Geçen yaptığım bir hesap sonucu herşey dahil en az 50000 tl ye mal oluyor. gerçekten de doğru, yuva kolay kurulmuyor arkadaş. 2. el eşya alsan kahvehanede düğün yapsan falan yapsan filan yapsan taş çatlasın 30000 tl. bilmem anlatabildim mi ?
Üniversite zamanında beraber kaldığım arkadaşın ortamı şenlendirmek için içindeki potansiyeli dışarıya bırakmasıyla ağzımdan çıkan son sözler. ondan sonra metan gazı zehirlenmesinden dolayı bütün yurt gözümüzü kocaeli devlet hastanesinde açmıştık.
gençlerimizin el emeği. eskiden dergilerle hayal gücünü katalizör olarak kullanan gençlik, artık internet ve google amca sayesinde görsel olarak fantazilerini coşturabiliyorlar. (bkz: elizabeth eleanor)
Bu sıralar sıkça düşündüğüm bir eylem. Aslında çok fazla derdim olduğu söylenemez, en azından elim ayağım tutuyor ancak durum öyle değil. her insanın kendi kafasında belirli bir sorun - stres dengesi vardır. bu iki şey aslında birbirleriyle doğru orantılıdır. burada önemli olan sorunu kafanda ne kadar büyüttüğündür. sorun kafanda büyüdükçe stres oranın da ona bağlı olarak artar. bir süre sonra stresin vücudunda fiziki olarak belirmeye ve saç beyazlaması egzama sedef vs. vs. gibi sorunlarla ortaya çıkmakta. sorunun kaynağına indiğimiz zaman ise ufak ufak problemlerin birleşerek büyük bir problem ortaya çıkartmasıdır. bir süre sonra ufak şeyler öyle bir birleşir ki içinden çıkılamaz bir hal alır, sorunların hiçbirinin kaynağının ne olduğunu anlayamazsın. sorunun kaynağını bulamadığın zaman da kaynağa müdahale edemediğin için iyice strese girer ve daha çok bunalırsın, bunaldıkca sıkılır sıkıldıkça çıldırma noktasına gelirsin. en sonunda yapabileceğin tek şeyin kaçıp gitmek olduğunu anlarsın... bu noktada devreye giren şey seni bağlayan şeylerin ne olduğudur. onlardan vazgeçebilecek durumdaysan sırtına çantayı takar basar gidersin, ama vazgeçemeyeceğin şeyler varsa benim gibi bunalım denizinde sıkıntı ve strese kulaç atar durursun. ve bu denizde hiçbir zaman kara parçasını bulamayacağını bile bile...
Bu yazdığımı muhtemelen kimse okumayacak. okuyup benim ne kadar yalnız olduğumu anlayamayacak. insanlar hiçbir zaman içimde kopan fırtınaların farkına varamayacak. işte yalnızlık budur.
" Sen 'Sen' ol 'O' olma. 'O' giderse y'O'k olma. " tarzında cümlelerdir. amaç karşı tarafa içinde bulunduğunuz durumu bir şekilde anlatmaktır. yeri geldiğinde iğneleici sözcükler de kullanılmak suretiyle karşı tarafın damarına basılabilir. bu arada yukarıdaki cümle bana aittir. taklitlerimden sakınınız.
bazen internette rastlıyorum.
ısınamadım ama bu türe..
rüyama bile girer oldu,
akrostiş denen nane.
kafayı mı yiyorum ne?
ışıklar kararıyor sanki okuyunca,
nedir bu anlamız anlamlar..
yok ya iyiyim aslında,
akrostişe taktım sadece bu sıralar...
yukarıdaki akrostişi ben salladım.. başharflerine bakın ne demek istediğimi anlayacaksınız.
çaylak olduğum için aklıma gelen, moderatörlere bunu söylesem de yapmayacaklarını bildiğim, aslında komik gelen bir cümledir bu. " abi yardım edin de şu arabayı itelim. " gibi birşey işte.
anonymous bir grup hacker (bilgisayar korsanı) olup türlü türlü mevzular patlatmışlardır. Bazıları bilinir ancak bir çoğu bilinmez insanlar tarafından. kendilerine saygım var ama eğer facebook'a saldırı düzenlerlerse bütün kimlikleri açığa çıkar düşüncesi içerisindeyim. elbet açıklayacak biri vardır çünkü facebook insanlar tarafından sevilen bir site ve çoğu insan bu sitenin gitmesiyle bunalıma girebilir. Bu sefer ateşle mi oynuyorlar acaba yoksa açıklayacak insanlar çıksın söylesin mi gerçek kimliklerinin ne olduğunu, bilemiyorum. (bkz: üstü kapalı tehdit)
metro çok güzel bir ulaşım aracıdır. trafik derdi yoktur. hızlıdır, güzeldir. ama tren gelirken karşıma sütaşın inekleri çıkıp tren geliyor yazması ağırıma gidiyor. değiştirin şu reklamı arkadaşım, inek miyiz biz?
şuanda işyerimde bulunan ve hayat kurtarıcı olduğunu düşündüğüm klima tipidir. hertarafa taşınabilmesi çok güzel bir artı olup en büyük eksisi arkasından çıkan sıcak hava borusunu takacak yer bulma sıkıntısıdır. yani her oda camında bir delik olmalı ki boruyu deliğe sokup yolumuza bakmalıyız.
edit: biraz önce farkettim ki bir de suyunu dökme zahmeti de büyük bir eksiymiş. makinenin içinde bir hazne var efendim, o hazne doluyor dökmezsen çalışmıyor..
Saçma bir sözcük grubu. Erkeklerden nefret eden bayan arkadaşlarımızın söylemiş olduğu saçma sapan laf dizisi olduğunu düşünüyorum. Her kadının aynı olmadığı gibi her erkek de aynı değildir. Her erkek aynı olsaydı bunu söyleyen kızlar babalarından da nefret ederdi. (bkz: Yoksa babanız erkek değil mi?)
Enfes bir grup. Katılmak kısmet olur mu bilinmez ancak bugüne kadar savunduğum "Tükçe'miz Turkche olmasın. " fikrini yaşatmaya çalışan mükemmel insanlar. Kendilerine buradan saygılarımı sunar, emekleri için çok çok çok teşekkür ederim... (bkz: Mükemmel insanlar)
Türkiye'deki bilinçsiz toplum budur işte. Milleti dinden soğutup tiksindirmeye birebir ne yazık ki bu gerici arkadaşlar aynı zamanda voleybolcu kızımızı yuruklayıp yakında kezzap atmaya kadar gider, kitabı kendi kafasına göre yorumlar, falanlar filanlar...