rahat olmadığı, yürümenin zor olduğu falan söylenir ama bence gayet rahat bir ayakkabı türü. sürekli topuklu ayakkabı giymem ama giydiğimde de zorlanmıyorum yani.
tuhaf gerçekten.
gerçi kendimi bildim bileli parmak ucuna basarak yürüyen biriyim. belki de bununla ilgilidir.
10 saat falandır ama o da full uyuma değil. misal 6-7 saat uyudum, sonra uyandım. baktım ki yapacak bir şey yok yine uyurum. yalnız 15 saat uyuyan insanlar var ya, cidden şaşırıyorum. ben o kadar zaman yatakta bile duramam. ehehe.
bazen aklıma beni içten içe kıskanan insanlar geliyor ve vay aq diyorum.
o kadar ciddiye almadığım konular ki tuhaf geliyor.
bu tarz insanların kafalarının içinde neler dönüyor cidden merak ediyorum. düşünce süreçleri nasıl işliyor acaba... neden böyle oldukları az çok belli ama nasıl işlediği biraz muamma ve çok ilgi çekici.
boy ve kilo ile alakalı olduğunu sanmıyorum.
uzun boylu ve zayıfım ama tipim minyon. küçük gösteriyorum. kilo alsam bile yüzümün küçük göstereceğine eminim.
genetik bir durum. misal annem de 40 yaş üstü ama net 10 yaş genç gösteriyor. ehehe. ilerde ekmeğini yiyeceğim umarım.
şehir hayatı tabii ki.
köy hayatının tek bir avantajı bile yok bence. köyde hiç yaşamadım. yaşamak gibi bir niyetim de yok.
ha tatil köyü falan diyorsanız ayda yılda bir kısa süreliğine gidilebilir.
hayır, buradakiler köy hayatını ne sanıyor gerçekten çok merak ediyorum. ehehe.
evet evet, oralarda her şey güllük gülistanlık. her daim sevgi kazanıyor. sobanın etrafında toplanıp kestane, meyve yenip masallar anlatılıyor her gün. ahaha. çok güldüm be.
neyse, detaylı mantıklı açıklamalar yapamayacağım.
tek amacınızın bir insanı mutlu etmek olduğuna tabii ki inandım şu an. ehehe. hayır, yavşamasan bile birini mutlu etmek istemen bile özünde kendini mutlu etmek için yaptığın bir şey. resmen kullanılıyoruz. biz de sizi ego tatmini için kullansak çok mu? hı hım en melek sizsiniz.
birtakım komiklikler, şakalar.
sevdiğim biriyse lüzumsuz değildir.
sevmediğim biri ise neden takip edeyim? hadi takip ettim neden bu tarz yerlerde söveyim?
ne kadar da iğrençsiniz...
şu an herkesten iğreniyorum. evet.
bu tarz toplumsal konularda yararcılık ilkesini savunmuşumdur hep. eğer kültür, gelenek denilen şeyler yarar sağlamıyorsa hepsinin kökünü kurutmakta şahsen bir sakınca görmüyorum.
geçmiş yarar sağlandığı sürece değerlidir neticede. her şey bu kadar aptalca olmak zorunda mı merak ediyorum.
genel olarak insanlar umrumda değil.
en fazla bu salak der geçerim. tamam bazen alay ediyor olabilirim de ama bu tam olarak sevmediğimden değil. alay etmek benim için bir yaşam biçimi. anlayamazsınız. ehehe.
ha birini gerçekten sevmiyorsam-ki henüz yaşadığım bir durum değil-kesinlikle belli ederim.