Yukseklik korkusu ve yine bundan kaynakli harita korkusu, ozellikle google maps. Baska da vardir ama aklima gelmiyo su an.
Edit: bi nebze de kopek fobisi var. Ama cocuklugumdaki haline gore daha iyi artik. Guvendigim bir kopegi sevebiliyorum. Eski is yerimde müdür her gun cocker spaniel cinsi kopegini ofise getirir ortaliga salardi mesela, fobimi tetiklemedi hic, sık sık basini oksar ogle yemegimden de tirtiklatirdim.
Ben de fakirlikten az malzemeyle yapilan dogum gunu pastasi beklentisiyle girdim basliga, meger hepimizin ara sira aserip ayila bayila yedigi biskuvili pastadan bahsediliyormus. Bundan biz kucukken annem bize bazen dogum gunu pastasi yapardi gerci, yuvarlak biskuvilerle bi de pastaya benzesin diye. Artik fakirlikten miydi (fakir degildik ama babam cimriydi, ayni kapiya cikiyor bir yerde), yaraticilikla ugrasmak istememesinden miydi bilemem.
Canim cekti, ama hic ugrasamam. bir kac gun sonra olabilir ama.
ingilizce konusanlarin deyimiyle “intimidating” buldugum, aslen çerkes olan oyuncu. Anne tarafinin abhaz baba tarafinin ise suriye’li çerkeslerden olustugunu soylemisti bir roportajinda.
Hem yüzünü hem de bakislarini/tavrini damla sönmez’e benzettigim, soyagacinda bir yerlerde “egzotik” genler (misal hint) oldugunu dusundugum ingiliz oyuncu.
ilk entry’sindeki “Avrupalilar üstün irktir” sacmaligini ancak fark ettigim baslik.
He Aynen. Patates cuvalina donmus, yanaklari al al, burnu genis ve delikleri gorunecek sekilde tavana bakan, cenesi icine kacmis, elmacik kemikleri gorunmeyen tiknaz bir danimarkali dahi dogudan ve guneyden cikan manken tipli insanlardan daha üstün. Senin kafa yapina lanet gelsin. Bir irkin diger bir irka ustun oldugunu dusunmek nasil bir akil tutulmasidir. Kaldi ki bu “beyaz”, “kahverengi” (brown) kavramlari kadar sacma bir sey yok, Ortadogu hatta kuzey afrika’dan dahi “beyaz” gorunumlu insanlar cikabilirken.
Yalniz avarlar kipcak yani türk degildir. Bahsi gecen türk asilli avarlar kafkasya’dakilerden farkli. Dağıstan avarlarinin (ki kendilerine maarulal derler) konustugu dile kulak verirseniz anlarsiniz zaten durumu.
Bu gece ailemle seyrettim. Kimsesizlik ne zor. ailem, cevrem icin bin sükür dedirtti tekrar. Gassal bir, bu iki. insanin ici burkuluyor o caresiz, boynu bukuk insanlarin yalnizliklarina.
Benim henuz bir kac ay once kesfettigim, ama sanirim 5 yildir aktif bir sekilde icerik ureten “ev gezme” youtube kanali. Bu tarz kanallarin icinde en begendigim oldu acil ara (kubilay sakarya’nin kanali da fena degil).
Evlerin cogunun ic acan guzellikte olmasinin yani sira cekimler de, secilen o dingin elektronik muzikler, de sekanslar arasi verilen o animasyonlar da muhtesem. Sunucusuz olmasi, sadece ev sahibinin anlattiklarindan ibaret olmasi cok guzel. Butun bunlar bir araya geldiginde Seyrederken bir huzur ve dinginlik geliyor insana.
Evlerin cogu Minimalist, iskandinav/japandi, bohem ve yer yer akdeniz esintili parcalarla dekore edilmis evlerden olusuyor. Bu tarzlar hosunuza gidiyorsa mutlaka izlemelisiniz.
En begendigim (hatta bayildigim) ev ece naz’in kabataş’taki sehrin ortasinda dag evi havali şu ferah daire oldu:
Kafkasya’da o kadar farkli millet var ki, kokenleri farkli farkli olan. Turanid, iranid, kökeni belli olmayan vs. Dolayisiyla her kafkas halkinin kizlari tip olarak birbirinden farklidir benzerlikler olsa da.
Ortak ozellikleri sanirim duruslaridir ama. Bir toplulugun icinde Belli ederler kendilerini oyle veya boyle.
-berg, -man/mann, -vich, -sky/ski/ska, -witz/vitz/tz, -stein gibi eklerle biten soyisimleri (ashkenazi olanlar icin gecerli).
Artik türkü, kürdü, çerkesi, latin amerikaliyi vs. sokakta gorunce ayirt edebildigim gibi cogu yahudiyi de ayirt edebiliyorum (yahudiligin sadece bir din degil ayni zamanda bir etnisite olmasindan mutevellit). Kesin yahudi dedigim unlulerin tamamina yakininin soyadi yukarida saydigim eklerden biriyle bitiyor.
ilk duydugumda (13-15 yaslarindaydim sanirim) kiyamet kopuyor sanmistim (gurbetçi olmak). Köydeydik, kuzenlerle sabaha kadar sohbet etmistik yine, ama ilk kez bu kadar gec yatmistik. Tam yataga girdim kisa bir sure sonra ezan basladi. Basladi ama alistigim gibi “allahu ekber”’le degil “es salaah” diye baslayinca Ödüm koptu, kiyamet kopuyor sandim. Yuzde yuz emindim yani bi terslik olduguna. Annemle kardesim coktan uyumus uyandirmaya da cekiniyorum. Korka korka dinlemeye devam ettim, sonra etrafta bir tik olmayinca rahatlayip uyudum herhalde.
Simdiyse keske sabah namazina ezanla uyansak diyoruz.
Umrumda degil diyemem. iyi insanlar adina üzüldüm, allah onlari korusun, yardim etsin ve sabir versin onlara. Müthis bir felaket, binalar sanki yanmamis atom bombasiyla dümdüz edilmis gibi.
Ama o binalarda yasayanlarin icinde oyleleri de var ki, dunyanin baska yerinde masum insanlar ve cocuklarin uzerine bombalar yagarken “kill ‘em all, there are no grey areas” diyebilen. iste onlarin basina gelenlere zerre miktari üzülemüyorum, hem de empath oldugum halde. iyi insanlara, masum hayvanlara ve yok olan bitkilere uzulebiliyorum sadece.
Canli halinin resmini Hayatimda ilk kez az once gordugum hayvan. Görmez olaydim. Ben de saniyorum ki o dilimler seklinde pismis haline benzer bir sekilde istiridyenin icinde topakca yasayan munis bir deniz canlisi.
Kimdir nedir bilmiyordum. Gecenlerde eşiyle kayseri mall’da yaptiklari ilk (sanirim) evlilik gorusmesi cikti karsima, oyle tanistim kendisi ve kendisi gibi youtuber olan eşi tuğba’yla (youtuğba). Simdilerde amerika’daki yasamlariyla ilgili vlog yapiyorlar birlikte. Sardi, ara sira izliyorum. Tatli bir cift olmuslar, Allah mutluluklarini daim etsin.
Birgül, iranli kadinlar edasiyla basortusunu cekti cikardi basindan dergahta erkeklerin icinde. Bunca bolumden sonra Ozgurlugu bu sekilde tanimlayacaklarsa ve zeynep ile meryem de cikaracaksa basortusunu harcadigim onca saat haram olsun derim. Dergahtaki kiz cocuklari arasindan cikaranlar olur anlarim. Ama dinini taniyan bilen, akli basinda musluman bir kadinin basortusunu erkeklerin zulmune bir tepki olarak hisimla cekip cikarmasi (bir de atese atiyor sanirim) sacmaligin daniskasi.
Erkeklerin yaptigi zulmu dinine mal eden dinini tanimiyordur.
Edit: ayrica basortusunu cikartmak ne alaka? Sen onu basindan cikarinca adam seni yine de eve hapsetmeyecek mi? Engeller koymayacak mi onune? Sacma sapan sembolik bir hareket. O basindayken de agzina geleni sayabilirsin. Hatta basip gidebilirsin, artik dergahi mi terk ediyosun, evi/adami mi terk ediyosun.
Yillarca izleme listemde bekledikten sonra sonunda gecenlerde acip izledigim film.
Detaylari tam hatirlamiyorum, fena degildi sanirim, bilhassa fbi müdürünün muslumanlarla ilgili hassasiyeti konusunda (boyle bir hassasiyetin gercekte var oldugundan supheliyim). Yani asssiri bir “yasasin amerika batsin ortadogu/islam, biz bu vatani ne gucluklerle kurduk kimseye yedirmeyiz, dogu bizi giskaniyo” havasi yoktu bekledigim gibi.
ama aklima takilan seylerden biri tamerlan’i oynayan oyuncunun asiri sessiz ve ciddi olmasiydi. Anlatilana gore kendisi disadönük, asiri ozguvenli, smart ass diye tabir edilebilecek kisilikte birisiydi (tabi yine amariga’nin manipulasyon oyunlari degilse). Oyuncu secimi fena degil, gürcü’ymüs zaten o da. Biraz fazla efendi kalmis sadece.
Ayrica netflix’in cikardigi belgeselden sonra biraz inansam da hala bu iki çeçen kardesin isledikleri sucla(rla) ilgili suphelerim var. Misal dzhokhar’i tutuklandiktan sonra hic gormemis, duymamis olmamiz (el hareketi yaptigi hücrede cekilmis fotografi disinda). Lakin tamerlan hakkinda cizdikleri imaj ve anlattiklari hikayeye bakilirsa olasilikli, malesef.
Sarkilarindan da sesinden de oldum olasi hoslanmadigim, vefat ettikten sonra da badem gozlu olmayan bir sanatcidir benim icin ferdi tayfur. Allah rahmet eylesin, mekanini cennet eylesin.
Cok da seyapmayin arkadaslar. Belki gorucu usuludur. iki düzgün erkek istemistir kizimizi, o da karar veremiyodur. Birliktelige giden yola herkes seda bacımın dedigi gibi derinnn bir askla cikmiyor.
Kitap okumak onemli de okudugu kitaplarla insanlari “tokatlamak” da ayri bir acizlik. Misal Eski donemleri isleyen filmlerde, kitaplarda gecen sohbetlerde mutlaka olusan kitap ve sanat bilgisi (sidik) yarisindan hep rahatsiz olurum. “Siz hangi ressamlari seversiniz?”, “hangi kitaplardan hoslanirsiniz, bayim? Aa hic mi kitap okumazsiniz?! Biz maaile haftada en az 2 kitap bitiririz”.
Kitaplarini filmler piyasaya surulmeden once, daha liseli bir ergenken okumaya basladigim icin sacmaliklarini goz ardi edebildigim, ve bende yeri farkli olan seri (ozellikle kitaplar diyorum, cunku filmleri her izledigimde hayal kirikligina ugruyorum—muzikleri, atmosferleri vs. hosuma gitse de).
Yalniz dunyaya baskin bir “her seyi elestirme” geniyle gelmis gen z‘nin, seriyi bir cok meseleyi göz ardi ederek elestirdigi de bir gercek. Misal edward’in bella’ya toksik davrandigini, gaslighting vs. Yaptigini cok vurgulayan var. Koca koca Film elestirmenleri dahi var youtube’da bunu savunan. Hayret ediyorum. Bahsi gecen edward cullen bildigimiz akli havada liseli bir insan evladi degil. Ölümüne Gizlemeye calistigi bir kimligi var, ve bu kimligin ortaya cikip cikmamasi sadece kendisini baglamiyor. her seye Bu bakis acisiyla bakacak olursak fantasy janrasindaki filmlerin cogunu elestirmemiz gerekir. Buffy’sinden angel’ine, true blood’una, vampire diaries’ine (ergenlik yillarimin vampirlerin populer oldugu doneme denk gelmesinden mütevellit bu ornekler).
Serinin hikayesine gelecek olursak soyle de bir gercek var ki, edward diger kizlarinki gibi bella’nin hafizasini okuyabilseydi, muhtemelen ona asik olmayacakti. Kaninin Kokusunun diger insanlara gore daha hos kokmasi bile kurtaramazdi durumu. Boyle bir seyin edward’in basina ilk kez gelmesi sebebiyle bella onda buyuk bir merak uyandirdi, ve olaylar gelisti.
Henuz essek kadar, olmayacak insanlardan abla lafini duymadim cok sukur. bu duruma kendim dikkat eder oldum daha cok. Eskiden de boyle miydi bilmiyorum, ama artik insanlarin yasini kestirmek cok zorlasti. Ben de 30’u gectigime gore insanlara abi, abla demek tehlikeli oldu artik. Malum, abi, abla gibi gosterenlerin cogu ya yirmilerinde ya otuzun baslarinda. Temkinli yaklasiyorum artik.
Ergenlik yillarimda da basima gelmisligi var gerci. Bir keresinde koyden bir akrabamizla evlenen gelinimize abla demistim, hem de yillarca. Buyuk gosteriyordu, bir de evlendigine gore yasi vardir diye dusunmusumdur. Meger kiz benden sadece 3-4 yas buyukmus (abla demek icin yeterli degil sahsimca). Bunu ogrendikten sonra direkt abla’yi attim utanarak. Kendisine de bir kelam etmedim konuyla alakali. fark etmis midir bilmem, cok nadir gorusuyoruz sonucta.
Edit: bir de abla/abi diye hitap edilecek yasta olan insanlara teyze/amca deme gafi var ki, o da evlerden irak.
Dün basladim bugün bitirdim. Hem üzdü, hem güldürdü. Melankolik, ama beni depresif bir halet-i ruhiyeye sokmadi, aksine feel-good etkisi yaratti bende. Depresifligi ben gectim coktan kendi hayatimda. Melankoliden keyif almayi ogrendik yasaya yasaya. Bir de “düsünceler duygulari yaratir” felsefesinin cok etkisi oldu bu anlamda (bu felsefeyi keske baki’ye de ogretebilsem — yalnizliga direkt care degil, ama hayattan daha fazla zevk alarak insanlarin sana yaklasmasina vesile olabilir).
Ben begendim, konusuyla, jenerigiyle, arabeskiyle, absurdluguyle, karakterleri ve oyunculariyla, kisacasi her seyiyle. tavsiye ederim. Bir de bugun trt haber’de dizinin senaristini dinledim. Kadin ve tesetturlu olmasi sebebiyle daha bir sevdim diziyi. ikinci sezonu merakla bekliyorum.
Edit: Bu arada biraz eleanor oliphant gayet iyi etkisi birakti bende. (Yapa)yalnizligin en ic burkan tariflerinden birini barindiran bir roman, cesaretiniz varsa okuyun derim. Kitabi bitirdikten sonra cevremdeki o zaman zaman azimsadigim bir avuc insan icin sükrettim.