bundan bin yıl sonra gün yüzüne çıkacak buluntulardır.
nişantaşı denilen bölgede yapılan kazı çalışmalarında, yüz gerdirme estetik operasyonu sırasında öldüğü tespit edilen bir kadın cesedi bulundu. 2000 li yıllarda öldüğü tespit edilen bu kadına yapılan karbon14 testleri sonucu 1800 lü yıllarda doğduğu anlaşıldı. adının ajda pekkan olduğu öğrenilen kadın, ilk bakıldığında 13 yaşında gösterdiği için hayretle karşılandı. bilim dünyası şokta...
bir konu olur biri öyle bir cümle kurar ki o kalıptan birkaç farklı kelime kullanarak geyik başlar devam eder. ama biri çıkıyor o konu hakkında harbi tanım yapıyor ya da farklı bir kalıp kullanarak geyik yaptığını sanıyor. arkadaş tamam sözlükte ciddi şeylerden de konuşacağız hatta genelde öyle yapmalıyız ama arada bir taşşak yapalım rahatça. ö öğrenin şu geyik işini yahu.
hiç unutmam skyfall'u izleyeyim gittim. sol tarafımda 30'lu yaşlarında bir erkek ve çıtır sevgilisi, sağ yanımda ergen bir çift... bu çiftlerin ortalarındaki iki boş koltuğun birine oturcam mecbur.. soldaki koltuk çıtırın yanı olduğu için sağdaki ergen erkeğin yanındaki koltuğa oturdum. ergen böyle bir rahatsız oldu filan. üff püff çekiyor. 30 küsürlük azgın teke, sinirli bir biçimde kızla yer değiştirdi. halbuki sırf kız rahatsız olmasın diye çıtırının yanındaki koltuğa oturmamış, film bitene kadar öpüşecekleri belli olan jölebaş ergenlerin yanına oturmuşum. yok ağa yani sapık dahi olsam arada boş bir koltuk var, ne yapabilirim ki. neyse aga film başladı, ergenler de başladı. zaten sevgili koltuğu mu ne boksa ondan. arada bişi yok. hayvan gibi öpüşüyorlar. kafamı direk diğer tarafa çevirdim. baktım boynum tutulacak gibi oldu, diğer tarafa tüm vücudumla kaykıldım bu sefer. o esnada çıtırın boynuna dalan teke, kaykılmam nedeniyle çıkan iğrenç deri sesinden rahatsız olmuş olacak ki, dönüp mal mal baktı. aşağı tükürsen bıyık, yukarı tükürsen kaş. tekrar biraz ortaladım koltuğu. anam bi döndüm oğlan yok. nereye gittin la jölebaş. kız aşka gelip yedi lan heralde diye gülüyorum kendi kendime. neyse filmin temposunun arttığı, bol gürültülü sahnelerde doz yükselmeye başlıyor. adamlar sinemada sevişme üzerine ihtisas yapmışlar. sessiz sessiz mucuklar, silahlı sahneler başlar başlamaz. huaaarrğğğğ'lara, fermuar açmalara dönüyor. diğer taraftaki tekeyse filmin başında daldığı boyunda hala. diğerleri hadi ergen, yeni keşfediyorlar cinselliği filan da lan amına koduğum, o boyunda ne var lan 1 saattir emiyon.
neyse geldi film arası. lambalar yandı. güya benden rahatsız olmuşlar filan, cins cins tavırlar. kızgınca müsaade eder misin'ler. peki ya sana ne demeli lan teke. git otel mi yok, ver 80 lira, boyun sik sabaha kadar.
bir zamanlar, yazın kafası nefes alsın!? diye saçları 3'e vurulan, dağ, bayır, börtü, böcek görsün temiz hava alsın azıcık diye köye yollanan, boyu uzar belki diye basketbol kursuna gönderilip turnikeye bile giremeyen bi garip vardı. işte bu onun en büyük dramlarındandır.
alışveriş sırasında babam görüp görebileceğimiz en dandik dükkanı bi şekilde bulur, beni de içine sokardı. yavşak tezgahtar da eline ilk geleni oo bu seni açar diye verirdi elime. surat astığımı gören babam o müthiş ikna cümlesini kuruverirdi.
-bi dene beğenmezsen almayız
(deneme faslı)
+beğenmedim baba
* * *neresini beğenmedin abisi?
+şurasını.
*ne var ki orda?
+(bok var) ya şey...
*tüm gençler bunlardan giyiyo abicim bu sene.
-bak herkes giyiyomuş.
+ya ama sev...
-kaç dedin sen şimdi buna?
*25
-25 çok ....
*...
-...
*...
-..... fiş miş
*.......gelişi gidişi
-20?
*tamam abi hadi hayırlı olsun.
-iyi aldık iyi. güzel oldu hem de di mi?
yıllar geçti kendimiz gider olduk alışverişe ama bizim ki huyundan vazgeçmedi, bi şekilde satıyo kalıbı. mürüvvetim şu şekilde olacak ondan korkarım.
-bak oğlum seyfi amcanların bi kızı var aysel. terbiyeli iyi bi kız.
+yok artık baba!! ne kızı ne seyfisi?
sonrasında pişmanlığa sebep olan kötü davranış. ıyyk.
bir gün misafirler geldi bize. odamda kolon yapıyorum. yani hoparlör diyeyim. odam dediğim de abimle beraber kaldığımız. öyle amerikan filmlerindeki gibi değil. hatta misafir geldi mi salonda yatıyom.
kolonu tam bitircem, iki adet subwoofer taktım bi de dual. amcamın eski deckleri vardı, onu da dvd'ye bağladım. altına da bi ekolayzır, amfi ve kolonların bağlantıları bitti.
taktım mp3'ü, karmakarışık bi şey. sesi denicem. lan ses gelmiyor. arkamı bi döndüm komşunun 11 yaşında veleti. lan sülo, bırak diyorum. bırakmıyor ibne. elinden aldım, abi beni dövdüğee diye gitti içeri. dokunmadım bile. kabloları aldım elinden. geldi içeri pis pis gülüyor. bi koydum göte. hülya koçyiğit gibi yatağa düştü bu amına koduğum.
sessizce orda ağla dedim. yaktım sigarayı başında oturdum. bi daha şikayet et, gene döverim sikerim belanı jakabo dedim. tamam abi dedi, bi tokat daha attım enseye. ibne sonradan bir boy attı bu 10 cm uzun benden dövse döver valla.
o değil de adama kaç kere ibne demişim. yoksa aslan gibi çocuk. kız olsam veririm.
artık olmayan çocuklardır. zaman zaman beni ağlatan(?), hatta içime acı koyan teknolojinin getirdiği kötülüklerden biridir.
kar yağıyor eline poşetleri alıp kayan çocuklar yok, kola kutusuyla ayakkabılarını parçalayan çocuklar yok, futbolcu kartları ile acayip oyunlar oynayıp kavga eden çocuklar yok, ağaçlardan düşüp başını kolunu kıran çocuklar yok, bisiklet çetesi oluşturmuş çocuklar yok, topum var diye hava atan çocuklar yok, "anneeeee! hakan beni dövdü" diyen çocuklar yok.
aylarca hindistan da ruhunuzu dinlendirseniz, bilinen en iyi filozofların lanusu olsanız, aç kalıp susuz dolansanızda da uluşılamayacak bir konsantrasyon seviyesi.
ola ki günlerdir aklında olan bir ayakkabı görmüş olsunlar, ya da hayalinde oluşturdukları belden oturtmalı o elbiseye denk gelsinler vitrin önünde nirvanaya ulaşabiliyorlar. öylesine bir dikkat, fevkalade bir kararlılığa bürünüyorlar ki kurşun sıksan seker.
annem bir keresinde pazarda terlikle bağ kurdu 27 saniye dediklerimi duymadı. kadın gözlerini hiç kırpmadan 10 liralık nesneye bağlandı. dedim anne ben alt komşunun kızını eve atıcam olur dedi. hayran olunası bir konsantrasyon.
insanın sinirleriyle, kedinin yumakla oynadığı gibi oynayan durumdur.
o marşa basma anı yok mu... "aaeenneee" diye... birinci vites; "eeeee ehe ehe" ikinci vites; "ııııııııehıhıhıı" burda vites geçmiyor "kıhı kıhı" üçüncü vites(nihayet); "aıııaııııııııaa" dört(artık yakıt tükenmek üzeredir); "eeeeeeaeeeeeeeee" "hık hık hıkhık" vites yine geçmiyor, beşinci vites "aaaaeeeaaaaeeaaa" tabi arada frenler falan var. yani sabah böyle uyandığınızı düşünün. annelere saygım sonsuz, kusura bakmasınlar tokatlarım böyle çocuğu.
genelde amerikan filmlerinde esas oğlanımızın/kızımızın peşinden koşan kötü adamlardan saklanmak üzere dudağa yumularak gömülme şeklinde saklanma hareketidir.
çoğunlukla tesadüf eseri yeni tanışmış ve birbirine gıcık oluyormuş gibi yapıp da içten içe şehvetli duygular besleyen esas oğlanımız ve kızımız kötü adamlar tarafından kovalanırken böyle apartman boşluğu, sokak arası gibi noktalarda dudakları birbirlerine kilitleyip saklanır. kötü adamlar şehvetle öpüşen bu çifte dikkat etmeden yanlarından gelir geçerler, ve kahramanlarımız tehlikeyi atlatırlar, ve bu saklanma hareketi aralarında bir aşk doğmasına neden olur.
önce ya görev icabı öpüştük, hani saklanalım diye yoksa işim olmaz senle triplerine girerler ama filmin sonlarına doğru, french mrench kalmaz hepsini yaparlar.
üniversite yıllarında yaptığım bir hata, fazlasıyla vicdan azabı duymama neden olmuştur.
flashback: normal örümcek vakalarında, önce ' evimizde hala yaşam belirtileri var' diye sevinir, sonra da ' amına koyim çabuk kapa diyerek odayı karantina altına alırdık. ama bu minicik ağın sahibi o kadar şirin ki! küçücük lan! ilk görüşte besleme kararına inanır mısınız ?
önce böceğimi beslemek için her gece sinek avına çıkıyor, fakat elim boş bir şekilde geri dönüyordum. tam umudumu yitiriyordum ki bir ırıspı çicığı sinek çıkageldi.. hemen gazeteyle çarptım sinege, ama öldürmedim. neden? çünkü kendisi öğrenmeliydi bunu. artık avlanacak yaşa gelmisti.
şimdi kıvranan sineği bizimkinin ağına bırakıcam. ben bekliyorum ki mutlu olacak, heyecanlanacak, atlayacak direkt üstüne. lan ağ titreşince bu mal nasıl korktu qwqweyqwe. kaçacak yer arıyo. tabi sonra erkek olduğunu hatırladı ve zavallı sineğe doğru atak yaptı...
tabi ki öldü beyinsiz, eşek kadar sineği nereye yiyosun salak? hemen böceğimi alip kalp masajı falan yapmaya kalktım ama her şey için çok geç olduğunu anladım.
yıllar sonra açıklıyorum. boyunun kısa kalmasının tek sebebi benim. ehhee. yarınada kalsın diye buzdolabının üstüne çikolata saklamak nedir mal! yesene.
