Bazen hiçkimsem yok gibi hissediyorum. Kimsem yok ve ben kimse için önemli değilim. Bir rahatlama geliyor valla ne yalan söyleyeyim. Kaybedecek bir şeyim yokmuş gibi hissediyorum. Çok sevildim ben ve bu beni bir korkak yaptı. Mutlu oldukça korktum yaşamaktan. Sevildikçe korktum fazlasını istemekten. Hayalim de yok hevesim de. Her şeyim vardı çünkü. Şimdi korka korka kaybetmekten. Kendimi kaybettim. Sevildiğim kadar varım artık ve mutluluktan başka derdim yok. Bu iğrenç bir hayat. iğrenççe bencil. Boş ve anlamsız. Ev kedisi gibi yaşıyorum. Parçalanmış bir aslan taşıyorum içimde. Sevile sevile evcilleşmiş tırnaklarından vaz geçmiş bir aslan. içimde bir yerlerde uzaktan gelen bir kükreme sesi var. O sese ulaşmak için çıkıp gitmem lazım bu kaloriferli daireden. Ama ben o sesi susturmak için gır gır gırlıyorum. Ev kedisi gibi yaşıyorum.
Göremiyoruz o zaman yoktur demek yetersizdir. Ama yokluğunu ispat edemiyorsun demek ki vardır demek çok daha yetersizdir. Bir şeyin varlığını ancak o şeyin kendisiyle veya izleriyle ispatlarsın ,ki inançta ispata gerek yoktur, zaten yokluğun ispatlanması diye bir şey de yoktur. Ateistlerin tanrının yokluğunu ispatlamaları gereği de yoktur çünkü ortaya bir sav koyan onlar değildir.
Leblebiler kalır tabakta kimse yemez, üç beş gün sonra birisi ya yokluktan ya da dalgınlıktan kalan leblebiyi ağzına atar ya işte o bayat leblebi tatsızlığındayım.
6. sınıfta öğretmenimizin tüm sınıfa okuttuğu kitap. çok net hatırlıyorum bu soru üzerine düşündüğümü.
“yemek, su ve havayla yaşar işte, ne saçma soru?” diye düşünmüştüm. hatta, “başka bir şey mi söylemek istemiş acaba?” diye düşündüğümü, ama başka bir sonuca varamadığımı dahi hatırlıyorum.
zaten insanın ne ile yaşadığını söylemeden de bitmişti kitap.
şimdi, o senelerdeki kafamın güzelliğine özeniyorum. artık insan ne ile yaşar, bilemiyorum.
virgil bir sahnede diyor ki, orijinal bir eserin taklidini yapan kişi duygularına yenik düşer ve orijinalden kopmak pahasına da olsa kendisine ait bir iz katar esere. bence claire için de prag’daki o kafe (night and day) sahtenin içindeki orijinal parçaydı, claire’in imzasıydı.
iki gün boyunca size mesaj atmamış demektir. Bunun bir sürü nedeni olabilir. insan pasif davranışlarda anlam aramak yerine aktif davranışlara odaklanmalıdır. Yoksa kendisini durmadan yanıltır. Nasıl muamele gördüyse kendisine ne söylendiyse ona odaklanmalı ve görünenin altında başka bir şey aramamalı.
Herkes tanrı var mı diye düşünür ama çoğu insan şeytan var mı diye düşünmez. Yıllarca tanrı var mı diye düşündükten sonra bir gün bu soruyu sordum kendime şeytan var mı? Varsa neden var? O an anladım ki şeytanın varlığı en çok tanrının işine yarıyor. Çünkü kötü insanları tanrı kötü yaratmadı; şeytan onları kötülüğe yöneltti. Kötü insanların yaptıklarına tanrı değil şeytan neden oldu. Dünyadaki kötülükten tanrı değil şeytan sorumlu. Yani hem iyiliğin hem de bunca kötülüğün olduğu dünyada bir şeytana en çok tanrı ihtiyaç duyabilir çünkü şeytan yoksa tanrı mutlak iyi değildir.
Dünyada çok fazla kötülük var ve bir günah keçisine de ihtiyaç var tabi. insanlık ve tanrı iyi kalabilsin diye.
Tanım: iyi bir tanrı tarafından yaratıldığına inanılan ama aslında gerçek kötünün maskesi.
Amacı gerçekten bizi sınamak olsaydı insan sayısı kadar evren yaratıp her insanın başına en küçüğünden en büyüğüne dış görünüşten sağlık sorunlarına kadar aynı olayların ve durumların gelmesini sağlayıp ona göre yargılaması gereken ama zaten hayatlarımızı şekillendiren şeylerin neredeyse tamamamının genetik ve yetiştirilme vs. Olduğunu düşünürsek tüm bunların boşa olduğunu da bilmesi gereken ve aslında biz insanları zerre umursamayan varlıktır. Belki de yokluk.
Evet hayatı kaçırıyoruz. Ama ne bileyim çok da bir şey kaçırmıyoruz sanki be. Dünyanın çoğu aç, susuz, sevgisiz ve mutsuz. Hayat diye bize anlatılan şey aslında hayal hayat ise tam da yaşadığımız şey işte amaçsız, gereksiz,kötü...
Kesinlikle kasıntı (şiir, seninle bir şey konuşabilir miyim, veya direkt iltifat) olmayan ve niyetinizi tam anlamıyla belli etmeyen bir mesaj olmalıdır.
ikinizin de konuşabileceği bir konuda muhabbet açmaya çalışın ve onun kafasında “neden benimle konuşmaya çalışıyor acaba niyeti ne?” soruları dönsün. Bu soruları cevaplandırmak istediği için sizi ve mesajlarınızı düşünürken bulacaktır kendisini.
Çünkü kadınlar soru işaretlerinden hoşlanmazlar ama onları çözmeye çalışmak da bulmaca çözmek gibi hoşlarına gider. Bunu çözmeye çalışırken de sizinle konuşmayı devam ettirmek ve yazdıklarınızdan minik anlamlar çıkartmaya çalışacaktır; tıpkı karşısındakinden hoşlanan birisi gibi...
ruh ikizi ve ruh eşi farklı şeylerdir.
iki insan çok fazla benziyorsa birbirlerinin ruh ikizidirler. bu akraba, eş, dost olabilir.
ancak iki insan ,biri diğerine benzesin ya da benzemesin, beraber olamadıklarında tam hissedemiyorlarsa işte onlar birbirlerinin ruh eşidirler.
bir şeye benzetmem gerekirse eğer özgürlüğü, bitter çikolataya benzetirim. biraz acıdır özgürlük, başına gelen birçok şeyden sen sorumlusun demektir ve özgürlük, pişmanlığa gebedir. bence bu yüzden sınırlarız biz insanlar kendimizi din ile ahlak ile veya hayatımızda doğru olarak adlandırdığımız her ne ise onun ile. pişman olmamak için “doğru olan buydu.” diyebilmek için.
müşteri memnuniyetini denenecek ürünleri bedava göndererek gayet efektif bir şekilde ölçmeyi amaç edinen oluşumdur. insanları kobay olarak kullanacaklarını öne sürenler olsa da gönderilen ürünler zaten piyasaya sürülmüş olan ve bilinen ürünlerdir, daha çok deneme ürünleriyle marka reklamı ve geri bildirim ile bilgi alımı amaçlanmaktadır.
sırasıyla dinleme, okuma, yazma ve konuşma bölümlerinden oluşan ingilizce yeterlilik sınavıdır. makaleler gözünüze korkutucu gelse de ielts sınavında sık kullanılan kelimeleri bulur çalışırsanız metinleri anlama oranınızın ne kadar artacağını görebilirsiniz. kaynak olarak daha önce bahsedildiği üzere ielts-simon kullanılabilir faydası da görülür.
Bir olay veya duruma düzenli, devamlı ve belirli bir biçimde tepki göstermektir.
eğer hoşunuza gitmeyen bir olay olduğunda ilk gün yeri göğü inletirken ikinci gün televizyon izlerseniz verdiğiniz tepki, tepki olarak kalır; ancak olaydan itibaren her gün saat 21.00 ile 21.10 arası düzenli olarak insanların da merak edeceği şekilde tepki verirseniz işte o zaman tepkiniz dikkat çeken, merak uyandıran bir protesto olacaktır.
örneğin her gün 22.00 ile 22.15 arası balkonlarında tabak çanak çalan mahalle "sakinlerim" bu protestoyla üçüncü günün sonunda dertlerinin ne olduğunu çılgınlar gibi merak etmeme neden olmuşlardır.
halk dilinde psikopati olarak bilinen kişilik bozukluğudur.
"psikopat" denildiğinde akla genelde cani suçlar işleyen cani insanlar gelse de bu kişilik bozukluğuna sahip insanların sadece küçük bir kısmı hapse girecek derecede suçlar işlemektedirler. daha büyük çoğunluk ise çevremizdedir. o yüzden hiç aklınıza gelmese dahi sizi psikolojik olarak aşırı yoran ve kendinizi değersiz hissetmenize neden olan kişi bir psikopat olabilir.