popstar türevi yarışma programlarından pek de farkı kalmamış program. ilk elemelerde arkası dönük dinleyip dönüyorlardı. jüriler çok da kapışıyordu. zevkliydi yani. düellolarda, saçma sapan seçimler de olsa yine de zevkliydi, kendini izletiyordu. son versiyonda ise klasik bir ses yarışmasından öteye geçemeyen sıkıcı bir program olmuş. o canlı yayında yaşanan bir çok aksilik yaşanmasa bile bence yine de kurtarmayacaktı. tek kelimeyle sıkıcıydı. ayrıca yarışmada öyle boş sesleri topladılar ki sırf o elediklerini toplayıp ekip hazırlasak çok rahat yarışma kazanılır. ayrıca mustafa'da iyice sıçtı batırdı. tek adam mustafa dedik, bağrımıza bastık da sen de boşmuşsun be mustafa kusura bakma.
acun medya ekibinin sıçtığı yarışmadır. yemin ediyorum uzun zamandır bu kadar rezalet bir canlı yayın görmemiştim. ses sistemi, sunucu, back vokaller, yarışmacılar, kıyafetler vs. her şey sıçışta lan. ulan acun yıllardır bir ekiple program yapıyorsun. bu mu lan ekibin? en dandik kanalın, en dandik programında bile böyle rezaletler olmuyor. ayrıca bir tane kızın şarkısında bir back vokal var, evlere ırak. resmen yarışmacı back vokal durumuna düşüyor. hele şu sarı oda denen saçma bir yer var ki. orada yorumlar felan oluyor, yok çok kullanılan kelimeler vs. onları da arada bir okuyor. 4-5 yarışmacıdan birininkilere bakıyorlar. karman çorman bir sistem uygulamışlar. vallahi acun, şu ekibini en başta sunucu olmak üzere yeniden gözden geçirmen gerekiyor.
ayrıca o acun'un hülya'ya soktuğu laflar ne ya? resmen kadını yerin dibine soktu, çıkardı. kadın durmadan bir açıklama yapmaya çalışıyor. o da hata yaptığının farkında; ama çaktırmamaya çalışıyor. kadını gömdükçe gömüyor. gerçi haksız da değil de.
neylan ve serhat ikilisinin hülya avşar tarafından elendiği programdır. nette, her yerde dolaşıyor bu bilgi. vallahi hülya avşar'ın beynini sikesim geliyor arkadaş. ayda'yı da eledi, bunları da eliyor. ne biçim insandır ya bu kadın? en başında dedim tamam, yarışma sonucu belli oldu diye.
vay hülya vay! acun, şu hülya ile iş yapmayı bırak artık ya. ne kadar gereksiz, boş, saçma sapan bir insan olduğu her programda belli ediyor.
beren saat'tir. Her sevişme sahnesinde partnerinin sırtını kesilmiş tırnaklarıyla yoluyor. kamera da o an o ellere yakın çekim yapıyor ya beni öldürün işte o an.
hülya avşar gibi bir insanın müzik konusunda, ben sizde onların göremediği farklı şeyler görüyorum, ben tecrübeliyim, ben size mükemmel repertuar hazırlayacağım diye ahkam kestiği yarışma. ayrıca sayın hülya avşar'a sormak isterim ingilizce bilmeden nedir bu size mükemmel repertuar hazırlarım ayakları?
televizyonda her konuda kusursuz diyebileceğim nadir insanlardan biri. ekranlara çok yakıştığını, güzel olduğunu felan söylememe zaten gerek yok. ayrıca hal ve hareketleri, konuşmalarında ayrı bir heyecan, enerji, sevimlilik var. bu iş için yaratılmış diyebilirim. ayrıca hande, kadının kareköküsün diyorum başka da bir şey demiyorum.
gayet beğenerek izlediğim program. aslında programı gerçekten başka birisi yapsa, bu tadı vermez. ismail baki tuncer'in oyunculuğu gerçekten çok eğlenceli kılıyor bu programı.
tek esin kaynaklarının aşk olduğu müzik türüdür. müzik türü derken hakaret ettiğimin farkındayım. arabesk rap parça şöyle yapılır: bir kere aşk teması şart. onsuz olmaz. arkaya duygusal bir müzik de şart. ses hiç önemli değil; ama biraz gür olması iyidir. öncelikle sözler yazılmalı. tabii, sözleri yazarken en önemli kısım nakarat kısmıdır. seni dinleyen insanı nakaratınla fethetmelisin. nakaratı da hazırladıktan sonra, şarkının söylenme kısmına geldik. şarkıyı söylerken, normal sözleri biraz hard core olarak söylüyoruz. yani bir sevgiliye nefret kusuyormuş gibi; ama onu özlediğini ve deliler gibi sevdiğini anlatman gerekir. tabii, nakarata gelince o gür sesle söylediğimiz sesimizi, yumuşak bir tona çekip o ses tonuyla nakaratı okumamız gerekir. işte, arabesk rap şarkı böyle yapılır.
genel olarak nasıl müziklerden hoşlanıyorsun diye soranlara, pek ayırt etmediğimi söylerdim; ama artık arabesk rap harici demek gerekiyor.
çok çok ilginç bir yer. durmadan özlü söz paylaşılan ve bunu hayvanlar gibi beğenen kullancılardan geçilmiyor. ayrıca, felsefenin f'sini bilmeyen insanların ilham aldıklarına nietzsche'yi eklemesi ve nietzsche'den sözler paylaşması da ayrı bir olaydır.
nedense defne joy foster'dır. bu benim kendi şahsi fikrim değil; ama kaç senedir o kadar ölen ünlü insan gördüm. bu kadının vefat ettiği zaman ki yaygarayı hiç görmemiştim. resmen, tüm kanallar defne joy foster niye öldü diye yas tutuyordu. gerçekten anlamak güç.
sosyal medyanın kendisini yerden yere vurmasına aldırmamış gibi görünmeye çalışan adamdır. aslında içi kan ağlıyordur. acaba benim "neyim eksik?" diye kendisine soruyordur. kendisine "neyin tam ki?" demek istiyorum.
korkutarak disiplini sağlamaya çalışan katıksız orospu çocuğudur. zamanında ben de yaşadım. sınıf başkanı konuşanları tahtaya veya küçük kağıda yazardı. öğretmen sırayla tahtaya dizer. ellerine tüm gücüyle cetvelle vururdu. yalnız bizim ki cetvel değildi. şu sehpaların ayağını söküp okula getirirdi. tek tek ellerimizi kızartana kadar vururdu. keşke, bunlarla bitse olaylar. hocamız, abartıp bazılarını tekme tokat dövdüğünü, hatta bir kaç kez burunlarını kanattığını hatırlarım.
berbat bir ödül töreni düzenlenen yarışmadır. bu yarışma reyting kurbanı felan olmadı. geçen hafta, komedi teması verilmesine rağmen, duygusal temalı 2 kısa film yapılmasıyla okan'ın isyanlar sonucunda 2 grubu diskalifiye etmesi ve bir grubun da bu olaylardan dolayı yarışmadan çekilmesiyle program biraz sarsıldı. o yüzden apar topar final yaptılar. yalnız, o ne berbat ödül törenidir. sunan kız sunamıyor. ne yapacaklarını şaşırdılar. yalnız, kısa filmler, genel olarak benim beklentimin üstündeydi. gayet beğenerek izliyordum programı. yazık oldu.
kandırılmış bir nesildir. en azından ben kandırıldığımı hep hissederdim. bazen cine 5'i açtığım da uzun süre şifrelenmeyince, ulan sanırsam şifreyi kaldırdı adamlar rahat rahat izleriz bundan sonra dedikten sonra şifrenin girişiyle boynumuzu bükmemizi sağlayan bir kanal olmuştur cine 5.
kafamda bazı soru işaretleri bırakan dizi. şimdi eski günleri gösterdiler. orada abisi ilk defa öss'ye girecek. lise 3 senelik devirde 17 yaşında felan olması lazım. 2 yaş küçük kardeşi kuzey yani kıvanç tatlıtuğ. orada bildiğimiz kıvanç tatlıtuğ 15 yaşında olarak gözüküyor ama maşallah bildiğin 30'luk adam gibi. babasına yumruk atabilen, atarlanınca arabayı alıp rakı içmeye meyhaneye gidebilen 15 yaşında bir çocuk. izleyenleri mal yerine koymaya mı çalışıyorlar?
zaten tutmadığı erken finalden belli olan yarışma. kazanan giray'ı şahsen ben hiç sevmedim. sadece belli bir kız potansiyeline hitap ettiği için bu adamın iyi sms aldığını düşünüyorum. yoksa ses rengi felan bir halta yaramaz. ayrıca aksesuar olarak eline gitarı alıp ciddi ciddi çaldığını göstermeye çalışması da kızları etkileyen sebeplerden sanırsam. nereden bilsinler sümüklü ergenler onun aksesuar olduğunu? büyük ihtimalle piyasaya giremeden kaybolacaktır. bir barış akarsu hayatta olamayacaktır. tavsiyem, odtü ee okumaya devam etmesi yönünde.
hülya avşar'ın, okan bayülgen'in yanında ezildiği program. her kısa filmden sonra bakalım ne tespit de bulunacak diye beklemekteyim. sonucunda hep hüsranla karşılaşıyorum. beni içine çekmiyor, ben gülemedim, konu gayet güzel(ama konu hakkında 2 cümle söyleyemeyecek durumda) gibi klişe yorumlardan öteye gidemiyor. ayrıca, her fırsatını bulduğun da okan bayülgen'i ezmeye çalışıp ona karşı zıt fikir oluşturmasına, ben de iyi tespitlerde bulunuyorum, okan'ın zekasının altında kalmamalıyım çabalarına da gülüp geçmekteyim.
ilk bölümünü beğenerek izlediğim dizi. sadece, bu kadar mı kolay evlenilir ya? daha önce çıkacaksınız, flört edeceksiniz. tak diye evlilik teklifi mi olurmuş? sadece onu garipsedim. onun dışında gözüme pek bir şey çarpmadı.