1. HAKKÂRi ili, ÇUKURCA ilçesi HAN Tepedeki üs bölgesine ve yakın emniyet kuvvetine 19/20 Temmuz 2010 gecesi yapılan terörist saldırısı ile ilgili olarak, medyada çeşitli haber, yorum ve görüntüler yer almaktadır.
2. Ölümle neticelenen her iç güvenlik olayında olduğu gibi bu olayla ilgili olarak da adli soruşturma, ilgili Cumhuriyet Savcılığı tarafından hemen başlatılmıştır. Ayrıca, olayın idari yönden de incelenmesi maksadıyla; Jandarma .Asayiş.Kor.Komutanlığınca, teşkil edilen idari soruşturma heyeti de olayın incelemesine başlamıştır. 30 Temmuz 2010 günü de Jandarma Asayiş Kolordu Komutanı Askeri Savcılıktan olayın soruşturulmasını istemiştir.
3. Olayın ne şekilde cereyan ettiği tam olarak belirlenmeden kamuoyuna eksik ve yanlış bilgi vermemek ve yürütülmekte olan adli soruşturmalara müdahil olmamak amacıyla, en azından idari soruşturmanın neticesinin alınması ve değerlendirilmesi beklenmiştir.
4. idari soruşturma ise ilgili karargahlara, 9 Ağustos günü ulaşmıştır. idari soruşturmanın değerlendirilmesi ile olayla ilgili diğer mevcut bilgi ve belgelere dayalı olarak yürütülmekte olan adli soruşturmalara da zarar vermemek kaydıyla, olayla ilgili açıklanabilecek hususlar aşağıdadır:
a. HAN Tepe üs bölgesi ve yakın emniyet kuvveti mevzilerine yoğun terörist ateşi, 20 Temmuz gecesi saat 01.45'te altı değişik noktadan aynı anda başlamıştır. Olayı öğrenen ve o sırada DiYARBAKIR'da bulunan dönemin 2'nci Ordu Komutanı da ( Jandarma Genel Komutanlığına atanan dönemin 2. Ordu Komutanı Org. Necdet Özen) saat 02.00'den itibaren olayın takip, sevk ve idaresine müdahil olmuştur.
b. Olay anında insansız hava aracı, 40 km. kadar uzakta başka bir bölge üzerinde olduğundan derhal HAN Tepe bölgesine yönlendirilmiş, saat 02.15'te HAN Tepe üzerinde olmuş ve görüntü aktarmaya başlamıştır. Buradan açıkça anlaşılacağı üzere saldırı öncesi yaklaşan teröristlerin görüntülerinin aktarılmış olması söz konusu değildir.
c. Basına yansıyan insansız hava aracı görüntülerinden, en erken olanının zamanı ise 02.31'dir ve olayın başlangıcının yaklaşık 46 dakika sonrasına aittir.
ç. Olayın başlaması üzerine HAKKÂRi'de konuşlu bulanan taarruz helikopterlerine emir verilmiş, helikopterler, zorunlu hazırlıklarını müteakip havalanmış, ancak Çığlı Suyu (ZAP) vadisindeki yoğun sis ve toz bulutu nedeniyle güneye, ÇUKURCA bölgesine geçememiş, yarım saat süren denemeyi müteakip, HAKKÂRi'ye dönmek zorunda kalmışlardır.
d. Aynı helikopterler, hava şartlarının iyileşmesi üzerine, saat 04.30'da HAN Tepe üzerinde olmuş ve bölgeden uzaklaşmaya çalışan teröristleri ateş altına almışlardır.
e. Uzaklaşmaya çalışan teröristler, aynı zamanda topçu ve havanlarla da ateş altına alınmıştır.
f. Hava aydınlandıktan sonra, teröristlerin çevredeki hakim arazilerde mevzilendirdikleri DOÇKA marka (Uçaksavar) silahları, bölgedeki helikopter faaliyetlerini tahdit etmiş, helikopterlerin inememesi nedeniyle, tahliyeler karayoluyla yapılmıştır.
g. DOÇKA (Uçaksavar) mevzilerinin yerlerinin tespit edilmesi üzerine, bölgeye iki sorti hava harekatı icra edilerek bu mevziler tahrip edilmiştir.
h. insansız hava aracı görüntülerinin hangi makamlar tarafından izleneceği 2'nci Ordu Komutanlığınca ve sadece ilgili birlikler dikkate alınarak belirlenmektedir. Otuz ayrı merkezden bu görüntülerin izlendiği iddiası maksatlı ve gerçek dışıdır.
i. Olayın cereyan şeklinden de görüleceği gibi, medyaya yansıyan görüntüler, çatışmanın başlamasından sonraki sürece aittir ve çatışma süresince de ilgili komutanlıklar alınması gereken tedbirleri almış veya almaya çalışmışlardır.
5. Diğer olaylarda da olduğu gibi, bu olayda da gerekli görülen idari ve adli işlemler zamanında başlatılmıştır.
Türk Silahlı Kuvvetleri, soruşturma safhalarının gizlilik sürecine azami şekilde özen ve dikkat göstermekte olup çok zorunlu durumlar dışında, soruşturma süreçlerinde açıklama yapmaktan kaçınmaktadır. Bu hassasiyete başka anlamlar yüklemek yersizdir ve yanlıştır.
demokrasinin olmazsa olmazlarından.. iktidar her yerde var ..seçim saddamda bile vardı olmayan ve bir rejimi demokrasi yapan muhalefet etme özgürlüğüdür.
hür basın hür yargı hür teşebbüsün de ırzına geçilmesini zafer çığlıklarıyla karşılayan liboşlara sıra gelince ne olacak orasını da siz düşünün.
ataturk dusunce sisteminin bir yorumu olan kemalizmi eleştirmek için birbiriyle yarışan liboş ve yandaşların erdoğanizm sözkonusu olup da hür basın,hür teşebbüs ve hür yargıyı da yoketmesine karşı sesini çıkaramamasıdır.
necmettin erbakan'ın öğrencisi olduğunu kanıtlamak icin atak üstüne atak yapan sayın basbakana sorulması gereken en kritik sorudur.
(ara: kanlı mı olacak)
05.02.2008 tarihinde chp grubunda gerçekleşen yaklaşık 30 dakikasını dinleyerek şaşakaldığım konuşma..buna konusma demek mümkün değil düpedüz cuma vaazı gibi bir seydi cünkü..
eğer bu konuşma chp grubunda yapılabiliyor ise laiklik zaten elden gitmiş demektir arkadaşlar niye kendimizi kandırıyoruz ki?
konuşmanın dinlediğim neredeyse tümünde kuran-ı kerime ebu hanifeye ve adını yeni duyduğum bir sürü din bilginine atıf yaparak başörtüsü ve türbanın dinin emri olmadığını kanıtlamaya çalıştı ve yapılmak istenen anayasa değişikliği ile yök k. 17 mdsi değişikliğini bu doğrultuda eleştirdi.(henüz konuşmayı chp.org.tr ye koymamışlar ilk fırsatta aktaracağım)
sayın baykal sevgili meslekdaşımız ve okuldaşımız.
bu ne perhiz bu ne lahana turşusu demek istiyor ve sizi kınıyorum.
laik bir ülkede yasama çalışması dini bir referansla yapılamayacağı, herhangi bir kanunda herhangi bir dini esasa dayandırılamayacağı gibi bunun eleştirisinin de laikliğin bu özünden değil de dinin kendisine referansla yapılması da aynı ölçüde (hatta doğrudan) laikliği ortadan kaldıran bir eylemdir.
siz şeyhülislam mısınız? ana muhalefet partisi lideri misiniz? bir yasanın dine uygun olup olmadığı değerlendirme konusu olabilir mi? velev ki olsa bile bu değerlendirmenin yeri chp grubu mudur?
varsayın ki dine uygun bir düzenleme getirdiler evet bu yasa teklifi dine uygundur kabul edelim mi diyeceksiniz?
o kadar fahiş bir hata içerisindesiniz ki sözlerinizin hiçbirini tashih ederek düzeltmek mümkün değil .
en iyisi siz ankara hukuk'a baştan başlayın!
yok o kadarı ayıp olur derseniz size de ben yardım etmiş olayım, abide hocalarımızın kitapları telifsiz çevrimiçi olarak armağan ediliyor şu adreste: http://auhf.ankara.edu.tr...taplar/armaganlar/şuradan da özellikle adnan hocadan başlayınız lütfen*: http://auhf.ankara.edu.tr...felsefesi-ve-sosyolojisi/
siz de bir zahmet atatürk'ün partisine yardımcı olun da ertuğrul günay'la beraber islami sol a katılın.
anayasa hukukunu ve binlerce yıllık imbikten süzülüp oluşmuş hukuk nosyonunu bir yana itip, yönetmelikle düzenlenecek bir mevzuyu anayasaya sokmakta anlaşanlara karşı denecek söz kalmadı ..
madem öyle ..
madem sıkmabaş özgürlüğünü kılık kıyafet özgürlüğü adı altında anayasaya sokup hukuku katledeceksiniz.madem laikliği katledeceksiniz bunlar da bizim özgürlüklerimiz bunları sokacaksınız ki ikiyüzlü olmadığınıza inanalım dediğim özgürlüklerdir:
1- kadınların başı açık olma özgürlüğü (siz daha gülün 5 sene sonra görücem ben sizi..irandaki gibi saçınıza kezzap attıkları zaman)
2- sevgiliyle/eşle el ele yürüme özgürlüğü
3- parkta öpüşme ve içki içme özgürlüğü
4- denize girme özgürlüğü
5- nakşibendi olmama islamı farklı yorumlama veya inanmama özgürlüğü
6- başbakanın tasvib etmediği haber ve yorum yazma özgürlüğü
7- dilediği müziği dinleme özgürlüğü
8- ..
bu zihniyetin gideceği yer aşağı yukarı belli olduğuna göre, tüm bu özgürlüklerin anayasal güvence altına alındıktan sonra, ceza kanununda da yeni bir düzenleme ile ayrımcılık ve nefret suçları cezalandırılmalı..
örneğin oruç tutmayan birini döven kişi sadece müessir fiillden değil insanların oruç tutmama özgürlüğüne saldırmaktan dolayı da şedid bir ceza almalı..
aynı şekilde başı açık birine ayrımcılık yapan da..
farklı inanana veya inanmayana farklı muamele yaparak bu özgürlüğe saldıran da..
hatta en önemlisi insanların inaqnçlarına eşinin başının açık veya kapalı olmasına göre ihale dağıtanlar da bu yasa kapsamında ayrımcılık ve nefret suçundan ceza almalı.. en şiddetlisinden hem de..
razıysanız buyrun türbanı da sokun anayasaya!
04.07.2007 tarihinde yazdığım bir yazı.. ülkemizin götürüldüğü yeri ve kardeş kavgasını ulus olmaktan nasıl uzaklaşacagımızı gostermek acısından zamane sozlukteki yazımı aynen kopyalıyorum(yazı bana ait oldugundan alıntı kurallarını ihlal etmediğimi sanarım..):
diyarbakır cok mu lazım!
23 temmuzda küresel sermaye ab ve abd nin isteği doğrultusunda mevcut iktidarın veya o zihniyetin devamı halinde sıklıkla duyacağımız ihanet cümlesi..
iki tür hainin ağzından döküldüğünü duyacaksınız
1- sureti haktan görünen.. sureti vatansever görünenler:
"oradan toplanan verginin 15 katı harcanıyor.. yine yaranamıyoruz..ne kürdün yüzü ne diyarbakır ın karpuzu.. bize ne faydaları vardı.." vs gibi türk solu dergisinde örneğini gördüğünüz bir sürü faşizan ajan provakatör cümlesi..
2- sözde modern muhafazakar neo liberal akp şürekasından, reformizm görüntüsü altında ise: "ülke merkezden idare edilemiyor, federatif yapıda çözüm bulunsun"..
gibi mevcut iktidarca da paylaşıldığı bizzat başbakanlık müsteşarı dalaletiyle ortada olan fikriyat..
küçük küçük, parça parça, aşağıdaki barzani siyonist devletiyle eklemlemek için propaganda devam edecek..
sonunda belki de şehitleri kelle olarak gören zatın ağzından şunu duyacaksınız:
büyük ortadoğu projesinde eşbaşkan olduğunu sana n bu zat belki de dtp li bağımsızların da desteğini almış olmanın güveniyle diyecek ki:
"bu kellelere gerek yok siyasi çözümle refaha ulaşalım.. diyarbakır federatif bir yapı olsun buna karşılık terör dursun..kerkük petrollerinden de %15 pay alıyoruz ekonomiyi de hallettik .."
sonuçta cebri işgal ile değil ama bu aymazlıkla bir vatan toprağının daha kopuşu başlayacak.. 150 yıl önce yaptıkları gibi..
ama bunu tıpkı annan planında olduğu gibi yaldızlı bir ambalajda lanse edecekler
barzanisi aposu zanası abd si ab si de alkış tutacak hatta camp david de anlaşma bile imzalatacaklar bu işbirlikçilere..
piyasalar da memnun olacak borsa patlayacak ve diyecekler ki
"diyarbakır çok mu lazımdı .. aldığımız verginin 15 katını oraya harcıyor yine memnun edemiyorduk..böylelikle vergi gelirlerimiz düşecek savunma harcamalarımız azalacak ab bizi koşa koşa alacak"
**
ve ulus devletimizin ve ulusumuzun tabutuna son çivi böylelikle çakılmış olacak dostlar.. binlerce yıldır bir arada etle tırnak olmuş ve cumhuriyetle birlikte bir ulus olmuş ülkemiz halkına son çivi.. sonrası belki iç savaş.. küçültülmüş, zayıflatılarak köleleştirilmiş ülkemiz!..
**
abarttığımı düşünenler bugün güneydoğu'da barzani'nin akp için nasıl çalıştığına bir göz atıversin ..
halkla bütünleşmiş halktan güç alan ulusal değerlerin yeniden inşasını öngörmüş tam bağımsız türkiye idealini taşıyan atatürkçülüğün içini boşaltıp başkalaştırıp, yerine otokratik bir yönetim anlayışı ile ittihatçı- masonik emelleri ikame eden, ilk iş batılı devletlerle bağlılık anlaşmaları imza eden, paraların üzerinde dahi resmine tahammül edemediği atatürk'ü fikren de bitirmeyi amaç edinmiş inönü devrinin atilla ilhanve bu satırların yazarınca değerlendirilmesidir.
teokratik oligarkların bu ayrıcalıklarının devamı için sarıldıkları dini de kendilerine uydurma çabasıdır.
oysa ki dinin özü basittir. gelen her peygamber önder düşünür bu sözü tekrarlamıştır.
(bkz: din güzel ahlaktır)
dinin ahlaki tarafını çıkarıp sanki kendilerini bağlamıyormuş veya sözde çok yüce gayelerine erişene kadar askıya alınabilirmiş gibi allah adına hüküm verir ve kendi din anlayışlarını dayatır bunlar.. her olayı kendi küçük ticari ve cemaatsel çıkarlarının devamı için kendilerine etkisi merkezinde değerlendirir. Örneğin, kızılayda taksimde bomba patlasa yüzlerce kişi ölse bunun ülkeye yapılmış saldırı olarak görmeyi beceremez de sadece kendi cemaatlerinin partilerinin oligarklarının çıkarının nasıl etkileneceğini düşünür.
Bahaneleri de cebindedir: gayelerine erişene kadar cemaat dayanışmasını farz görürler.. cemaatin dışındakilerin hiçbir hakkını teslim dahi edemezler. Kol kırılır yen içinde deyip günahların üstünü örterler..Allah'ın verdiği hakkı bile kuldan sakınır bu şerefsizler. bilerek veya bilmeyerek kendilerini Tanrı yerine koyarlar aslında!
Teokrasi de budur işte kardeşler:
insanın tanrılık iddiası!
bu ise zulmün en kınanası olanı ve benim inandığın Tanrı'nın da en şiddetli ceza vermesini beklediğim türüdür. (bkz: tağut)
bu şerefsizlerin inandığı tanrıya ise ben inanmıyorum! (bkz: para) (bkz: güç) (bkz: iktidar)
dini kendi yorumlayışlarına veya dini kendi menfaatlerine nasıl geliyorsa öyle sunuşlarına göre cemaatler şeklinde örgütlenmiş, önce cemaatin önce partim sonra ülkem zihniyetinde egemenler..
(bkz: allah adına zulum)
nuh mete yüksel tarafından hakkında hazırlanan iddianame doğrultusunda açılan kamu davasında ceza alabileceği korkusuyla abd ye kaçan f. gülen in, bu iddianame ekinde yer alan,7-8-9-10 nolu kasetlerde bahsettiği ve o kıyam günügelene kadar yılan gibi olacaksınız dediği günün kendilerince erişip erişmedini araştıran sorudur.
biz uyurken bir gecede göğü bunlar boyadı da haberimiz mi yoktur yoksa gözümüzün önünde biz birbirimizi ve sistemi yerken sessiz sedasız bu K- gününe mi hazırlandılar görelim:
*
- tek başına iktidar ve yürütmenin zaptı
-cumhurbaşkanlığının zaptı,
- bu yolla sezer döneminde ataması yapılamamış 4000 civarında cemaat-tarikat mensubunun atanması ile bürokrasinin zaptı
- akabinde sivil anayasa cilasına bürünmüş güçleri tek elde toplama heveslisi totaliter teokrasi anayasa taslağı,
- yargı atamalarında sistem değişikliği,
- haşim kılıç ataması ve anayasa mahkemesinin zaptı ,
- Türk iş hakiş sırayla sendikaların zaptı
- odalar borsaların tek tek zaptı sivil toplum örgütlerinin zaptı
- YÖK başkanlık ataması YÖK ün zaptı
- tüm atamalarda cemaat-tarikat referansının aranması ve türk olmamanın bir şart olması
- YAŞ kararlarının yeni anayasa ile iptale tabi kılınması bu yolla TSK nın da zaptı
- son ve nihai kıyam: Kamu yönetim reformu yoluyla türkiyenin federal bir ucubeye dönüştürülerek emperyalistlere peşkeş çekilmesi
bakın bakalım bu kıyam mıdır kıyamet midir? ve soralım:
hala uyumaya devam edecek miyiz?
hayatta tavırsız olmanın mümkün olmadığı, tavırsızlığın da bizatihi lehe bir tavır olduğu durumlar vardır.
terör de bu gibi bir alandır.
her ne nedenle olursa olsun,
kim tarafından yapılmış olursa olsun
fikirlerin propagandası veya bir ereğe ulaşılması amacıyla şiddete başvurulması terördür ve lanetlenmelidir.
(bu kavramsal tartışmanın ne ile ilgili olduğu da herkesin malumu aslında..)
bugüne değin kürt halkının pasif kalarak da olsa teröre destek verdiklerinin bilincine varmamalarıdır asıl sorun!
bu nedenle özellikle bu mevzuda artık bellenmelidir ki:
ya icindesindir cemberin ya da disinda yer alacaksin
çaresi yok kardeşim!
kardeş olmak istiyorsan yok başka çaresi!
orhun yazıtlarında zikredilen kürt isimli türk boyu.. iran veya mezopatamya kürtleri ile bir bağlantılarının olup olmadığı ise araştırma eksikliği nedeniyle henüz kanıtlı değildir.
hüseyin nihal atsız'ın ırkçı ideolojisi merkezinden kürt ler hakkındaki düşünceleri aşağıdaki sekilde ozetlenebilir:
"kürtler,türk veya iranli degildir.buz gibi iranlidir.konustuklari dil bozuk,ilkel bir farsçadir.tipleri de öyle.aralarina karismis az sayida türk'ün bulunmasi veya dillerindeki kelimelerden çogunun türkçe olmasi bu gerçegi degistirmez.(...)cevdet sunay'in "türk topraklarinda yasayan herkes türk'tür."demesine göre bu dagli vatandaslarimizin da türk olmasi gerekir.degildir.ama haydi kendimizi zorlayarak türk'tür diye kabul edelim.diyelim ama neyleyelim ki onlar bunu kabul etmiyor.(...)
kürtler devlet olamazdi.çünkü kürtler millet degildi.farslar'in dagli ve ilkel bir kolu idi.türkler'e göre yörükler ne ise farslar'a göre de kürtler o idi.ne var ki yörükler sosyal seviye bakimindan kürtler'le ölçülemeyecek kadar üstündürler.yörükler'den yörük ali efe,demirci efe çikmisti.bunlar birer kahramandi.kürt'ten kim çikmisti?koçero,hamido,hekimo veya tilki selim.yani düpedüz adi eskiyalar,katiller ve hirsizlar.(...)
evet,kürt kalmakta direnir,dört bes bin kelimelik o iptidai(ilkel)dilleriyle konusmak,yayin yapmak,devlet kurmak istiyorlarsa gidebilirler.(...)
viyana'dan yemen'e kadar her yerde türk irkinin kani sebil gibi akarken onlar yasadiklari daglarda ve köylerde keçilerini güttüler ve firsat buldukça hirsizlik ve yagmacilik ederek yasadilar.(...)
(...) ancak elli bin geri kürt'ün yasadigi ve barzani'ye silah kaçakçiligi yaptigi o genis bölgeye çingeneleri de yerlestirip kaynastirirsak gelecek yüzyili kurtarabiliriz.
"evet... kürt kalmakta direnir, dört beş bin kelimelik o iptidaî dilleriyle konuşmak, yayın yapmak, devlet kurmak istiyorlarsa gidebilirler. biz bu toprakları oluk gibi kan dökerek; gürcülerin, ermenilerin, rumların kökünü kazıyarak aldık, yine oluk gibi kan dökerek haçlıların savaşçı şövalyelerine karşı savunduk. kürtler 1839 yılına kadar askerlik bile yapmadılar. viyana dan yemen e kadar her yerde türk ırkının kanı sebil gibi akarken onlar yaşadıkları dağlarda ve köylerde keçilerini güttüler ve fırsat buldukça hırsızlık ve yağmacılık ederek yaşadılar. iran la yaptığımız savaşlara yardımcı diye geldikleri zaman da daima fırsat kolladılar ve türk ordusunun yenildiği çarpışmalarda bu sefer iranla birleşip onu vurmaktan geri kalmadılar. birinci cihan savaşında bize topyekûn ihanet eden ermeniler, yerleşik türk halkını vahşi bir kırgınla bitirmeseydi ve dağlarda, sarp köylerde yaşayan kürtler bu kırgından kurtulmuş olmasaydı bugün çoğunlukta oldukları illerde de azınlık olarak kalmakta devam edeceklerdi. fakat yüzde yüz çoğunlukta olsalar bile türkiye'nin herhangi bir bölgesinde devlet kurmak hayalleri, hayal olarak kalacaktır. yunanlıların bizans, ermenilerin büyük ermenistan kurmak hayalleri gibi... onun için türk milletinin başını belaya sokmadan, kendileri de yok olmadan çekip gitsinler. nereye mi? gözleri nereyi görür, gönülleri nereyi çekerse oraya gitsinler. iran a, pakistan a, hindistan a, barzaniye gitsinler. birleşmiş milletlere başvurup afrikada yurtluk istesinler. türk ırkının aşırı sabırlı olduğunu, fakat ayranı kabardığı zaman kağan arslan gibi önüne durulmadığını, ırkdaşları ermenilere sorarak öğrensinler de akılları başlarına gelsin.
muğla cumhuriyet başsavcılığı'nca başlatılan inceleme akabinde açılacak soruşturmadır. http://www.milliyet.com.t...07/03/02/son/sontur30.asp
başka hiçbir kamu görevlisinin haiz olmadığı bir sıfatı taşıyan muğla cumhuriyet savcısı cumhuriyet'in savcısı olduğunu göstermiştir.
tebrik takdir ve teşekkürlerimizle.
bu yiğit savcımın ismi ise mehmet yurtsevenimiş !
bagatur bugün bildigimiz sekliyle bahadır kelimesinin ön türkçe şeklidir. ayrıca mete han olarak bilinen büyük türk hakanının adının gerçek okunuş şeklidir. uzun yıllar çince telaffuzun türkçe fonetiğe son derece aykırı olması sebebiyle tahmin yürütülerek me-te olarak okunmuş ise de son yıllarda yapılan araştırmalar ortaya çıkarılan belgeler bu hakanın isminin ba-ga-tur . (eşanlam: batur) olduğunu tereddütsüz şekilde ortaya koymustur. ayrıca hazar türk hakanlarından ve avrupa hunlarından birinin de ismidir. zayıf rivayetlere gore alp er tunga nın ismi batur veya bagatur olup alp er tunga mahlası sozluk deyimiyle nickidir.
dogru baslık: tarih sınıfların mücadelesi midir ulusların mı? olacaktır. (bkz karakter sınırı)
son onyıllara kadar sol ve sağ ideolojiler arasında uçsuz bucaksız tartışmalara neden olmuş tartışma konusudur.
sağcılar solcuları ulus gerçeğini reddetmekle ve ekonomik indirgemecilikle suçlar iken solcular da sağcıları sınıf gerçeğini ve ekonomik ilişkilerin ve üretim biçimlerinin üst yapıyı belirlediği olgusunu yadsımakla itham etmiş ve ulus fikrinin de bunların yapay bir ürünü olduğunu iddia ederek uluscuları coğu zaman emperyalist isbirlikciligi ile suclamıslardır.
(ara: son gülen)
sınıfsal mücadelenin yitiminden sonra emperyalizm ve onun güncel ajanı küreselleşmeye ideolojilerden bağımsız, öncül bir ortak tavır olarak uluscu ve üniter devletle mücadele mevzisinin savunulmasıdır.
turkolog h.cem kanıbir makalesinden alıntıdır
atatürk'ün anne soyu: (konyarlar)
atatürk'ün anne soyundan dedesi sofuzade feyzullah bey'dir. selanik'e bir saat uzaklıkta bulunan langaza'da çiftlik sahibiydi. atatürk ile kız kardeşi makbule hanım'ın çocukluk anılarından söz ederken belirttikleri çiftlik burasıdır. annesi zübeyde hanım, feyzullah bey'in üçüncü eşi ayşe hanım'dan tek kızıydı. atatürk'ün beş kardeşi içinde en uzun ömürlüsü makbule hanım (1885-1956) anne soyları hakkında, "annemden sık sık şunları dinlemişimdir." diyerek şu bilgileri vermektedir: "bizim asıl soyumuz yörük türk'üdür. buralara konya-karaman çevrelerinden gelmişiz. dedem feyzullah bey'in büyük amcası konya'ya gitmiş. mevlevî dergâhına girmiş, orada kalmış. yörüklüğü tutmuş olacak..." atatürk'ün annesi zübeyde hanım'ın babasına ilişkin, atatürk'ün babası ali rıza bey'i ve ali rıza bey'in babası kızıl hafız ahmet bey'i de tanıyan ve doksan yaşında ölen aydın milletvekili tahsin san, şu bilgileri vermiştir: "atatürk'ün annesi zübeyde hanım, sofuzade ailesinden feyzullah bey'in kızıdır. bunlar selanik'te doğmuşlardır. bu aile 130 yıl önce sarıgöl'den selanik'e gelmiştir. vodina ilçesinin batısında sarıgöl bucağında onaltı köyden oluşan bu bucak ailesi, makedonya ve tesalya'nın alınmasından sonra osmanlı hükümetinin konya dolayı ailelerinden gönderip yerleştirdiği türkmenlerdendir. son zamanlara dek beş yüzyıllık süre boyunca yaşam biçimlerini, kılık ve giysilerini değiştirmemişlerdir." bu konuda lord kinross şu bilgileri vermektedir: "zübeyde hanım, bulgar sınırlarının ötesindeki slavlar kadar sarışındı; düzgün ak bir teni, derin ancak duru, açık mavi gözleri vardı. ailesi selanik'in batısında arnavutluğa doğru, sert ve çıplak dağların geniş, donuk sulara gömüldüğü göller bölgesinden geliyordu. burası türklerin makedonya'yı ve teselya'yı almalarından sonra anadolu'nun göbeğinden gelen köylülerin yerleştikleri yerdi. bu yüzden zübeyde hanım damarlarındaki ilk göçmen türklerin torunları olan ve hâlâ toros dağlarında özgür yaşayışlarını sürdüren sarışın yörüklerin kanını taşıdığını düşünmekten hoşlanırdı." eldeki bilgilere göre aile, 1466'larda karaman'dan gelerek vodina sancağı'na bağlı sarıgöl'e yerleşmiş; sonra selanik yakınlarındaki lankaza (langaza)'ya göçmüş; zübeyde hanım 1857'de burada dünyaya gelmiştir. atatürk'ün annesi zübeyde hanım'ın babası sofuzade feyzullah bey üç kez evlenmiştir. feyzullah bey'in 3. eşi ayşe hanım'dan zübeyde, hasan ve hüseyin olmak üzere üç çocuğu olmuştur. yakın tarihimize ışık tutacak yer adlarıyla özellikle atatürk'ün soyuna ilişkin bilgi ve belgeler de bu iki belde kültürü içerisindedir. kızıllar ve ibrala'nın mezraları olan kızılyar, çardak ve tekke mevkileri bu iki soyun mensuplarınca otlak olarak kullanılmaktaydı. bu aileler; ibrala deresinde ismail hacı obruğu, öksüz ömer, merdivenli, göçer ve inlikuyular çevresinde sürülerini otlatmışlardı. kızıllar ailesinden ali rıza bey ile sofucular ailesinden zübeyde hanım'ın selanik'te bir yuva kurmaları yazılı kaynakların yanısıra yörenin sözlü dağarcığında da canlılığını korumaktadır.
5070 sayılı elektronik imza kanunu uyarınca elektronik sertifika hizmet sağlayıcılarınca verilmiş nitelikli elektronik sertifika ile açık anahtar altyapısına dayalı olarak oluşturulmuş, bir elektronik veri ile onu üreten arasında inkar edilemez bir bağ kuran araçtır.
ırkçılık ve milliyetciliğin ötekileştirici ve diğerlerini dışlayıcı aşağılayıcı tavrını reddeden demokratik seviyede azınlık haklarını ve bunların varolabilme imkanını tanıyan milliyetciliktir.
atatürk milliyetciligidir.