A101 de satılan dandik fare markası.
Bunlaran 3-4 kez kullanan biri olarak söyleyebileceğim hemen bozuluyorlar.
kapatma tuşları yok, pil yatakları çok kötü tasarlanmış.
Güneş gözlüğü markalarının %80 i nin luxottica firmasına aittir.
Bütün satış kanalları da luxottica firmasına aittir.
Özetle Sektörde monopol olduğu için, yoksa hiçbir gözlük bir cep telefonunun barındırdığı teknolojiyi içermez.
Ray Ban
oakley
Giorgio Armani
Brooks Brothers
Bulgari
Burberry
Chanel
Coach
Dolce & Gabbana
DKNY
Michael Kors
Miu Miu
Polo Ralph Lauren
Paul Smith Spectacles
Prada
Ralph Lauren
Starck Eyes
Tiffany & Co.
Tory Burch
Versace
Dışişleri Bakanlığı’nın açıklamasına göre; yurt dışında yaşayan 5 milyonu aşkın Türk vatandaşı var. Bunlardan 4 milyonu Batı Avrupa ülkelerinde, 300 bini Kuzey Amerika'da, 200 bini Ortadoğu'da, 150 bini de Avustralya'da yaşıyor.
Almanya: 2 milyon 53 bin 654 Türk vatandaşı
Fransa: 301 bin 209 Türk vatandaşı
Hollanda: 299 bin 909 Türk vatandaşı
ABD: 250 bin Türk vatandaşı
Yunanistan: 153 bin Türk vatandaşı
Suudi Arabistan: 140 bin Türk vatandaşı
Avusturya: 134 bin 229 Türk vatandaşı
Belçika: 130 bin 701 Türk vatandaşı
isviçre: 80 bin 114 Türk vatandaşı
ingiltere: 72 bin 500 Türk vatandaşı
Rusya Federasyonu: 60 bin Türk vatandaşı.
Avusturalya: 50 bin 876 Türk vatandaşı
Kanada: 41 bin Türk vatandaşı
isveç: 38 bin 844 Türk vatandaşı
Danimarka: 36 bin 569 Türk vatandaşı
italya: 16 bin 414 Türk vatandaşı
israil 14 bin Türk vatandaşı
Libya 13 bin Türk vatandaşı
Kazakistan 7 bin 500 Türk vatandaşı
Türkmenistan 6 bin Türk vatandaşı
Özbekistan 4 bin 600 Türk vatandaşı
Kuveyt 3 bin 780 Türk vatandaşı
Kırgısiztan 2 bin 967 Türk vatandaşı
BAE 2 bin 650 Türk vatandaşı
Japonya 2 bin 300 Türk vatandaşı
Ukrayna 1.900 Türk vatandaşı
Gürcistan 1.700 Türk vatandaşı
Katar 1.500 Türk vatandaşı
ispanya 1.597 Türk vatandaşı
Ürdün 1.400 Türk vatandaşı
Meksika 1.200 Türk vatandaşı
irlanda 800 Türk vatandaşı
Yeni Zelanda 590 Türk vatandaşı
Güney Kore 560 Türk vatandaşı
Fas 587 Türk vatandaşı
Tacikistan 500 Türk vatandaşı
Lüksemburg 342 Türk vatandaşı
Moldova 300 Türk vatandaşı
Lübnan 188 Türk vatandaşı
Anormal görünümlü canlılar oluşma riski
Nesli tükenmiş canlı oluşturmak ve bunun doğanın dengesini bozma riski
Biyoloji silah üretimi
Sigorta şirketleri için sağlık sigortası sorunu
işe alımlarda adaletsizliğe yol açma ihtimali
Ağır işçi olarak çalıştırılabilecek insansı maymun
Üstün insan yaratma çabası
Kalıtsal bir rahatsızlık taşıdığını genetik sayesinde öğrenen birinin sosyal hayattaki durumu, evlenmeyi istemek hakkı mı?
Organ nakli için organ tarlaları
Embriyo insan mıdır yoksa değersiz bir hücre mi
En iyi embriyo seçilirse diğerleri ne olacaktır?
Kopyalanmış insanın anne-babası kimdir?
Sınırsız zeka ve unutmayan bellek kişiye her zaman fayda sağlar mı?
Excel solverda çözüm yöntemi.
lineer olmayan optimizasyon problemlerini çözmeye yarar.
Lineer olanları da çözer ancak daha çok zaman alır.
onları doğrusalda çözmek daha uygundur.
Mehmet Altan: Kendimi ikinci Cumhuriyetçi olarak tanımlıyorum.
Cengiz Çandar: Beni liberaller arasında gösteriyorlar ama ben kendimi demokrat olarak tanımlıyorum.
Fuat Keyman: Ben kendimi özgürlükçü solcu ve sosyal demokrat olarak tanılıyorum.
Oral Çalışlar: Bir kere ben kendimi liberal olarak tanımlamıyorum, sosyalist olarak tanımlıyorum.
Oya Baydar: Marksist sınıfsal analiz yöntemini işlevsel gören biri olarak...
29 Ocak Cumartesi günü Milliyet'teki köşesinde Hasan Cemal "Kendimi uzun yıllardır komünistti, solcuydu, sosyal demokrattı, liberaldi, entelektüeldi, aydındı diye kategorize etmiyorum." diye yazdı.
Mehmet Barlas ve Ergun Babahan ise kendilerine yönelik liberal nitelemesine karşı bir şey demediler.
Harvardlı 2-3 moleküler biyoloji ve genetik uzmanı türk genç biyoloji konusunda keyifli bir sohbet yapıp bunu da podcast olarak yayınlıyorlar. Daha sonra bu podcastler fm94,9 açık radyo da yayınlanıyor. Hatta kitaplaştırıyorlar. tavsiye edilir.
Neden şişmanlarız? Işın kılıcı nasıl çalışır? Motivasyonun ya da motivasyon eksikliğinin ardındaki biyolojik sebepler nelerdir? Peki canlılar neden milyonlarca yıldır seks yapıyor, hatta dişi ve erkek niçin var?
Elinizdeki kitabın her bölümünde, biz de kendimize birbirinden farklı ve iştah açıcı bu soruları sorduk; sizler için araştırıp, biraz baharatlayarak, servise hazır hale getirdik!
Genetik, Viroloji ve Fizik bölümlerinde doktoramızı yaptığımız Harvard Üniversitesi'nin kafeteryasından sizlere sesleniyoruz. Macerasına 2013'te çevrimiçi cepyayını olarak başlayan, 2014'te Açık Radyo'da haftalık programa dönüşen, şimdi de kitaplaşan Bilim Kazanı'nda amacımız bilim camiasının Robin Hood'ları olmak, bilgiyi akademinin fildişi kulesinden alıp halka sunmak.
Başka şehirlerde görüp imrendiğimiz özellik nihayet adanaya da geldi.
Çok detaylı sokak taraması yapmamış genelde ana yollar üzerinden çekim yapılmış.
Ancak Adana için bu da yeterli. Görüntüler Temmuz 2014 e ait.
Margarin sektörünün ana hammadesidir. Tabi margarin derken buna endüstriyel yağları, kuru pasta,poğaça,börek, milföy vs gibi unlu mamüllerinde kullanılan yağları ve baklava, tatlı vs gibi ürünleri de katmak gerekir. içinde yağ bulunan ve hazır gıda olarak tükettiğiniz herşey ama gerçekten herşeyin içinde palm yağları kullanılarak üretilen margarin/katı yağl vardır.eğer sıvı yağ kullanırsanız eriyip üründen ayrılır. katı yağ olacak ki ürün sert ve diri duracak. Ör: balık kraker, bisküvi, gofret, çikolata , krema, cips dandik peynir ve yoğurt hatta sakız. Yani siz belki kahvaltıda margarin yemediğinizi düşünüyorsunuz ama halbuki kat kat fazlasını hazır gıda olarak yiyorsunuz da farkında bile değilsiniz.
Peki neden palm yağı?
palm yağı yaygınlaşmadan önce sıvı ayçiçek ,mısır, pamuk yağları yapay olarak hidrojenlendirilerek katı hale getiriliyordu. bu proseste gerekli hidrojen suyu elektroliz edilerek elde edildiği için çok masraflı. ama masrafı önemli değil, asıl dert hidrojenle doyurulmuş yağların kalbe pek de iyi gelmediği 90 lardan beri bilinmekte. Tabi margarin yiyen herkes kalp hastası olacak diye bir kaide yok. geçenlerde okuduğum bir haberde ingilizler çok da net bir ilişki bulamamış. yani bir sigara kadar kötü birşey olmadığı gerçek.Bide artık kimse bazı özel ürünler hariç sağlığa zararından dolayı hidrojene yağ üretmiyor.
Şimdi hal böyleyken palm yağları imdadımıza yetişiyor zira palm yağı çeşitlerinin erime noktası 22, 38 ve 53 derece.
yani hidrojen vererek katı hale getirmenize gerek yok doğal olarak sert bir yağ. Zaten margarinlerin erime noktası kabaca 38-42 aralığında.
kalbe iyi gelip gelmemesi doymuşluk doymamışlıkla alakalı. doymuş yağlar moleküllerine daha fazla hidrojen alamazlar. doymamış yağlar hala alabiler. bir yağ doyarsa katılaşır erime noktası yükselir. Tüm katı yağlar doymuştur bunun palmle ilgisi yok. isterseniz ayçiçek yağını hidrojenlendirerek doyurusunuz ister palm gibi doğal doymuşunu alırsınız.Doymamış yağ demek de aslında sıvı yağ demektir.
şimdi bu aralar sağda solda görüyorum palm aleyhine kampanyalar başlatılmış. Yahu türkiye değil bütün dünya palm yağı tüketiyor. Tüketmeye de mecbur. eski hidrojenlendirme yöntemi kalbe çok daha zararlı.trans yağ oluşturuyor.peki doğaya zararı ne?
şimdi endonezya ve malezyada devasa palm tarlaları kuruluyor.öyleki ormanları yıkıp orangutanların yaşam alanlarını tehdit ediyorlar.
yani orangutanlar falan baya ölüyor.oranın halkı çok fakir palm tarlalrında çalışarak cepleri para görüyor halk çok mutlu. ama çevre aktivistleri palmcilerden nefret ediyor.
orangutanların yaşaması mı yoksa bir kaç milyar insanı doyuran gıda sektörünün yaşaması mı?
öncelikle müşteri hizmetlerine telefon etmeniz gerekiyor. telefonda iptal işleminiz gerçekleşiyor ancak 10 gün içinde iptal dilekçenizle telekom müdürlüklerine gelip tivibu kutusu modem ve kabloları iade etmeniz gerektiğini söylüyorlar.10 günden sonra faturanız tekrar işlemeye devam edermiş.
illaki dilekçe yazmanız gerekmiyor ben gittiğimde zaten bir form doldurdular. modem, tivibu kutusu , scart girişi ve hdmi kablosunu alıyorlar. gerçi ben hdmi kablosunu bulamadığım için veremedim ama çok önemli değil dediler.
Dilekçe için
.. telekom il müdürlüğüne
şu şu numaralı hat abonesiyim hattımımın kapatılmasını ve aldığım adsl/tivibu hizmetinin sonlandırılmasını istiyorum gereğinin yapılmasını arz ederim gibi birşeyler yazmanız yeterli.
"Artık bütün hukuk fakültelerini yıkın yerine AVM dikin, gerek kalmadı, hukuk öldü"
"Red-Kit'i tutukladılar, Daltonlar serbest"
"Adalet öldü, başınız sağolsun"
SANIRSIN 80 YILDIR ADALET TIKIR TIKIR iŞLiYOR
Sanırsın bu memlekette 80 yıldır adalet tıkır tıkır işliyordu, Silivri kararları çıktı,
adalet akut kalp yetmezliğinden bir saniyede gitti, öyle mi?
Her on yılda bir darbe yapılırken,
Yasaları yapan yasama kurumu (meclis), yürütme (hükümet) toplanıp hapse tıkılırken adalet doruktaydı
Başbakan asılırken, bakan asılırken zirvedeydi
Eline iki çakaralmaz almış üç beş ne dediğini bilmez genç "devleti devirecek" korkusuyla boğazlanırken adalet çalışıyordu.
640 BiN KiŞi ANARŞiST DiYE HAPSE TIKILDI
1980 sonrası bir yıl içinde 640 bin kişi anarşist diye hapse tıkılırken hak hukuk süperdi.
Yüzlerce kişi işkencede ölürken, yaşı tutmayanlar yaşı büyültülüp asılırken hukuk
katledilmiyordu
Şimdi bunları tezgahlayanların halefleri hapse girince birden adalet öldü, öyle mi?
1980'nin işkencehanelerinden uluslararası insan hakları örgütlerine bir kağıt parçasına "işkence altındayız" diye yazıp ulaştırılamak mümkün değilken diktatörlük yoktu.
Şimdi dört duvarı görünce yazar, şair, araştırmacı kesinlenlerin hapisten yazdıkları kitaplar best seller raflarına doldurulurken, köşe yazıları devam ederken diktatörlük var, öyle mi?
80'de kadın mahkumlar iğrenç tecavüzlere uğrarken, paşaların paşası "ne cop sokucaz, aslan gibi polislerimiz var" diyerek azıcık da kendi latent homoseksüelliğini dışa vururken işkence yoktu.
Şimdi paşam hapiste helalini hamile bırakırken işkence var öyle mi?
insanlar idam kararları yüzlerine okunduğunda bir milim bile sarsılmazken, idam sehpasında kendi taburelerini kendileri tekmelerken haindiler, şimdi 20-30 yılı duyunca ağlamaya başlayanlar kahraman öyle mi?
Ben söyliyeyim onların tam söyleyemediklerini
Adalet ne zaman yerini bulacak onlar için biliyor musunuz?
google reader ın temmuz 2013 te kapanmasından sonra kullanıcıların büyük çoğunluğunun geçtiği rss servisi.
cidden hoş olmuş. Google reader ı pek aratmıyor.
tibette yükseklikten ötürü atmosfer basıncı o kadar düşüktür ki su yaklaşık 65 C de kaynar.
bunun için insanlar çaya önce şeker ve süt katarak suyu kaynatırlar.
1989 yılında kurulan şirket, 1992 yılında nişasta ve glukoz şurubu üretimine başlamış ve 1996 yılında Amylum Nişasta San. Tic. A.Ş. adını almıştır. Aynı yıl, üretim portföyüne mısır şekerini de eklemiştir.
1997-1999 ve 2001 yıllarında art arda üç kez yatırıma gidilerek arttırılan firma kapasitesini takiben, 2003-2006 yılları arasında yapılan yatırımlar ile şirketin ihracat kapasitesini arttıracak şekilde kristal fruktoz üretimine de başlanmıştır.
Amylum Nişasta, ingiliz Tate&Lyle ve Amerikan ADM şirketlerinin Türkiyedeki %100 yatırımı olarak sadece yerel bir firma değil; aynı zamanda Türkiyenin önde gelen sanayi kuruluşlarından biri olarak ülkemiz ekonomisine katkılarını sürdürmektedir. Bunun yanı sıra Tate&Lyleın ürün ve servis tecrübesini de ülkemiz endüstrisinin hizmetine sunmaktadır.
Gıda sanayisinin içecek ve şekerli ürünler başta olmak üzere birçok koluna hizmet vermekle beraber; kâğıt ve ambalaj, bitkisel yağlar ve inşaat gibi birçok farklı sektörün de taleplerini karşılamaktadır.
Amylum Nişasta, Adana Hacı Ömer Sabancı Organize Sanayi Bölgesinde kurulu fabrikasında istihdam sağlamakta ve birincil önceliği iş, gıda ve çevre güvenliği olarak faaliyetine devam etmektedir.
sektörün yarısından çoğu cargill ile amylum un elindedir.
çoğunlukla fethettiğimiz ülkelerin dinine karışmamakla övünürüz ancak bu durum aslında bir fetih politikasından ibarettir.
osmanlı, konstantinopole saldırıya hazırlanırken bizansta haçlı yardımını isteyen ve istemeyen iki grup oluşur. haçlıların yardımını istemeyip osmanlı himayesine girmek isteyenler katolikliğin yayılmasından korkarlar ve osmanlı gelince ortodoksluğun devam edeceğine inanırlar ki buna kanıt zaten rumeli fütühatıdır.
son zamanalarda medyada gittikçe kendine daha çok yer bulan eylem.
neymiş hes ler zararlayımış doğal hayatı mahvediyormuş. nehirin akış yönü değiştiği için orda yaşayan canlılar buna çok üzülüyormuş.
iyi de enerji üreten her sistemin bir takım yan etkilerinin olması kaçaınılmazdır.
termik santrallere karşısınız
nükleer sntrallere karşısınız
doğalgaza karşısınız (dışarıya bağımlıymışız)
eee peki bu ülke elektriğini nasıl üretecek? çevrecilerin bir fikri bir planı var mı?
ama elektrikleri kesilince şikayet etmeyi herkes bilir.
hiçbir şey bedelsiz değildir, eğer ortada bir kazanan varsa mutlaka kaybeden de vardır.
90 lı yıllarda böyle bir furya vardır. babalar televizyon kumandalarını naylonla kaplar.
o dönemlerde annelerin dantelleri varsa, babalarında naylonları vardı...
telif hakkı mefhumu göz ardı edilerek paylaşım yapılan her türlü forum sitesinde görürsünüz bu ifadeyi.
fikir ve sanat eseri sahiplerinin eserlerini internet ortamına taşıyarak kendileriyle gurur duyanlar utanmadan bir de emeğe saygı diye teşekkür isterler.
bu nasıl bir ikiyüzlülüktür bi türlü anlayamam.
o eseri ortaya çıkaranki mi emek yoksa on dakikada rapidshare e upload edeninki mi emek?
hadi upload ettin bari emeğe saygı deme bari öküz!
yazı dilinin konuşma diline uymadığının en açık göstergesi.
gramer kurallarına göre konuşmanın bi tuhaf gözüktüğü başka bir dil yoktur heralde.öyle ki türkçede gelecek zaman kipiyle konuşmak yani geleceğim gideceğim demek gariptir.onun yerine gidicem diyerek olması gereken yapıyı bozarak konuşmak kulağa daha normal gelir.