brukselde magaza kapatmama izin verecekseniz first lady'liginizi yaparim. olmadi bruksele gidis donuc ucak biletini oteli falan ayarlarlarsa devlet azcik gezip gelsem de olur. yeni kuruluyor sonucta, zorlamak istemem.
öğrenmesi gereken çok şey olan yaşlarda hepimizin yaptığı gibi her şeyi bildiğini düşünüp sağından solundan insan harcıyor hoyratça. sonra bir gün gelecek. dank edecek. biz, ismine bayılıp kendini istemedikleri yolun sonunda onu bekliyor olacağız. umarım çok kırılmaz oraya gelene kadar...
bilmem ne kadar zaman gecikmeden sonra regl olursun. zaten şişi yavaş yavaş inmeye yüz tutan ama yine de her yanı ağrıyan vücudundan nefret etmekteyken bir de tatlı bulmanın imkansıza yakın olduğu ortamda kriz gelir. gözünde uçuşan şeylerin sana uzaklığı ile doğru orantılı olarak ruhun sıkılır.
ve sonra...
çekmecelerden birinin derininden iki küçük parça çikolata çıkar. en sevdiğinden! mucize gibi!
bir parçanın yarısını ısırır, damağınla dilinin arasına sıkıştırırsın. gözlerini kapartıp tamamıyla tada yoğunlaşırsın.
o erir, sen erirsin, akarsınız. kalbin sıkışır, nefesin bi garip olur.
uu beybi!!! *
sözlerini hiç dikkatle dinlememiş olduğumu farkettim şimdi buradan okuyunca.
bildiğin ağır abi hali var yahu burada. "geberirim ama senin bile haberin olmaz." diyor alttan alta. yazık yahu! *
bir türlü çözemediğim şarkı. queen ile öyle çok eski bir tanışıklığımız yok. ben bütün şarkılıarını biliyor ve müziklerine tapıyor durumda falan da değilim. ama bu bir başka. yani beni içine soktuğu ruh halini çözemiyorum. pat diye melankolinin, hüznün içine itiveriyor ama çok da hoşuna gidiyor insanın. içini ısıtan bir şey de var. garip, çok garip...
el sabunlarının yerini sıvı sabunlar alanda, o harika kokulu, çocukluğumuz kokan sabunları geride bırakanda bir yanımız eksilmiş meğer. ne zaman anladım bunu? eve lux'un mavi aloe veralı sabununu* alıp kokusu beni anneannemin evine götürdüğü zaman.
dışarı çıksam saklambaç için beni bekleyenleri bulacakmışım gibi geldi. içim açıldı, huzur doldum sanki*.
genç kızlarda koca isteme belirtisi olarak görülen, ancak kocası olan kadınlarda "alahtan bela isteme" haline tekabül eden şey.
durumun kocayla alakası yoksa şayet, muhtemelen ya rahat batmıştır ya da şımarıklık diz boyudur.
ruhunuz daralmış olamaz. yok öyle bişey!
sizin dedelerle bizim dedeler savaşırken, sizin dedeler bizim dedeleri camilere toplayıp yakarken, bizimkiler de ellerine geçirdikleri dedelerinizin birazını gebertmiş. hayvanlık tabi bizimkilerin yaptığı. adam gibi oturamamışlar. özür dileriz.
böyle hassas bir işlemi eften püften kampanya yaptı diye alelade bir yerde yaptırmaya kalkan herkesin başına gelecek durumun kurbanıdır. sağlık işiyle şaka yapılmayacağını öğrendiğimizde çoğalmamaları söz konusu olabilir. ama şimdi değil. ı ıh!
bünyesinde bir çok kitabın tam metnini barındıran, internet üzerinden, üstelik ücretsiz kitap okuyabileceğiniz site.
çocuk klasiklerinden matematiğe, tarihten siyasete bir sürü kitap var. ben bayıldım, siz de sevin bence. kocaman olsun, çoğalsın. ne şahane...
ah ne kahraman ne cesur, ne güzel çocuklardık
her yeni günü ümitle nasıl kucaklardık
ah kaldırımlar biliyor, bi devir muhteşemdik
güz güneşinden hüzünlü, ilk yazdan şendik
geçiştiren anne repliği.
-anneeea! ya buramda bişey çıkmış kocaman, çok acıyo ya!
-olur öyle arada. adet zamanın yaklaşmış senin, ondan.
-! ne alakası var ya dizim yumruk kadar olmuş! ne adeti!
-çarpmışsındır. hastalık hastası olma başıma, yok bişey!
-peki!
put gibi dikilmenin anlamsızlığını tartışamayız tabi. put gibi dikilmek anlamsızdır gerçekten. put gibi dikilmek anlamsız eylemini gerçekleştiren insanın anlamsızlığının tartışılamaz bir konu olması da bununla aynı düzeydedir bu yüzden. beynimizi kullanmayalım, on kıtanın tek bir mısrası hakkında düşünmeyelim de put gibi dikilelim diye dökülen kanlara helal...
yüzde kırkbeş hissesi zengin adam Bill Gates'e ait olan şimdilik 77 otellik zincir. Geri kalan %55in 45'i arap iş adamı Prens Al Walid'e 10'u ve karar yetkisinin tamamı Kanadalı Sharp ailesine aittir.
elinizden bir kaç tanesi getiğinde neden bu kadar aşağılandıklarını rahatlıkla anlayacağınız kendini bilmez ukala ergen topluluğu.
"bu çocuklar buraya iş öğrenmeye geliyorlar. iş öğretelim hem de insan gibi davranalım." diye ipini azıcık koyverdin mi? hah yandın bil o zaman işte! az sonra kafana sıçacak haberin olsun...
uzun ama çok uzun bir yalnızlıktan sonra sevgili edinilince bünyeyi alıştırana kadar sık sık sesli söylenmesi gereken cümle. zira bir sevgiliniz olduğunu unutabiliyor ona buna göz kırpabiliyorsunuz.*
Sözlerini Necdet Rüştü Efe Tara'nın yazdığı, Necip Celal Andel tarafından bestelenen ilk Türk tangolarından biridir. 1928 yılında bestelendikten sonra, ilk yorumu 1932'nin ünlü seslerinden Seyyan Hanım tarafından plağa okunmuş ve o zamandan beri çok sevilen tangolar arasındaki yerini korumuştur. *