruz neden kavga.
Sonra kasabanın cezaevinde
Silgimizi göz önüne yerleştiriyoruz
Günlerimiz iterek genişletiyoruz
Yer açıyoruz karılarımızı düşünmeye
Bizsiz geçen menevşeyi düşünmeye
Durup ince şeyleri anlatmaya
Kimselerin vakti olmasa da
Okulların kadın öğretmencikleri
Tatil günlerini çoğaltsalar da
Kutsal nemiz varsa onun adına
Gözlerimiz için bağlar dokusalar da
Birikimler ve çizgiler gitgide gitgide
Açmaya ilkyaz çiçekleri
Bir gün birileri öte geçelerden
Islık çalar yanıt veririz