genelde gırtlaktan geçerek mide nahiseyinde son bulan leziz ve nefis yiyecekler vermiş olduğumuz doğrudur. nefis ve leziz oldukları kadar sağlığa zararlı olup, damar tıkanıklığı ve bilimum kalp rahatsızlıklarına sebep olmaktadırlar ki bu da aslında bir nevi ''kitle imha silahı'' (bkz: weapon of mass destruction)sayılabilir. evet önce kendimizi sonra yedirebildiğimiz herkesi öldürmek istiyoruz. ama hayvan gibi güzel yemeklerimiz be abi.
insanın başında bin türlü dert, bela olduğunda biraz rahatlamak için sözlüğe entry girme isteği doğması, fakat gündemi takip etmeye takati olmadığı için kayda değer bişey yazamamasıdır. şu an içinde bulunduğum durumdur. bomba gibi başlıklarla gelicem ama sözlük bekle, şu işleri bi hallediym de.
şeçeneklerini fazla tutmak, evlenme günü geldiğinde hepsini sıraya dizip aralarından birini seçmek istiyor demektir. ha doğru mu? tabi ki yanlışlardadır bu veled-i insan, çünkü farkettirmek istemediği şeyin aslında bütün kızlar farkındadır. kararsızlık. bu da büyük eksi puandır diye düşündüğümü düşünüyorum.
sabah ilk içilen sigarada çok karşılaşılır bu durumla. sabahları kahvaltı yapmayı geçtim çay suyu bile koymaya yeltenmeyen sabırsız tiryakinin ilk sigarası, boş midenin kaldıramaması ve uyku mahmurluğuyla birlikte, söner gider, sessiz sedasız.
ya ben bu şarkıyı dinledikçe dinliyorum, sayısını unuttum, media player'da tekrarda dönüyor da dönüyor, ama beni fena hüzünlendiriyor. duramıyorum da. öyle mutluluk falan veriri de anlamadım ama bağdaştırdığım şeyler var heralde ondan olsa gerek. neyse muhteşem şarkı.
iki maçı da izlemedim, izleyemedim ama hurriyet.com.tr'yi açar açmaz gördüğüm 'son dakikada elveda avrupa' ve 'yapmayın çocuklar' başlıkları beni hiç mi hiiiç şaşırtmadı... selametle çocuklar artık ligde birbirinizi yiyip durun, kime neye yarayacaksa.
galatasarayımı da ayrıca avrupa kupalarını takmayan, zallamayan bir atleticoya elendiği için kınıyorum...
manasının orospu çocuğu olduğunu zanneden insanların çokluğu beni şaşırtmamıştır. tu puta madre küfürdür, de puta madre değildir. vay anasını, muhteşem, süper vesaire gibi manalara yorulabilir, ispanyol ortamlarında bol bol kullanılabilir sakıncası yoktur.
cevabı içinde saklı başlık oldu. yine de yazayım: herhangi bir rahatsızlık için gidilen doktorun olayı dönüp dolaşıp, çok streslisine bağlaması durumudur. adamı zıvanadan çıkartır. Mesela:
-doktor kulağım çınlıyo gece gündüz
-stresten o, bol bol yürüyüş yap stres at
-e doktor boynum da ağrıyo
-stres stres yürüyüş yap evladım bol bol
-ya doktorcum kıçımla başım da ağrıyo benim
-stres o stres. garanti. yürü bak çok iyi gelicek
-Hassss... ulan Kemal amca, aile doktorumuz olmasan varya!!
once you go black you never go back veya once you go asian you never go caucasian, laflarının kova burcu erkeğine uygulanmış halidir. ben yaptım, oldu. kendimle gurur duyuyorum.(burda boğalara laf yok kafiye olsun diye yaptım). açıklaması da şudur: kova erkeğiyle birlikte olan kadın bu kova mahlukatını unutamaz hatta sonraki ilişkilerini hep bu herifle karşılaştırır.
yeni dinlemeye başlayacak olanların (bkz: your hand in mine) ile başlamaları tavsiye olunur. ben söliyim de sonra vay ben duymadım, vay ben görmedim demeyin. rastgele bir şarkıyla başlayanlar tiskinebilirler ki böyle birşey olsun istemeyiz, zira severiz kendilerini ve de sevdirmek isteriz. (evet tiskinebilirler dedim yanlış okumadın)!
ahmet hakanın her yazısında bulunabilecek emarelerdir. kendisini samimiyetsiz dönme olarak gören laik kesime inceden mesajlar olarak algılanabilir bu işaretler, tabi ahmetin ortalama zekasından dolayı ince olmaktan ötedirler. (örneğin arada sırada yazılarına istanbulun en in mekanlarını sıkıştırması veya sadece meraklısının bildiği solcu yazar/düşünürlerden alıntılar yapması -ki muhtemelen wikipediadan bulur bunları-). yolda görsem ahmetciğim şekil yapma diyeceğim ama görmesem de üzülmem.
uzun zamandır kafama takılan bir konudur. türkiyemizin güzide büyük gazetelerinin internet sitelerinde 3 ayda bir aynı haberlerin tekrar tekrar verilmesi ve insanların salak yerine konulmasıdır. ulan utanmaz adamlar hadi millete tıklama rekoru kırdırıp siz de reklamdan para kırma peşindesiniz onu anladık, bari farklı resimler kullanın, altına üstüne üç beş farklı bir şey yazın da utanmazlığınızı biraz da olsa kamufle edin dimi kuzum. bak bana kuzum dedirttiniz ya.
birkaç örnek verecek olursak:
-kim kime en pahalı hediyeyi aldı
-kim kaç yerinden kaç estetik oldu
-türkiyenin saklı cennetleri
-kimin arabası daha pahalı
bu liste böyle uzayıp gider, benim de sinir katsayım artar da artar.
cimbomun forvetsizlik sıkıntısı çekeceği maçtır. forvetsiz takım olmaz kardeşim. sen oraya ister ardayı, ister keitayı istersen de kill billden black mambayı koy olmaz. ama geçeriz turu o ayrı.
bu arada benim de almanyada olmamdan kelli, almancı kahvelerinden birinde almanca-türkçe füzyon küfürler eşliğinde izleyeceğim maç olacaktır.
(bkz: zengin olmanın dezavantajları) ile kıyaslandığında ağır basar gibime geliyor. lakin insana, mekana göre değişir. zengin olmadan önce iyi ölçüp biçip tartmak lazım gelir.
1088 sayfalık muhteşem Ken Follet romanıdır. sürükler de sürükler, 1088 diil onbinseksensekiz olsa da bitmese diye temennide bulunarak okunur. mümkünse ingilizcesinden okunması makbuldür.
lise hayatı boyunca insanı çileden çıkaran, o yıllara dair bilimum aşk hayatını sekteye uğratan, lise bittikten sonra da hiçbi bok olmamış gibi alıp başını giden hain oluşum.
tembelliğin dibine vurmuşsan, hiçbir şey yapacak dermanın yoksa ve etrafında kaldır kıçını, silkelen ve kendine gel diyecek kimse de yoksa, bu kısır döngü böyle sürüp gidiyorsa yalnızsın demektir.
her yerin saat 7de kapandığı lanet almanya memleketinde, gece saat 4 ise ve arabaya atlanıp, 24 saat açık bir mekan(benzincidir genelde) bulunamıyorsa içilmeden önce içme kararını defalarca gözden geçirtendir.
seinfeldden ya nefret edersin ya da ölümüne seversin, bütün büyük eserler de öyle diğilmidir zaten.
şu ana kadarki entrylerde göremedim şaşırdım sözlük, bu açığı kapatmak adına seinfeld in ana teması:
'world's funniest show about nothing'dir.
yani konusu hiçbir şeydir.hatta bunu george bir bölümde 'everybody is doing something, we will do nothing' olarak açıklar. ama dizideki olayları teker teker incelerseniz, komik olayların kaynağının çoğunlukla başkalarının sefaletinden zevk alma olduğunu görürsünüz.hayatın ta kendisidir yani ama abartılısı diyelim.
ayrıca içindeki tüm ana karakterleri (bkz: type casting) denilen olaya maruz bırakarak kalan kariyerlerini tarumar etmiştir.
bir aktörün oynadığı bir karakterde çok başarılı olması sonucu başka karakterlerle özdeşleştirilememesidir. yapımcılar bu oyuncuları hep bu karakterle projelere dahil etmek isterler. bu da oyuncunun kariyerinin ağzına zıçar...