bugün işyerime düzenli olarak gelen bir müşteri "zeliha hanım yokmuş size kısmetmiş" deyip elime bir çiçek tutuşturdu. Kendince incelik yaptığını düşündü belki. Fakat çöpe gideceğine sen al bir incelik değildir.8 mart dünya emekçi kadınlar günü siz elinize bir çiçek alıp hoşlandığınız kadına götüresiniz diye de değildir.
Berkin Elvan öldü, ben gülebiliyorum diye kendimden utaniyorum.
Yavuz bingöl çıkıp "sokaklarda ölmüş annesine küfredildiği zaman, erdoğan da ertesi gün berkin elvan'ın annesini yuhalatti. bu çok insani bir şey" diyor.
yavuz bingöl adına utaniyorum.
Gülsüm anne yavuz bingöl'ün annesini kastederek "şahsenem bacı anamdır, ona gelen bana gelsin." Diyor. insanligimdan utaniyorum.
Soma'da ölen yüzlerce madenci için "bu işin fıtratında bu var." Diyorlar.
içinde "fıtrat" kelimesi geçen her cümleden utaniyorum.
Ethem sarısülük, mehmet ayvalıtaş, abdullah cömert, mustafa sarı, medeni yıldırım, ali ismail korkmaz ve daha niceleri yirmili yaşlarını tamamlayamadan öldürülüyor.
kAtilleri değil ben utanıyorum.
Trans olduğu için yüksek ahlaklı toplum tarafından kabul edilmeyen eylül cansın, seks işçiliği bile yapamadığı için intihar ediyor.
yine utanıyorum.
Artık midem dönüyor, başım bulanıyor. kusuyorum.
Özgecan aslan tecavüze direnirken sadece bir kac tırnak izi bırakıyor suphi altındöken'in yüzünde.
bilekleri kesiliyor. bedeni yakılıp nehire atılıyor.
Gündemdeki en önemli maddemiz yine mini etek giyen kadının tecavüzü hak edip etmediği.
yavaşca gerçeklik algımı yitiriyorum.tüm bu olanları oyun olarak görmeye başlıyorum. içinde sıkışıp kaldığımız bu oyunun son kısmında olmayı ve bitişe bir an önce varmayi temenni ediyorum.
Hergun kendimden, her şeye rağmen gülebilmekten, ahlaklılık yalanından, ikiyüzlülüklerden,hiçbir sey yapamamaktan utanıyorum.
zeki demirkubuz'un 1997 yapimi filmi.
--spoiler--
filmin uc ana karakteri olan bekir,ugur ve yusuf'un icice gecen hikayesidir bu film.
ugur muebbet hapse mahkum sevgilisi zagor icin o sehir senin bu sehir benim suruklenmektedir. gecinmek icin hic tanimadigi adamlara bedenini satar.ruhu ise her zaman zagora sadik kalmistir.belki de zagordan baska kimseye deger vermemistir.bekire bile...
bekir ise ugurun pesinde tum hayatini, ailesini, cocuklarini bir kenara atmis ugurun onu bir gun bile sevmedigini bile bile pes etmemis. yirtilmaya baslamis bir poset gibi uguru takip ettikce icindeki her seyi bosaltmis 3 kisilik hayatlarinda yapayalniz kalmistir. ugurun zagor'a olan hastalikli askini ugura karsi yasatmis. 20 yil boyle her an yaninda ama icsel olarak hep uzaginda kalmis. sonunda o da pes etmis. ugur'u cezalandirmak icin, gecirdigi sinir krizinden sonra kendini vurmustur.
yusuf bize ogretilen masum tanimina en uygun karakter gibi gorunse de evli olan ablasinin sevgilisi oldugunu ogrenince sevgilisini vurmustur.on yillik hapsin sonunda arada bir para gonderen enistesi ve yillar once kaldigi hapisaneden arkadasi orhan disinda kimsesi olmayan biridir.
bekir ve ugurun hayatina bir otelde girer.ugur ve bekir'le arkadas olur. bekir kendini o gun yusuf'u kiskandigi icin vurur.bekir olur ama sanki yusuf'un hayatinda yeniden can bulur.yusuf ugur'a asik olmustur.ona askini itiraf ettigi sahnede;
"sevdim abla ne kotuluk var bunda" der. yusuf masum mudur bilinmez ama baskasini seven bir "abla"yi sevmek, her sevmek kadar masumdur.
filmin sonunda goruruz ki zagor yusuf'un hayatta ailesi disinda bildigi kendine cikis yolu gordugu tek arkadadi orhandir.
üc yildir yazmamisim sozlukte.simdi farkettim.nirolis de sozlukte en sevdigim insanlardandi.ki ben 3 kisiyi taniyordum zaten.sonra birden kayboldu.simdi nerede ne yapiyor hic bilmiyorum.hala acar maillerini okur gulerim.umarim simdi iyidir.umarim birgun yeniden karsilasiriz.
çorlu'dan hesabıma birisinin ısrarla giriş yapmaya çalıştığı site. o bi şey değil çorlu ile herhangi bi bağlantım yok. çorlu'da yaşayan bir tanıdığım bile yok... çok enteresan.
Her yüz kabulü parçalanmayı çağıran eliaçıklık,
ama,
Yüzüm yanındadır seninkinin, sırlı camın
değerbilirliğinde,
imgeleriz birbirimizi içsel yakarıyla, bilirim.
Sakınmayla ertelediğimiz, gecikmiş an,
Kurtulsun dilerim kuşkudan; sorusundan gerçek mi,
gerçek mi?
Budur çünkü kesen elleri, göğümüzü şaşırtan,
Alıkoyan yağmur kokan otlardan bedenlerimizi.
Budur sorgulayan özdeş isteklerimizi, bağlansın mı
bağlansın mı bebekliğe?
içinden geçmeyi seçerken bir durallığın,
Ürkünç devinimine zincirlenme korkusu; o esriten
kızıl değişimin.
Şimdi gözyaşı ve endişe küplerini gizliyor aşk,
kanadında.
Bilemediğimiz ayin, şarkılarını bekletiyor dil için!
Kaçtığımız her kare duvarına ekleniyor yuvarlak
avlunun, üçgenleri yok ederek sonunda tutsak
edileceğimiz!
gelir dalgın bir cambaz.
geç saatlerin denizinden.
üfler lambayı.
uzanır ağladığım yanıma.
danyal yalvaç için.
aşağıda bir kör kadın.
hısım.
sayıklar bir dilde bilmediğim.
göğsünde ağır bir kelebek.
içinde kırık çekmeceler.
içer içki üzünç teyze tavanarasında.
işler gergef.
insancıl okullardan kovgun.
geçer sokaktan bakışsız bir kedi kara. ,
çuvalında yeni ölmüş bir çocuk.
kanatları sığmamış.
bağırır eskici dede.
bir korsan gemisi! girmiş körfeze.
bir yusuf atılgan romanı. bana sartre varoluşçuluğunu okur hissi veren belki bu yüzden sevdiğim baba roman.oğuz atay'ın tutunamayanlar'ının bir babası olsa bu roman olurdu bence.
''bana tek insan yeter. sevişen iki kişinin kurduğu toplum. toplumsal yaratıklar olduğumuza göre, insan toplumlarının en iyisi, bu daracık, sorunsuz, iki kişilik toplumlar değil mi?''
''insan kendisine uygun olmayanı bağışlamaz. biz, hoşgörüsü olmadığını bile bile, başkalarında kendininkinden ayrıyı bağışlamaya çalışana hoşgörülü diyoruz.''
''ne yamansınız dökme kalıplarınızla; bir şeyi onlara uydurmadan rahat edemezsiniz.''