dünyanın en pahalı benzinini satmamıza bahane olarak ''dünyada petrol fiatı artıyor, napalım, mecburen benzine zam yapmaktayız'' denmesi bu yalanlara güzel bir örnektir. bu savın delik deşik edildiğini görmek için: (bkz: #3335566).
kurtuluş savaşımızda kurulmuş çeşitli reddi ilhak cemiyetlerinin amacının aksine hareket eden ve halen sözlükte ve yüksek yerlerimizde faaliyet göstermekte olan ve de koro halinde yobazan naralar atan kişilerin konmamış adıdır (onlar parti adı, dernek adı, tarikat adı falan kullanıyorlar).
--spoiler--
ambalajın üstünde kocaman ''mary'' yazıyordu, altında da ''she never says no''*. işte o an farkına vardım; harbiden hiç başı ağrımayacaktı bu *hatunun.
--spoiler--
http://www.oytrabzon.com , 'kalemler ve kılıçlar nokta com', ve bircok internet sitesin ya da forumunda bahse konu, ve yalçın küçük'ün yargıya taşıdığı doğruluğu tartışılan yemindir.
Biz bu ülkede ezan sesleri altında camilerimize gidebiliyorsak,
özgürce ibadetlerimizi yapabiliyorsak bu Atatürk sayesindedir.
Birinci Dünya Savaşında Arap Ülkeleri sömürgeci ingilizlerle iş birliği
yaparak Türk'ü arkadan vurmuştu.
Şimdi bu ülkeyi beğenmeyenler çekip gitsin beğendiği Arap ülkelerine.
--spoiler--
doktor olduğunda görevi sırasında muhtemelen erkek hastalara da bakmayacak kişi. bu nedenle hipokrat yemininin %50'si de geçersiz olacaktır.
(bkz: başbakanlık yemini)
(bkz: cumhurbaşkanlığı yemini)
fettullah gülen gibi sözde bile laik olmayan, yani köze oturtulmadan laik olamayacak kadar yobaz insan tanımı. kendileri atatürk'ün kurduğu laik demokratik türkiye cumhuriyeti'ne bir uzaylı kadar yakındır.
1- şaban dişli : 1 milyon dolarlık hortumunun belgesi an itibariyle gazetelerde yayınlanmaktadır.
2- edibe sözen : aym'nin partisinin 1'e karşı 10 oyla laiklik karşıtı odak olduğunu tescil eden kararından hemen sonra okullara ibadet yeri ve birtakım antilaik uygulamaları içeren kanun tasarısı ile gündeme gelmiş, parti meclisi tasarıyı üstlenmemiş ve mecburen geri çekmiştir (genel başkan yardımcısını reddeden parti).
...
olmayan şeydir. trt 3 çıkmamaktadır, eurosport'ta da alakasız şeyler yayınlanmaktadır. çok yazıktır bu digitürkçülere; sporcularımızın muhteşem başarılarını kaçırdılar bu da ayrı mesele.
George Soros'un parasal olarak desteklediği ve politikalarını yaymakta kullandığı hizmetçileridir. Açık Toplum Enstitüsü denilen bir kuruluş var; Başında da George Soros denen bir Macar-Yahudisi Amerikalı; Bu kuruluş kendini Sivil Toplum Kuruluşu* diye tanımlıyor. Aslında dünyanın çeşitli ülkelerindeki yandaşı Sivil Toplum Kuruluşlarının(STK) finansmanını sağlayan bir banka gibi çalışıyor. Kendi fikir üretmiyor. Parayla beslediği o ülkenin kuruluşlarının kendi ana fikri doğrultusunda fikir üretmesini sağlıyor.
Soros, müthiş vizyon sahibi bir işadamı. Nerede demokrasiye ihtiyaç duyan bir ülke varsa %100 isabetle tespit ediyor. Tesadüf bu ya, demokrasi yerleşmesi gereken ülkelerin tamamında da patırtı çıkma potansiyeli bulunuyor. Her ne hikmetse bu ülkeler; ya ''Tanrı'nın Yahudilere Vaad Ettiği topraklar'' üzerinde veya bu topraklara komşu durumdaki ülkeler oluyor. Bu şahsiyet kalkıp da Büyük Okyanus'taki Solomon Adalarındaki veya Afrika'daki Kamerun'daki demokratik arızalara el atmıyor. Ortadoğu, Balkanlar ve Kafkaslar top10 listesinde yer alıyor. Gürcistan'a el atıyor, hop Gürcistan'da rejim değişikliği; rahmetli Yugoslavya'ya el atıyor, hop ülke anında beş parçaya bölünüyor. Gerekçesi de ''Biz Açık Toplum Enstitüsü olarak dünyadaki ülkelerin demokratikleşmesi, bireylerin de özgürleşmesi için uğraşıyoruz'' oluyor. Bunların demokratikleştirdiği(!) ülkeler lime lime olunup, bölünüyor, bireyler ise Bosna-Hersek'
te olduğu gibi toplu mezarlarda özgürleşiyor.
2001 yılında istanbul-Bebek'te ''Açık Toplum Enstitüsü Yardım Vakfı'' kurularak, Türkiye'de üs elde etmiş, 1970'lerden beri ufak ufak örgütlediği manevi evlatlarına bir adres sağlamıştır. bu kuruluş kurulduğundan bu yanan Soros'tan 7 milyon dolar para almış ve Aldığı paraları da toplumsal araştırmalarla ilgili araştırma projelere aktarmıştır. Araştırılan konular arasında bir tek ''Fukara Çocuklarına Yapılan Sosyal ve Cerrahi Sünnet Yardımlarının Ülkenin Üremesi Üzerine Etkisi'' dışında her şey var.
işte bu Açık Toplum Enstitüsü hedef aldığı ülkeye yönelik ilk başta bir değerlendirme yapıyor. Malum; ülkeyi değiştirip, dönüştürecek.. Değişime en fazla nereden direnç olabilir, ilk alaşağı etmemiz gereken grup ve kuruluşlar nelerdir, şeklinde bir etüt yapıyor. Ardından da parayla desteklediği yandaşlarını bu hedefinin üzerine yönlendiriyor.
''Açık Toplumcular''*ın değişim dediklerinde parçalanma, dönüşüm dediklerinde de ABD ve AB'ye kayıtsız şartsız teslim olmayı reddeden yegane kurum olarak gördükleri Türk Silahlı Kuvvetleri var. Bir hedefleri de sivil toplumdaki Atatürkçü kesimler.
ilk önce Silahlı Kuvvetleri, ardından Atatürk'ü ve Atatürkçü kesimleri halkın gözünden düşürecek programları uygulamaya koyuyorlar.
basitçe önüne konan bilgilerle fikir oluştuan yarı cahil kesimlerimiz de bunların öğretilerinin ambalajına tav oluyor, rusya'ya karşı gürcistan'a askeri yardım yapan ülkemizi abd'nin maşa gibi kullandığını gözardı ediyor, vasıfsız kişilerin devletin her kademesinde kedisini yönetmesini normal karşılıyor, ülkede milyonlarca ciddi sorun varken atatük'ü eleştirmek yasak olmamalı gibi soros'un çocukları'nın yarattığı gündemdeki konulara kafayı takıyor.
- milletvekili çocuğunun trafik kazasından cezasız kurtulması,
- başbakan çocuğunun askerliğini merkez orduevinde yapması (hatta bazılarının hiç askerlik yapmaması),
- parası olanın kanun kural tanımaması, her türlü imar, ihale ve benzeri devlet işlerinde kayırılması,
- vergi vermeyenin bir şekilde afla mafla yırtması, verenin vergiyi verdiğiyle kalması,
- hapisteki suçluların periodik olarak affedilerek salıverilmesi, imar affı, vergi affı, ssk prim affı gibi ''sen kimin halka borcunu ve ne hakla affediyorsun'' denilesi olayların devamlı gündemde olması
- trafikte kurallara uyanın enayi durumuna düşmesi,
- devlet erkanına yakınların belediye başkanlarının ve hükümet üyelerinin devleti göstere göstere hortumlaması, ve hiçbir ceza almaması,
- her dönem meclisi oluşturan milletvekillerinin en az 150-200 kişisinin dokunulmazlık kalkanıyla sabıkadan, mahkemeden yırtmış olması,
- dürüst insanların ezilmesi, üçkağıtçıların prim ve çevre yapması, suçlardan her daim yırtması,
- .... ve bunlar gibi bir milyon başka örneğin halk tarafından kanıksanmış olmasının işaret ettiği gerçektir.
gelmiş geçmiş tüm iktidarların dillerinden düşürmedikleri adalet kelimesine rağmen, hatta adalet partisi , adalet ve kalkınma partisi gibi ''isminde de 'adalet' barındıran partiler''in uzun iktidar yıllarına rağmen, ülkemizde bir türlü adaletin sağlanamaması, sadece lafta kalması gerçekten çok acıdır.
(bkz: abd) 14 ağustos 2008 cumhuriyet gazetesinde yayınlanan ilhan selçuk imzalı makalede belirtildiği üzere, ne allah, ne hz. muhammettir; akp'nin allahı amerika'dır.
nuh'un oğlunun gemisidir. ''evladım, kıyameti kopartacaz yakında, ve ben dünya canlılarının birer çiftini kurtarmaya soyundum, bu arada canın sıkılmasın sen de bu gemicikle oyna'' demiştir ona nuh hediyeyi verirken. gözleri dolmuştur insanların bunu duyunca, ne yüce bir ruha sahiptir bu nuh, insanlar, birer çifti hariç, bu tufan macerası sonucu öleceklerini bile bile onu sevmeden edemezler*. (bkz: nuh'un gemiciği)
şeriatçıların eline güç verildiğinde neler olacağını gösteren yasaktır. birsürü başka ucube islami cumhuriyette neler olduğunu sıralamaya gerek yok bu aşamada herkes biliyor, ancak bu 'kaide' yasakları ve benzer saçmalıkların bizim memlekette ramazanda lokantaların kapanması ya da belediye restaurantlarında içki satılmaması (bkz: pasif içki yasağı uygulaması) ile tıpatıp aynı şey olduğunu unutmamak lazım.
salatalık ve dondurma ile ilgili durum ise şudur:
++
Irak'ta Kaide'nin gündelik hayata saçma kurallar getirmesinin halkın desteğini kaybetmesine yol açtığı iddia edildi. Anbar vilayetinden Sünni aşiret lideri Şeyh Hamid Hayyes, örgütün kadınlara salatalık gibi belli şekli olan sebze-meyveleri alma yasağı getirdiğini aktardı: ''Dişi keçileri kuyrukları havaya kalkık olduğundan mahremi gözüküyor gerekçesiyle öldürüyorlardı. Hıyarı erkek, domatesi dişi kabul ediyor, sadece erkeklerin hıyar almasına izin veriyorlardı.''
Kaide'nin ''Hz. Muhammed döneminde yoktu'' diye dondurma satılmasını engellediğini, kozmetik satan yerleri bombaladığını belirten şeyh, saflarına geçmeyen bir ailenin 9 yaşındaki oğullarını koyun gibi kestiklerini belirtti.
++
(telegraph - bağdat).
kanunen yasak olmamasına rağmen bazı bakkal, market ve restaurantlarda içki satılmaması sonucu oluşan yasak uygulamasıdır. (bkz: pasif icki yasagi uygulamasi)
çok şey anlatabilecek bulgudur. sineğin yediği ve midesinde kalan sindirilmiş/sindirilmemiş canlı/cansız maddelerden, ciğerindeki havadan ayağındaki tozlardan o zamanlarda dünya atmosferinin ve sineğin bulunduğu çevrenin moleküler yapısı hakkında bilgi edinilebilir.
sineğin ölmeden önce konduğu boku sıçan hayvanın büyük büyük dedesinin genetik tahlili bile yapılabilir. kanımca. ve evet oha!
2010 Avrupa kültür başkenti seçilen istanbul için 'ne kültür başkenti istanbul Avrupalı bile değil' diyen ingiliz GQ dergisinden A. A Gill'in yazdığı bir makalenin başlığıdır. Bakınız daha neler demiş;
Şehirde cazdan metale ve alaturkaya kadar her türlü müziğin dinlenebileceği barlar var. Kentin en ünlü gece kulübü ise Reina. Yüksek sınıf bir eğlence mekanı olan Reina'ya ulaşmak bir kabus! Türkler inanılmaz bir saldırganlıkla araba kullanıyor ve özellikle bu mekanın bulunduğu hatta trafik insanı çileden çıkarıyor.
Reina'nın kapısında ilginizi ilk çeken şey; çift taraflı park etmiş Mercedesler ve sinirli bodyguardlar oluyor. içeri girerken üzeriniz aranıyor. Bunun nedeni olası bir El Kaide saldırısından çekinilmesi değil, Türk erkeklerinin silaha olan merakı. Geçmişten gelen 'at, avrat ve silah' tutkularından vazgeçemeyen Türk erkeklerinin çoğu silahla dolaşıyor ve onlara karşı dikkatli olunması gerekiyor.
Müthiş bir manzaraya sahip olan Reina'da her türlü içki bulunuyor. Mekanda eğlenen Türk erkekleri Rus bodyguard'lara benziyor. Kadınlar ise sarışın, mini etekli, etine dolgun ve erkekleri tahrik etmek için mutlaka göğüs dekoltesi veriyor! Kadınlar dansöz gibi kıvırıyor. Erkeklerse bir metronun içinde tek elleriyle demire tutunmuş bilinçsizce sağa sola sallanan tipler gibi...
insanlar gece boyunca eğlenir gibi yapıp, aslında birbirini kesip sevgili arıyor. Reina'daki şişko erkeklerin yanlarındaki kadınlar için fahiş fiyatlara şampanya patlatması tam bir Ortadoğululuk göstergesi. Türk erkeklerinin hepsi birer John Travolta. Sık sık tuvalete gidip saçlarını ıslatıyorlar, gömleklerinin bir düğmesi açık dolaşıyorlar ve etrafa vurucu bakışlar atıyorlar. Bu halleriyle çok gülünçler.
istanbul öyle bir kent ki, her yer güvenli ama insanları güvenilir değil! Sokaklarda türbanlı hatta kara çarşaflı kadınlarla transeksüeller birlikte yürüyor. Bazı restoranları New York'unkilerle yarışacak düzeyde ama Ortaçağ'dan kalma karanlık köşeler de var.
Kentte birçok cami var. Bunlar arasında belki de en görkemlisi Sultan Ahmet Camii. Dışarıdan gerçekten harika ama içerisi buram buram ayak kokuyor! Temizlikleriyle övünen Müslümanlar Allah'ın karşısına galiba ayaklarını yıkamadan çıkıyor! Orayı gören her turist böyle düşünüyor.
Gill, yazısında Türkiye'nin bugüne kadar AB'ye girebilmek için boş yere alay konusu olduğunu da belirtmiş: 'Türkler kendilerine 'Midnight Express' filminin hatırlatılmasından nefret etseler de Türkiye okumamış gençleri, Kürt terörü ve çingeneleriyle Avrupa'nın içinde bir işçi sınıfı olarak kalmaya mahkum.'