kahramanmaraşlı ol(a)madıklarını illaki elbistanlıyız diyerek vurgulayan elbistanlıların sahip olamadıkları söylem. bunu bir elbistanlıdan duyarsanız şaşırmayın.
kahramanmaraşlı ol(a)madıklarını illaki elbistanlıyız diyerek vurgulayan elbistanlıların sahip olamadıkları söylem. bunu bir elbistanlıdan duyarsanız şaşırmayın.
(bkz: kahramanmaraşlıyım yerine illaki elbistanlıyım diyen zihniyet)
kung-fu felsefesi ile tıp felsefesini aynı çatı altında toplayıp; muhetşem bir sentez ortaya çıkaran içinde bulunduğumuz yüz yılın en büyük tıp dehası.
rock konserinde götü terlemiş tikky kızdan farksız olan kızlardır. sayıları bir hayli artmıştır. kendince tarz yaptığını sanır. siyah botlar siyah uzun giysiler siyah bileklikler falan filan.. dejenere gençlik!
kimse inşaat işçisine yer vermeyince; gelip en "tiki" kızın kucağına oturması hadisesidir. "tiki" kız ne yapacağını şaşırır. öylece kalakalır. kabullenir durumu. eve gider gitmez kırk gün kırk gece banyo yapar.
sözlük yazarları azıcık eğlensin, monoton sözlük biraz nefes alsın istemiyle hafif boktan hafif de geyik başlıklar açıldığı durumda; "oy aman oy! sözlük gidiyor! sözlük skiliyor! çok dertliyim be sözlük!" tarzında bkzlar vererek ya da "x adlı başlıklardan sıkılanlar buraya gelsin oleyyy" kampanyası adı altında oluşum başlatan yazarlardır.
iki pehlivanı güreştirmek gibi bir seviştirme eylemidir. siz de hakem olursunuz. ağzınızda bir düdük. taraf tutmak yoktur.
-şeydacım iyi somur iyi somur.
+ama aşkııım taraf tutmak yoktuuuu ühhü ühhüü??
-ya şimdi şeyda senden daha kıdemli sonuçta eski sevgilim..
+?? ühhüüü..
*neresinden somurayım neresinden??
-ya yeter sen de abartma şeyda.. kızın kılcal damarları patladı aq!!
*?? hüüüü??
-yeter lan yeter.. hadi köşelerinize biraz dinlenin..
başkasına bağımlı yaşayan, batı taklitçisi kişilerin yaptığıdır. örnek; metal müzik dinlenmesi gerektiğini sanan metalciler. niye dinlenilmesi gerektiğini bilmez çoğu metalciler. ilginç ilginç giyinirler, simsiyah şeytan gibi olurlar.. bunu bile niye yaptıklarından bihaber şuursuzca yaşayanları çoğunluktadır.
insanı zor durumda bıraksa da kara kara düşündürtse de normal karşılanıp yine de hoşlanmaya devam edilmesi gereken durumdur. şukufe isimli bir kız vardı bir zamanlar şahsımca hoşlanılan; ama bu kızdan hoşlanan başka biri de varmış.. ve olaylar gelişir;
iyi insandı. beni severdi ben de onu. tanışmamız soğuk ve yağmurlu bir sonbahar ankarasında oldu.okul çıkışı bizim fakültenin önünde şöyle hafif yakışıklı hafif tombul bir kişi bekliyordu. dikkatimi çekti. usulca baktım göz kapaklarımı kaldırmadan. o da bana baktı. tebessüm etti. ben de tebessüm etmeye çalıştım ama benimkisi tebessümden ziyade sırıtık bir tondu. bir türlü şöyle narince kibarca efendi oğlan gibi tebessüm etmeyi öğrenememiştim. lakin ben duygusal bir insandım ama tebessüm edemiyordum.. sonra o tekrar bana baktı. ben de aynı tonajda karşılık verdim. gözlerinin içine içine baktım. utandı. yanakları al al oldu. "utanma hocam niye utanıyorsun" dedim. manidar baktı. zaten hep öyle bakardı. başka bir bakış şekli yoktu ki.. ayrıca burda şuna da değinmeden geçemeyecem; niye tüm roman karakterleri manidar bakar??neyse işte.. "aşık oldum" hocam dedi. kime diye klasik sorumu patlattım. "şukufeye" dedi.
o anda derin bir aleme daldım.. düşünce boyutuna geçtim iç çekerek. şukufe bizim fakültenin güzel kızlarından biriydi. o da manidar bakardı. tebessüm de ederdi ara sıra. bir keresinde hiç unutmam bana tebessüm etmişti. ben beni seviyor sanmıştım. hemen oracıkta "şlllaaap" diye teklifi yapıştırdım. kabul etmedi. sebebini sordum. üzgünce baktı. gözleri buğuluydu. aman tanrım bu yemyeşil gözlere buğulanmak ne kadar da çok yakışıyordu. sonra "biz ayrı dünyaların insanıyız .." dedi. "sen efendi adamsın. ben ise boşver beni."dedi ve gitti. ardından bakakaldım. hani mehmet coşkundeniz midir nedir romantik bir adam var ya.. onun bir kitabı var; sen git aşk bana kalsın diye..o kitabın kapağındaki kızın resmini hatırlarsınız. orda kız elini bırakıyor oğlanın ve gidiyor. ardına bakarak. işte şukufeyle aramızdaki şey tam olarak böyle olmadı ama buna yakındı...
neyse işte kendime geldim o anda.toparlandım. baktım karşımdaki yani şukufeye aşık olan arkadaş bana bakıyor. ve "hocam daldın gittin" dedi. "sorma ya"dedim... "şukufe iyi kızdır" dedim. evet iyi kızdı. "adın ne senin" dedim. "murat" der gibi baktı. ben de "koyum da tur at" der gibi baktım. fakat sonra ne kadar da kalitesiz bir espri yaptığımın farkına vardım. hayal dünyamda bile olsa kalitesiz espri yapmamalıydım.
sonra gidici gibi oldu. baktım ki şukufe merdivenlerden iniyor. "lan dur nereye gidiyorsun bak şukufe geliyor" dedim. döndü baktı. o yumuk yumuk gözlerinden iki damla yaş süzüldü. biri sağdan biri soldan. sonra o iki yaş çene altında birleşip birlikte yere düştü. ama yerde ayrılamadılar. birlikte yere yapıştılar. ben burdan şunu çıkardım sevgili insanlar; "bunlar yani şukufe ve ismini henüz öğrenemediğim arkadaş çıkacaklar çıkmak ne ya! sevgili olacaklar işte ve mutlu olacaklar."
çocuk kızın peşinden gitti. ben arkalarından baktım. hayalimde yine o mehmet coşkundeniz hatırası canlandı şukufeyi görünce.. lan her romantik anımda beni buluyor bu mehmet coşkundeniz hatırası..ne menem şeymiş.. arkalarından bakakaldım. sonra bizim meçhul arkadaş tekrar döndü son bir manidar bakış fırlattı. "hadi len! git. beni manidar bakış bombardımanına tuttuğun yeter" dedim. ve gitti. çok iştahlı yürüyordu. efendi oğlan gibi ellerini cebine soktu. belki de cepleri yırtıktı. kafayı öne eğdi. gölgesine bakarak yürüdü. ve kaldırımdaki parke çizgilerine basmadan yürüyordu. bazen zıplıyordu. çünkü ayağına yere dökülmüş dut tanecikleri yapışıyordu. ankaranın o civarlarda dutluklar vardı. "sonbaharda dut mu olur lan" der gibisiniz ama bu hikayede oluyor işte. ben uydurdum. hem küresel ısınma falan niye olmasın.. neyse işte..
gidiyordu.. bir ara iyice zıpladı. heralde köpek b.kuna basmıştı. ayağını kaldırdı baktı ve iğrendi. "ne pis şeyler" dedi. köpek b.kundan dolayı oluşan ruhsal iç çöküntüyü atlatıp tekrar yürüdü.. ve gidiş o gidiş. şukufeye yetişti mi onunla konuştu mu bilemiyorum. meçhul bir insandı zaten.. ismini sonradan öğrendim "şukuf"muş "bu ne biçim isim lan" dedim. gerçi uyumluydu şukufe'yle.. iyi insandı ama. sevmiştim keratayı..
tıp literatürüne girmesi an meselesi olan deyim, atasözü, güzel söz, özdeyiş. ayrıca;
-yrm.dr.candan eder! yrm.dr.candan eder! ameliyathaneden bekleniyorsunuz..candan hanım lütfen çabuk olun, sallanmayın..hasta gebermek üzere!! hastayı canından edeceksiniz şimdi huhahha! *
+??? bu ne şimdi yaa? ismim sürekli espri konusu oluyo! rezil oldum hastane eşrafına..
not: hastane eşrafına değinmek istiyorum burada; hastane eşrafı hani kahve eşrafı, mahalle eşrafı, cami eşrafı olur ya; bunlar da onlar gibidir.. sürekli hastanede olurlar.. her daim bir yerlerinde sorun vardır. sürekli hastaneye gidilecek sanırlar.. çürüktürler bunlar.. hastalık hastasıdırlar. zaten sağlam olsalar bile hastane de yaşaya yaşaya hastane enfeksiyonlarından nasibini alırlar.. hasta olmadan azıcık bir ağrıda sızıda gelmeyin hastaneye kardeşim. biraz kafa dinleyelim.. hatta hastane personeliyle "piley siteyşın" oynayalım siz yokken.. ayrıca ilaçların faydadan çok zararı var bunu da bilin ilaç kullanırken. ve diyalogdaki espriyi ben uyarladım. gurur duyuyorum kendimle:PP hipokrattan bile daha ünlü olurum bu gidişle...
alışılmışın dışında içler acısı yaklaşımdır. kişinin hayvanlardan farkını anlayıp, insan olarak yaratıldığı için yaratıcıya şükretmesi gerektiğinin bilincinin oluşmasını; neyşınıl coğrafik belgesellerine borçlu olması halidir.