fırından yeni çıkmış tespit/ler ihtiva eden bir yazının ya da konuşmanın kapanış ifadesidir ve sonunda da ünlem işareti bulunur; "asıl mesele budur!" kimselerin bulamadığını, bilemediğini, tespit edemediğini ortaya koyduğunu zanneden zât-ı şâhâneler pek sever bu ifadeyi ve sanki anlattığı konuya noktayı koymuş, bir daha bu konuyu kendisinden farklı bir yaklaşım şekliyle ele almak kimsenin haddi değilmiş zannederler. inci sözlükteki "dağılın şimdi" mottosunun entel versiyonu da diyebiliriz.
hanefi avcı, kitap yazdığı için hapse girmediğinden aksine hapse gireceğini anladığı için kitap yazdığından, basıma hazır hale gelen kitabına "göreceksiniz başıma neler gelecek" kabilinden eklemeler yaptığından dolayı oldukça uzak bir ihtimale işaret eden önerme.
kimselerin kendisine küfretmeye, hor görmeye, "ulan nasıl çıktın buraya", "mecbur muyum ulan evimi seninle paylaşmaya", "uçağa binsem de peşimden mi geleceksin?" demeye hakkının olmadığı karıncadır. bi'kere o eli indir. bu azim ancak takdir edilesidir; hakir görülesi değil.
kendisi tam bir "sana da bi'şeyi beğendiremiyoruz" insanıdır. bir kere olsun "anlatamadım galiba" demek yerine ısrarla "anlamadın!" diyen insanlar kadar itici geliyor.
hakkıyla tevazu yapabilendir. "tevazunun fazlası da kibirdendir" düsturunu hazmettiği de açık seçik görünüyor.
22 ağustos 2010 gecesi galatasaray galibiyetinin ardından konuk olduğu programda, faik çetiner'in, aykut kocaman hakkındaki düşüncelerini sorması üzerine; "aykut kocaman benden daha tecrübeli ve daha büyük bir hocadır" diyebilmiştir. her haliyle türkiye futbol piyasasına fazla geliyor.
bazı yurdum insanları bu kelimeyi, kendilerine sıfat olarak yakıştırıp otomobillerinin arka camına yaz(dır)ıyorlar. evet, gaddar olmaya özenen, hatta gaddar olduğunu cümle aleme bildirmeyi ve bu hâl ile övünmeyi normal sayan insanlar var. halimize şükür.
klima denen nadide aletin; insanı kızgın kumlardan serin sulara doğru sevk ettiğini sanmaktan dolayı vuku bulur. dışarıda 35 derece sıcak varken klimalı ortama girip hemen kumandaya sarılmak suretiyle istenilen derece 20 olarak ayarlanırsa; hasta etmek şöyle dursun adamın a...öhöm kötü çarpar. öncelikle kapalı mekanda çalışan klima, dışarıdaki sıcaklığın azami 7-8 derece altına göre ayarlanmalı, vücut yeni ortama adapte olurken eğer istenirse derece yavaş yavaş azaltılmalı.
"eline sağlık" dediğinizde de "kikikiki" diye mutlu mesut ve biraz da mahcup bir tavırla güldükten sonra "afiyet olsun" da der. daha ne olsun. afiyet olsun.
kim olduğu, hangi sölükte yazdığı, neden velisine ihtiyaç duyulduğu hakkında hiçbir fikrimin olmadığı yazardır. daha doğrusu, fikrimi ziyan etmek istemediğim için yazmaktan imtina ettiğim yazardır.
coca cola'nın, özellikle gıda denetimi konusunda henüz çok gerilerde olan ülkelerde satılan cola ürünü ile avrupa birliği ülkelerinde satılan cola ürünü arasında, içeriğindeki etken maddelerin oranı açısından -tehlikeli- bir fark olduğu söylentisi ürkütücü. ülkemizdeki durum ise hem gıda denetimi açısından hem de bahse konu oranların ab ülkeleri ile karşılaştırılması açısından flu. yani karşılaştırmalı tabloya ulaşan ve sözlükte ifşa eden sevgili yazar benden şukuyu kapar. pepsi ise hem daha az şekerli gibi geliyor, hem hakkında daha az komplo teorisi dile getiriliyor ve hem de daha mütevazi. yani nazarımda pepsi daha tercih edilebilir bir içecek. tabii ki lê cola'dan sonra.
bim'den alışveriş yapanlara özenen migroscu'lar kadar zor değildir, durumları. o migroscu'lar ki, migrosta satılan ve aynı firma tarafından üretildiğini bildikleri ürünleri bim'de de bulabileceklerini bildikleri halde bunu aşağılık kompleksi olarak gördüklerinden; daha fazla para ödemeye mahkûmdurlar.
hayatında hiç belediye otobüsü görmemiş insan vardır bir de. ne zaman belediye otobüsünü köşeden görse elleriyle gözünü kapatır. kendi özel otomobiliyle seyir halindeyken de bu nedenle çok sıkıntı çeker. canım benim ya.
edit: tamam tamam fazıl saymayan, fazıl saydıran filan da olabilir. uzaktan eksileme öyle sen de bir şeyler söyle. bana bir şeyler söyleeee bana bir şeyler anlat.
neler neler demediler ki, bu insan hakkında. oysa ki, tek derdi çok kıymetli bir başlığın ve konunun gözden kaçmasını engellemek ve bu şekilde de kamu yararını gözetmekti. "troll" dediler, yılmadı, "ezik" dediler, aldırmadı, "ergen" dediler, gülüp geçti. ne azimli şeysin sen öyle yav.
mantığını bir türlü çözemediğim (muhtemel) karayolları uygulaması. il sınırı ile şehir merkezi arasının 65 kilometreden daha kısa olduğunu görmediğim için anlamlandırmakta zorlanıyorum. sağlı sollu bomboş bir arazi uzayıp gidiyor ve siz bu tabloya "welcome" tabelasını uygun görüyorsunuz. devlet buna bir çare bulması lazım.