iftar vaktinden yaklaşık 1.5 saat önce verilen siparişte, iftardan 5 dk önce gelmesi istenen pizzayı iftardan 25 dk sonra getiren ve 5 kuruş almadan bırakıp giden pizzacı. lezzeti de dominosu 3'e 5'e katlar. yada bedava bal tatlı geldi. bilemedim.
32 yaşında gencecik bir kadın, üstelik arkasında anne sevgisine muhtaç 2 yaşında bir bebek bırakarak aniden ölmüş, bir takım orospu çocukları da gazetenin çay ocağında yaptıkları otopsi sonucu ölüm nedeninin alkol olduğuna karar vermiş.
ne de olsa ölüm, sadece sizin tasvip etmediğiniz hayatlar yaşayan kişilerin başına gelen ilahi bir cezadır.
ne de olsa ölüm, size hiç uğramayacak...
3d deyince insan bekliyor ki kendini üzerine kan sıçramış, insan parçaları fırlamış gibi hissetsin. yok ama öyle bişey, 3d olayını pek kıvıramamışlar. paranıza yazık.
ayrıca;
--spoiler--
ne suçu vardı lan o kadının? ühühühüh
--spoiler--
4. sınıfta türbanlı öğrenci bulunmadığından hocaların türban protestosundan nasibimizi alamadık son sınıflar olarak. havada güzel, bu yazdan kalma günlerde ders çekilmiyor zaten. yarın itibariyle hidayete ererek örtünmeyi planlıyorum.
--spoiler--
madde 38. evlilik teklif ederken dikkat edilmesi gereken hususlar
çocukken bir arkadaşım vardı sadece ön dişlerini fırçalardı. arka taraftaki dişler nasılsa fazla gözükmüyor diye. o zamanlar garip geliyordu bu davranışı ama neden öyle yaptığını şimdi anlıyorum. çürümeyi kimsenin taktığı yok aslında, çürümekten zevk alıyoruz. yeter ki o çürükler görünür bir yerde olmasın. bize bir şey öğretebilecek tek hoca var, utanç. yirmi küsur yıl okuduk, yüzlerce hoca gördük, hangileri aklımızda kaldı, bizi en çok utandıranlar. bütün sınıfın önünde yüzün kızardığında aldığın dersi en süper okulları bitirdiğinde alamazsın. sınıfın en tembeli bile olsan orada idrak edilmesi güç bir sırra vakıf oluyorsun çünkü. esaslı bir bok yediğinde, çürükler ortaya çıktığında yani, bütün toplumun sana karşı nasıl tek yumruk olduğunu orada öğreniyorsun. toplum derken anne baba da dâhil buna. en sevilen haber ne, çocuğunu kolundan tutup polise teslim eden baba. yahut çocuğunu polisin elinden alıp dövmeye devam eden anne. gazetecilerin kafası genelde az çalışır. çok fazla bilgi akışı var çünkü; motor hararet yapıyor, sentez yeteneklerini kaybediyorlar. ama bu mesleki deformasyona rağmen bütün basın mensuplarının çözdüğü bir sır var. en sahici hikâyenin en çürük hikâye olduğu sırrı. çocuğunu polise teslim eden ana baba haberinin neden rağbet gördüğünü çok iyi biliyorlar. karısını polise teslim eden koca haberi böyle rağbet görmez ama. kocasını ele veren kadın haberi de. hırsızın karısıdır artık o yahut katilin kocasıdır. doğal suç ortağıdır. o ittifakı hiçbir ihanet bozamaz, hiçbir devlet bozamaz. çünkü evliliğin temel prensibi bu, yardım ve yataklık etmek. belki de insanlar topluma karışmak için değil, topluma karşı iki kişilik bir savunma hattı kurmak için evleniyorlardır. belki de çürümeyi paylaşmak için. kim bilir. bir seferinde evlilik teklif etmiştim. evet ya da hayır gibi rutin bir cevap bekliyordum ama başka bir soruyla karşılaşmıştım. neden? beraber çürümek yalnız çürümekten iyidir. bunun içindi. bunu söyledikten sonra kabul ettirmesi zor tabii.
--spoiler--
verilen tepkiyi anlamakta zorlanıyorum açıkçası.
bu diziden önce toplu tecavüz vakalarına rastlanmıyordu çünkü bu memlekette. gerek bilinç düzeyi yüksek nezih toplumumuz olsun, gerek yasal yaptırımlarımız olsun, çok süpersonikler ama işte hep televizyondan canım, evet. şeytan icadı.
kimse çıkıp yasalarımız şöyle etkili böyle tepkili de demesin.
12 yaşında kıza bir hayvan sürüsü tecavüz etsin, mahkeme tam 7 yıl sürsün ve 7 yıl sonunda bu sürüden bazı yaratıklara yalnızca 1 (yazıyla bir), evet sadece bir yıl ceza verilsin. sonra yargının bu kifayetsizliği mizah dergilerinin kapak konusu olsun, gülelim eğlenelim diye alınan dergi insanın tüm gününün içine etsin. böyle bir ülke burası. uyanın.
barda filmini bilirsiniz çoğunuz. hatta hikayede gerçek bir olaydan esinlenildiğini de belkide. hatta film vizyona gireceği sırada bir gazetenin hafta sonu ekinde yönetmenle yapılmış röportajın yan sayfasında olayın gerçek mağdurlarından biriyle yapılmış röportajı da okuyanınız vardır elbet.
sıradan bir hafta sonunda testlerden kafamı kaldırıp, sinemada ne var ne yok bakmak için gazeteyi okumaya başlamıştım. olay çok ürkütücüydü ama şununla yüzleşene kadar pek bir şey hissetmemiştim;
olay ankara'da gerçekleşmişti, birkaç ay sonra üniversiteyi kazanıp gitmeyi planladığım ankara, kızlardan biri 18 yaşındaydı, benim birkaç ay sonra olacağım yaşta... kanım dondu.
17 yaşındaydım, ilk fırsatta ülkeyi terk etme planları yapmıştım. bu ülkede yaşanmazdı. mağdurların neredeyse hepside zaten olaydan sonra çekip gitmişlerdi. en doğrusunu yapmışlardı.
sonra aradan 4 yıl geçti fatmagül'le ilgili facebookta espriler yapan güruha dahil oldum bende. böyleyiz biz, unutkanız, iğrençlikleri kanıksamaya, kandırılmaya, unutmaya meyilliyiz. çoktan yozlaştırmışız her türlü kültürel, kutsal, dini değeri. işimize geldiği gibi eğip bükmüşüz. asıl suçlu kadınlar üstelik. "o erkektir, yapar"ı erkeklerden daha çok benimseyen kadınlar. bu düsturla evlat yetiştiren kadınlar. erkekleri kadınların tepesine çıkaran bunca şımartan kadınlar.
bırakın şimdi diziler üzerinden günah çıkarmayı, şuna buna suç atmayı, biz kötüyüz arkadaşım. kötü.
aşk-ı memnu finali tartışılırken, "ha evet ya, aşk-ı memnu mu ne, o ne ya?" diye soran adam gördü bu gözler. tey tey. kendisinin uzaylı neyin olduğundan şüphelenmekteyim.
havalandırma sistemi olmayan mekan.
vize ve final dönemlerindeki o kalabalıkta oksijensizlikten geberip gitmeyi göze alabilirseniz, ders çalışmak için idealdir. en üst kattaki salonsa vize ve final dönemleri dışında kilitli tutulur. gider kapıdan dönersiniz, olmayan ders çalışma şevkiniz de kırılmış olur.
2 askeri kaçırıldı diye ortadoğuda taş üstünde taş bırakmaz.
türkiye:
uluslar arası sulardaki gemisinde 9 vatandaşı öldürülür, sağ kalanların türkiye'ye geri gelmesi diplomatik başarı ilan edilir, tüm yurtta ve dış temsilciliklerde çoşku içinde kutlanır.
ölenlerin üstüne de bir bardak coca cola iyi gider bu sıcak yaz günlerinde.
en son bir yıl kadar önce izlemiştim, birde az önce zap yaparken denk geldim. son bir yılda programın formatı baya bi değişti sanırım. sarışın bir kadın dore rengi seksi geceliğiyle misafirleri karşıladı az önce.
uğruna dertlere düştüğüm sevgili,
bir başkasına tutulmuş, o da dertli
derdimin dermanı kendi derdinde
hekim hasta olunca kime gitmeli...
(bkz: ömer hayyam)
katsayı değişikliğiyle ilgili; din denmiş, iman denmiş, ahlak denmiş, üst mevkilerde artık bu sıfatları taşıyan insanlar olacak denmiş.
yani dolaylı olarak birileri beni, anadolu lisesi mezunu bir mühendis adayı olarak dinsiz, imansız, ahlaksız olmakla itham etmiş utanmadan.
birileri de zamanında çıkıp "biz bu liseleri dinini bilen doktarlar mühendisler yetişsin diye kurduk." demişti ama, şaşmamak lazım.aynı tas, aynı hamam...
osmanlı döneminde isyanlar çıkaran, 1. dünya savaşında ingilizlerle bir olup bize karşı savaşan, pkklı teröristleri eğiten filistinli "kardeşlerimizin"(!) son numarası.