1988 senesinde transfer olduğu fenerbahçe 'nin 88-89 sezonunda 103 gol atarak şampiyon olan efsane kadrosunda bulunmuş ayrıca aynı sezon 29 golle gol kralı olmuştur.
"beraberinde getirdikleri umutlar ve korkularla akın akın gelen arzulara teslim olduğumuz sürece... kalıcı mutluluğa ya da huzura hiçbir zaman kavuşamayız."
onüç günün mektupları'nın yazarı.
1972 yılının temmuz ayında eşi zuhal tekkanat hastalanır ve okmeydanı ssk hastanesi'ne yatırılır. cemal süreya eşinin hastanede yattığı onüç gün boyunca, ona olan sevgisini ve aşkını dile getiren, umut ve yaşama sevinci dolu mektuplar kaleme alır ve onüç gün boyunca her ziyarete gittiğinde yastığının altına bırakır. kitap bu içten ve sevgi dolu mektuplardan oluşur.
seri atı oy programını kullananlar dışında, manuel olarak oylayanlar hatta oylamayıp destekleyenler, buna karşı giri yazanlar başlık açanları hepsi uçuruldu.
itü sözlük imtiyaz sahibi wondrousun dün gece hunharca sebepsizce 20 den fazla sözlükte etkili olan söz sahibi olan yazarları uçurması olayıdır.
yaklaşık bir ay önce wondrous groupon ortaklığında "itü sözlük arena" adı altına yapılan yarışmay başlatılmış, haftalık birincilere kişi başı 150, ay sonu birincisine de 1000 lira para verilmesiyle başlamıştır herşey.
nick altı savaşları, para uğruna adam satma, seri artılama metodlarına gitme, oy dilenme ayyuka çıkınca inceden inceye bazı elit yazarlar durumdan rahatsız olmaya başlamıştır.
organizasyonu protesto etmek amacıyla her hafta bitimine 1 saat kala birincilik şansı olmayan takımları destekleyerek birinci yapmışlardır yani gidişat wondrousu pek de memnun etmemiştir, çünkü bir kitle istediği adamı ve takımı birinci yapabilme potansiyelini eline geçirmiştir.
işte tüm bu olanlardan sonra, milyonlarca yıllık insanlık tarihi hiç görmediği zulmü ve şiddeti görmüştür.
5 dakika içerisinde bu oylamayı yapan herkes uçurulmultur üstelik kuralalr içerisinde seri oylamanın yasak olduğu yer almamasına rağmen.
uzun lafın kısası 20 yazar oy verdiği için uçurulmuştur, nerden baknasız tutarsızlık nerden baksanız bencilce, nerden baksanız para uğruna rant uğruna kişilerin haklarına son verilmesidir.
Sultan Mahmut kılık kıyafetini değiştirip dolaşmaya başlamış. Dolaşırken bir kahvehaneye girmiş oturmuş. Herkes bir şeyler istiyor.
"Tıkandı Baba, çay getir!.."
"Tıkandı Baba, kahve getir!.."
Bu durum Sultan Mahmutun dikkatini çekmiş.
Hele baba anlat bakalım, nedir bu Tıkandı Baba meselesi?
Uzun mesele evlat, demiş Tıkandı Baba.
Anlat Baba anlat! Merak ettim deyip çekmiş sandalyeyi.
Tıkandı baba da peki deyip başlamış anlatmaya;
Bir gece rüyamda birçok insan gördüm, her birinin bir çeşmesi vardı ve hepsi de akıyordu. Benimki de akıyordu ama az akıyordu. Benimki de onlarınki kadar aksın diye içimden geçirdim. Bir çomak aldım ve oluğu açmaya çalıştım. Ben uğraşırken çomak kırıldı ve akan su damlamaya başladı.
Bu sefer içimden Onlarınki kadar akmasa da olur, yeter ki eskisi kadar aksın dedim ve uğraşırken oluk tamamen tıkandı ve hiç akmamaya başladı.Ben yine açmak için uğraşırken bir zat göründü ve: Tıkandı Baba, tıkandı. Uğraşma artık, dedi. O gün bu gün adım Tıkandı Babaya çıktı ve hangi işe elimi attıysam olmadı. Şimdi de burada çaycılık yapıp geçinmeye çalışıyoruz.
Tıkandı Babanın anlattıkları Sultan Mahmutun dikkatini çekmiş. Çayını içtikten sonra dışarı çıkmış ve adamlarına:
Her gün bu adama bir tepsi baklava getireceksiniz. Her dilimin altında bir altın koyacaksınız ve bir ay boyunca buna devam edeceksiniz demiş.
Sultan Mahmutun adamları peki demişler ve ertesi akşam bir tepsi baklavayı getirmişler. Tıkandı Babaya baklavaları vermişler. Tıkandı Baba baklavayı almış, bakmış baklava nefis.
Uzun zamandır tatlı da yiyememiştik. Şöyle ağız tadıyla bir güzel yiyelim diye içinden geçirmiş. Baklava tepsisini almış evin yolunu tutmuş. Yolda giderken Ben en iyisi bu baklavayı satayım evin ihtiyaçlarını gidereyim demiş ve işlek bir yol kenarına geçip başlamış bağırmaya.
Taze baklava, güzel baklava!
Bu esnada oradan geçen bir adam baklavaları beğenmiş. Üç aşağı beş yukarı anlaşmışlar ve Tıkandı Baba baklavayı satıp elde ettiği para ile evin ihtiyaçlarının bir kısmını karşılamış.
Müşteri baklavayı alıp evine gitmiş. Bir dilim baklava almış yerken ağzına bir şey gelmiş. Bir bakmış ki altın. Şaşırmış, diğer dilim, diğer dilim derken bir bakmış ki her dilimin altında altın var. Ertesi akşam adam acaba yine gelir mi diye aynı yere geçip başlamış beklemeye. Sultanın adamları ertesi akşam yine bir tepsi baklavayı getirmişler. Tıkandı Baba yine baklavayı satıp evin diğer ihtiyaçlarını karşılamak için aynı yere gitmiş.
Müşteri hiçbir şey olmamış gibi: Baba baklavan güzeldi. Biraz indirim yaparsan her akşam senden alırım demiş. Tıkandı Baba da Peki demiş ve anlaşmışlar. Tıkandı Babaya her akşam baklavalar gelmiş ve adam da her akşam Tıkandı Babadan baklavaları satın almış. Aradan bir ay geçince Sultan Mahmut:
Bizim Tıkandı Babaya bir bakalım deyip Tıkandı Babanın yanına gitmiş. Bu sefer padişah kıyafetleri ile içeri girmiş. Girmiş girmesine ama birde ne görsün bizim tıkandı baba eskisi gibi darmadağın. Sultan:
Tıkandı Baba sana baklavalar gelmedi mi? demiş.
Geldi sultanım!
Peki ne yaptın sen o kadar baklavayı?
Efendim satıp evin ihtiyaçlarını giderdim, sağ olasınız, duacınızım.
Sultan şöyle bir tebessüm etmiş:
Anlaşıldı Tıkandı Baba anlaşıldı, hadi benimle gel deyip almış ve devletin hazine odasına götürmüş.
Baba şuradan küreği al ve hazinenin içine daldır küreğine ne kadar gelirse hepsi senindir demiş. Tıkandı Baba o heyecanla küreği tersten hazinenin içine bir daldırıp çıkarmış ama bir tane altın küreğin ucunda, düştü düşecek. Sultan demiş;
Baba senin buradan da nasibin yok. Sen bizim şu askerlerle beraber git onlar sana ne yapacağını anlatırlar demiş ve askerlerden birini çağırmış.
Alın bu adamı Üsküdarın en güzel yerine götürün ve bir tane taş beğensin. O taşı ne kadar uzağa atarsa o mesafe arasını ona verin demiş.
Padişahın adamları peki deyip adamı alıp Üsküdara götürmüşler.
Baba hele şuradan bir taş beğen bakalım, demişler.
Baba, niçin? demiş. Askerler:
Hele sen bir beğen bakalım demişler. Baba şu yamuk, bu küçük, derken kocaman bir kayayı beğenip almış eline.
Ne olacak şimdi demiş.
Baba sen bu taşı atacaksın ne kadar uzağa giderse o mesafe arasını padişahımız sana bağışladı demiş.
Adam taşı kaldırmış tam atacakken taş elinden kayıp başına düşmüş. Adamcağız oracıkta ölmüş. Askerler bu durumu Padişaha haber vermişler. işte o zaman Sultan Mahmut o MEŞHUR SÖZÜ'nü söylemiş:
VERMEYiNCE MABUD, NEYLESiN SULTAN MAHMUT !
-Hep aynı şey oluyor. Ölümden gerçekten korkmaya başladığında, hayatın değerini anlıyorsun. Hayatı seviyor musun, tatlım?
+Evet.
-Çok iyi. Çünkü bunu umursamayan birinin hayatına son vermekten hiç zevk almıyorum.