Bir deniz size çok şey anlatabilir ya da çok şeyi anımsatabilir.
Her bir dalgayı bugüne kadar bir şekilde hayatınıza girmiş ve usulca ya da büyük gürültülerle de hayatınızdan çıkmış kişilerin yerine koyabilirsiniz.
Size ulaşmak için okyanusların ortalarından küçük rüzgârlarla yola çıkmış, hızını kesebilecek nice balıklara ve martılara rağmen de yolun sonundaki taşlara selam verircesine kumları ıslatmış, kumsaldaki insanlara da piyesini bitirmiş bir tiyatrocu olurcasına selamını verip, görevini tamamlayıp kendisini arkalara geri bırakmış dalgalar.
Saniyeler sonra aynı amaçla fakat belki daha kendinden emin belki de daha sessizce gelmeye devam eden dalgalar.
Hayatınıza hiç tamamen farklı amaçlar güden bir dalga girdi mi?
Sizin için kıyılara defalarca kaybederek vursa da tekrar okyanusların ortalarından küçük rüzgârlar eşliğinde çıkıp geri geleceğine inanacağınız dalgalar?
Yoksa ilişkilerinizdeki insanlar da sadece sevişmek gibi küçük amaçları güden ve işi bittiğinde bir daha nice rüzgârları arkasına almayacak olan dalgalardan mıydı?
işte o dalgaların bittiği yerde siz olacaksınız.
Hatta bir tanesi tamamen başka bir yaşama sokacak sizi o ve siz ondan kopmayı hiç istemeyeceksiniz.
Bir gün selamını verip hayatınızdan çıksa dahi onun mutlaka geri geleceğini bilirsiniz.
Çünkü anlarsınız onu, belki bir süreliğine bir şeylerden kaçmak istemiştir ve özünü bulduğunda size geri döneceğini ve sizi yeniden farklı bir yaşamda mutlu edeceğini bilirsiniz.
Partnerinizin isteklerinin sadece hormonları doğrultusunda ortaya çıkan şeyler olmadığını ve gerçek bir hayat yoldaşı olduğunun farkındalığının keyfini yaşarsınız.
Ama nadir rastlanır böyle dalgalara.
Öyle ki çoğu erkek başta o kadın için birçok şeyi göze alsa da olay onunla yaşamaya, ciddi bir ilişkiye geldiğinde boş bir küme haline dönüşür.
Bir ayağı diğerinden birkaç cm daha kısa olmasına rağmen bir zamanlar herkesi imrendirecek kadar güzel dans eden şair Lord Byron'un bu konu hakkında da çok güzel bir aforizması var.
''Sevilen kadın için ölmek, onunla beraber yaşamaktan daha kolaydır.''
Oysa adam bilmez sevgiliye sarılıp da uyunan bir gecenin keyfinin bambaşka bir his olduğunu.
Günübirlik eğlenceler ile sadece kendi egosunu tatmin edebileceğini ve aslında kadının da onun bu hallerine acıdığı için onunla beraber olduğunu.
iyi bir hayat yoldaşı sizin için gerçekten birçok şeyi göze alan ve sizi elde ettikten sonra da sizden vazgeçmeyendir.
insanlar evliliklerini yanlış sürdürdükleri için değil de çoğu kez doğru insanı bulduklarından emin olmadıkları için bitirirler.
Ve bir insan seçimlerine güvenmelidir fakat bu seçiminin aylar yıllar sonra zaman kavramına yenik düşüp de farklılaşacağının da farkında olmalıdır ve seçimini bu yüzden iyi analiz etmelidir yoksa dalgaya gelebilir.
Tanım: Dalgaların sahilin ucundaki kumlara, taşlara kendini verip verip geri çekmesi hadisesidir.
yazarın notu: * başlık olsaydı '' Facebook'da eski ilkokul arkadaşından fazla kalem isteyen insan modeli '' olacaktı.
yıllar geçmesine rağmen sadece sınavdan sınava o da okul yolundaki kırtasiyeden edinilen kalemle okul yıllarını geçiren godik arkadaşın işidir. buna rotring uçlu kalem dahi verseniz aynı gün içinde yok eder. zira bunu yaparken büyük de keyif alan insan modelidir. *
son yapılan dogalgaz zamlarından ötürü ortaya çıkan durumdur. kişi pencereyi açar ve ısınır ardından daha da ısınmak için bütün bir gününü yatakta yorgan altında geçirir.
Sıradan bir insanın farkı göze çarpmaz fakat diğerlerinin aksine asıl farklı olan kişi aslında sıradan ve farklı olma çabasında olmayandır.
Farklı görünüp popülarite peşinde koşmanın yaşı dahi yok, herkeste farklılık arayışı var.
Haliyle böyle bir durum çevresindekilerden abartılı beklentiler beklemeyen birisini ortamın en farklı bireyi haline getiriyor.
Bir insan olması gereken imajından ne kadar uzak yaşamaya çalışıyorsa o kadar kişiliksizdir.
Ben insanlarda rastlanılan değişimlerden haz alırım çünkü insanoğlu gerek bedenen gerekse de zihnen kendini geliştirip değiştirmelidir fakat benim sitemim bu farklılaşmayı kötü yönde kullanmaya çalışanlara.
Aslında olduğunun aksine farklı görünmeye çalışıp da dikkat çekmeye çalışanlara kızmıyorum. Aslında kimseye kızmıyorum, herkes kendine göre haklı.
Onların da kendilerine göre bazı doğruları ve beklentileri vardır ona göre yaşıyorlardır vs.
Asıl sitemim onların deyimiyle 'marjinal olmak' isterken başkalarını üzenlere.
Herkesin aynı okulda beraber okumak zorunda olduğu ama sevmediği ve okul bitene kadar varlığına katlanmak zorunda oldukları tanıdıkları vardır ya işte benim de varlığından fazlasıyla rahatsız olduğum kişilerde sık rastladığım bir durumdur bu.
Ergenliğin verdiği bir kompleks ya da heyecan derler anlarım fakat başkalarının üstünden popülarite edinme amacı gerçekten çok acınası bir durum.
Bir başkasının zaaflarını alaycı bir halde ifade etmenin çocuklukta yaşanılanlar ile alakası olsa gerek.
Nietzsche'nin '' Bu dâhil bütün genellemeler yanlıştır '' lafına katılmıyor değilim fakat yeni nesilde duygunun bulunduğuna inanmıyorum.
istisna yaşam ve ilişkiler her yerde mevcut fakat sokaklardaki ergen eşlere bakarsanız sık sık değiştiklerini fark edebilirsiniz.
Yoğun bir arayışları vardır ya da bir türlü doğru kişiyi bulamıyorlardır diye düşünmeyin çünkü zamanında aynı masayı paylaşmak zorunda olduğum bir ergenden ''olum ben zaten onunla yiyişmek için çıkmıştım'' lafını duymuş birisiyim.
Kendisiyle 'yiyişmek' için çıkan oğlan çocuğuna izin veren sözde hanım kıza da sormak lazım e hani sen annesinin biricik kızıydın diye.
Popülarite için mi o çocukla çıkıp da kendini öptürüp öptürüp aptal yerine koydurdun yoksa gerçekten sen onu sevmiştin de onun niyetleri mi farklıydı?
Farklı yaşam tarzlarına özentilik, farklı eş deneyimleri ve haliyle ortaya çıkan duygusuzluk duygusu.
Bütün bunlar çevresine ben çok uçtayım, sıra dışı birisiyim imajı vermek isteyenlerden ötürü oluyor.
Haliyle sevgiler yapaylaşıyor ve ilişkilerde kuşkular artıyor.
Farklı görünme çabasının psikolojideki yerinde yaşamdan beklentilerin artması ya da özünde kendinden nefret etmek gibi tezat düşünceleri de barındırdığı bir gerçek.
Yunan Felsefesinin kurucularından Sokrates'in de dediği gibi ''Ya kendimiz olmaya yürüyoruzdur ya da kaybolmaya...''
Bu tür farklılaşma çabaları başlarda gözümüze yeni bir düzene başlangıç gibi görünse de sonlarında kaybolmaya giden ilk çıkışlardan olduğunu anlamamız muhtemeldir ve öyledir ki bu değişim çabaları ileriki yaşlarda 'ah şu ergen telaşlarımız' sohbetlerine bırakır yerlerini ve birer anı olur zihnimizde…
tanım: yaşamın olağan dışı gelişen şeyleri benimsemesi ve bunu alışkanlık haline getirmesi olayıdır.
Sıkıcı bir derste yazın bütün endişesizliklerini ve güzelliklerini içinde barındıran birkaç kum tanesine denk gelmiştim saatimin içinde.
Akrep ve yelkovanın etrafında bir sağa bir sola düşüyordu bu kum taneleri ve o an beni benden almıştı bu minimize edilmiş taş parçaları.
Ben sıcak bir yaz gününde denize dalıp da balıkları yakalayacak gibi olurken de aynı saat gözüme çarpıyordu. Bugün ise soğuk ve yalnız bir kış sabahı sıkıcı bir derste o kumlar beni o denize ve o endişesizliklere geri götürmüştü.
Hayat tesadüfleri severmiş.
O kum taneleri sallandıkça ben o balıkların yanına döndüm, onlar sallandı ben iyice koptum dersten.
Zaten x ile y ile aram pek de iyi değildi o aralar.
Çok da severdim gittiğim yerlerden irili ufaklı bana orayı tekrar tekrar hatırlatacak şeyler almayı yanıma.
Yıllarımı geçirdiğim lojmanların ağaçlarından bir yaprak hatta tavşanımın ölmeden önce yaptığı son kakası ve sevgilimin kâğıt parası.
Gittiğimiz yerlerde hesabı hep yarı yarıya öderdik, o parasını bana bırakmıştı ve '' ben tuvalete gidip geliyorum hayatım '' demişti, ben ise onun kâğıt parasını farklı bir cebime koyup hesabı asıl paramdan ödemiştim.
Bugün ondan haber dahi alamıyorum, klasik nedenlerden ötürü ayrılmıştık ama benim hayatımdaki yeri çok önemli olduğu için ve bazı ilklerimi de onunla yaşadığım için o kâğıt parayı hala saklarım.
Bir gün Teoman'ın bir şarkısında da dile getirdiği gibi '' Belki benim kâğıt param, döne dolaşa, bir şekilde senin cebine girmiştir '' lafından yola çıkarak o parayı harcamayı ve bir şekilde o paranın döne dolaşa o kızın cebine girmesini umut etmiştim fakat bunun gerçekten olma ihtimalini düşününce o parayı saklamaya devam etmiştim.
O kum taneleri bilinçsizce girmişlerdi saatimin içine.
Çocukken taşları kumların altına gömüp, deniz kabuklarını da üstüne koyarak mezar taşı yaptığımı hatırlatmıştı bana.
Forrest Gump durmadan koşarak arkada bıraktıklarını daha da geride bırakmaya çalışıyormuş ya ben de bunun tam tersine beni hep eskilere götürecek bir şeyler ararım yaşantımda.
Bundan olsa gerek koşmayı da hiç sevmem. Hele ki bir yol dahi kat edemediğimiz koşu bantlarında.
Bir insan kendi geçmişini değiştiremez fakat kendine yeni bir gelecek sunabilir.
Ben hep geçmişte kalmıştım ve varlıklarıyla oynayamayacağım ve değiştiremeyeceğim olumlu olumsuz anılarımla daha da melankolik bir hal alıyordum yaşarken.
Bazıları olan biten her duyguyu iyi kestirebildiğim için bugünleri iyi görebildiğimi söylese de ben hep dünde kaldığım için bugünleri yaşayamamıştım.
Ve sanki o kum taneleri de bana bunu kanıtlamaya çalışıyordu.
Mazide yaşananlara gerçekten doyabilseydin, o günleri böylesine özler miydin? Diyorlardı bana alaycı gülümsemeleriyle.
O küçük yapıtların böylesine büyük ve anlamlı soru sorabilmelerinden sonra öylece kalmıştım, ardından tahtada gene f(x)'i bulmam gerekmişti ve tahtada saate bakmak amacıyla o minimize edilmiş taş parçalarına baktığım an gerçekten garip bir an olmuştu.
otorite manyağıdır. zaten şunun şurasında dört beş iş günü kalmıştır tatile ama (genelde bu tür hocalar bayan ve hiç evlenmemiş olurlar) öğretmen başınıza üşüşür ve git saçlarını kestir der.
dışarıda yağan yoğun kardan kaçan adamdır. tamam sıcak kaloriferin önünde içilen sıcak çikolata fantezisi de güzel fakat o kar tanelerinin yılda sadece 3-4 gün yağdığını düşünecek olursak doğal bir güzelliği kaçıran adamdır.
bir an önce kendini tanrının ipek gibi işleyerek hatta kendinden de bazı parçaları katarak dünyaya adeta huzur katması için yolladığı bembeyaz karların altına atması gereken adamdır.
özellikle beyaz'ın programa bir konuğun bağlandığı vakit oturduğu yerden kameraya bakarak kalkmasıyla ve saygıdan ötürü olsa gerek ceketinin ön düğmesini bağlamasıyla hafızalara kazınmış harakettir.
matematik, geometri gibi derslerin ve sistemin dayattığı sıkıntıdır. hele ki x ve y'lerle aranız hiç iyi değilse bu koşmalar bir ömür sürer, sizin asıl amaçlarınız ve yetenekleriniz farklı yönlerde olsa dahi...
yere serilen sofrada çaylar içilip börekler de yendikten sonra ekmek kırıtılarını vs. toplamak amacıyla toplanılan örtüde kumandanın da bulunması ve hunharca aşağı doğru silkelenip düşmesi durumudur. *