özde değil sözde müslümanların dem vurdukları olay. vardır böyleleri. amaçlara değil araçlara takılır bunlar. manayı görmezden gelip, kelimelerde, isimlerde, şekillerde boğulurlar.
hizmetçiyi çağırıp pantolonumu istemem lazım. uzun iş. bi de üstüne bozuk yoksa. görgüsüzlük yapmak istemem. olanı var olmayanı var. bu sefer tekele göndermem lazım. o da sakat iş. hava tam aydınlanmadı. güzel kız. yazık olur. o zaman şöförü uyandırmam lazım. ohooo çok çetrefilli oldu bu. parası neyse veriyim bitsin bu dava.
benim için çok önemli bir ayrılığın sembolü haline gelmiş mevlana dizeleri. o sevgiliye aşıkken dinler dinler ağlardım, o sevgiliden ayrılmak zorunda kaldım, dinledim ve bir başka ağladım. en çok da ayrılabilmek için dinledim, dinledikçe uzaklaştım, ağladıkça ayrıldım. şimdi seneler geçse de üzerinden, onun hasretini duyduğumda yine dinlerim ve yine ağlarım. mantığımda zerre yeri kalmamasına rağmen, aslında hiç var olmadığını öğrenmeme rağmen, onun olabilme ihtimalini, onu varettiğim günleri, ondan şüphe duymadığım anları özler, yine dinler, yine ağlarım.
fazla iyimser bir yaklaşımdır. lakin vekiline fısıldaması 22 sene sürmüş ama 22 sene boyunca bi kere bile "bunları bi kenara yaz" dememiş ve sonunda ortada hiç bir kayıt yokken vekilinin canını almıştır. sen tanrı olsan daha iyisini yapardın be kardeşim, eminim bu kadar sahipsiz bırakmazdın kitabını. sen bütün evreni yarat, sonra da gel bi kitap işinde çuvalla, inanılır gibi değil. gerçi kitabı açıp okusan bu sorgulara da ihtiyacın kalmaz ama neyse.
miami'nin kendi elleriyle verdiği maç olmuştur. son saniye faul yapamama becerisini gösteren chris bosh'un ne mal olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır.
çavuş kuşu'nu görmemle beraber beynimde çakan ampulün içinde yazan ne idüğü belirsiz cümle. okunuşu güzel ama. belki ilerde atalarımız söylemiş derler de bi mana yüklerler diye ziyan etmeyim dedim.