basininustundeyerinvar
152 (çikita muz)
sekizinci nesil yazar 1 takipçi 8.50 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    çavuş kuşu mert olur uğramazsan dert olur

    1.
  1. çavuş kuşu'nu görmemle beraber beynimde çakan ampulün içinde yazan ne idüğü belirsiz cümle. okunuşu güzel ama. belki ilerde atalarımız söylemiş derler de bi mana yüklerler diye ziyan etmeyim dedim.
    1 ...
  2. abart egzoz

    1.
  3. daha fazla ses çıkarması istemiyle modifiye edilmiş egzoz.
    0 ...
  4. abart

    ?.
  5. arttırıyorum

    1.
  6. genelde müzayedelerde ve pokerde duyulan, arttırma isteğinin dile gelme cümlesidir.
    0 ...
  7. sibel üresin mi üremesin mi

    1.
  8. sibel üresin'in "çok eşlilik yasallaşsın" söylemini duyan aklı selim kişilerin kafalarını meşkul eden sorudur. sibel üresin üremeli midir yoksa üreme hakkı yasal yollarla elinden alınmalı mıdır?
    1 ...
  9. akp ye oy moy yok

    1.
  10. erdoğan ın çekiç güç yalanı

    ?.
  11. mehmet ali güller'in güzel ve yerinde tespitidir.

    http://www.odatv.com/n.ph...kic-guc-yalani-2005111200

    --spoiler--
    Başbakan Erdoğan, son günlerde hemen her seçim konuşmasında "Çekiç Güç'ü bölgeden biz gönderdik" diyor. Peki, Başbakan'ın bu sözleri gerçeği ne oranda yansıtıyor?

    Önce Çekiç Güç'ü kısaca anımsatalım:

    ABD 17 Ocak 1991 tarihinde Irak'a saldırdı. 1. Körfez Savaşı olarak isimlendirilen bu saldırı, 3 Mart 1991 günü imzalanan ateşkes anlaşması ile "fiilen" sona erdi. Irak'ın Kuveyt'ten geri çekilmesi, saldırının hedefi değil, sadece bir aşamasıydı; tıpkı Irak'ın 2 Ağustos 1990'da Kuveyt'e girmesinin ABD'nin bahanesi olması gibi.

    ÇEKiÇ GÜÇ KÜRDiSTAN'I KURDU

    ABD imzaladığı ateşkesten 1,5 ay sonra, 17 Nisan 1991'de, bu kez "Kürtlerin yerleşim bölgelerine güvenli bir şekilde dönmesini sağlamak" bahanesiyle "huzur operasyonu" başlattı. Operasyon, ABD'nin Bağdat'a yasakladığı 36. paralelin kuzeyini kapsıyordu. Ki bu paralel, aynı zamanda ABD'nin kurmayı planladığı Kukla Devlet'in de doğal sınırıydı. "Huzur Operasyonu"nu yıllarca yürütecek Çekiç Güç'ün Türkiye'ye yerleştirilmesine, 12 Temmuz 1991 tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla izin verildi. Çekiç Güç, 77 uçak ve helikopter ile 1862 personelden oluşuyor ve incilik ile Pirinçlik üslerine yerleştiriliyordu. Aynı zamanda Irak'ın kuzeyindeki Zaho'da da askeri karargâhı oluşturuldu.

    Çekiç Güç'ün operasyonları, fiili savaşın olmadığı dönemde, resmi dokümanlarda yer aldığı şekliyle, "barış zamanı operasyonuydu". Türkiye ABD ile yaptığı anlaşmalar gereği, Çekiç Güç'e her altı ayda bir TBMM'den görev süresini uzatma kararı çıkartıyordu.

    ÇEKiÇ GÜÇ PKK'YI BÜYÜTTÜ

    Yıllar içinde Çekiç Güç, sadece Irak'ın kuzeyinde bir Kürt devleti inşa etmekle kalmadı, aynı zamanda PKK'yı da büyüttü. Öyle ki, Çekiç Güç'ün havadan PKK'ya yardım malzemeleri bile indirdiği ortaya çıktı. Dahası, içinde Jandarma Genel Komutanı Org. Eşref Bitlis ile dönemin Jandarma Asayiş Bölge Komutanı Korg. Necati Özgen'in de olduğu helikopteri düşürmeye bile çalıştı!

    ABD, Çekiç Güç'ün Türk kamuoyunda yıpranan kimliğini 1997'de "Keşif Güç" ismiyle temizlemeye çalıştı.

    ANAP'tan DYP'ye, SHP ve CHP'den Refah Partisi'ne, DSP'den MHP'ye. Türkiye'de hangi parti hükümet kurarsa kursun, Çekiç Güç'ün 6 aylık izinlerini aksatmadan çıkartıyordu...

    TÜRKiYE'DEN KUZEY CEPHESi

    2001 yılında, ABD Irak'a ikinci kez saldırmaya karar verdi. Çünkü Washington, Çekiç Güç gibi sınırlı yapılarla, bölgeye yönelik "büyük plan"ını gerçekleştiremezdi. ilk taslağı 2001 yılının sonunda hazırlanan "OPLAN-1003-98" kod adlı Pentagon'un askeri harekât planında, "ABD'nin Türkiye üzerinden bir kuzey cephesi açması" konusu da yer almıştı!

    Kuzey Cephesi'yle ilgili ilk resmi temas, ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney'yin 19 Mart 2002 tarihli Ankara ziyareti sırasında oldu. Hem Başbakan Ecevit'le hem de Genelkurmay Başkanı Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu ile görüşen Cheney istediği desteği alamadı. ABD Savunma Bakan Yardımcısı Wolfowitz ve Dışişleri Bakan Yardımcısı Grossman'ın 17 Temmuz 2002 tarihli Ankara ziyaretinde, Washington'un talebi daha da somut olarak dile getirildi. Talebe direnen Ecevit-Kıvrıkoğlu ikilisi, Türkiye ile ABD arasında "siyasi-askeri danışma kanalı" açılmasını kabul ederek, zaman kazanmaya çalıştı. Ancak ABD'nin zamanı yoktu. Türkiye alelacele seçime götürüldü(!)

    3 Kasım 2002'deki seçimler, Türkiye'nin direncini kıracak bir siyasi yapılanmayla sonuçlandı(!) ABD, "kuzey cephesi" talebini resmi olarak 19 Kasım 2002'de Dışişleri Bakanlığı'na yaptı. Taleplerin somutlanmış son hali de, 21 Aralık 2002 günü ABD Büyükelçisi tarafından Başbakan Abdullah Gül'e bizzat elden verildi.

    ABD-AKP TEZKERESi REDDEDiLDi

    Türk kamuoyunun itirazları, askerin tutumu, AKP'nin pazarlıkları içinde geçen süreç sonunda, "ABD'ye Türkiye'den kuzey cephesi" sağlayacak olan "Tezkere" 1 Mart 2003 günü TBMM'ye getirildi. Ancak, AKP tezkeresini TBMM'den geçirmeyi başaramadı. Bu aynı zamanda ABD-Türkiye ilişkilerinde de bir kırılma yarattı. Hem Washington, hem de AKP TSK'yı, "tezkerenin geçmesi konusunda gerekli liderliği yapamamakla" suçladı(!)

    Her şeye rağmen AKP, 20 Mart 2003 günü, TBMM'den ikinci bir tezkere çıkartarak, ABD'ye Türk hava sahasını açtı. Ve ABD de ikinci tezkereyle birlikte Irak'a saldırdı.

    ÇEKiK GÜÇ'E GEREK KALMADI

    Böylece, 3 Mart 1991'de imzalanan ateşkes ortadan kalkmış ve ABD Irak'a 12 yıl sonra yeniden saldırarak 2. Körfez Savaşı'nı başlatmıştı. 20 Mart, ABD'nin Irak'a saldırı tarihinin olmasının ötesinde aynı zamanda resmi ifadelerde "barış zamanı operasyonlarından" sorumlu Çekiç Güç'ün de fiilen ortadan kalkması demekti. Çünkü ABD'nin Irak'a savaş açmasıyla, Çekiç Güç'ün varlık nedeni ortadan kalkmıştı.

    işte AKP hükümeti bir gün sonra, 21 Mart günü, aynı zamanda bu formaliteyi de yerine getirerek, Bakanlar Kurulu kararı ile Çekiç Güç'ün görev süresini bitirdi.

    Dolayısıyla Başbakan Erdoğan, Çekiç Güç'ü, yani ABD'yi bölgeden göndermedi, tam tersine ABD'nin bölgeye daha da yerleşmesine, hava sahası açarak, destek verdi! Yetmedi, Müslüman Irak'a saldıran "Amerikan askerlerinin sağlığı için dua etti." Dahası, ABD'nin esas planı olan Büyük Ortadoğu Projesi'ne de "eşbaşkan" oldu!

    Tüm bu gerçekler ortadayken, Başbakan Erdoğan'ın "Çekiç Güç'ü bölgeden biz gönderdik" diyerek oy istemesi, en hafif ifadeyle, seçmeni aldatmaktır!
    --spoiler--
    0 ...
  12. akp ye soğuk duş

    ?.
  13. akp'nin 12 haziran gecesi yaşayacağı şoktur. bu millet bu yapılanları, bu diktayı göremeyecek kadar aptal değildir. bunu göremeyenler veya işine geldiği için görmemezlikten gelenler zaten akp'nin tabanıdır. istikrar bozulmasın niyetiyle alternatifsizlikten akp'ye oy vermiş olanlar, bu yapılanlara tepkisiz kalmayacak ve 12 haziran'da tokadı indireceklerdir. mhp'ye yapılan komplo ve şantajlar sanılanın aksine yapanların götüne girecek ve mhp barajı rahatlıkla geçecektir. chp sığınılacak liman olacak ve oyunu ciddi şekilde arttıracaktır. akp ise 35'in üzerine kesinlikle çıkamayacak ve neye uğradığını şaşıracaktır. çünkü artık kim iyi, kim kötü, o sağ , bu sol, şu plan, bu proje zamanı değildir, çünkü söz konusu faşizm ise gerisi teferruattır.

    edit : unutmadan, yahu seçim anketleri şöyle böyle demeyin, artık milletin bi tek kulaklarının arkası kaldı, artık millet eşine dostuna bile güvenemez duruma geldi, artık anketlerde akp'ye vericem diyenlere güvenmeyin derim. her an her şey olabilir, herkezin kafasında başka planlar olabilir ve birileri sırtından bıçaklanabilir. akıllı olmak lazım, bizim insanımız çok fenadır, adamın aklını alır.
    1 ...
  14. kaset olaylarına emniyetin tepkisizliği

    ?.
  15. kaset olaylarına karışanlar terbiyesiz, ahlaksız, şerefsiz, ne olduğu mühim değil, kim kimi nerde, nasıl, ne kadar sikmiş o da mühim değil, mühim olan birileri birilerinin evine girmiş, bi yerlere kamera yerleştirmiş ve bu görüntüleri elde etmiş fakat ne yazık ki yüce emniyet teşkilatımız bu suçun faillerini bulma konusunda bir adım ileri gidememiş. diğer taraftan bir bakıyorsunuz birisi bakan torpil maili attı diyor, hop ertesi gün atan adam içerde, ergenekon davasına bakıyorsunuz kılı kırk yararak hesapta çözülemeyecek bağlantıları çözüyorlar. demek ki istenirse oluyormuş, istenmediği zaman da böyle askıda bırakılıyormuş. devletin başındaki adam "birileri çok kötü bir suç işliyor, milletin özel hayatına tecavüz ediyor, hem de bunu milletvekillerine yapıyor, üstüne üstlük seçim öncesi piyasaya sürüyor, bunlarla şantaj yapıyor, devletin geleceğiyle oynamaya çalışıyor, kim lan bu adamlar, nasıl bu cesareti kendilerinde bulabiliyorlar" demiyor da "eline, beline, diline..." diyor, "efendim bunlar özel değil genel, karısıyla yapmamış ki..." diyor, e şimdi böyle konuşan adama "o zaman sen bunların suç ortağısın kardeşim" demezsiniz de ne dersiniz? emniyetin bu tepkisizliğini nereye bağlarsınız?
    2 ...
  16. ösym başkanının torpil çıkmazı

    ?.
  17. ösym başkanı ali demir'in, devlet bakanı hayati yazıcı imzalı bir mail vasıtasıyla kendisine ulaşan torpil isteği karşısında arada kalması, ne yapacağını bilememesi, bakacağız-ilgineceğiz tarzında cevaplarla zaman kazanmak istemesi ve durumu yök başkanına ileterek fikir almasıdır.
    1 ...
  18. erdoğan ve üç adamı

    1.
  19. başbakan yüz yüze tartışmaya neden yanaşmıyor

    1.
  20. muhalefetin tüm ısrarlarına rağmen başbakanın televizyonda yüz yüze tartışma olayına karşı çıkması sonucu akıllara düşen soru. altan öymen bugünkü yazısında bu konuya değinerek bu soruya cevap aramıştır.

    http://www.radikal.com.tr...05.2011&CategoryID=98

    Erdoğan, Kılıçdaroğlu ile televizyon tartışmasını niçin kabul etmiyor?
    Bu, demokratik ülkelerin çoğunda, çoktan yerleşmiş bir gelenek... iktidar adayı partilerin liderleri, seçim öncesinde televizyon izleyicilerinin karşısına birlikte çıkarlar.
    Tartışmanın âdil bir şekilde geçmesi için önlemler alınır. Soruları soracak gazetecilerin kimler olacağından, konuşma sürelerinin eşitliğini sağlayacak kurallara kadar her şey önceden belirlenir. Ve bir akşam vakti çıkarlar adaylar ekran önüne... Kendilerine sorulan tüm soruları yanıtlarlar... Gerektiğinde de birbirleriyle tartışırlar.
    Amerikan seçimlerinde, Clinton ile Baba Bush'un, Obama ile Mc Cain'in (aynı zamanda yardımcılarının da) tartışmaları gibi... Avrupa'daki seçimlerde üç-dört-beş partinin genel başkanları arasında yapılan tartışmalar gibi...
    Bu gelenek, bizde de başlamıştı. Hattâ, ilginçtir, 1980-83 arasındaki askeri idareden sonraki ilk seçimin vetolu, kısıtlamalı koşulları altında bile, o tartışma yapılmıştı.
    Seçime katılan üç partinin genel başkanları Turgut Özal (ANAP), Necdet Calp (Halkçı Parti), Turgut Sunalp (MDP-Milliyetçi Demokrasi Partisi) o zamanın tek televizyonu TRT'ye çıkmışlardı. Ünlü gazetecilerden Hüsamettin Çelebi'nin yönetimi altında tartışmışlardı.
    Gelenek, sonraki seçimlerin bir kısmında devam etti. 1995 seçiminde, özel televizyonlar da liderler tartışması düzenlemek istiyordu. Necmettin Erbakan, öyle bir tartışmaya razı olmadı. Ama Tansu Çiller, Mesut Yılmaz, Bülent Ecevit, Deniz Baykal ve Alparslan Türkeş teklifleri kabul ettiler. Seyircilerin karşısına çıktılar.
    2002 seçimi öncesinde o tartışma ikili olarak yapıldı. Tayyip Erdoğan ile Deniz Baykal, Uğur Dündar'ın idaresinde bir araya geldiler. Tartıştılar. Malûm, bu tartışma daha çok Erdoğan'a yaradı. Siyasi hayatımızın en yeni partisi AKP, seçimdeki rakiplerini yenip büyük çoğunlukla iktidara geldi.
    ***
    Peki, şimdi ne oldu da, Erdoğan, o tarihten sonra bir daha, rakip partilerin liderleriyle birlikte ekrana çıkmaya razı olmuyor?
    2007 genel seçiminde de, 2009 yerel seçiminde de o yoldaki teklifleri reddetti. Şimdi de Kılıçdaroğlu'nun "istediği televizyonda, istediği gazetecilerle birlikte, ister birer kişi, ister çalışma arkadaşlarıyla birlikte gelsin, ben hazırım, tartışalım" diye yaptığı teklife, cevap bile vermiyor. Niçin?

    1- Birinci ihtimal, Erdoğan'ın seçmenlere, kendisinin muhalefetteki parti liderlerinden üstün durumda olduğu, onları muhatap almadığı izlenimini vermek istemesidir.
    2- ikinci ihtimal de, kısaca, kendine güvenememesidir. Böyle bir tartış-manın kendi aleyhine olacağını düşünmesidir.
    Bu iki ihtimalden hangisi doğrudur? Birincisinin doğru olması da mümkündür. Başbakanın, muhalefet liderlerinin de katıldığı bazı toplantılarda aldığı tavırlar, bunun işareti gibidir.
    Örneğin, önceki günkü TOBB toplantısında görüldü: Toplantıya 50 dakika geç geldi. Herkesi bekletti. Konuşmasını yaptıktan sonra da, sıradaki konuşmacı Kılıçdaroğlu'nu dinlemeden, çıktı gitti. Oysa bu gibi toplantılarda yerleşmiş bir nezaket kuralıdır: Konuşmasını yapan hatip, en azından kendisinden sonraki ilk konuşmacıyı dinler. Toplantıdan, ondan sonra ayrılır.
    Başbakanın, önemli bir kuruluşun toplantısına bir saate yakın gecikmeyle geldikten sonra, o kurala da aldırış etmemesi, böyle bir "en büyük görünme" isteğinin sonucu olabilir.
    Ama o ihtimal doğru olsa bile, şu da bir gerçektir: Başbakan, o isteğinin gereğini yerine getirmemektedir... Seçmenlere, başka liderlerden daha yüksek seviyede olduğu ve onları muhatap almadığı izlenimini verememektedir.
    Çünkü "tek kaleli maç" yapar gibi konuştuğu toplantılarda bunun tam tersine tavırlar takınmaktadır. Yani, parti toplantılarında veya soruları önceden sınırlanmış televizyon söyleşilerinde...
    Oralarda muhalefet liderlerini, "muhatap" almakla da kalmıyor, onlara lugatlardaki en ağır kelimelerle "hitap" ediyor. "Şuna cevap ver";, "buna cevap ver" diyor.
    Diyor ama, işte, anamuhalefet lideri de ona, "kem söz sahibine aittir" deyip, o ağır kelimeleri aynen iade ettikten sonra, "Çık karşıma da, cevabını vereyim. Sen de benim sorularıma cevap verirsin" diyor.
    Özetle: Birinci ihtimal doğru da olsa, Başbakanın bu tavrı, onu televizyon seyircileri karşısında "en büyük" göstermiyor. Bunun tam tersine sonuçlar veriyor. Başbakan da artık bunun farkına varmış olmalıdır.
    ikinci ihtimale gelince... Yani, Başbakanın Kılıçdaroğlu'yla televizyon tartışmasına çıkmak için kendine güvenememesi ihtimaline...
    Geriye o ihtimal kalıyor.
    Ama, tabii, bu konuyu açıklığa kavuşturmak asıl, Başbakanın işidir. Muhalefet liderleriyle televizyon tartışmasına niçin çıkmıyor?
    Bu soruya kendi deyimiyle "açık, net" ve inandırıcı bir cevap vermesi mümkün değil mi?
    0 ...
  21. böyle ilanı aşk görülmedi

    ?.
  22. giro ditalia

    ?.
  23. italya bisiklet turu.

    halihazırda devam eden turun dünkü etna ayağı contador*'un gövde gösterisine dönüşmüştür. bir önceki etapta süpriz bir şekilde yarışa giderek herkezi şaşırtan contador, dün de son 6 kmde ani bir atakla müthiş bir tempo yakalayıp rakiplerini yerin dibine sokan bir birinciliğe imza atmış ve genel klasman için büyük bir avantaj yakalamıştır.
    1 ...
  24. wttc 2011

    1.
  25. hollanda'nın rotterdam şehrinde düzenlenen ve bugünkü tek erkekler finali ile sona eren 2011 dünya masa tenisi şampiyonasıdır. her zamanki gibi çinliler ortalığı silip süpürmüştür.
    (bkz: world table tennis championships)
    1 ...
  26. cemaatine sokayım sana bişey olmasın

    ?.
  27. cemaat olayını amaç haline getirip faşizm ile münasebete giren bünyelere bir serzeniştir. kendilerine sokma taraftarı değilim, ne de olsa insanlar, sokulmama hakkına sahipler efenim.

    edit : illa bana da sok, bana sokmuşken bi de imlama da sok diyenler müstesna!
    4 ...
  28. doğum kontrol hapı kullanmak

    7.
  29. püskevit çocuğu

    ?.
  30. kardeşliğimiz müslümanlıktandır laiklikten değil

    1.
  31. bülent arınç habibimizin iki gündür seçim meydanlarında üstüne basa basa zikrettiği "Biz bin yıldan beri kardeşsek bu Müslümanlıktandır, Laiklikten değildir. Biz Kelime-i Tevhit için yaşıyoruz." tespitinin özü. vay amına koyım meğer biz boşa yaşıyomuşuz.
    7 ...
  32. tip var ama fotojenik değilim

    1.
  33. asrın sorununu yaşayan ülkem insanının sessiz çığlığı. ben de bu dertten muzdaripim arkadaş. aynaya bakıyosun on numara gavur artisti, resme bakıyosun sünnetsiz gavur siki. sebep dersen fotojenik değilsin, bi bok anladıysam arap olayım.
    3 ...
  34. repeat özelliği olan video paylaşım sitesi

    ?.
  35. yok böyle bişey. olsa gerçekten yok böyle bişey çekicem ama gerçekten yok böyle bişey. eğer var da benim haberim yoksa mallığımı şimdiden kabul ediyorum ve kelkinmeden sakin sakin sadece bilgi amaçlı entryler girmenizi dört gözle bekliyorum.
    0 ...
  36. dediğimi deme kıllı yaramı yeme

    1.
  37. akşam eve gidince kemalden oldu deme şeklinde devam eden çoluk çocuk tekerlemesi. göründüğü üzre tekerlemede x yerine kemal adını kullandım ve bu ayrıntıyla sapına kadar kemalist olduğumu belirtmiş oldum. demek ki bu tekerlemenin ana fikri neymiş, kemal her türlü sikermiş. hadi sağlık olsun, her türlü bi düşünün bakalım.
    0 ...
  38. bayram harçlığını kıvırarak veren büyükler

    1.
  39. espiritüel bir kişiliğe sahip olmalarının yanında biraz önce öpülen elin hijyeni ve sizinle ilgili gelecek planları hakkında soru işareti yaratırlar.
    1 ...
  40. facebook taki attır butonu

    ?.
  41. büyük özlemle beklediğim facebook özelliği. sikindirik şahsiyetlerin sayfalarında bu butona tıkladığınızda, o kişinin profil resmini bukkake yemiş hale çeviren bir uygulama ile desteklenen bu özellik, bukkakeli resmin sadece sizin tarafınızdan görülmesi prensibiyle kişi haklarını da zedelemeyeceği için sadece kişisel bir fişleme aracı olarak büyük ilgi ve beğeni toplayacaktır. artık attırdığınız kişileri bir bakışta anlayarak yanlış anlamalara mahal vermeyecek, herhangi bir karışıklık veya tehlike anında ise ayarlar tabından bütün bukkakeleri temizle, bakkesiz görünüme geç gibi seçeneklerle durumu toptan veya kısmen bertaraf edebileceksiniz.
    0 ...
  42. zaman yalana doymuyor

    1.
  43. odatv'nin, zaman gazetesi'nin ikiyüzlülüğünü gözler önüne seren haberinin başlığı.
    http://www.odatv.com/n.ph...alana-doymuyor-1005111200
    1 ...
  44. sıfır saçın yakıştığı kadınlar

    ?.
  45. başı natalie portman'ın çekeceği kadınlar silsilesi. sıfır dedik diye illa ustura yemiş olması gerekmez tabi, 3 olur, 5 olur, sıfır temsili bir rakam sadece, esneğim bu konuda rahat olun.

    https://galeri.uludagsozluk.com/r/136781/+
    4 ...
  46. yahu kendi eşiyle mi oluyor da özeli oluyor

    1.
  47. yüce başbakanımızın süregelen kaset olaylarına yorumu. akabinde "buna nasıl kendi özeli dersin. özel değil bu genel genel. bu genel bir ahlaksızlıktır." diyerek olaya noktayı koymuş ve ahlakıyla kalbimizi bir daha fethetmiştir.
    4 ...
  48. bil bakalım bu yazıyı kime yazdım

    1.
  49. ben bu yazıyı bilmemkime yazdım ekolünün en pis ağızlı ve en samimi başlığıdır. içeriğinde argo yatağında cinsel arzuların ve nefret dolu hakaretlerin dansedeceği bu başlığın sloganı ve ortak paydası "senin ta amına koyum" olacaktır.
    2 ...
  50. ezan okunurken arayanların kafir olması

    1.
  51. ezan okunurken telefonunuzu aramak suretiyle çaldıranların kafir olduğu gerçeğidir. bu sınır tanımaz kafirler ezan okunurken telefonlarının tuş seslerini bile kapatmadıkları gibi bir çoğunun telefon melodisi rem denen kafir topluluğun günah içerikli loosing my religion şarkısıdır. yazarken bile içim ürperdi, allah sonlarını hayretsin, amin.
    1 ...
  52. eti fest ile gece gündüz eğlence başlıyor

    ?.
  53. sol frameden düşmeyen reklamın doğru yazılışıdır. umarım ters kullanımın bir sebebi vardır. sebebini bilen biri varsa mesaj atsındır yoksa eti açıklama yapsındır.
    0 ...
  54. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük