ulus tarafında uygun oteller var ama fuhuş için de kullanılıyor rahat edemeyebilirsiniz. sıhhıye tarafında ki otellerin fiyatları oradan biraz yüksektir.
liseye giderken okul çıkışı kızlı erkekli parkta oturuyorduk. sonra evlere gitmek için ayrıldık. ben iki kız arkadaşla yürümeye başladım. yolumuz üstünde pastane vardı oturalım mı bişeyler yer içeriz dediler. cebimde her zaman ki gibi beş kuruş para yoktu. dedim siz oturun benim ev de işim var. ısrar ettiler ama durmadım tabi yürüyerek eve gittim. 16-17 yıldır aklımda kalmış bir anıdır.
nedense 80-90-00 li yıllardan sonra çıkan yazarları okuyamıyorum. yabancı yazarları saymazsak okuduklarımın geneli cumhuriyet dönemi türk edebiyatı. bu adamın hiç bir kitabını okumadım, merakta etmedim açıkçası.
kitaplar arasında gezerken hepsine eliniz gidiyor mu? tabi ki gitmiyor. elinizin gittiği kitaplar sizi çağırdığı için onlara uzanıyorsunuz. sizi seçeni de alıyorsunuz.
bazı insanlar neden kitap okumaz. çünkü nasıl bir çöp olduklarını kitaplar bizden iyi bildikleri için onları çağırmaz.
nedendir bilmem ama internetten kitap alışverişi yapmayı sevmiyorum. illa o kitabı alıp kurcalamam lazım, sanki ben kitabı değil de kitap beni seçiyor gibi.
aşk bir satranç olayı değil arkadaşlar. mantığı da yok açıkçası şöyle şöyle olursa aşık olurum yok böyle olursa olmam demeyin. en imkansız insana en imkansız zaman da aşık olabilirsiniz. ya da en olur dediğinize sonradan bakmayabilirsiniz. insanları gözümüzde çok büyüttüğümüzde oluşuyor aşk denen meret.
20 li yaşlarımın başında aşkı dibine kadar yaşamıştım karşılığı yoktu ve saçlarımın yarısı üzüntüden döküldü, avuç avuç elime geliyordu. yemek yiyemiyordum öğürme hissi geliyordu, garip bir olaydı kısacası. sonralardan geçti bir hastalık gibiydi diyebilirim. çünkü malum şahsı gördüm ve eskisi gibi hissetmediğimi fark ettim. sonradan bikaç kere daha denk geldik ve anladım ki kimse unutulmaz değil. zaman en güzel ilaç ve unutmak en büyük nimettir.
bir ilişkinin temeli sevgi ve saygıdır bence. bunlar varsa ömürlüktür. aşk heyecanlanmaktır ve her heyecanın bir alışma ya da geçme dönemi olur.
fen lisesine göndermişlerdi. öğrencilerin hepsinin gözünden ateş fışkırıyordu. normal lise ve ortalama bir üniversite mezunu olarak bu kadar IQ su yüksek ortamda hiç bulunmamıştım. branşım olmamasına rağmen kimya hocası ile derse girdim. öğretmen yaprak testi dağıtması için bir öğrenciye verdi çocuklar da bizi yoklayacak ya, yeni hocalarımıza da vereyim diye sordu. öğretmen de onlardan tabi ''olur'' dedi. en son lise de kimya dersi görmüşüm çocuk gelip soru için başıma dikilse rezil olacağım. yanıma geldi dedim ki ben o işleri çok eskiden hallettim bak burdayım boşuna bırakma sen çöz.
sonraki ders okulda ortak matematik sınavı varmış. bizi de gözetmen olarak çocukların başına koydular. hayatımda ilk defa bir sınıftaki tüm öğrencilerin kafalarını hiç kaldırmadan matematik çözdüğünü gördüm. biz kopya alabilmek için sağı solu keserdik.
gün geldi devran döndü öğretmen oldum. işimi severek yapıyorum. zamanında çakallık yapmış bir öğrenci olarak, öğrencilerim bana çakallıklarını yutturamıyor.
hepsini seviyorum ve ülkemiz için vatansever güzel gençler yetiştirmeye devam.
Sabahattin ali' nin Kuyucaklı yusuf isimli romanından çok beğendiğim kısa bir bölüm (m.e.b 'in yüz temel eseri içinde yer alır)
Kapalı büyüyen ve bu şekilde bütün tabii arzu ve ihtiyaçlarını içinde hapsetmeye mecbur olan genç kız, gayet tabii olarak, sinirli ve manen bozuk bir mahluktu. Anası onu gezmeye götürürken bir saat saçlarını düzeltmeye uğraştığı halde, ne anasının, ne babasının aklına bu kafanın içi ile de bir parça meşgul olmak düşüncesi gelmemişti. Onlar işportaya konan bir elma gibi onu süsleyip temizlemişler, parlatmışlar, sonra yağlı bir müşteriye okutmuşlardı. Kız yetiştirmekten de gaye bu değil miydi?
Hakikaten, gece saat on ikiye kadar tavla ve çene attıktan sonra ciddi bir tavır alarak eve gelen ve yatakta beyaz, tombul bir vücut arayan birçok kocalar için bu çeşit karılar birebirdi. Fakat Salahattin Bey gibi aklınca «bir aile yuvası kurmak!» isteyenler, işlerin bu şekli alıverdiğini, çok gafillik ettiklerini görünce büyük bir hayal kırıklığına uğruyorlardı.
Salahattin Bey neler yapmamıştı! Eline geçirebil diği ve Şahindenin anlayacağını tahmin ettiği kitapları getirir, onun fikrini yükseltmek isterdi. Fakat bunun ilk tezahürleri, karısının manasız ve lüzumsuz yerlerde lügat kullanması olurdu, Salahattin bunları düzeltmek istedi mi, karısının «gururu» yaralanır ve derhal kızılca kıyamet kopardı.
hayatta her zaman birilerinin yönlendirdiği, tek başına karar alamamış hep yanında birine ihtiyaç duymuş kızdır. erkek arkadaşı, ailesi ya da tanıdıklarından herhangi biri yanında olmazsa karar alamaz. fikir üretme konusunda zayıftır.
ben bir erkek olarak böyle bir kız arkadaş istemem. haklı olduğu yerde ya da güzel bir fikri olduğunda sonuna kadar arkasında durabilmeli. çocuklarımıza anne olacak kadın, kendi fikirleri düşünceleri olabilen, güçlü bir kadın olmalı.
edit : eksileyenler, umarım öyle bir kadınla evlenirsiniz.
Eski Yunan uygarlığında siteler (kentler) oluşturulmuş ve toplum düzeni belli kurallarla sağlanmış, bu kurallara uymayanlar, bozgunculuk çıkaranlar ya sitelerden atılmış ya da nehirlerde boğulmuş. olaya hümanist bakılması bence de sağlıklı değil. suçu alışkanlık haline getiren insan iflah olmaz ve topluma zarardan başka hiç bir şey vermez.
ben 6 yaşında iken dağılmış devlet. ilkokuldayken okullara yeni haritalar dağıtıyorlardı. harita da yugoslavya da vardı, sonra o da tarih oldu. zaman su misali.