turk genci tanismak ister ve sozluk bana kari bul lan allahsiz diyen zirvelere tek basına katılmak istemeyen er kisilerin canına tak ettigini dusunen uludag sozluk ihtiyar heyeti tarafından kurulmasının dort gozle beklendigi ekip.
-ekip,nickler den ozellikle fiziksel ozellikleri tahmin edebilecek zeka seviyesi ust duzeyde olan kisilerden olusturulacak.
-nobetlese calısma sistemi gelistirilecek, sol frame de hatun yazarların yazabilecegi baslıklar takip edilecek.
-facebook grubundan elleri cenesinde kafası yan yatırılmıs kısık gozlerle poz veren hatunlar basta olmak uzere eleme yapılacak ve budur denilenler durtulecek. (bkz: poke)
-nickden hatun mu erkek mi tam anlasılamayan veya suphe duyulanlardan usul usul msn veya facebook istenecek.*
-asla saldıray modunda ki kisiler ekibe dahil edilmeyecek, sessiz ve derinden isi baglayabilecek ve noktayı koyabilecek ozellikte olanlar ekibe kabul edilecekler.
-eger yapılabilirse kız grubundan biri ekibe gammaz olarak tayin edilecek.
-olta misali hatunları kotuleyen veya hatunların ilgi alanları icerisinde olan konularla ilgili entryler girilecek ki ilk mesajlaşmada ters tepki alınmasın.
*Cumhurbaşkanı Kenan Evren, Hava Kuvvetleri Komutanlığı'nın yeni karargâhını ziyaret etti.
*TBMM Başkanı Necmettin Karaduman, Romanya MilletMeclisi Başkanı Nicolae Giosan'ın resmi davetlisi olarak Romanya'ya gitti.
* Başbakan Turgut Özal, Kavaklıdere'de yapılan 15 bin abonelik «Digital Telefon Santralı»nı hizmete açtı.
* Dışişleri Bakanı Vahit Halefoğlu, ABD Dışişleri Bakanı George Shultz'un Türkiye'ye yaptığı resmi ziyaretle ilgili olarak TBMMGenel Kurulu'nda bilgi verdi.
* Milli Savunma Bakanı Zeki Yavuztürk, Tercüman Gazetesi'ne verdiği demeçte, «ABD ile müzakereleri sürdürülen Savunmave Ekonomik işbirliği Anlaşması'nın bir kaç ay içinde imzalanacağını» bildirdi.
* Kültür ve Turizm Bakanı Mükerrem Taşçıoğlu Ankara'dayaptığı açıklamada, «Döviz karşılığı ödeme yoluyla tatil uygulamasının, turizmin uluslararası bir olgu ve bu olgunun da birim ölçüsünün dolar olmasından kaynaklandığını» söyledi.
* SHP Konya Milletvekili Sabri Irmak'ın, «Ölüm cezaları verilmesinde, mahkeme heyetinin oybirliğini arayan, aksi halde müebbet hapis cezası olarak uygulanmasını» öngören yasa önerisi TBMMGenel Kurulu'unda görüşülerek reddedildi.
* Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı Müsteşar Vekili Dr.Adil Olcay, Kanser savaş haftasının başlaması dolayısıyla HacettepeÜniversitesinde düzenlenen toplantıda yaptığı konuşmada, «Dünyasağlık istatistiklerine göre dünyada her yıl 4 milyon, insanın kanserden öldüğünü» söyledi.
* Bulgar Gizli Servisi ile bağlantı kurarak Türkiye'ye ait askeri sırları satan Vehbi Kaçan, Genelkurmay Askeri Mahkemesi tarafından 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
* Tarım, Orman ve Köyişleri Bakanlığı, 1986 Su Ürünleriniavlama yasağının başlaması nedeniyle bir genelge yayınladı.
* «Pulp and Paper International» (PPI) dergisinin yaptığı biraraştırmaya göre, Türkiye dünya ülkeleri arasında Çin Halk Cumhuriyeti'nden sonra kişi başına 3,6 kilogram ile en az gazete kâğıdıtüketen ülke olarak belirlendiği bildirildi.
*Uluslararası Af Örgütü, ingiltere'nin başkenti Londra'dayayımladığı raporda, «Bulgaristan'daki Türklerin isimlerini zorla değiştirmek için yürütülen kampanya sırasında en az 100 Türk'ün öldürüldüğünü, yüzlerce Türk'ün de tutuklandığını ya da sürgüne gönderildiğini» bildirdi.
* Kuzey irlanda'nın Ulster kentinde, Kuzey irlandalı Protestanların yürüyüşleri sırasında polisle aralarında çıkan çatışmada 49kişinin yaralandığı bildirildi.
* Şili'nin Başkenti Santiago'da geçen yıl öldürülen üç Komünist Partisi üyesinin anısına düzenlenen gösterilerde üç kişininyaralandığı, çok sayıda kişinin polis tarafından gözaltına alındığıbildirildi.
* Meksika'nın başkenti Mexiko City'den Amerika'nın LosAngeles kentine gitmekte olan Meksika Havayollarına ait bir yolcuuçağının düşmesi sonucu, 166 kişi öldü.
* Sudan'da 12 gün sürecek genel seçimler başladı. *
*Kahramanmaras - Kayseri karayolunun 40. kilometresindeki Yukarı Döngel köyü sınırları içerisinde bulunan Direkli Mağarası da tarih meraklılarının ilgisini çeken merkezlerden biri.
Gazi Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Cevdet Merih Erek, mağarada ilk kez 1959 yılında Prof. Dr. Kılıç Kökten tarafından kazı çalışmalarının yapıldığını ve bilim dünyasına tanıtıldığını belirterek Yontma Taş Çağına ilişkin materyallere ulaşıldığını söyledi.
Direkli Mağarası’ndaki kazının, Kahramanmaraşta 1959;dan bu yana yapılan Türkhlerin yaptığı ilk arkeolojik kazı olduğunu dile getiren Erek, Kazılarda bulduğumuz bir ocak ve çevresindeki işlik yerleri sevindirici bilgiler sağlamıştır dedi.
kaynak:http://www.neyapak.org/ka...asi-t166057.html?t=166057
* gecmesini beklersin gecmez, lanet okursun hem ona hem de kendi acizligine, gitsin istersin bedeni nasıl gittiyse senin uzerinde yapısmıs kalmıs ruhu da gitsin,
hep beklersin dort gozle ya gecsin bitsin ya donsun ozledim desin, ne kendini seversin aynalara baktıgında ne baskasını ne de onu sadece susarsın bedeni saran bu acı bitecek diye kendini avutursun, bedeli neyse odemeye razıyım deyip beklersin, beklerken cıglık atarsın sessizce ne o duyar ne de sen duyarsın attıgın cıglıkları, biter bir gun ama bedelini alıp da gider, ask susar..
* onsuz da zaman gecer sandım, onsuz da yasayabilirim, basarabilirim, her el uzatana kucak acana kucak actım, anlamsız insanlara anlam yuklemeye calıstım, yanlısın en buyugunu yanıldıgımda anladım kimse sen degildi ama vazgecmistim bir kere bana ait olan kalbi coktan bana ait olmayan birine verdim, ask vazgecer..
* keskin bir bıcak parmagınızı cırt diye kestigi an da ki gibi, ilk once bir sey hissetmezsiniz sonra kan gorursunuz canınız yanar iciniz sızlar iste oyle bir sey, olmek istersiniz olemezsiniz, aglamak bagırmak isyan etmek istersiniz yapamazsınız,unutmak isterseniz uyuyup uyanınca hepsi gecicek bitecek dersiniz ne zaman niyet edilip yatılsa sabah daha fazlasıyla uyanırsınız, iciniz bosalmıstır ve bitti artık dediginiz zaman tek damla gozyası duser gozunuzden sevdiginize unutamadıgınıza degil sadece ve sadece kendiniz icin tek bir damla, ask aglatır..
*Osmanlılar zamânında yetişen fıkıh ve kelâm âlimlerinin büyüklerinden. ismi, Hasan Çelebi bin Alâeddîn Ali bin Emrullah bin Abdülkâdir Hamîdî olup, Ahlâk-ı Alâî isimli meşhur ahlâk kitâbının sâhibi Ali bin Emrullahın oğludur. Kınalızâde Hasan Çelebi diye tanınır. Babası Bursada Hamzâ Bey Medresesinde müderristi. Hasan Çelebi, 1546 (H.953) senesinde Bursada doğdu. 1604 (H.1012) senesinde Mısırda Reşîd kasabasında vefât etti.
Hasan Çelebinin velî olan baba ve dedeleri, zamanlarının yüksek âlimi olup, haramlardan ve şübheli olmak korkusu ile mubahların çoğundan sakınırdı. Büyük dedesiAbdülkâdir Hamîdî Efendi, sakalına kına yaktığı için, çocuk ve torunları, Kınalızâde diye tanındılar.
Hasan Çelebi önce babasından ve diğer bâzı âlimlerden okuduktan sonra, zamânın büyük âlimi Şeyhülislâm Ebüssüûd Efendiden ders gördü. Bilhassa fıkıh ve kelâm ilimlerinde çok yükselerek, icâzet (diploma) aldı. Zühd ve takvâ sâhibi, ilmiyle âmil büyük bir âlimdi. Dînî emir ve yasaklara uymakta çok titizdi. Aynı zamanda kuvvetli bir şâir ve çok yüksek bir edipti. Sayısız beyitleri bunu göstermektedir. Dînî kitaplara şerh ve ekleri ise şiirinden daha üstündür. Âlim ilme doymaz, sözünde de ifâde olunduğu gibi, Kınalızâde Hasan Çelebi de ilme doymadı ve ilmini arttırmak için, durmadan gayret etti.
ilim tahsilini tamamlayıp, kemâle geldikten sonra, zamânının usûlünce medresede ders vermeye başladı. Talebelere ders okutacak seviyeye geldiğinde yirmi yaşını yeni geçmişti. 1567 senesinde, Bursada Ahmed Paşa Medresesinde vazîfe aldı. Bir sene sonra babasıAli bin Emrullah Edirneye kâdı tâyin edilince, Edirneye gitti veÇuhacı Hâcı Medresesine müderris oldu. Üç sene sonra istanbulda, Eski ibrâhim Paşa Medresesine tâyin edildi. 1580 senesine kadar istanbulda çeşitli vazîfelerde bulundu. Sonra Bursa Sultâniyesinde vazîfe aldı. iki sene sonra tekrar istanbula gelerek Sahn-ı Semân Medresesinde müderrislik yaptı. 1586da Kâfzâde Efendi yerine, Sultan Selim Medresesinde vazîfe aldı. Bir sene sonra rebîulevvel ayında, Süleymâniye medreselerinden birine tâyin edildi. 1590da Haleb kâdılığına tâyin olunan Kınalızâde Hasan Çelebi, sırası ile Mısır, Kâhire, Edirne tekrar Mısır-Kâhire ve Bursa kâdılıklarında bulundu. 1600de Gelibolu, sonra da Eyyûb kâdılıkları verildi. 1602de Eski Zağra, son olarak da Mısırda Reşîd beldesinde kâdılık yaptı. Bu vazîfede bir sene kadar kaldıktan sonra, hastalanıp vefât etti.
Kınalızâde Hasan Çelebinin en meşhur eseri, Tezkiret-üş-Şuarâ isimli şâirler tezkiresidir. Babasının Ahlâk-ı Alâî isimli kitabından sonra, bu eser çok rağbet ve îtibâr görmüştür. Bu meşhur eserde, altı pâdişâh, beş şehzâde, Hasan Çelebinin yaşadığı devrin hükümdârı Üçüncü Murâd Han ile meşhur târihçi Hoca Sadeddîn Efendi ve beş yüz yetmiş civârında şâirin hâl tercümesi anlatılmıştır. Aynı zamanda şâir olan Hasan Çelebinin şiirleri dağınık bir halde mecmuâlarda yer aldığından, kitap hâline getirilmiş dîvânı yoktur. Bundan başka Dürer ve Gurer hâşiyesi ve çeşitli mevzûlara dâir birçok risâlesi vardır.
kaynak:http://ansiklopedi.bibilg...DE-HASAN-%C3%87ELEB%C4%B0
**
Çocuk Hakları Bildirgesi, 20 Kasım 1959'da Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda kabul edilmiştir. Bu bildirgenin temeli olan insan Hakları Evrensel Beyannamesi de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun 10 Aralık 1948 tarih ve 217 A (III) sayılı kararı ile benimsenmiş ve ilan edilmişti. Bu bildirge, Resmi Gazete'de ise 27 Mayıs 1949 tarihinde 7217 sayılı karar uyarınca yayımlandı.
Başlangıç:
insanlık ailesinin tüm üyelerinin niteliğinde bulunan onurunu ve eşit ve ayrılmaz haklarını tanımanın dünyada özgürlük, adalet ve barışın temeli olduğunu, insanın zorbalık ve baskıya karşı son bir yol olarak ayaklanmaya başvurmak zorunda bırakılmaması için insan haklarının hukuk düzeniyle korunması gerektiğini, Uluslar arasında dostça ilişkileri geliştirmeyi özendirmenin temeli olduğunu, Birleşmiş Milletler halklarının Birleşmiş Milletler Antlaşmasında te-mel insan haklarına, insan kişiliğinin onur ve değerine, erkeklerle kadınların hak eşitliğine olan inancını yeniden belirttiğini ve daha geniş bir özgürlük içinde toplumsal gelişme ve daha iyi bir yaşam düzeyi sağlamaya karar vermiş olduğunu, Üye Devletlerin Birleşmiş Milletlerle işbirliği içinde, insan haklarının ve temel özgürlüklerin evrensel olarak saygı görüp gözetilmesini sağlamayı yükümlendiklerini, Bu hak ve özgürlükler konusunda ortak bir anlayış oluşturmanın bu yükümlülüğün tam olarak gerçekleşmesi için büyük önem taşıdığını gözönüne alarak, Genel Kurul, Toplumun her bireyi ve her organının bu Bildirgeyi sürekli olarak gözönünde bulundurarak eğitim ve öğretim yoluyla bu hak ve özgürlüklere saygıyı geliştirmeye ve ulusal ve uluslararası geliştirici önlemlerle gerek üye Devlet halkları, gerekse bu Devletlerin yargı yetkisi içindeki ülkele-rin halkları arasında bu hak ve özgürlüklerin evrensel ve etkin biçimde tanınıp gözetilmesini sağlayamaya çaba göstermeleri amacıyla tüm halklar ve uluslar için bir ortak başarı ölçüsü olarak bu insan Hakları Evrensel Bildirgesini ilan eder.
1. ilke:
Tüm dünya çocukları bu bildirgedeki haklardan din, dil, ırk, renk, cinsiyet, milliyet, mülkiyet, siyasi, sosyal sınıf ayırımı yapılmaksızın yararlanmalıdır.
2. ilke:
Çocuklar özel olarak korunmalı, yasa ve gerekli kurumların yardımı ile fiziksel, zihinsel, ahlaki, ruhsal ve toplumsal olarak sağlıklı normal koşullar altında özgür ve onurunun zedelenmeyecek şekilde yetişmesi sağlanmalıdır. Bu amaçla çıkarılacak yasalarda çocuğun en yüksek çıkarları gözetilmelidir
3. ilke:
Her çocuğun doğduğu anda bir adı ve bir devletin vatandaşı olma hakkı vardır.
4. ilke:
Çocuklar sosyal güvenlikten yararlanmalı, sağlıklı bir biçimde büyümesi için kendisine ve annesine doğum öncesi ve sonrası özel bakım ve korunma sağlanmalıdır. Çocuklara yeterli beslenme, barınma, dinlenme, oyun olanakları ile gerekli tıbbi bakım sağlanmalıdır.
5. ilke:
Fiziksel, zihinsel ya da sosyal bakımdan özürlü çocuğa gerekli tedavi, eğitim ve bakım sağlanmalıdır.
6. ilke:
Çocuğun kişiliğini geliştirmesi için anlayış ve sevgiye gereksinimi vardır. Anne ve babasının bakımı ve sorumluluğu altında her durumda bir sevgi ve güvenlik ortamında yetişmelidir. Küçük yaşlarda çocuğu annesinden ayırmamak için bütün olanaklar kullanılmalıdır. Ailesi ve yeterli maddi desteği olmayan çocuklara özel bakım sağlamak toplumun ve kurumların görevidir. Çocuk sayısı fazla olan ailelere devlet yardımı yapılmalıdır.
7. ilke:
Genel kültür ve yeteneklerini, bireysel karar verme gücü, ahlaki ve toplumsal sorumluluğu geliştirecek ve topluma yararlı bir üye olmasını sağlayacak eğitim hakkı verilmelidir. Bu eğitimde sorumluluk önce ailenin olmalıdır. Eğitimin ilk aşamaları parasız ve zorunlu olmalıdır.
8. ilke:
Çocuk her koşulda koruma ve kurtarma olanaklarından ilk yararlananlar arasında olmalıdır.
9. ilke:
Çocuklar her türlü istismar, ihmal, ve sömürüye karşı korunmalı ve hiçbir şekilde ticaret konusu olmamalıdır. Çocuk uygun bir asgari yaştan önce çalıştırılmayacak, sağlığını ve eğitimini tehlikeye sokacak fiziksel, zihinsel ve ahlaki gelişmesini engelleyecek bir işe girmeye zorlanmayacak ve izin verilmeyecektir.
10. ilke:
Çocuk ırk, din ya da başka bir ayrımcılığı teşvik eden uygulamalardan korunacaktır. Anlayış, hoşgörü, insanlar arası dostluk, barış ve evrensel kardeşlik ortamında enerji ve yeteneklerini diğer insanların hizmetine sunulması gerektiği bilinciyle yetiştirilmelidir.
*Tokat Meydan Mahallesinde, Emniyet Müdürlüğünün arkasında, Gazi Osman Paşa Lisesinin yanında bulunan bu zaviyenin giriş kapısı üzerindeki kitabesinden öğrenildiğine göre; Sultan II. Gıyaseddin Mesud zamanında, Selçuklu döneminde yaptırılmıştır. Osmanlı döneminde de dergâh ve türbe olarak kullanılmıştır.
Halef Sultan Zaviyesi 1291-1292 yıllarında II.Gıyaseddin Mesud ve Selçuki Havand tarafından mimar Halef bin Süleymana yaptırılmıştır.
Moloz taştan, dış cephe köşeleri kesme taştan, kareye yakın dikdörtgen planlı yapılan zaviye mescit, türbe ve derviş hücrelerinden meydana gelmiştir. Bu bölümlerin üzerini örten kubbeler tuğla ile örülmüştür. Giriş kapısından iki kubbeli odaya geçilmektedir. Albert Gabriel bunlardan büyük olanının toplantı odası, diğerinin de dervişlere ait olduğunu ileri sürmüştür.
Zaviyenin güney ve doğu cephelerindeki giriş kapıları dışarıya doğru çıkıntılıdır. Bu çıkıntılar aynı zamanda mekânları genişletmek için uygulanmıştır. ilk yapım planını günümüze kadar koruyan zaviyenin batı cephesinin kuzeyinde kırmızı ve beyaz renkli taşlardan yapılmış bir taç kapı daha bulunmaktadır. Zaviyenin asıl giriş kapısı yuvarlak kemerli ve iki renkli yedi taş bloğunun birbirine geçmesi ile oluşturulmuştur.
Zaviyenin batı cephesinde ikisi büyük biri küçük üç penceresi bulunmaktadır. Bu pencerelerden biri mescide, ikisi de türbeye açılmaktadır. Mescide açılan pencerenin üzeri sivri kemerlidir.
Türbeye penceresi de mescit penceresinin bir benzeridir. Üzerindeki mermer kitabeye Besmele ile Ayetel Kürsi yazılmıştır.
Zaviyenin giriş kapısından sonra dikdörtgen bir giriş holü bulunmaktadır. Bu odadan dört ayrı odaya geçilmektedir. Bunlardan biri semahanedir. Giriş holünün güneyinde kare planlı mescit bulunmaktadır ve yanında da türbe vardır. Türbe mescitten daha büyük ölçüde olup, duvarları ve pencerelerinin dış yüzlerine Besmele ve Ayetel Kürsiler yazılmıştır.
Zaviyenin semahanesi yapının en büyük mekânı olup, bütün yapıların merkezi konumundadır. Üzeri beşik tonoz ve buna bitişik kare bir mekân kubbelidir. Böylece iki mekânın birleştirilmesi ile geniş bir mekân elde edilmiştir.
Yapı 1949 yılında sel baskını sırasında harap olmuş ve uzun süre moloz ve toprak altında kalmıştır. Büyük kubbesi kısmen yıkılmış olup, portali iyi bir durumda günümüze gelebilmiştir.
kaynak: http://www.kenthaber.com/IlDetay.aspx?ID=1028
*amasya da Burmalı Minare Camiinin giriş cephesinin sol tarafında duvara bitişik olarak yapılmış ve üst katına harimden irtibatı olan türbe, Anadolu Selçuklu mezar anıtları geleneğinin bir diğer örneğidir. Amasya Tarihi yazarı Hüseyin Hüsameddin Beye göre türbe, Moğollardan Hülagunun torunu Cumudara aittir. Yanında da Amasya emiri Abuşka işboğa Noyan yatmaktadır. Hüsameddin Bey kayıtlara göre dediği bu bilginin kaynağını göstermediğinden ne derece doğru olduğu bilinmez, Halbuki caminin hemen bitişiğinde olduğuna göre bu türbede caminin esas kurucusu veya kurucularının yatması gerekir.
Caminin kapısı üzerinde kemer kavisi şeklinde ki şerit bani kitabesinden eserin iki kardeş tarafından yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Bu iki kardeşten Emirus Said Ferruh, IV.Kılıç Arslanın itimadını kazanmış olan Necmeddin Ferruh olmalıdır. Caminin inşa edildiği tarihlerde lala olan Ferruh isminde bir başka devlet adamı daha mevcutsa da, onun 1242de Çankırıda yaptırdığı Darü l Hadis derununda kendisine ait bir türbesinin bulunması, Burmalı Minare Camiinin Necmeddin Ferruh olma ihtimalini artırır.
Hüseyin Hüsameddin Necmeddin Ferruhun damadı Pervane Muhammed tarafından 1300 yıllarında cami evkafının tanzim olunduğunu kaydeder ki, bu husus baninin Necmeddin Ferruh olduğunu teyit eder mahiyettedir. Buna göre Caminin ön cephesine dayandırılmış ve cami ile irtibatlandırılmış türbenin de caminin banileri veya yakınlarınca yaptırıldığını kabul etmek imkan dahiline girer. Esere Cumudar Türbesi denilmesinin sebebi Cumudar isimli bir emirin bu türbeye defnedilmesiyle ilgilidir.
kaynak:http://amasya-abdulhalim....07/12/cumudar-trbesi.html
* Elazığdan geçen Bağdat kervanyolu üzerinde bulunan Denizli Kervansarayının kitabesi bulunmamakla beraber mimari yapısından Selçuklu döneminde, XIII.yüzyılda yapıldığını ortaya koymaktadır.
Klasik Selçuklu kışlık kervansaray plan düzenindedir. Bir bakıma da Selçuklu hanları ile yakın benzerlik göstermektedir.
Kervansarayın anıtsal bir kapısı vardır. Kesme taştan yapılmış olan kapı profillerle çerçeve içerisine alınmıştır. Girişin üzeri tonozla örtülürdür. Buradaki iki kadın figürü dikkati çekmektedir. Eyvan görünümündeki giriş bölümünün iki yanında iki oda bulunmaktadır. Bunlardan birisinin mescit olması kuvvetle muhtemeldir. iç mekan iki dizi kalın paye ile üç bölüme ayrılmıştır. Bu bölümlerin üzeri tonozlarla örtülmüştür.
Bu kervansaray da günümüze harap bir durumda gelmiş olmasına rağmen kalıntılardan yapı üslubu ve plan düzeni anlaşılmaktadır.
kaynak:http://www.kenthaber.com/IlDetay.aspx?ID=631
* MuğlaMilas ilçesi, Milas-Ören yolu üzerinde, ilçe merkezine yaklaşık 5 km. uzaklıkta Mutluca (Beçin) Köyünde bulunan bu kale Bizans döneminde yapılmıştır. Yapımında çevresindeki antik yapıların taşlarından yararlanılmıştır. Yöreye hâkim olan Menteşeoğulları bu kaleyi de onarmıştır.
Kayalık bir tepe üzerinde bulunan kaleye 2.80 m. genişliğinde bir merdivenle çıkılmaktadır. Kesme taş ve moloz taştan yapılan kalenin kule ve burçları oldukça sağlam bir durumdadır. Kale girişi büyük bir kule şeklinde olup, çift surlarla korunaklı bir görünümdedir. Kalenin güneyinde 1.50 m. kalınlığında surlar günümüze iyi bir durumda gelebilmiştir.
Evliya Çelebi, bugün toprakla dolmuş olmasına rağmen 10 kulaç derinliğinde bir hendek ve bu hendeğin üzerinde de zemberekli bir köprü olduğunu belirtmiştir. Batısında ise mağaralara kadar yönelen bir yol bulunmaktadır.
Kale kapısının güneydoğusunda meydanın uçurum yönünde büyük bir çeşme bulunmaktadır. Kale meydanından 350-400 m. güneyde şehri çevreleyen 1,5 m. kalınlığında sur kalıntıları görülmektedir.
kaynak:http://www.kenthaber.com/IlDetay.aspx?ID=927
*Bayburt Ulu Camisinin, Anadolu Selçuklu Sultanı II.Gıyaseddin Mesut zamanında (1282-1298) yaptırıldığı sanılmaktadır. Ancak değişik tarihlerde gördüğü onarımlar nedeni ile orijinalliğinden büyük ölçüde uzaklaşmıştır. Vakıflar Genel Müdürlüğü 1967 yılında yapının tümünü onarmıştır. Bu onarımda caminin minaresi, mihrap önü kubbesine geçişi sağlayan mukarnaslı tromplardan bazıları ve ibadet mekanına açılan iki kapısı dışında yapının tamamı yenilenmiştir.
Dikdörtgen planlı bir yapı olup, mihrap yönüne dikey, sekiz kalın paye ve bunları birbirine bağlayan geniş kemerlerle ibadet mekanı üç sahna ayrılmıştır. Orta nef kubbeli ve kare bir mekandır. Bunun dışındaki bölümler tonoz örtülüdür.
Ulu Caminin çeşitli yerlerinde kitabe ve ferman metinleri bulunmaktadır. Ancak bunlar caminin yapımı ile ilgili belgeler değildir. Örneğin son cemaat yerinde beş kitabe vardır. Bunların yanında Osmanlıca ferman metinleri bulunmakta olup, bu metinler kadınların çalışma düzeni ile ilgilidir. Mihrabın üzerindeki Arapça kitabe ise 1222 tarihli olup, bir kümbetten alınmıştır. Caminin dış duvarındaki kitabe ise 1820 tarihli bir medrese kitabesidir. Son cemaat yerinin batı duvarının üzerindeki kitabe ise bozulmuş olduğundan okunamamıştır.
Osmanlı Ulu cami plan tüplerinden bir örnek olan yapı dikdörtgen planlı olup, üzeri dıştan toprak damlıdır. Caminin önünde sonradan yapılmış bir son cemaat yeri bulunmaktadır. Buradaki yuvarlak kemerli bir kapıdan ibadet mekanına girilmektedir. Mihrap dikdörtgen bordürle çevrilmiş sivri kemerlidir. Büyük ölçüde özelliğini yitirmiştir.
Caminin orijinal minaresi kare kaide üzerine silindirik gövdeli olarak yükselmektedir. Petek kısmı da oldukça kısadır. Minarenin sekiz cepheli pabuçluğu ve yuvarlak gövdesinde geometrik ve bitkisel motifli çiniler bulunmaktadır. Bu şekildeki minareler Anadolu Selçuklu geleneğinin bir devamıdır.
kaynak:http://www.kenthaber.com/IlDetay.aspx?ID=1148
**
-kafeslerinin altına serilen kagıtları surekli degistirmeniz gerekli lakin cok pis kokuyor
- dislerinin eriselbildigi her seyi kemirebilme yetenekleri oldugundan bilhassa kalbolardan uzak tutulması mumkun mertebe kafeslerinden cıkarılmamaları gerekir
-tavsan misali cok cabuk uruyebildikleri icin sakın yanına bir es alayım sıkılmasın mantıgı gudmeyin
-aman hayvan nasılsa bilmem kac saat yalnız kalsa sıkılmaz tekerleginde donsun dursun diye dusunmeyin, evden cıkarken radyoyu acık bırakın
-duygusal biriyseniz evde hamster beslemeyin lakin omurleri kısa oldugu icin olduklerinde cok uzulebilirsiniz
* -sacma salak cumleler kurun karsınızda ki anlamayınca hemen salak muamelesi yaparak acıklama yapın sonunda da "anladın mı canım benim" deyin.
-kesinlikle herkesin ragbet ettigi markalardan gıyınme hatta populer olana dusman ol fakat bunu humanist bir yaklasımla ozellikle rus edebiyatından alıntı orneklerle insanlara anlat.
-gozluk kullan,pipo ic,sacın ve sakalın uzun olsun.
-bedenini iyi kullan konusmaya baslamadan once soyle bir gerin kasıl zannetsinler her konu hakkında muthis bilgin.
-cumhuriyet gazetesi oku cnbc-e izle.
-resim yap, yapamazsan da mutlaka resim, ressamlar ve ebruli sanatı ile iligili bilgin olsun.
-konusmalarının arasına mutlaka fransızca kelimeler serpistir olmadı ingilize ama mutlaka yabancı kelime kullan.
*Kalenin yapılış tarihi bilinmemektedir. 1939 yılındaki depremde büyük hasara uğrayan kalenin, giriş kapısının bir bölümü ile erzak deposu olduğu sanılan kısmı ve bir duvar kalıntısı günümüze gelebilmiştir.
kaynak:http://www.erzincan24.8k.com/erzincan.html
akp nin baskanı rte oldugu icin izin konusunda pek bir sorun yasanmayacak olan durum zira kendisi vakti zamanında herkesi 3 cocuk yapın diyerek sevismeye tesvik etmisti.
(bkz: uc cocuk yapin)
*MuğlaMilas ilçesi, Firuz Paşa Mahallesinde bulunan bu camive kulliye, girişindeki dört satırlık sülüs yazılı Arapça kitabesinden öğrenildiğine göre, 1394 yılında Menteşe Valisi Hoca Firuz Bey tarafından yaptırılmıştır. Halk arasında Kurşunlu Cami ismi ile de tanınan bu cami mavi damarlı mermer kaplamalarından ötürü de Evliya Çelebi tarafından Gök Cami olarak tanıtılmıştır.
Erken Osmanlı mimarisinin zaviyeli ve ters T planlı mimari tipindendir. Cami birçok kez onarılmıştır. Caminin üst kısımları ile kuzeyindeki şadırvanı XIX.yüzyılda yapılmış, minberi ile kapı kanatları 1875 yılında istanbula götürülmüş ve yerlerine yenileri yapılmıştır. Avusturyalı gezgin A.Von Prokesch 1824-1826 yıllarında Milasa gelmiş, cami çevresinde içerisinde zambakların olduğu bir hazireden söz etmiştir. Ancak bu hazireden günümüze hiçbir iz gelememiştir. Yalnızca Firuz Beyin eşine ait mezar bulunmaktadır.
Cami kesme taştan yapılmıştır. Önünde üç bölümlü bir son cemaat yeri ile giriş mekânının iki tarafında birer yan mekânlı hücresi bulunmaktadır. Kare planlı orta bölüm sekiz dilimli bir kubbe ile dikdörtgen planlı yan bölümler beşik tonozlarla örtülmüştür. Avlu zemininden iki basamak aşağıda bulunan son cemaat yeri beş sivri kemerlidir. Kuzey cephesinde dikdörtgen bir kapı ile geçilen giriş mekânı kare planlı olup, üzeri tonozla örtülmüştür. Buradan ikişer basamakla doğu-batı eksenine açılmış basık kemerli kapılar ile yanlardaki hücreye geçilir. Bu bölümlerden doğudaki tromplarla, batıdaki ise üçgenlerle geçilen birer kubbe ile örtülmüştür. ibadet mekânını örten kubbe diğerlerinden farklı olup, çift katlı ve sekizgen kasnaklıdır. Kasnağın doğu, güney ve batı yüzlerinde alçı şebekeli, yuvarlak birer pencere bulunmaktadır.
Caminin dış cephesi özenli bir işçilik gösteren mavi damarlı mermerlerle kaplanmıştır. Kubbeler kurşunla örtülmüştür. Caminin bezemesi daha çok son cemaat yeri, giriş, mihrap ve ibadet mekânında görülmektedir. Özellikle üç sıra mukarnas şeridi ile çevrili olan kapının üzerinde çift renkli taş işçiliğini yansıtan sivri kemerli bir alınlık bulunmaktadır. Buradaki kitabe çevresinde gül, karanfil ve yaprak motiflerinden oluşan bitkisel malzeme ile kapı lentosunun altında palmet, rumi ve lotuslar dikkati çekmektedir.
Mihrap iki sıra mukarnasla çevrilmiş ve bunların üzerine palmetle sonuçlanan tepelikler yerleştirilmiştir. Mihrabın iki yanındaki yazılardan yapının Hasan Bin Abdullah el-Benna; bezemelerinin de Musa Bin Abdullah en-Nakkaş tarafından yapıldığı öğrenilmektedir. XIX.yüzyılda buraya konulmuş olan mermer minber kıvrık dal, spiral ve zencerek motifleri ile bezelidir. Ayrıca ibadet mekânı ile yan mekânların üzeri de kıvrık dal, rumi ve palmet motifleri ile süslenmiştir.
Cami 1974, 1977 yıllarında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından onarılmış, kubbe kasnağı içerisindeki kalem işleri ile birlikte yenilenmiştir.
Caminin yanında, cami ile aynı tarihte yapılan medresesi bulunmaktadır.
*Kayseri Ulu Caminin güneyinde bulunan bu türbenin bulunduğu yerde Melikgazi Medresesi bulunuyordu. Melik Mehmet Gazinin Türbesi de cami duvarına bitişik olarak medrese hücrelerinden birisi içerisinde yapılmıştır. Bu türbe, Danişmendlilerin üçüncü hükümdarı ve Ulu Camiyi yaptıran Melik Gaziye aittir. Türbenin kitabesi bulunmamaktadır. Melik Gazinin h.1143 (1730) yılında öldüğü dikkate alınırsa, bu türbenin de aynı tarihte yapıldığı sanılmaktadır. Bugün türbenin önü ve medrese park olarak düzenlenmiştir.
kaynak:http://www.kenthaber.com/IlDetay.aspx?ID=797
**
icinde belki de hic dolmayacak kadar buyuk bir bosluk, artık eskisi gibi carpmayan bir kalp, gulmeyen bir yuz, surekli sorulan ama bir turlu cevabı bulunamayan neden sorusu, yarım kalmıslık, yarım gulmek, yarım doymak, en kotusu icinizi parcalar yarım nefes almak, "bir daha ne zaman derin bir nefes alıp icten kahkaha atarım" diye dusunmek ve buna belki de "hic bir zaman" diye yanıt vermek.
* Sana belkide ilk kez yazıyorum ama önceki yazdıklarımda da varsın sanki,Sanki hepsi sana yazılmış, sanki hepsinin en güzel yanı sen Ve sen o kadar uzaksın ki bana Uzak olduğun kadarda yakınsın aslında.
Her an aklımda her an içimdesin anlatılmayan bir biçimde o kadar zor ki sana yazmak, ve anlatamdıgım duygulara, Ancak tek tercüman yine bendeki tüm anlaşılmazlıklara verilen tek cevap;
"SEN"
Ve senin herşeye değer güzelliğini tek başına anlatan gözlerin Aslında gözlerinde yerimin olması kalbinde yerimin olması kadar değerli
Susma ey sevdam söyle "kalbim de olmasanda gözlerimdesin"de Sana uykusuz herhangi bir akşamdan değil Seni görmemiş ve sesini işitememiş bir günü ardında sesleniyorum
Biliyorum sesim sana ulaşamayacak kadar kısık Belkide kimse duymuyor haykırdıklarımı , yanımdakiler bile sessiz cıglıklar atıyorum son bir gayretle Kendim söyleyip kendim dinliyorum ,Ve dilim ne zaman sana çözülür bilmiyorum, Belkide hiç bir zaman seninle bunlar konuşulmayacagım Ve hiç kimse senden bu kadar bahsedipte Seni anlatamadığını düşünmeyecek.
Ve kimse seni bir sevdanın eşiginde benim kadar hevesli beklemeyecek
Ve aşk adına;
Herkesin senin için bittiği yerdeyim seni bekliyorum..
*Aksaray - Konya karayolu üzerinde, Aksaray'a 42 kilometre uzaklıkta Sultanhanı kasabasında bulunan Sultan Han, 1229 yılında Selçuklu Sultan I. Alaaddin Keykubad tarafından yaptırılmıştır. Açık ve kapalı bölümleriyle yaklaşık 4990 m2'lik bir alana sahip olan yapı, Anadolu'daki Selçuklu kervansaraylarının en büyüğüdür. ileri taşan mermer taç kapısı, dıştan kulelerle desteklenmiş duvarlarıyla bir kaleyi andırmaktadır. Taç kapı ve mescidin geometrik bezemeleri, Selçuklu taş süsleme sanatının en güzel örneklerindendir.
kaynak:http://www.adanakultur.go...06202CCB09B41590025722309
*Tunceli ili Mazgirt ilçesinde Elti Hatun Camisi ve çeşmesi ile birlikte yapılmıştır. Yapı üslubundan da XIII. yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır. Akkoyunlu dönemine ait bir eserdir.
Elti Hatun Türbesi kesme taştan sekizgen planlı bir yapı olup, üzeri sekizgen bir külah ile örtülmüştür. Türbenin dış kenarları 3.32 m. iç kenarları da 2.32 m. dir. Kuzey yönünden türbeye girilmektedir. Bu giriş eyvan şeklinde olup, üst örtüsü yıkıldığından tam bir bilgi edinilememektedir. Türbenin diğer yüzlerinde birer penceresi bulunmaktadır.
Türbe içerisinde iki normal bir de küçük sanduka vardır. Bu sandukalar yakın tarihlerde yapılmıştır. Türbe de Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından onarılmıştır.
kaynak:http://www.kenthaber.com/IlDetay.aspx?ID=1042
* -Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı'nın ilaç Geliştirme ve Değerlendirme Komisyonu zakkum ekstresinin umutsuz kanser hastaları üzerinde denenmesini kabul etti.
-8 Ağustos 1988 iran-Irak savaşında ateşkes yapıldı.
kaynak:http://www.tarihtebugun.o...gustos_ayi/8-agustos.html
* senaryosu ve yonetmenligi fikret ucaga (bkz: fikret ucak) ait basrollerinde serdar gokhan ve emel ozden in oynadıgı, öldürülen bir komiser kızıyla, suçluları adaletin pençesine teslim eden bir polisin öyküsünü anlatan erotik macera * 1975 yılı yapımı bir turk film.
kaynak:http://www.turksinemasi.com/filmler/konu.asp?id=3088
*amasya da Bugünkü Bakırcılar Çarşısı arkasında yer alır. Selçuklu Hükümdarı II. Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında veziri Ferruh Bey tarafından 1237-1247 yılları arasında yaptırıldığı ileri sürülmekte ise de yapılış tarihi kesin olarak bilinmemektedir.
ilk yapılıştan sonra 1590'da deprem ile 1602'de yangın sonunda harap olmuş olan binanın yeniden tamir ettirildiği ve bu tamirden sonra da önceden ahşap olan minarenin yeniden ( camiye ismini verecek şekilde burmalı olarak ) yapıldığı kitabesinde görülmektedir.
Bina Selçuklular'ın ilerlemiş kubbe cami tipini göstermesi bakımından önem taşır. Cephesi, diğer Anadolu Selçuklu eserleri gibi geometrik motifler ve mukarnas dolgularla tezyin edilmiştir.
Giriş cephesinin sol köşesinde, bitişik olarak yapılmış olan piramit çatılı kümbette bina emini Ferruh Bey ve oğlu Yusuf Bey yatmaktadır. Kümbet kare kaide üzerinde sekizgen planda olup, kesme taştandır. Beden duvarları üzerinde iki sıra halinde kirpi saçağı müteakip piramit çatı gelmektedir. Yapının üst katı son zamanlara kadar kütüphane olarak kullanılmış, alt kısımda halen müzede bulunan mumyalar muhafaza edilmiştir. Şehzade Cumudar'ın mumyası da burada bulunduğu için halk arasında kümbete Cumudar Türbesi de denmektedir.
*Mardinde Altunboğa Medresesi XIII.yüzyılın sonu ile XIV.yüzyılın başında yapılmıştır. Bu medreseden günümüze yalnızca çeşmesi gelebilmiştir.
Bir eyvan içerisinde bulunan çeşme kesme taştan yapılmıştır. Çeşmenin sivri kemerli nişleri olup, arkasında da deposu bulunmaktadır.
kaynak:http://www.kenthaber.com/IlDetay.aspx?ID=1510