istediklerimin olmadığı bir günün sonu. fakat şu an hiçbir şey gelen uykumdan değerli değil. işte bu an’ı seviyorum.
uykunun her şeye galip geldiği şu anı
*kitap okumakla manavın beni aldatmasına engel olamıyorum bir türlü. manava inanmadığım halde beni aldatıyor namussuz. ya inandığım dostlarımın beni aldatmasını önlemek: büsbütün imkansız bu.
*bana kitap kurdu, boş hayaller kumkuması, hayatın cılız gölgesi gibi sıfatlar yakıştırabilirler. şövalye romanları okuya okuya kendini şövalye sana don kişot’a benzetebilirsiniz beni. yalnız onunla bir fark var aramda: ben kendimi don kişot sanıyorum.
*bütün hayatımızı yersiz çekingenlikle mi geçireceğiz olric? cesareti yalnız kafamızda mı yaşayacağız?
*alışkanlıktan başka bir şey bilmedikleri için sizin de yokluğunuza alışacaklardır.
Başta özgürlüğe havalanan balonlar gibi güzel hissettirdi.
Sonra... Hani sönerken oradan oraya çarpan balonlar var ya can çekişiyormuş görüntüsü veren...
işte en son öyle bıraktı.
Artık havalı değildir çünkü toplumun yüZde doksanı çayı şekersiz içmeye başlamıştır diye düşünüyorum. Hala şekerli içen varsa da bilemiyorum altan bilemiyorum.
ingilizce de oradan buradan toplama bir dildir ama şu an dünya dili. dilde etkileşim olması tabiidir. hiçbir dil kendi öz kelimelerinden oluşmaz zannımca yani kısacası,
(bkz: kes lan)
Çünkü dünya tarihi davetsiz misafirlere hoşgörü göstermez, kendi kahramanlarını kendisi seçer, ve ne kadar çok çabalarsa çabalasınlar o makamlara çağrılmayanları amansızca kovarlar.
Yeni bitti ilişkim. Başta göklere çıkartıldım sonrası malum. (Aynı şehir hikayeleri) Lakin eski sevgilim sayesinde ona benzeyenlere azıcık söveceğim. Bana hayatı zindan eden, sürekli bir huzursuzluk çıkartan bu kişi karşıma geçip son günümüzde “ben mutsuzlukla besleniyorum” dedi. Ulan onunla beslendiğini bilsem seninle sevgili olur muydum? Ben belki mutluluk istiyorum. Bunu dile getirdiğimde de mutlu olma isteğimi küçümseyen bilge bir tavır takındı. Yesinler! Her neyse.
Mutsuzluk üzerinden edebiyat yapıp “ben mutsuzluğu seviyorum yeaa, aşk mutsuz olmaktır, kavuşamamaktır” triplerine giren insanlar yüzünden aşkı hep mutsuzluk olarak algılamışım yıllardır. Mutsuz olmak, kavuşamamak sanmışım.
25 yaşındayım ve bunun “karşısındaki insanı mutlu edemeyen sümsükler” -büyük büyük harflerle- tarafından aşka atılmış bir iftira olduğunu yeni anlıyorum.
Sevgili buna hala inanan birileri, yolun başındayken bu saçmalığa inanmaya bir son veriniz.
Hayat, aşk ve ilişkiler içinde elbetteki mutsuzluğu barındıracak elbette her zaman mutlu olunmayacak ama tüm bunların temelinde mutlu olma ihtiyacı vardır ve var olacaktır. Mutlu olmayı istemek boş bir istek değildir.
Karşımızdakini mutlu etmeyeceksek o aşk olmaz olsun. ihanet, kin, yalan dolanla bu işler yürüyecekse elbette aşk eşittir mutsuzluk der birileri.
inanmayalım. Bu akım azalarak bitsin ya.
Her şey seninle güzel
Yolda yürümek bile
Olmayacak düşlerin peşinde koşmak bile
Her şey seninle güzel
Bu toprak bu taş bile
içimdeki bu korku, gözümdeki yaş bile.
(bkz: iç burkan şarkılar)