mevzu bahis dünyada var olan 7 milyar küsür insan..
hepimizin amacı aynı değil mi?
hepimiz iyi bir hayat sürmek için yaşamıyor muyuz?
bizi biz yapan değerleri bizden almalarına neden göz yumuyoruz?
farklı inanıyor olabiliriz,
farklı düşünüyor olabiliriz,
farklı olduğumuzu da düşünüyor olabiliriz.
neden sürekli birilerini ezme, üstün görme duygularına kapılırız?
neden saygı göstermiyoruz?
bu benliğimizi nasıl yitirdik, nasıl bu kadar acımasız ve vicdansız olabiliyoruz?
basit haz ve tutkular uğruna birbirimizi kırmamız niye?
tamam, herkes iyi anlaşmak zorunda değil.
herkes iyi anlaşmamak zorunda da değil.
neden ayrılıyoruz?
neden bölünmek istiyoruz?
birlik olsak, samimiyeti/bağlılığı arttırsak,
daha fazla üz(ül)mek yerine daha fazla mutlu edip, daha fazla mutlu olsak,
yardıma ihtiyacı olanın yardımına hep beraber koşsak,
kısacası dostlar; ben değil de "biz" olsak...
çok mu şey istiyoruz?
bunları gerçekleştirmemiz çok mu zor?
yapıcı olmak yerine, bölücü olmak daha mı doğru?
açıkçası, ben anlam veremiyorum.
nasıl bu kadar duyarsız davranıyoruz aklım almıyor.
sığamıyorum kendime...
bir yerden başlamak gerekiyorsa neden başlamıyoruz?
insanlık bu kadar mı değersiz, bu kadar mı kahpe dünya...
(bkz: the prestige)
(bkz: the shutter island)
(bkz: memento)
(bkz: coherence)
(bkz: predestination)
(bkz: triangle)
(bkz: primer)
ile başlayan ve filmin sonunda insanın beyninden alev çıkmasını sağlayan cinste devam ediyor. film sonunda hayata bile küsüldüğü oluyor. paradokslar içerisinde yüzerek devam ediyorum. senaristlerdeki zekaya da hayranım.