h264'ün muadili olan, yüksek kalitede video sıkıştırmaya olanak sağlayan bir video codec'idir. diğer adı da high efficiency video coding (hevc)'dir. şimdilik yenidir ve yavaş yavaş kendini göstermektedir. h264'ten daha yüksek oranda sıkıştırma yapabilir. şimdilik donanım bazında destekleyen bir ekran kartı yoktur. açık kaynaklı encoder'ı x265'tir.
bir parçacığın bir materyal içindeki hızının, ışığın o materyaldeki hızından daha yüksek olduğu durumda meydana gelen ışımadır. normalde ışık hızı diye bildiğimiz kavram (c = 300.000 km/s) ışığın boşluktaki (maddesiz ortamdaki) hızıdır. ışık bir materyale girdiğinde hızı değişir (ki ışığın optik kırılmasına yol açan olay da budur). işte ışığın o materyaldeki hızından daha yüksek hızda giden bir ışık, tıpkı ses hızından daha hızlı giden uçakların uğultu çıkarması gibi, bir radyasyon çıkarır. bu radyasyon cherenkov radyasyonudur.
bu ışımadan, nükleer reaktörlerde veya parçacık çalışmalarında nötron kontrolünde faydalanılır. dev saf su tankları içerisinde, nötron ışıktan daha hızlı gittiği için bu ışıma yayınlanır. bu ışıma gözlemlenerek, ortamdaki nötron varlığı hakkında bilgi edinilebilir.
1983 ile 1989 yılları arasında, yüzlerce hastayı aşırı doz morfin veya adına "su tedavisi" dedikleri yöntemle öldüren hemşire. kendisine "ölüm meleği" adı takılmıştır. ağır acılar çeken hastaların bölümünde görevli olan wagner, başlangıçta hastaların acılarını dindirmek adına onları öldürerek işe başladı. daha sonra canının istediği hastayı kolayca öldürmenin vermiş olduğu hisle, kafasını bozan her hastayı öldürmeye başladı. cinayetlerini, "su tedavisi" adını verdiği bir yöntemle işlemeye devam etti. hastanın burnu kapatılır, dolayısıyla ciğerler ağızdan gelecek hava için açılır. ve ağızdan aşağı su dökülerek, hastanın ciğerleri su dolar ve boğulur. acı ve işkence. daha sonra aynı bölümde çalışan üç kaltak Maria Gruber, Irene Leidolf, Stephanija Mayer de ona katılır. ve cinayetlerini grup halinde işlemeye devam ederler.
genel olarak kalça, vücudumuzun arka kısmında, kuyruksokumumuzun hemen altındaki çıkıntılara denirken, göt ise buradaki iki kalça ile beraber bütün o bölgenin genel adıdır.
çocukluğun neşeli anları mı, eziklik anları mı desem bilemedim, işte o anları yaşamamış olan insandır. camdan, balkondan sarkan teyzelerin "küçüüüükk, bi bakar mısın" diyerekten seslenmediği, mandala parayı tıkıştırıp camdan fırlatmadığı, aile büyüklerinin zorlamalarıyla bakkala gidip sigara/ekmek/gazete almamış, paranın üstüyle kendine yumiyum, topitop falan almamış insandır. ben mi kerizdim, her yollayan için koşa koşa bakkala giden bilemiyorum ama benim için tatlıydı bunlar.
özellikle, radyoyu kapatmanıza yakın zamanlarda vuku bulan ender anlardandır. arabanın radyosunu açarsınız, yol boyu pek çok şarkı çalar ama geleceğiniz yere yaklaştığınız zaman sevdiğiniz şarkılar çıkar hep. haa bazen kapatmayacağınız zamanda da denk gelir. her açıdan muhteşem bir durumdur. sevdiğiniz şarkıları radyodan dinleyince aha bir zevk verir ayrıca.
pardus'un pisi paket sistemini terketmesinin ardından, daha önce pardus anka'yı hazırlayan ekibin, aynı altyapıyla çıkaracakları yeni sistemin adı. eski pardus'un tadını almak, ülkemizin de linux dünyasında birşeyler üretmesine destek olmak için yakın durulmalıdır.
biraz düşününce varılan gerçek. şöyle ki; r.t.e. argo sözleri ve kabadayı tavırlarıyla ona buna ayar vermekte, ülkeyi babasının çiftliği gibi yönetmektedir. yönetilen güruh, bu şartlar altında astığım astık, kestiğim kestik liderlerine bu sayede, gün be gün hayran olmaktadır. çünkü liderlerinin tavırları güçlü olduğunu göstermektedir. böylelikle, stockhol sendromuna yakalanan bireylerden dolayı da, akp her seçimde oylarını arttırmaktadır.
james bond amcamızın, her filmde birer ikişer götürdüğü hatunların aksine nikahına aldığı muhterem zevcesidir. tracy bond yengemiz, pek çok kadının yapmaya çalışıp yapamadığını gerçekleştirmiş, iflah olmaz bir kazanovayı evinin direği etmiştir.
sünnete laf sokanların görmezden geldiği gerçek. kız çocuğunun, toplumsal rollerine alışabilmesi için yapılan harekettir. bu toplumsal rollere alışması için kendisine giydirilen pembe elbiseler, etekler yetmiyormuş gibi bir de daha konuşmayı bilmeyen bebeğin kulağı deldirilir. çünkü o bir kızdır ve ailesinin böyle istiyor olması, bunu yapmaları için yeterlidir.
istemeden geldiği bu dünyada, kendisini sevdiğini söyleyen ailesi tarafından kendisine bazı roller dayatılmaktadır. bu kız çocuğunun ilerideki hayatında küpe takmak isteyip istemeyeceği önemsenmez. önemsenen tek şey, zorla dayatılan bu rollerdir.
"dindar nesiller yetiştireceğiz" diyen, bu uğurda üniversite sınavlarına din kültürü ve ahlak bilgisi soruları koyan recep tayyip erdoğan hükümetinin, bu icraatlerini gerçekleştirmek için genelevlerden vergi alması olayıdır. haa içkiden ve sigaradan da alıyor evet, ama düşününce bu biraz daha abes duruyor. bir tezat mıdır, değil midir bilemiyorum. ama böyle de ilginç bir gerçek var, evet.
bu durum, sözde islam'ı temel alan taliban rejiminin hüküm sürdüğü afganistan'ın, tüm avrupa'nın uyuşturucu talebini karşılaması gibi de olabilir. hafiften andırmıyor değil.
konuya gelince. josef mengele zamanında, yahudi esirler üzerinde anestezi olmadan deneyler yapmış bir bilim adamı. bilim adamı diyorum maalesef, ama çalışmalarının bilime katkısı maalesef olmuştur, ne kadar hayvanca olsa da. insanların canlı canlı gözlerini oymuş, organlarını alıp çıkarmıştır. masum çocuklar arasındaki benzerlik ise buradan gelir. masum dediğimiz çocuklar da yeni bir canlı türüyle karşılaştıklarında ilk tepkileri korkmak olsa da, alıştıktan sonraki tepkileri onlara vurmak veye tüylerini yolmak, kuyruklarını çekmektir. yani bildiğiniz acı verici eylemler yaparak hayvanları tanımaya çalışır çocuklar. bu davranış, mengele'nin çalışmalarıyla benzerdir. tek benzer olmayan taraf mengele'nin bu davranışın acı vereceğini bilmesidir.
insanların alışveriş merkezi ve fuar gibi alanlarda, standlarda verilen numune ürünleri alma merakıdır. çünkü bu ürünler ücretiszdir. işine yarasın yaramasın fazladan almak isterler. ve bu promosyonlar verilmediği sürece, insanlar yanında verilen broşürlere dönüp bakmazlar bile. sözün özü, insanlar onlara verebileceğiniz ücretsiz şeyler ölçütünde sizi dikkate alırlar ve bu durumda bile dikkate aldığı şey siz değil, ücretsiz ürün olur.
bu ve benzeri örnekler yüzünden, yapılan seçimleri hep reddedilen erkek, artık seçim yapmayı bırakmaktadır. üzgünüm kadınlar, durum bu. hepsi sizin eseriniz.
gördüğümde ağzımı açıkta bırakan, beni derin düşüncelere sevk eden adamdır. doktor diyemeyeceğim, çünkü bu adamın da, tanıttığı o uyduruk ürünün de sahteni dibi olduğu aşikar. lakin şarlatanlıkta kendini aşan bu arkadaş, doktor imajını abartmak maksadıyla doktor önlüğü giymiş, yetmemiş, boynuna da steteskop takmıştır. yahu bu kadar mı öküzsünüz? çıkın birkaç bakteri ismi sayın, yapamıyorsanız hücreden 2 tane organel ismi sallayın, size inanan saflar tav olmaya hazır. ama steteskopla stüdyoya çıkmak? anlam veremiyorum sözlük, kelimeler kifayetsiz kalıyor.
ilgili reklamı, bal reklamı yapan her uyduruk kanalda görebilirsiniz.
otobüs ikramı acı sallama çay, bir çeşit meyve suyu, nescafe, kola ve fanta yanında 3 çeşit bisküviden oluşmakta ve bir tane erkek muavin tarafından verilmektedir. uçak ikramı ise envai çeşit içeceğin yanında, gayet güzel yüzlü, fıstık gibi bayan hostesler tarafından verilmektedir. insana o an zehir verseler, o ellerden içesi gelir.
üzerinden 4 yıl geçmesine rağmen, hala daha ekmeği yenen, bir türlü bitemeyen 40 yapar geyiğidir. mhp, ülkücülük veya devlet bahçeli hakkındaki konuların sürekli "40 yapar" esprisine bağlanması, herhangi bir matematiksel işlemin, bir yolunu bulup 40'a eşitlenmesi gibi örnekleri mevcuttur. ve artık baymıştır. artık gülünmemektedir.
sıradan, beş para etmez ürünleri, sırf küçük tatlı burjuvalarımız nişantaşı'nda "bunlar falanca markadan şekerim" diye caka satabilsinler diye ebesinin amı fiyata satan, "bu falanca markanın ayakkabı bağcığı, david beckham da ayakkabısını bununla bağlıyor" diyerek, pazarcı kafasıyla görmemişleri sövüşleme üzerine dayalı bir kafadır. ve evet alıcıları vardır. vah benim kerizlerim.
merhabalar. bu yazımızda gizemli, mistik gibi cümleler kurabilmek için gerekli anahtar kelimelerden bahsedeceğiz ve bu kelimeleri kullanarak kendi mistik gibi cümlemizi yazacağız.
öncelikle anahtar kelimelerimize bakalım. bu kelimeler, bu gizemli görünen saçmalıkların olmazsa olmazlarıdır. bu kelimelerin bir veya birkaçını bir arada kullanmak kafidir.
bu kelimeler, mistik gibi cümlelerin ana kelimeleridir. bunlar her mistik gibi cümlede muhakkak bulunurlar. bunlardan oluşturduğumuz örnek cümlemiz ise şöyle:
"gölge savaşçı, kaderinin ona gösterdiği gibi, büyülü krallık'ın kehanetini gerçekleştirmek üzere yola koyuldu."
görüldüğü üzere çok basit bir şekilde kendi cümlemizi oluşturduk. siz de evde kendi mistik saçmalıklarınızı yapabilirsiniz. herkese iyi akşamlar.
tarihe götünden bakan ermenistan'dır. bir yanda resmi kayıp sayıları muallak olan, kesin bir soykırım emri bulunmadığı halde insanların hayatını kaybettiği ermeni tehciri, diğer yanda modern dünyanın gözü önünde gerçekleşmiş katliam. yine her zaman olduğu gibi tarihin işe gelen tarafı göz önünde tutulur, gündeme alınır. çünkü hocalı katliamı batılı devletlerin sikinde bile değildir. ama ermeni tehciri acayip derecede işlerine gelmektedir.
google'a kök söktürecek türden bir güçtür. çorabınızın teki kayıptır. annenize sorasınız:
-anneee mavi çorabımın teki yok!!!
+nereye koyduysan oradadır.
bu ikaz yetmez ve hala o teki bulamazsınız.
-anne nerde buuu!
+dolabın 3. çekmecesine baktın mı?
-baktım anne hiç bir yerde yok!
nihayetinde anneniz gelir, dolabın üçüncü çekmecesini açar ve eliyle koymuş gibi o teki bulur. sizin en az 4 defa kontrol ettiğiniz ve bulamadığınız o çekmecede, çorabın teki adeta yoktan varolur. annelerin bunu nasıl başardıkları bir sırdır. lakin mükemmeldir.
not: çorabın tekini anneye sormak, çorabın tekinin çekmecede ne aradığı gibi mantık hataları eminim ki bulacaksınız. bu olay tamamen örnektir. gerçek hayattaki örnekler bundan farklı değildir.
2011 yılında tübitak'ın destek vermekten vazgeçtiği pardus'un, pisi paket yönetim sistemli bir çatallanması. topluluk tarafından tarafından geliştirilmekte ve ilk sürümü hazırlanmaktadır. desteklerinizi bekleyen bir proje.
pazarcıların poşetlere attıkları düğümlerdir efendim. hem poşetleri tutarken elinizi kesmenize neden olur, hem de açılmazlar. ama pek çok pazarcı inatla düğümleri bu şekilde atar. nice kullanılabilir poşet, bu düğümler yüzünden heba olmaktadır.
murphy'nin o lanet olası yasalarından biri midir bilmiyorum, ama hiç de şaşmayan olaydır. arabadasınızdır, tam gitmek istediğiniz yere gelmiş veya gelmek üzeresinizdir ve radyoda o sevilen şarkı çıkar. ve o sevilen şarkı en çok da o zaman kıymetlenir. ben şahsım adına radyoyu kapatmamak için yolu uzattığımı bilirim.
