pınar kaftancıoğlu adlı girişimcinin, nazillide işlettiği çiftliktir.
bu çiftliğin en önemli özelliği, doğallığa verdiği özende gizlidir. aklınıza gelebilecek her gıda ürününü bulabileceğiniz, dürüst insanların olduğu, muazzam bir alternatiftir.
akp geldiğinden beri 3 kat arttı diye sevinen andavallıdır.
sürekli atlanan şöyle bir nüans var;
10 yıllık göstergelere bakıldığında hakikaten, kişi başına düşen gelir 3 kat artmıştır. ancak insanlar daha da fakirleşmiştir. esnaflar mal alamaz hale gelmiştir.
sabancılar, koçlar, karamehmetler, ağaoğlular öyle bir zenginleşmiştir ki, bu verileri yaratmışlardır.
güzel kardeşim, sen git bu adamların firmalarında 800 lira maaşla kasiyerlik yap. bundan mutlu ol. ama benim dişimle tırnağımla kazıyıp açtığım dükkanımı mecburiyetten kapamamı, gidip devlerin yanında üç kuruşa emir almamı istiyor bu yaratılan sistem.
bilmeden günaha giriyorsun, cahillik ediyorsun. savunduğun şeyin ne olduğu hakkında en ufak bir fikrin bile yok. kendi ipini çekiyorsun.
şu son 10 yılda ne canlar yandı, ne ocaklar battı, ne kapanmaz denen tezgahlar kapandı biliyor musun? köpeklik ediyorsun.
kısacası bu sistem öyle bir sistem ki, kişi başı düşen milli gelir benim gelirim değil. ya da o senin ,benim gelirim var ya, onlar multi milyarderlerin elinde. bizim değil...
afrika, güney amerika ve asyanın küçük bir bölümünde görülen sinek türüdür. bu türü tehlikeli kılan şey ise; lavralarını insan ve hayvanların derilerinin altına bırakmalarıdır. insanı delik deşik ederler. insan beynine yerleşip, beyni bir köstebek çukuru haline getireni dahi görülmüştür...
merhaba sevgilim
sana söylemek istediğim
çok önemli şeyler var
şimdi nizninle bunları söyleyiciim
seninle ben kardeş olabilirdik
seninle ben sırdaş olabilirdik
seninle ben dost olabilirdik
ama seninle ben stres olduk
ellere inandın da bir bana inanmadın
ellerin ağzı poşet değil ki büzesin
neler neler söylediler
hiçbiri calgonit kadar etkili değil
öhöm, pardon.
inanmadın len bana, inanma
ben sana şiirler, şarkılar yazdım
birgün nali topu at yazdın mı?
seni gidi fındık kıran
seni gidi kuğu gölü
seni gidi saraydan kız kaçıran
yakalarsam..
raylayrayy laralay lara laralaay
hay lay lara laylaylaa
hay laylara laralaralaaa
raylayrar haralay lara laralaaa
lay hayvan
hay laylay haylay lara laralaaa
sana niçme demiyciim
bari az iç labunya derdin bana
artık ölçülü içiyorum
gecede bir 70lik
62den tavşan yapmayı senden öğrendim
vestiyere paltoyu nasıl kaptırmıycağımı da
decodersiz şifre çözmeyi de sen öğrettin bana
pişti de hile yapmayı da
internete beleş nasıl girilir,
sade kahve istediğinde sütlü kahve getiren garsona ne denir
muhtardan ilm-u haber kağıdı alırken
dikkat edilmesi gereken hususlar nelerdir
hepsini ama hepsini senden öğrendim
aslında ben senın bana borç verebilme ihtimalini sevdim
raylayray raralay rara laralaaa
hay allah
raylayraaayy rarala lara rara ralalaay (aaaa)
hay rayraaay hara lay lara laralaaay
hay allah
raylayraaayy ray ray rala laralalaraa
inanmadın len bana, inanma
ben sana şarkılar yaptım
sen bir ıslık çaldın mı ?
eski bir fotoğrafımız var elimde
sen, gayet egzü33 çıkmışsın
bense 475
o sayı bende cok seksi duruyor biliyor musun
nönümüzde kadehler,
sen objektife bakıyorsun, ben sana bakıyorum
konuşucak birşeyimiz kalmadı
ben sana nasılsın dıyorum
sen bana yeni kaset yokmu diyorsun
al, var. almadavar
tral lal laaa lara lay lara laralaaa
haydaa
ral lal laaa ray lay lara lara laralaa (aaaa)
traylay laaa lara lay lara laralaaay
hay aksi
ray lay laaa ray lal lara lara lara laaa
nortaköyü bilirsin
hani beşiktaştan dümdüz gidiyorsun ya
sağda kokoreççiler var
tekrar sağdan
soldan
nnestarabim
buz gibi bir neşter darbesi
senin bu ihanetin
sımsıcak kanayan yaramı
yarar da geri gelir
deşer de geçer
gözlerim sanki patlamış kan çıbanları
akan göz yaşlarım değil asla
kanlı bir irin gibidir
ellerimden kopan eller senin ellerin ise
gittiğim o gecenin o korkunç ıssızlığında
ihanetin evimin çırılçıplağında
sinsice dolaşan kapkara bir akrep gibidir.
internetin dahi insanın vizyonuyla sınırlı olduğunu anlamak. vizyonunun dar olduğunu anlamak. bozulmak, depresyona girmek. sıçmak intihar etmeye yeltenmek.
Materyalizme karsi spiritüalizmi (tinselcilik) savunarak gelenekteki kelami düsünceden felsefeye geçisi temsil eden II. Mesrutiyet dönemi Osmanli felsefecisi Filibeli Ahmet Hilmi, 1865’de Filibe’de dogdu, 1914’de Istanbul’da öldü. Ilkögrenimini Filibede yaptiktan sonra, bir süre Filibe Müftüsünden Arapça ve temel Islâm bilimleri egitimi aldi. Daha sonra Istanbula gelerek Galatasaray Mektebini bitirdi. 1890 yilinda Düyûn-i Umûmiyye Idaresinde çalismaya basladi. Bu idare tarafindan memur olarak Beyruta gönderildi ancak siyasi nedenlerden Misira geçti. Burada Terakki-i Osmani Cemiyetine girmis; bir de “Çaylak” adli bir mizah gazetesi çikarmistir. 1901de Istanbula dönse de bir jurnal üzerine Fizana sürüldü. Orada da arastirmalarini sürdürmüs, tasavvufla ilgilenmistir.Mesrutiyetin ilanindan sonra Istanbula dönerek Darülfünunda felsefe dersleri verdi. Ayni zamanda 1908de “Ittihâd-i Islâm” adli haftalik bir gazete çikarmaya basladi ve buna 1910da haftalik “Hikmet” gazetesi dergisini çikarmayi da ekledi. Bir yil sonra günlük olarak yayimlamaya basladigi Hikmet gazetesi Ittihat ve Terakki hükümetini elestiren yazilari üzerine defalarca kapatilsa da Mübahese, Coskun Kalender, Münakasa, Kanat ve Nimet adlarinda kisa süreli gazete dergiler çikararak yayinciliga devam etti. Ayrica Ikdam ve Yeni Tasvir-i Efkâr gazetelerinde, Sirât-i Müstakim ve Sehbâl dergilerinde yazilar yayimladi.Ahmet Hilmi; Baha Tevfik, Abdullah Cevdet ve Celâl Nurinin hemen hiçbir elestirel süzgeçten geçirmeden Batidan Osmanli toplumuna aktardiklari materyalist görüslere ortaçag mantigiyla ve geleneksel bilgilerle cevap verilemeyecegini, bu görüslerin ancak Batida yeni ortaya çikan bilimsel bilgilere dayanan bir felsefe ile çürütülebilecegini ileri sürer. Bu bakimdan Ahmet Hilmide gelenekteki felsefeye karsi tutumun degiserek, felsefi düsüncenin kültürel degerlere uygun hale getirilmesiyle haklilastirilmasi gibi oldukça önemli bir gelisme görülür. Bu gelismede artik felsefe, niçin sorusunu sorarak varligin temel sebeplerini anlamaya yönelen insanligin zorunlu bir düsünce faaliyeti, bir ihtiyaç olarak algilanmaktadir.Ahmet Hilminin felsefeye karsi tutumu, bir yandan geleneksel felsefe karsiti düsünceden ayrilirken, öte yandan bu tutum Tanrinin varligi, ruhun maddeden ayriligi gibi materyalist felsefenin karsi çiktigi Islamin temel inançlarinin savunulmasinda haklilastirma araci olarak kullanildigi için gelenekteki ilim ve hikmet anlayisina dönülmüs olmaktadir.Gerçekten de onun amaci dogrudan dogruya felsefe yapmak degildir. O tipik bir Islamci düsünür olarak, II. Mesrutiyette Baha Tevfik ve Celal Nuri gibi materyalistlerin Islamin temel inançlariyla çatistigini ileri sürdügü görüslerinin toplumda yaratacagi manevi çöküntüye karsi, onlari Batidaki bilimsel gelismelere ve yeni felsefi yaklasimlara dayanarak çürütüp bu tehlikeyi savusturmak amacindadir. Bu amacini “Allahi Inkar Mümkün mü? Yahut Huzur-i Fende Mesâik-i Küfür Bilim Karsisinda Inkarci Doktrinler” adli eserinin önsözünde açikça belirtir. Kaldi ki yayinladigi haftalik Hikmet ve ayni adi tasiyan günlük gazetede, misyonu açisindan, dogrudan felsefeye degil, Islâmci akimin egildigi sosyal-politik konulara agirlik verilmistir.Ayrica bu ve diger nesrettigi yayinlarin adlarindaki vurgunun da felsefeye degil hikmete olmasi anlamlidir. Bununla birlikte onun özellikle Celal Nurinin Tarih-i Istikbâl I Mesâil-i Fikrîye (Gelecegin Tarihi I - Fikri Problemler, 1913) adli eserinde Büchnerden aktarilan materyalist görüsleri elestiren “Huzur-t Akl ü Fende Maddfîyyûn Meslek-i Dalâleti Akil ve Bilim Karsisinda Sapkinlik Doktrini Olarak Materyalizm” adli eseri, felsefi tartismanin güzel bir örnegidir. Bu eserinde bilimsel oldugunu iddia eden Büchnerin biyolojik materyalizminin dayandigi madde ve kuvvet kavramlari etrafindaki temel görüslerin, Batida yeni gelisen fizik, kimya gibi pozitif bilimlerdeki yeni bilgilere aykiri oldugunu; materyalizmin, metafizik düsünceye tamamen karsi oldugu halde, bilimin sahasindan çikip metafizik ve spekülasyon yaptigini ileri sürer.Ahmet Hilmi, batililasma süreciyle birlikte Osmanli aydininda gittikçe daha baskin olarak ortaya çikan bilimin kesinligine ve degerine olan metafizik ve hatta bir tür dinsel inanma ve kabullenme olgusundan oldukça farkli yeni bir bilim anlayisini Türk düsüncesine ilk kez getirenlerden biri olmasiyla Türkiyede “bilim felsefesinin öncüsü” durumundadir. Hatta Türk düsüncesinde bilim felsefesinin önemli bir bos saha oldugunu belirterek bundan yakinir. Celal Nurinin Hakikate ulasmak için bir tek aracimiz vardirBilim görüsünü, Acaba hakikat nedir?, Hakikatin ölçüsü nedir? ve Bilim ne demektir ve degeri nedir? sorulariyla epistemolojik (bilgi kuramsal) planda sorgulayan Ahmet Hilmi; Henri Poincare ve Emile Boutrouxun eserlerine dayanarak bilimin aslinda varsayimlara dayandigini, bu yüzden de degerinin göreli oldugunu, arastirma ve inceleme sonsuz oldugundan bilimin hiçbir zaman son sözü söylememis bulundugunu, o günlerde degismez prensip olarak kabul edilen bazi fizik kanunlarinin bile temellerinin sarsildigini vurgular.Ahmet Hilmi, materyalizmin ruhu beynin fonksiyonlari olarak ele alan görüsünü reddeder. Ona göre bedenden bagimsiz ve mahiyetçe ondan ayri bir ruh vardir, ayrica ruhun bedenin ölümünden sonra dagilmayarak hayatina devam etmesi fikri akla aykiri ve çelisik degildir. Yine ona göre ebedilik, ezelilik, sonsuz alemler ve Tanri hakkinda, deneyin alanina girmedikleri için, bilimle degil, ancak metafizik yaparak hükümler verilebilir. Bu gibi deney disi fikirlerin degeri, akil kurallari ve ortak duyu ile ölçülebilir. Bu görüsleriyle spiritüalizmin temel görüslerinin materyalizme karsi ancak metafizik yoluyla ortaya konulabilecegini ileri sürmektedir.O kendi felsefi meslegini Vahdet-i Vücûd (Amak-i Hayâl -Hayalin Derinlikleri- adli eseri, Islâm panteizmi olan bu tasavvuf felsefesini dile getiren bir romandir) olarak açiklamissa da Darülfünunda verdigi Hangi Meslek-i Felsefeyi Kabul Etmeliyiz? adli konferansinda ögrencilere, mevcut felsefi doktrinlerin hepsinin bazi yanlis varsayimlara dayandigindan ve hiçbirisi mutlak olarak bütün hakikatleri tek basina bünyesinde toplayamadigindan felsefe ve ahlâkta, her doktrinin tasidigi dogru fikirleri seçici bir anlayisla alarak olusturulacak eklektik bir yaklasimi önerir.Özellikle bilimsel, teknolojik ve ekonomik alanlarda Islâm dünyasinin Batiya karsi gerilemesiyle XIX. yüzyilin son çeyreginden itibaren Islamin temel görüslerini yeni bir sosyal-politik pratigin olusturulmasinda referans kaynagi olarak yeniden yorumlayan Islâmci aydinlardan biri olan Ahmet Hilmi, gelenegi sorgulayan modernist bir düsünürdür. Bu açidan Islâm medeniyetindeki kültür ve düsünce hareketleri ile sorunlarini ele aldigi Tarih-i Islâm (Islam Tarihi) adli eseri dikkat çekicidir.Eserleri: Abdülhamid ve Seyyid Muhammedül Mehdi ve Asr-i Hamidide Alem-i Islâm ve Sunisîler (13251909), Tarih-i Islâm (2 cilt, 13261910), Amak-i Hayâl (1326), Vay Kiz Begcigi Seviyor (1326), Öksüz Turgut (1326), Istibdadin Vahsetleri yahut Bir Fedainin Ölümü (1326), Allah-i Inkar Mümkün müdür? Yahut Huzur-i Fende Mesâlik-i Küfür (13271911), Felsefeden Birinci KitapIlm-i Ahval-i Ruh (1327), Yirminci Asirda Alem-i Islâm ve Avrupa (1327), Beseriyetin Fahr-i Ebedisi Nebimizi Bilelim (h.13311915), Muhalefetin Iflâsi (h.1331), Huzur-i Akl ü Fende Maddîyyûn Meslek-i Dalâleti (h. 13321916), Yeni AkadiÜssü Islâm (h.1332), Hangi Meslek-i Felsefeyi Kabul Etmeliyiz (13291913), Akvâm-i Cihan (1329), Türk Ruhu Nasil Yapiliyor? (1329), Türk Armagani (ty.), Müslümanlar Dinleyiniz (ty.).
oyalama taktiği için kurban gidecek olan ve en başarılı uuserlerden kurulu birliktir. fakat ne için kurulmuştur orası ukteyi verene sorulmalıdır. kurcalamamak gerekir.
Fikret Yayan'ın yazdığı, can doğan'ın yönettiği güzel bir çocuk tiyatrosudur.
ve hatta
Metal Ülkesi'nin Prensi bencil, kaba ve çevreye hiç önem vermeyen bir gençtir. Herkes onun bu durumunun düzelmesi için büyük çaba göstermekte ancak Prens bir türlü bu kötü huylarından vazgeçmemektedir...
Günün birinde Yaprak Ülkesi'nin Prensesi Prens'in bu kötü huylarından vazgeçmesi için tiyatro sanatçılarıyla birlikte bir oyun hazırlar...
Teknolojinin baş döndürücü bir hızla geliştiği dünyamızda bu gelişime en kolay ve çabuk ayak uyduran çocuklarımız için sinema ve tiyatronun bütün olanakları kullanılarak sahneye konan "Çevreci Prens" kaçırılmaması gereken bir çocuk müzikali.
OYNAYANLAR
Metal Ülkesi Kraliçesi...Güneş Han Doğan
Metal Ülkesi Kralı...Hüsnü Demiralay
Aktör / Gene...Mert Turak
Fi...Oğuzboy Vedat Şahin
Ko...Özgür Kaymak
Yaprak Ülkesi Kraliçesi...Defne Gürmen
Yaprak Ülkesi Kralı...Emre Narcı
Yaprak Ülkesi Prensesi...Yeliz Gerçek
Metal Ülkesi Prensi...Serdar Orçin
Aktris / Ho...Aslı Aybars
Aktris / Ca...Müge Çiçek
Aktris / Hizmetçi...Esra Ede
Aktris / Hizmetçi...Nurseli Tırışkan
bir yarim vardı ayırdılar bizi
gözyaşımı silip avuttular bizi
aaahh aaa
bir kere sevdim diye pişman ettiler bizi
güldürmediler ama ağlattılar bizi
böyle oldu şimdi..
böyle oldu şimdi...
sensizlik ömür boyu sonsuz çile
a bu hayat böyle
sensizlik ömür boyu sonsuz çile
a bu hayat böyle.
dikenli yollarda büyütler bizi
tüy yataklarda yatırmadılar bizi
aaahh aaa
zamallı egoistler çekemediler bizi
bir kenera geçip konustular bizi
böyle oldu şimdi böyle oldu şimdi..
sensizlik ömür boyu sonsuz çile
a bu hayat böyle
sensizlik ömür boyu sonsuz çile
a bu hayat böyle.
türk yazarı ve halk bilimcisi (sivas 1909- eskişehir 1979).
izmir ilköğretmen okulunu bitirdikten sonra merzifonda ilkokul öğretmeni olarak çalışan aşkun, gazi eğitim enstitüsünü bitirerek orta okul ve lise öğretmenliğine geçti. uzun yıllar eskişehir atatürk lisesinde edebiyat öğretmenliği yaptı.
başlıca yapıtları;
merzifon şairleri
sivas folkloru
aşık ruhsati
sivas şairleri
sivas sultanı kadı burhanettin.
1971'de Erzurum'da doğdu. ilk - Orta ve Lise eğitimini izmit'te tamamladı.
1989 - 1991 yılları arasında Trakya Üniversitesi işletme Bölümü'nü bitirdikten sonra 1991'de Müjdat Gezen Sanat Merkezi Tiyatro Bölümü'ne girdi ve 1995'de mezun oldu.
1996 - 97 sezonunda kurucuları arasında bulundugu E.S.E.K. Tiyatro Topluluğu ile 'Tükürür Kaçarım" adlı oyunda rol aldı.
1997 - 98 sezonunda istanbul Devlet Tiyatrosu'nun "Kadı" Müzikalinde rol aldıktan sonra üç sezon "Ortaoyuncular"a katıldı... 1996'dan bu yana Akbank Çocuk Tiyatrosu'nda da görev yapan, pek çok televizyon dizisi ve reklam filminde de rol alan Sevil Akı 2000 yılında Şehir Tiyatrosu Ailesi'ne katıldı.
GÖREV ALDIĞI OYUNLARDAN BAZILARI
Beş Katlı Binanın Altıncı Katı istanbul Şehir Tiyatrosu
Tükürür Kaçarım E.S.E.K. Tiyatro Topluluğu
Kadı istanbul Devlet Tiyatrosu
Haldun Taner Kabare Ortaoyuncular
Parasız Yaşamak Pahalı Ortaoyuncular
Çok Tuhaf Soruşturma Ortaoyuncular
Woyzeck istanbul Şehir Tiyatrosu
Barışa Şans Verin istanbul Şehir Tiyatrosu