''nazilli'' diye yazılıp ''naazilli'' diye okunan yer.vantilatörün karşısına otursanız sırtınızın leş gibi terleyeceği yer. ''ulan madem terleyeceğim oturduğum yerden terlemeyeyim bari'' diyerek sokağa çıktığımı hatırlıyorum. sıcaktır yani. insanı da sıcaktır ama öyle söylendiği kadar değil. hele köylerine gidin, yaşlı teyzelerden görün sıcaklığı. yahu zaten o kadar hızlı konuşuyorlar ki anana avradına sövse sen anlamayıp ''ana deyzemle sohbet ediyoz ehe'' dersin. öyle bir şehir. çok da sıcaktır.
bu memleketin hiç mi güzel yanı yok birader dersen, var kardeşim. senede 5, 6 ay geçireceksen güzel. 40 yaşını geçtiysen güzel. kulakların sağırsa güzel zira metrekare başına 3 tane kuba motor düşüyor. ayrıca çok sıcak.
şaka maka genel değerlendirmede ''ulan bu güzelliği nerede bulacaksın başka'' diyebileceğim şeyer de var. bir kere tepelerden manzarası çok güzeldir. tepeyi geçtim 5 katlı bir apartmanın çatısından bile ''vay anasını'' dedirtecek manzaralar çıkabılır çünkü nazilli ovadır (bkz: nazilli ovası). gerçi güzel manzara nedir amk, hangi insan ''aa buraların manzaraları güzelmiş'' deyip taşınır bir yere bilemedim. neyse, meyvesi sebzesi çok güzeldir. bunu ömrünü nazilli'de geçirenler belki pek anlayamaz ama istanbullular bir ay kalsa kendini kaybeder herhalde. yani sadece kendi çevresinde yetişenler değil, fizan'dan gelen ot bok bile tatlı oluyor ben çözemedim. söylemeden geçemeyeceğim sıcaklık değerleri de yüksek bir memlekettir.
insanlarına gelelim, insanları galesizdir. hani duyarsınız ya ''hacı x şehirde üniversite okudum, kız arkadaşımla yolda yan yana yürüyemezdik'' falan, ha işte burada öyle bir şey yok. yani kahvede otururken yaşlı amcaların ''sevişin aslanlarım'' diye sırtınızı sıvazlamasını da beklemeyin de, sallamazlar işte. dindar olanı da kendine dindardır. bu açıdan diyebiliriz ki nazilli türkiye'nin en seküler yerlerinden biridir. tabi bunu söylerken şehir merkezinin yapısını göz önünde bulundurduğumu belirteyim. bilen bilir, kurudere, yeşilyurt gibi leş mahallelerde ya da yıldıztepe gibi yerlerde bu kadar rahat olamazsınız. çünkü hava sıcaktır *.
kızlar. kızları güzeldir aslında ama çoğu yeterince bakımlı değildir. tabi bu yavaş yavaş değişiyor, özellikle memlekete ünililer girdikçe çıta yükseldi. öyle olunca kızlar da kendine bakmaları gerektiğini anladı. karakter olarak ise sağlam kız bulmak zor. karakteri sağlam olan da zaten erkeklerle fazla iletişim kurmayan, ev tipi kızlar. belki de sıcaktan dışarı çıkmayacak kadar akıllıdırlar bilemiyorum ehe.
iş imkanlarına gelince, iş ne vardır ne yok. ''her işte çalışırım'' diyen aç kalmaz ama rahat yaşam herkesin elde edebileceği bir şey değil. yani üç çocuklu bir ailenin geçim sıkıntısı çekmesi nazilli'de normaldir, türkiye'nin geri kalanında olduğu gibi. bilemiyorum,acaba bunda mevsim normallerinin üzerinde seyreden sıcaklıkların etkisi ne kadardır?
her şeye rağmen seviyorum. insan doğup büyüdüğü sokakları görünce heyecanlanıyor, oralara bağlandığını anlıyor. çevre köylerden birine gidip döndüğümde bile istemsizce mutlu olurum ben. ah bir de sıcaklar olmasa
her canlının tek bir ortak amacı vardır, üremek. yaşamak ise çoğalmaya giden yolda bir araçtır. koyun, keçi, at gibi hayvanlar yabani ve evcil olarak ayrılır. kedi, köpek, muhabbet kuşu gibi hayvanlar için de aynısı geçerlidir. buraya kadar tamamız.
insanlar da memeli bir hayvan olarak üremek için yaşamaya programlanmıştır. insanı diğer hayvanlardan ayıran bilinç, bazen içgüdülerimizi yenmeyi başarır. bu durumda ise istisnalar ortaya çıkar; veganlar, intihar edenler, çocuk yapmayı reddedenler vs. bu tür insanları konumuzun dışında tutalım. burayı da aldık.
şimdi, elimizde iki çift koyun var diyelim. bir çifti sağlıklı, süt veriyor, eti güzel. diğer çift hastalıklı, sütü verimli değil, eti de yemeye değmez. biz doğal olarak eti sütü güzel olan çifte bakarız, çiftleşsinler isteriz, yavrularına da bakarız, zamanı gelince de yer keseriz. diğer çifti babamızın hayrına beslemeyiz, salarız doğaya. bu durumda bu çiftimizin hayatları için savaşmaları gerekecek. yani yiyeceğimiz koyunların yaşama şansı daha fazla. kedi köpek için de aynı şeyler geçerli. güçlü ya da güzel olmayan bir köpeği sahiplenmeyiz, fare yakalayaman ya da güzel olmayan kediyi sahiplenmeyiz vs.
gelelim soruya, eğer senin canın koyunu kucağına alıp okşarken kedi buduyla karnını doyurmak istiyorsan kimsenin seni sorgulamaya hakkı yok. fakat bu durumun sana faydasından çok zararı olacağından bu tamamen felsefi bir soru. mantık çerçevesinde ele alınacak bir soru değil yani.
kafam bastığınca açıklamaya çalıştım. mobil olmasam çok daha kapsamlı bir yazı yazabileceğim bir konuydu aslında.
bizim milletin ne kadar aptal olduğunu bir kez daha göstermiş olay.
yalnızca burada 140 tane giri var, kimse de dememiş ki "aga artık yazmayalım, çizmeyelim, konuşmayalım harekete geçelim". insenize hacılar sokağa daha ne bekliyorsunuz? kapımızı çalıp "pardon, bizde hiç keriz kalmamış da rica etsek sizin gtü bi skebilir miyiz?" mi desinler napsınlar?
inin hadi beyler ya. ben inemem valla şuram ağrıyo hah tam orası. hahahahahaha bi bok olmaz lan bizden yine sinirim bozuldu.
arda turan'ı çocukluğumdan beri abi gibi severdim, karşılıksız. karşılıksız diyorum çünkü adamın benden haberi mi var amk, ben kendi çapımda baya hayrandım yani. Hatta hatırlıyorum, forma almıştım, herkes formalarının arkasına kendi adını yazdırırken ben hiç düşünmeden "arda" yazdırmıştım. Yaş 10 falan.Neyse.
Bugün çıkmış, "biz para pul için oynamadık, herkesten hesap soracağım" falan diyor. Aslında arda hep böyle duygusal bir adamdı, 17 yaşında manisaspora kiralandığında "baba ben futbolu bırakacağım" diye hüngür hüngür ağlamış falan filan. arda'nın tribünlere atar gider yaptığını da çok gördük ama bu "hesap sorma" işi pek hoş değil. sen futbolcusun, hesap sormak falan senin işlerin değil. kimse senin anana bacına saydırmadı, sana iftira atmadı. bal gibi kötü oynuyosun, bu takımda beklentilerin en yüksek olduğu oyuncusun, eleştiriliyorsun. 20 yaşında kaldıramıyordun, eyvallah da 28 yaşına geldin hala mı ağır geliyor eleştirilmek? fatih terimin tuzu var sende, o yüzden mi acaba bu eleştirilere gelememek? bilemiyorum. ama yapman gereken "türk halkının beklentilerini biliyorum. bunları karşılayamadığım için eleştirilmem normal. üzgünüm, daha iyi olmak için çabalayacağım" deyip geçmek. artık bunu yapmayı öğrenmek zorundasın.
ha öte yandan bu "para pul peşinde değiliz" muhabbetleri de hiiiiiç mi hiç samimi gelmiyor. Maksimum 1 ay top oynayacaksınız kardeşim, kabul etmeyin primleri o 1 ayda da para kazanmayıverin. reddedin primi, istemiyoruz deyin. aynı parayla tesis yapılsın deyin. diyebilir misiniz?
bence sizde o yürek yok. en başta fatih hocada yok. ben futboldan da, milli takımdan da soğudum beyler. benim için pek bir şey ifade etmiyorsunuz artık. işin kötüsü, bu düşüncelerimde yalnız değilim.
kral kimdir, tırt kimdir; gerçek mvp kimdir, balon kimdir gördüğümüz maç.
kyrie irving bu maçta kendini biraz geriye attı, kevin love vasat oyununa devam ediyor. öte yandan tristan thompson çok iyi bir ekstra performans gösterince cle 4:22 kala 13 sayı farkla önde.
gsw cephesinde klay thompson bildiğiniz gibi, çabalıyor ama beyhude. curry amatörü 6. faulunu alarak çıktı.
bu maç biteli çok oldu zaten. pazar gecesi görüşürüz dumb nation.
Yeni oyunu tam bir "yeni nesil" olacak seri. Söylendiği gibi ciddi bir last of us esintisi var. Zaten 2013-2014 yıllarından beri aksiyon ve rpg diye iki ayrı tür kalmadı neredeyse, oyunlar hep bu şekilde üretiliyor. Hatta ben az da olsa sandbox kokusu da alıyorum.
Yine de hayal kırıklığına uğradımı belirteceğim, God Of War'ı oynamamıza neden olan şey Yunan mitolojisi ve Kratos'un uçsuz bucaksız gücü ve öfkesiydi. Görünüşe göre bu oyunda ikisi de olmayacak; iskandinav mitolojisinde, baba şefkatiyle arz-ı endam edecek bir Kratos...
Yine de merak ve sabırsızlıkla bekleyeceğimiz oyun. Daha önce de söylediğim gibi, reisin adı yeter.
bu gece, "kral" olduğunu yeniden kanıtlayan canavar. hiçbir oyuncuya ya da takıma fan değilim ama bu adam nba'in açık ara en iyi aktif oyuncusu. kendisiyle mukayese edilen curry, kral'ın bu gece yaptığı savunmanın beşte birini yapmış mıdır, istese yapabilir mi, bu soruların cevabını herkes biliyor sanırım.
ömer çelakıl tipi müslüman kardeşlerimizin sormaktan çekinmediği aptalca sorulardır.
adam allah'a inanmıyorum diyor, sen kuran mucizelerinden bahsediyorsun. göster bakalım mucizevi ayetleri arkadaşım, hepimiz imana gelelim. o "mucize"lerden bir tanesi bile beni tatmin edebilsin burdan mekke'ye yalın ayak koşarım.
bazıları demiş ki, bilimsel bir olgu olan evrim (teorisi) ile inanç kavramını bir arada kullanmak mantıksız. eyvallah, mantıksız tamam da adam inkar ediyor ne diyeceksin? evrimi (teorisini) yok saymak desen daha iyi daha oturaklı aslında ama anlatılmak istenen aynı. neyse konumuz bu değil zaten.
yıl 2016, bilim dünyası evrim teorisini tamamen kabul edip vızır vızır ara geçiş türleri ararken, ilk iki ayağının üzerinde yürüyen atalarımız 3 milyon yıl önce mi ortaya çıktı 4 milyon yıl önce mi diye araştırırken bu kara cahiller hala "evrim sadece teoridir, bazı bilim adamları kabul eder bazıları etmez" diyor. Ulan önce teori ne demek onu öğren. Ha bi de evrimi kökten yok sayan, "batının beyin yıkamak için uydurduğu bir zırva" olduğunu söyleyen radikalcilere söyleyecek sözüm yok. Siz haklısınız, valla bak.
gelelim bir diğer konuya. Aranızda hala evrimle islamı birbirine uydurmaya çalışanlarınız var. Bu nasıl bir kafa karışıklığıdır ya? ya mantığınızla göt korkunuz çatışıyor, ya da çakallık edip tüm dünyanın kabul ettiği evrim teorisini islama entegre edip paçayı kurtarmaya çalışan bir islamcısınız. Arkadaşlar öyle bir şey yok. arkadaşın dediğine göre son 1-2 yüzyıldır islamla evrim teorisini ayrı düşürdüler falan, e bana 12-13. yüzyıldan dişe gelir, otoriteler tarafından kabul edilmiş belgeler sun, de ki "bak islam aleminde evrim teorisi zaten kabul edilmiş".
Neyse arkadaşlar, evrim teorisi suyun soğuyunca buz, ısınınca buhar olması kadar gerçektir. Ötesi yok. ister kabul edin, ister yok sayın.