serebellum(beyincik) veya iç kulağı muayene etmek için kullanılan denge testtidir. hasta ayakta, ayakları bitişik, elleri öne doğru uzanmış, gözleri kapalı şekilde durur. dengenin sağlanıp sağlanamadığı kontrol edilir.
bilinci açık, algılama sorunu ve hareket kusuru olmamasına rağmen bilinen istemli hareketlerin yapılmasında bozukluk.
motor planlama bozukluğu da denir. örneğin hastaya kibriti söndürmesi söylendiğinde yapamaz ancak eli yanmaya başladığında kibriti söndürür.
beynin sol yarım küresinde dil merkezlerinin taravma veya dejeneratif hastalıklar sonucu bozulması kaynaklı dil bozukluğudur.
hasta konuşulanları anlar, cevap verecek düşünceleri vardır ancak konuşamaz. bebekvari yarım cümleler kurabilir.
tıpta hastalıkların belirti ve işaretleriyle ilgilenen bilim dalı. tedavi ve tetkiklere yönelik bilgi vermez. çeşitli türleri vardır. örneğin, dahiliye semiyolojisi, kardiyak semiyoloji gibi. daha çok 3.sınıf öğrencilerine yöneliktir. ileri sınıf stajlarda yetersiz kalır.
'üzülüyorsun, takma diyorlar.
kızıyorsun, değmez diyorlar.
boşveriyorsun, gamsız diyorlar.
susuyorsun, iki çift laf et diyorlar.
konuşuyorsun, muhatap olma diyorlar...
çekip gidiyorsun, mücadele et diyorlar.
alttan alıyorsun, tepene çıkardın diyorlar.
bağırıyorsun, sakin ol diyorlar.
aklı başında davranıyorsun, bu kadar uslu olunmaz diyorlar.
dikine gidiyorsun, yaşına başına yakışmaz diyorlar.
ölünce ne diyecekler?
muhtemelen, "ölüm sana yakışmadı."
normal tabi, dirimizi beğenmediler ki ölümüzü beğensinler...'
Gercek ismi fatih karaca olan sarkici. Sadece ilk albumu varken, biz az kisiler biliyorken daha mi cekiciydi sanki. Sultan suleymani guzelce soyledi, sonra akti sohret. Olsun be mabel, gene de seviyoz.(hele ki eskiden)
yıl 2044 olduğunda bunlara ek olarak hangi günler çıkacak merak etmekteyim.
her ilişki kendine özgüdür, yıl dönümü olur aylarını sayarsın falan ama biri ortaya atmış diye hediyeler alalım, yemekler yiyelim bana çok saçma geliyor.
günümüzde herşeyi kutlamaya meraklı insanlar sayesinde böyle günler daha çok prim yapar, kimileri de bunun ekmeğini yer.
lanet çıkarları yüzünden tüm partiler insanları sömürüyor, çıkarları için kullanıyolar. hangi parti sempatizanı olursanız olun bu sadece onun fikirleri kendi çıkarlarınıza daha uygun geldiği içindir. yoksa o kötü bu bilmemne diye birbirinizi yoldan çevirmeye çalışmayın. doğrusu yok.
verilen uzun aranın ardından izlendiğinde, kahramanları tekrar çok yakın hissettiren, sıcak, doğal bir film olmuş. oyuncular julie delpy ve ethan hawkenin de senaryo yazarlarından olmasının ve üç filmi de sadece bu iki oyuncunun omuzlamasının (ki yan karakterler de neredeyse yok. sadece bu filmde görüyoruz) filmin gerçek gibi algılanmasında rolü yadsınmaz.
üçünden en çok beğendiğim filmdi diyebilirim.
film, benzerlerinin aksine başında sizi şaşırtıyor. senaryonun, eş zamanlı olması filme daha bi güzellik katmış.
çiftin diyalogları, örneklemeleri çok çok hoştu.
beni vuran replik ise jesse'nin filmin sonlarında kullandığı 'it's not perfect, but it's real' cümlesi oldu.
o gerzek kuş kafasını borulara her çarptığında kendim çarpmışım gibi hissettiren gerzekçe oyun. insanın sinirlerini bozup baş ağrısı yapmakta. uzak durun.
kadınlar için anne ölümü daha üzücüdür sanki. insanın sırdaşı, hayatta en yakın olduğu insanın yokluğu zor olsa gerek. erkeklere ise baba ölümü sorumluluklar yükler, evin erkekliği olurlar.
her ikisi de çok zor tabiki. allah evlerden ırak etsin.
kitabı okuyanlar için, filmin baya eksik geleceği, hikayenin sonunun değiştiği film.
ancak film, müzikleri ile izlediğim süre boyunca yüzümde bir tebessüm oluşturdu. müzikal bir filmin kalitesinde ve özenle seçilmiş müziklerdi. görsellerle bütünleştiğinde her ne kadar çok akıcı bi film olmasa da insan izlemekten kendini alamıyor.
alex karakterini oynayayan eugene hutz un oyunculuğunu çok başarılı buldum. kendisi karakterle uyuşmuş.
--spoiler--
kitaba göre son sahnede olması gereken büyük babanın küvetteki intihar sahnesi, duygusallığıyla içimize işledi.
--spoiler--
kısacası güzel vakit geçirebileceğiniz bir film. kitaba uyarlama olması filmi kötüleştirmemiş.
Insanlar birbirlerini tanimanin ne kadar guc oldugunu bildikleri icin bu zahmetli ise tesebbus etmektense , korler gibi rastgele dolasmayi ve ancak carpistikca birbirlerinin mevcudiyetinden haberdar olmayi tercih ediyorlar.